Bölüm 650 : Zavallı Dev Hayalet Kral

avatar
3372 26

A Will Eternal - Bölüm 650 : Zavallı Dev Hayalet Kral


Çevirmen : Clumsy 

 

“Bai Hao, seni küçük piç, umarım acılı bir ölüm tadarsın! Sen… sen… Sen er ya da geç yaptıklarının bedelini ödeyeceksin! Seni ben öldüremesem de kızım kıymaya çevirecek!!” 



Dev Hayalet Kral tüm öfkesine rağmen bir yarı tanrı ve bir kraldı; haliyle küfretme konusunda pek başarılı değildi. Bu yüzden basit laflar ediyor, farklı şekillerde kendini tekrarlamaktan öteye gidemiyordu.



Bai Xiaochun ise bu hakaretleri hiçe sayarak gururlu bir şekilde boğazını temizlemekle meşguldü. Hatta küçük kaplumbağadan Dev Hayalet Krala hakaret etmeyi öğretmesini istemeyi bile düşünmüştü.

 

Aklından bunlar geçerken kralı kalkan olarak kullanmakla kalmıyor, onun aracılığıyla karşılık da veriyordu. Eylemlerine bir de on dört kat ruh güçlendirme geçirmiş hazineler eklenince D Bloğun girişine doğru ilerlemek zor olmuyordu.



Tüm Bai Klanı fertleri bastırılamaz bir öfke taşısa da Bai Xiaochun’u öldürmek ellerinden gelmiyordu. Hem inanılmaz dirayetliydi hem de dört klona ve tonlarca göz kamaştırıcı büyülü nesneye sahipti.



Bir de yaşam gücü çekerek kendisini yenileyen tuhaf şemsiyesiyle şok edici hızı vardı tabii. Beden gücü de inanılmazdı, ışınlanabiliyordu, yani kısa bir sürede öldürülmesi tam anlamıyla imkansızdı.



Kırmızı doğum lekeli ihtiyarsa Bai Klanı kıdemlileri için daha da derin bir gizem halini almıştı. Adam kaç kez vurulursa vurulsun en güçlü nesneler karşısında bile bir ağız dolusu kan dahi kusmuyordu.



Bai Xiaochun ise girişe giderek daha da yaklaşıyordu.



Klan kıdemlileri son derece gerilmeye başlamış ve birleştirdikleri saldırıları bloğu gümbürtülerle doldurmuştu. Güçlü dalgalanmalar patlak veriyor, çok renkli ışıklar dört bir yanda parıldıyordu. Ama Bai Xiaochun kralı kullanmayı sürdürüyor, kral da hakaretler savurmayı bir an olsun kesmiyordu.



“Acı içerisinde öleceksin, Bai Hao!! Bir gün hak ettiğini bulacaksın!!” Dev Hayalet Kral ağlamak istiyor ama gözlerinden yaş gelmiyordu. Saçları tamamen karman çorman olmuş, kıyafetleri parçalanmıştı. Artık bir yarı tanrının asaletinden eser kalmamıştı, hatta tenindeki yara bereleri görmek dahi mümkündü.



Söz konusu yarı tanrı gerçek benliği olduğu için bedeni ebediyen hasar görmeyecek denilemese de bu şartlarda öldürülmesi son derece zordu. Devalar hariç hiçbir rakip onu bir sivrisinek ısırığından daha fazla hırpalayamazdı. Yalnızca çok uzun süre yorularak öldürülmesi mümkün olabilirdi.



Kalbindeki öfke Yeraltı Nehri sularıyla bile söndürülemeyecek kadar alevlenmişti. İçindeki kedereyse hiçbir şekilde az denilemezdi; yaşadığı onca yıla ve azmine rağmen içinden ağlamak geliyordu.




Sekiz nesildir birikmiş bir kötü şansla buluştuğunu hissediyordu… Bu lanet olasıca Bai Hao’ya rastlayarak tattığı aşağılanmayı tarif etmesi imkansızdı. Bir de aklına esas planı gelmişti, Şeytan Hapishanesinde birkaç gün daha kalacak ve kozasından çıkan bir böcek misali zayıflama periyodunu tamamen ardında bırakacaktı.


Üç büyük klan onu süreç tamamlanmadan önce bulacak olsa dahi taş kaplumbağanın büyü formasyonu sayesinde yenilmesi imkansız olacaktı. Tüm bu sebeplerden ötürü üç klana başından beri küçümsemeyle bakıyor, dehşetlerinin zaman geçtikçe artışını izlemeyi iple çekiyordu. Her şey başından beri kontrolü altındaydı.



Beklentisi ve özgüveni öyle yüksekti ki mevcut durumdan imparatorluk şehrindeki kızına bahsetme gereği dahi duymamıştı.



İlginç bir şey yaşamayalı o kadar çok yıl geçmişti ki bu ufak oyunu oynamayı dört gözle bekler olmuştu.



Tabii oyununun böyle sonlanacağını asla hayal edemezdi…



“Böyle olmamalıydı…” diye düşünüyordu acınası şekilde. Kalbi pişmanlıkla sıkışıyordu. Her şeyi enine boyuna düşünmüş, mükemmel bir hazırlık yapmıştı. İşlerin bu şekilde ilerleyeceği, piyonlarından birinin her şeyi mahvedeceği hayatta aklına gelemezdi.


Tek yapabildiği Bai Xiaochun'un önüne çekilip çeşitli ilahi kabiliyetlerle büyülü nesneleri durdurmaktı. Kulakları patlama sesleriyle doluyor, kalbi giderek daha da acıyordu.



“Bunu kabul etmeyi reddediyorum!!” diye içten içe homurdanırken gözleri kanlanıyordu. Lakin elinden gelen hiçbir şey yoktu. Gizliden gizliye formasyonla bağlanmayı da denemiş ama hiçbir tepki alamamak çaresizliğini iyice derinleştirmişti.



Dev Hayalet Kral umutsuzluğuyla boğuşurken Bai Xiaochun koca bir ağız dolusu kan kusmaktaydı. Kalan iki klonu da yok edilmiş ve iki ışık huzmesi şeklinde bedenine dönmüştü. Bedeni çok güçlü olsa da yaraları derindi. Buna rağmen Bai Klanının kendisine savurduğu her şeyi atlatmayı başarmıştı.


Ardından küçük kaplumbağa ve Dev Hayalet Kral kör edici bir hızla bloğun ana kapısına atıldı ve arkalarından öfke dolu kükreyişler işitildi. Klan şefi ve kıdemlilerin pes etmeyeceği aşikardı. Bai Xiaochun ölene dek hiçbirine huzur yoktu.



“Buradan kaçabilirsin,” diye bağırdı klan şefi, “ama Dev Hayalet Şehri üç büyük klanın kontrolü altında! Şehirden çıkamayacaksın!” 



Bu noktada Bai Xiaochun hızla Şeytan Hapishanesi çıkışına ilerlemekteydi.



Kısa bir süre sonraysa klan şefi ve kıdemliler de peşine takıldı.



Bai Xiaochun’un kalbi küt küt atıyordu, aurası kaosa sürüklenmişti. Fakat onu endişelendiren şey gerçekten kayda değer olan yaraları değildi, hapishaneden bir an önce çıkması gerektiği gerçeğiydi. Eğer çıkamazsa… küçük kaplumbağa eninde sonunda büyü formasyonunun kontrolünü yitirecekti. Ve bu olduğunda da Dev Hayalet Kralın ilk işi onu öldürmek olacaktı!



An itibariyle Dev Hayalet Kralın gözleri kapalıydı, taş kaplumbağanın büyü formasyonuyla bağlantı kurmaya çalıştığı belliydi. İyice gerilen Bai Xiaochun ansızın bir tokat daha patlattı.



“Seni uyarıyorum!” diye bağırdı hiddetle. “Beni onlara kim olduğunu söylemek zorunda bırakmasan iyi edersin!”



Dev Hayalet Kral gözlerini pat diye açarak Bai Xiaochun’a pis bir bakışla karşılık verdi, öyle hızlı soluk alıyordu ki göğsü patlayacak gibi geliyordu. Ama… katlanmaya devam etmek zorundaydı. An itibarıyla başka bir şansı yoktu.



Bai Xiaochun hızla ilerlemekteydi; neyse ki Şeytan Hapishanesini çok iyi biliyordu ve çeşitli tüneller aracılığıyla çabucak çıkışa ulaşabilmişti. Fakat tam oradan çıkmak üzereyken küçük kaplumbağanın suratı asıldı.



O, “Kontrolü kaybedeceğim!!” diye bağırırken Dev Hayalet Kralı bir titreme aldı ve gözleri yoğun bir ışıltıya kavuştu. Formasyonun canlanmakta olduğunu ve taş kaplumbağanın bütünüyle titrediğini hissedebiliyordu. Gerilerdeki klan şefi ve kıdemlilerin suratları asılmıştı.



Dev Hayalet Kralsa giderek daha da heyecanlanıyordu. Fakat tam formasyona erişmeye hazırlanacakken adamı bilinçsiz hale getiremeyeceğini fark eden Bai Xiaochun bir anda çantasına ulaşarak bir avuç dolusu Afrodizyak Hapı çıkarttı…



Ve suratına neşe yayılan adamın ağzına hapları tıkıştırdı.


“Sen…” Kralın verebileceği hiçbir karşılık yoktu. Haplar ağzına girer girmez erimiş ve etkileri patlayıcı bir şekilde kendisini göstermişti. An itibarıyla yetişimi inanılmaz düşük olduğu için hapların etkilerini kontrol etme şansı yoktu. Zihni gümbürtülerle dolarken formasyonla olan bağlantısını o saniyede yitirmişti.



Yeniden bağlanmak istese de bedenine yayılan kavurucu sıcaklık zihnini etkiliyor, doğru düzgün düşünmesine dahi engel oluyordu. Yine de çılgınca bir çaba sarf ederek formasyona ulaşmayı başardı. Ve taş kaplumbağa bir anda güç patlaması yaşarken doğan baskı herkesin üzerine çullandı, Bai Klanı yetişimcileri ölümcül bir krizin yaklaştığını hissetmeye başladı.


Fakat… Bai Xiaochun’un Afrodizyak Hapları oldukça tüketici ve Dev Hayalet Krala verilen doz da çok fazlaydı. Çok geçmeden suratı kıpkırmızı kesilmiş, fark edilir şekilde titremeye başlamıştı. Fakat üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra bile… formasyonla olan bağlantısı belli belirsiz olmasına rağmen ortadan kaybolmadı.


Yine de Bai Xiaochun’un tek ihtiyacı o kısa süreydi. Bağırarak daha da hızlanmış ve tüm gücünü kullanarak taş kaplumbağanın sol gözünden çıkmış, ötesindeki hendeğe atılmıştı.



İşte o anda Dev Hayalet Kral tarifsiz öz kontrolünü kullanarak içindeki ateşi bastırdı ve formasyonla olan bağlantısından faydalanarak onu aktive etmeye çalıştı. Lakin… Bai Xiaochun’un kaplumbağanın gözünden çıkışıyla formasyonun yükselen enerjisi silinip gitmişti.



“Hayıııırr!!!” Dev Hayalet Kral umutlarının yitişini bağıra bağıra izlemiş, çaresizliğin derinliklerine iyice saplanmıştı. O bu şekilde bağırırkense Bai Xiaochun’un yaptığı şey adama dönerek kafasınına bir tokat daha geçirmek oldu.



“Kapa çeneni!”



“Seni geberteceğim, Bai Hao!” diye kükredi kral. “Geberteceğim, duydun mu? Öldün sen! Aggghhhh!!”



Pat! Bai Xiaochun bir tokat daha geçirmişti.



“Bana vurma seni--”


Pat! Pat! Pat! Pat! Bai Xiaochun sekiz tokat daha patlatmış ve en sonunda kralın ağzından kan sızmaya başlamıştı. Bu aşağılanmaya katlanmaktan başka şansı olmayan kralsa en sonunda alt dudağını ısırarak konuşmayı kesti.


Şu anki Bai Xiaochun hücre boyunca savaşarak ilerleyen Bai Xiaochun’dan da korkutucu görünüyordu. An itibarıyla şeytani bir hayaletten farkı kalmamıştı!

 

#Sen koskoca yarı tanrı ol, sonra bizim kaplumbağadan kork, tokat üstüne tokat ye. Olacak iş mi bu!
Gerçekten şu olayın nasıl sonlanacağını çok merak ediyorum. Siz de ediyorsanız okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr