Bölüm 689 : Beni Öldürmek Mi İstiyorlar?

avatar
3468 32

A Will Eternal - Bölüm 689 : Beni Öldürmek Mi İstiyorlar?


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun düşüncelere dalmakla meşgulken ikinci prens ve Chen Manyao’nun ardındaki kişi öne çıkarak rahatsız edici bir sesle, “Herkes toplanmış gibi görünüyor. İkinci prense eşlik etmenin yanı sıra, Yoldaş Daositlerim, Ruh Büyücüsü İbriğinin açılışı için de Ulu Gök Efendisi tarafından görevlendirilmiş bulunuyorum.” dedi.


Orta yaşlı, soğuk bakışlı ve tamamen ifadesiz bir adamdı. Ayrıca rahatsız edici sesinde Bai Xiaochun’u dalgınlığından çekip alan bir şeyler mevcuttu.



“Yoldaş Daoist Ölümtellalı, Yoldaş Daoist Bulutzirvesi, Yoldaş Daoist Alelek, sizlerin de yardımınızı rica edebilir miyim?” diyen adam tek bir adımla Ruh Büyücüsü İbriğinin üzerine ulaştı. Bu sırada Dük Ölümtellalı ve Zhou Hong ile Xu Shan’ın yanında gelen iki adam da başlarını sallayıp onay vererek peşine takıldı.



Ardından Ruh Büyücüsü İbriğinin üzerinde gerçekleştirdikleri büyü hareketleriyle dalgalanmalar yayılmaya, bir deva gücü çökmeye başladı.



Çok geçmeden yoğun gümbürtülerin de işitilişiyle Ruh Büyücüsü İbriğinin titreştiği görüldü. İçeriden yeni siyah sis öbekleri çıktı ve bu öbekler de gökteki yerini aldı.



“Tek bir tütsülük sürenin ardından Ruh Büyücüsü İbriği açılacak ve hepiniz anında giriş yapacaksınız. Girişi yalnızca yarım tütsülük süre için açık tutabiliriz, bu yüzden… geç kalmayın. İbriği ikinci kez açmak çok zor olacak. Fakat çiçek açmayı tamamladığında ibrik de otomatik olarak açılacak. O zaman da dışarı çıkmak için yalnızca iki saatiniz olacak, aksi takdirde sizi ölümcül bir tehlike bekleyecek!” Etraftaki seçilmişler anında gerilmeye başlamıştı. Her biri yetişimlerini canlandırıyor, birbirlerini ölçüp biçiyordu ve pek çoğu mesaj alışverişine başlamıştı.



Bai Xiaochun ise Ruh Büyücüsü İbriğine bakıyor ve içeri giren son kişi olmak için geç kalmayı denemeyi düşünüyordu. Fakat yalnızca yarım tütsülük süreyle bu işin altından nasıl kalkacağını bilemiyordu.



“Ah, boş ver gitsin…” diye düşündü, canı sıkılmıştı. Tam da o esnada büyük bir tuhaflık olduğunu hissetti. Düzinelerce bakış kendisine çevrilmiş gibi bir hisse kapılarak temkinli bir şekilde etrafına bakmaya başladı.


Gerçekten de bir sürü seçilmiş düşünceli ifadelerle, bariz kötü niyetlerle kendisine bakıyordu. Zhou Hong, Xu Shan ve Gongsun Yi bile bu kalabalığın içerisindeydi. Bai Xiaochun gerçekten kötü bir hisse kapılmak üzereydi.



“Demek sahiden de bana karşı birlik olacaklar.” diye düşünürken soluk alıp verişi hızlanmıştı. Herkes aynı anda saldırıya geçerse yetişim basamağındaki güçlenişin hiçbir işe yaramayacağı ortadaydı. Burada yüzü aşkın kişi vardı, ayrıca… hepsinin ellerindeki ölümcül kozlar düşünülünce bir devanın bile başını ağrıtabilirlerdi.



Yine de altta kalmaya razı olmayarak çabucak kendisini yatıştırmaya, hatta biraz da gaza getirmeye başladı. “Bu insanların hepsi pislik! Bu ne cüret! Ben Büyük Setin kudretli bir tümgeneraliyim, Dev Hayalet Şehrinin ünlü vekilharcıyım, devalarla savaşma cesareti sergileyen biriyim! Bir yarı tanrıyı bile kaçırdım! Sizden mi korkacakmışım!?



“Diğer taraftan onlara zorbalık da edemem. Ah, neyse ne. Gerçekten yüksek bir statü sahibiyim ve Cennet-Daosu Ruhun Başlangıcındayım. Onların seviyesine inmemeliyim. Bu defa gerçekten dikkat çekmemeliyim. İçeri girip etrafa bakacağım ve kesinlikle bu veletlerin hiçbiriyle savaşmayacağım.”
Düşüncelerinde bu noktaya varan Bai Xiaochun tüm bu seçilmişlerden daha üstün bir düşünme şekli olduğuna emindi. Bu yüzden suratına cömert bir gülümseme yerleştirerek tüm seçilmişlere nezaketle başını sallamaya başladı.



Fakat bu gülümseme fayda etmiş gibi görünmüyordu. Ona kilitlenen bakışlardaki kötülük azalmamış, hatta Zhou Hong ve Zhao Dongshan gibi bazı seçilmişler onunla alay etmeye başlamıştı.



Tabii bu durum hemen tepesini attırdı. Sonuçta kendisi gibi inanılmaz güçlü insanlar her zaman böyle iyi niyet sergilemezdi. Ama bu köpekler kendisine burun kıvırıyordu!



“Olacak iş değil… Ah, neyse. Unut gitsin. Mesele değil. Onlarla ağız dalaşına girmenin anlamı yok.” Morali bozulsa da bu duruma katlanmaya karar vermişti. Fakat tam bakışlarını çevirecekken ansızın içinde bir ürperme hissetti!



“Neler oluyor…?”


Bu noktada kendisine çevrilen gözlerdeki öldürme güdüsünü sezebilir hale gelmişti… Bu seçilmişlerin hepsi gerçek niyetini gizlemeye alışkın değildi, belki de buna ihtiyaç duymuyorlardı. Her halükarda kendisini öldürmeyi ne kadar istediklerini görebiliyordu.



“Beni öldürmek mi istiyorlar?!” Kalp atışları anında hızlanmıştı. Herkes Hayalet Kral Orkidesi uğruna çarpışmaya gelmiş olsa da kendisi buraya Dev Hayalet Kral adına gelmiş ve savaştan kaçınarak tüm bu meseleyi çok daha tehlikesiz kılacağını düşünmüştü.



Ama şimdi onca insanın kendisini öldürmek istediğini görünce tamamen gardını alması gerektiğini fark etmişti.



İşin doğrusu Bai Xiaochun içgüdülerinde haklıydı. Tüm seçilmişler olmasa da pek çoğu onu öldürmek istiyordu. Tabii ki bu şahsi bir durum değildi. Yine de hepsi onun şu anki hanedanda önemli bir rol tutmadığını biliyordu; yalnızca Dev Hayalet Kralın astıydı ve bu yüzden insanların öldürmeyi göze alabileceği biriydi!



Onu öldürmek yüzleştikleri sorunu çözmenin en kolay yoluydu. Bai Xiaochun olay dışı kalırsa meyveyi kimin aldığı çok da fark yaratmayacaktı, tabii Dev Hayalet Kral başka bir ayarlama yapmadığı takdirde…



Meyvenin hangi göksel kralın eline geçeceğinin önemi yoktu. Hepsi Dev Hayalet Kralla takas edebilirdi. Aynı şekilde hangi seçilmişe gideceğinin de önemi yoktu. Tabii alan kişinin kendince bir kar edeceği kesindi.



Herkes Bai Xiaochun’u öldürerek Dev Hayalet Kralı gücendireceklerini biliyordu ve normal şartlarda bundan endişe duymaları gerekirdi. Ama bu durumda diğer üç kral birlik olmuştu ve toplam güçleri sayesinde Dev Hayalet Kral öfkelense bile elinden bir şey gelmeyecekti.

 

Her şey karmaya bağlıydı ve herkes dört göksel kralın birbiriyle iyi anlaşamadığını biliyordu. Ayrıca Yaban Arazilerde ne zaman gizli hazineler belirse krallar onlar uğruna birbiriyle çarpışırdı ve Dev Hayalet Kral birden fazla seferde üstün gelmişti. Bu yüzden Hayalet Kral Orkidesi diğer üç kralın bu durumu fırsat bilerek Dev Hayalet Krala büyük bir darbe indirebilmesi için çok önemliydi.



Söz konusu yarı tanrıların mücadelesi olunca da bugünkü seçilmişlerin gözünde Bai Xiaochun, gönüllerince öldürebilecekleri değersizin teki olmaktan öteye gidemiyordu.

 

**



İkinci prens kendisine verilen tavsiye üzerine düşünerek beklemekteydi. Bu tavsiyeye karşı çıkmayı planlamıyor olsa da içten içe soğuk kahkahalar atıyordu. Bugünün Yaban Arazilerinde Baş İmparator güçsüzdü. Göğün oğullarını ve asilleri kontrol eden kişi Ulu Gök Efendisiydi ve dört göksel kral kendilerini ruhen ve kalben hanedanı korumaya adamamıştı. Bu yüzden ikinci prensin önceliklerinden biri de kendi çıkarını kollayıp gücünü sağlamlaştırmaktı.



Mesela bu cep alemi bizzat imparatorluk klanına ait sekiz alemden biriydi ama Ulu Gök Efendisinin tek bir emriyle sayısız kişinin uğruna mücadele edeceği kamuya açık bir alana çevrilmişti. İkinci prens statüsü gereği Ulu Gök Efendisinden de dört göksel kraldan da nefret ediyordu. Bu yüzden krallar arasındaki mücadele onun gözünde iyi bir şeydi. Fakat bu meseleden tedirgin olan biri vardı: Chen Manyao.



Genç kadın olup bitenler onu hiç ilgilendirmezmiş gibi soğukkanlı bir ifadeyle ikinci prensin yanında duruyordu. Buraya Ustasının emriyle gelmişti, meyveyi elde edecekti; dolayısıyla meyveyi ondan önce alan herkese düşmanı gözüyle bakacaktı.


Çok geçmeden yarım tütsülük süre geride kalmıştı. Bu esnada düşünceleri iyice hız kazanan Bai Xiaochun buradakilerin bir kısmının kendisini öldürmek istediğine iyice ikna olmuştu.


“Hiç değilse hepsi değil, yalnızca bazıları istiyor… Ayrıca ben öldürülürsem Dev Hayalet Kral da ölür; yani beni ölümüme göndermiş olmasına imkan yok…” O, bu düşünceyle kaşlarını çatarken zaman limitinin doluşuyla gümbürtüler yankılanmaya başladı. An itibarıyla Ruh Büyücüsü İbriğindeki sis akışı durmuş ve siyah sisin içerisinde… bir tünel belirmişti!



Aynı saniyede açılışa liderlik etmekte olan orta yaşlı adam, “Neyi bekliyorsunuz?!” diye bağırdı.


Gongsun Yi ve Zhou Hong bu komutla anında harekete geçti, diğerleri de onları yakından takip etmekteydi. Bai Xiaochun ise önce iç çekmiş, sonra da hızla peşlerine takılmıştı.



“Onları hazırlıksız yakalamalı ve onlara güçlerini birleştirme şansı tanımamalıyım. En güvenli yol bu.” Bu düşünceyle dişlerini sıkarak Ruh Büyücüsü İbriğine açılan tünele doğru ivmelendi.



Tünel çok uzun görünüyor olsa da içeri adımlarını atışlarıyla Bai Xiaochun da dahil olmak üzere tüm seçilmişler ortadan kaybolmuştu. Bir an sonraysa her biri ibriğin içerisindeki dünyada belirdi!


Onları bulutlu, gri bir gökyüzü karşıladı. Zeminse mor renkliydi ve etrafa sayısız şeytani hayalet barındıran siyah bir sis hakimdi. Hayaletlerin gözlerindeki uğursuz bakış, üstlerine çullanmak için birilerini beklediklerini anlatır gibiydi.

 

Her yönden boğucu bir baskı çöküyor, seçilmişlerin kalbinde engin bir tehlike hissi doğuruyordu.



Etraflarında yükselen dağlar ve uzaklardaki devasa havza belli belirsiz göze çarpıyordu!



İşte o havza dışarıdan tam da Hayalet Kral Orkidesine benzeyen kalın bir sisle örtülüydü… 



Çiçeğin açma evresinde olduğu ve sürecin tamamlanması için biraz daha vakit gerektiği ortadaydı…

 

#Eveeet yine bir etkinlik, yine bizi öldürmek isteyen insanlar ve yine istemeden de olsa kendisini bu işin içinde bulan biz... Her zamanki gibi kazanan taraf da biz oluruz muhtemelen. Ama bu sefer herkes bize 'harcanabilecek kişi' gözüyle bakıyor ve halkın ortak düşmanı olmuş durumdayız. Yani bu işi güle oynaya halledemeyecek olmalıyız. Bakalım bizi neler bekliyormuş, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr