Bölüm 648 : Ne Kadar Heyecanlı...

avatar
3462 27

A Will Eternal - Bölüm 648 : Ne Kadar Heyecanlı...


Çevirmen : Clumsy 

 

Küçük kaplumbağa hazine bulma fikrine tamamen kendisini kaptırmış durumdaydı. Üstüne Dev Hayalet Kralın gerçek benliği de parmaklarının ucundaydı. Bu yüzden Bai Xiaochun’un sözleri sonrasında hemen havalanarak onun kendisini yakalamasına müsaade etti.



“Acele et, acele et!” dedi tedirgin şekilde. “Ne diye gecikip duruyorsun? Kahretsin! Bir yarı tanrıyı soyma şansın var! Neden tereddüt ediyorsun ki? Risksiz ödül olmaz! Şansını denemeden nasıl kar edesin?!”



Bai Xiaochun içten içe kıs kıs gülerken samimi bir ses tonuyla, “Gencim ve bu tarz şeylerde hiç tecrübem yok. Özür dilerim, Lord Kaplumbağa. Lütfen gücenmeyin, efendim.” dedi.



Sonra da Dev Hayalet Kralın gerçek benliğini barındıran hücreye yöneldi.



Küçük kaplumbağa ilk defa Bai Xiaochun’un kendisiyle bu kadar kibar konuştuğuna tanık oluyordu ve kendisini harika hissetmişti. Oldukça gururlu bir şekilde ileride onu eğitmeye daha fazla vakit ayırmaya ve kendisinin ne kadar bilge, akıllı ve cesur olduğunu kanıtlamaya karar verdi.



Küçük kaplumbağa kendi kibriyle boğuşurken Bai Xiaochun Dev Hayalet Kralın hücresine yaklaşıyordu. İçerideki kırmızı doğum lekeli ihtiyarsa yavaşça kafasını kaldırıyor ve gözleri keskin bir ışık, bir nebze de küçümsemeyle ışıldıyordu.


Bu, insanın böceklere atacağı tipte bir bakıştı.



Lakin ihtiyar ağzını açma fırsatı bulamadan Bai Xiaochun komuta madalyonunu çıkartarak kafatası hücrenin kapısını açtı. Sonra da küçük kaplumbağaya fırsat vermeden bağırdı: “Bakalım gizli saldırımın üstesinden gelebilecek misin, seni yaşlı piç!” 



Aynı anda tatminkâr küçük kaplumbağayı kaparak... yıldırım hızıyla kafesteki yaşlı adama fırlattı!


Her şeyi inanılmaz bir akıcılık, güç ve hızla yapmıştı. Küçük kaplumbağa elinden çıkar çıkmaz da hücre kapısını sımsıkı kapattı ve ardışık imgeler halinde mağaraya doğru geriledi.



Bir miktar uzaklaşıncaysa her an kaçmaya hazır şekilde suratını kafese döndü.



“Beni suçlama, küçük kaplumbağa!”
dedi haklı olduğuna tamamen inanarak. “Sende ebedi dayanıklılık var ama bende yok!”



“S-s-seni küçük serseri!!” Küçük kaplumbağa tamamen gafil avlanmıştı; Bai Xiaochun’un böyle bir şey yapacak kadar hain çıkacağını hiç düşünmezdi.

 


“Aaaaahhhh, seni küçük serseri! Tam bir utanmazsın! Ahlaksızsın! Alçaksın!!” Ancak bu sözlerine rağmen yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu yüzden öfkeli bir şekilde çatık kaşlı Dev Hayalet Krala dönmüş ve tam hızla uçmaya başlamıştı.



“Bu ne cüret!!”
diye bağıran Dev Hayalet Kralsa elini önünde sallayarak karşılık verdi.



Bir patlama eşliğinde küçük kaplumbağa adamın aşağı yukarı üç metre önünde görünmez bir bariyere tosladı. Fakat bu onu daha da öfkelendirdi ve Dev Hayalet Krala bakarak, “Hiç kimse burada saklandığını çözemeyecek mi sanmıştın, Dev Hayalet Kral?! Geri kalan herkesi kandırabilirsin ama Lord Kaplumbağayı kandıramazsın! Hemen hazinelerini bana teslim et yoksa Lord Kaplumbağa seni ölümüne pataklayacak!” diye bağırdı.




Bu sözlerle birlikte tekrar ileri atılarak görünmez bariyere bir kez daha tosladı, lakin bu sefer havada çatlaklar yayılmasına yol açmıştı.



Adamın ifadesi bu sözler karşısında hayret dolu bir şekilde titredi, bu da kanıtlıyordu ki… o gerçekten de Dev Hayalet Kraldı!!



“Kimsin sen?!?!”
diye sordu.



İki yüz yıldır bu hücrede mahkumdu ve taş kaplumbağanın büyü formasyonu tarafından korunmaktaydı. Bu yüzden güvende olacağını varsaymış ama şimdi kimliği açığa çıkmıştı! Nasıl şaşırmayabilirdi ki?!



Fakat bir an sonra şaşkınlığının yerini öldürme güdüsü aldı ve kendisine yaklaşan küçük kaplumbağaya doğru uzanarak sağ işaret parmağını salladı!



“Büyü formasyonu: Buharlaştırıcı Yıkım!”



Sözler ağzından çıkar çıkmaz taş kaplumbağa titreşti ve tarifsiz bir güç canlandı. Belli ki Dev Hayalet Kralın parmağını tek sallayışı tamamen yıkıcı bir ilahi kabiliyet salmak için kafiydi.



Bai Xiaochun bu gelişme karşısında sarsılmıştı lakin herhangi bir şey olamadan önce küçük kaplumbağanın gözleri irileşti ve kabuğundan kafasını çıkartarak, “Yıkım YOK!” diye kükredi.



Ve az önce beliren yıkım havası ansızın… hiçliğe karıştı!



Dev Hayalet Kralın gözleri şaşkınlıktan neredeyse yuvalarından çıkacaktı ancak o hiçbir tepki veremeden küçük kaplumbağa atılarak dosdoğru göğsüne çarptı.



Dev Hayalet Kraldan boğuk bir homurtu yükseldi ve beti benzi solan adam birkaç adım geriledi, kalp atışları şaşkınlıktan hızlanmıştı.



“İmkansız! Bu imkansız! Yok edil!!”
Titreyen kral bir kez daha parmağını küçük kaplumbağaya doğru salladı. Fakat taş kaplumbağanın büyü formasyonundan hiçbir karşılık gelmedi. Kralın suratındaki kan çekilmeye başlamıştı.



An itibariyle kalbi yıllardır hiç olmadığı kadar delice atmaktaydı. Ayrıca içi engin bir tehlike hissiyatıyla dolmuştu. Gözlerinin önünde yaşanan şey üç büyük klanın isyanından çok daha kritik ve şaşırtıcıydı.


“Neyi yok edeceksin, götünü mü?!”
diyen küçük kaplumbağa kafasını arkaya atıp kükrercesine bir kahkaha patlattıktan sonra tekrar saldırıya geçti.



Bu sırada Bai Xiaochun hücrenin dışından olanları dikkatle izlemekteydi, gözleri ışıldamaya başlamıştı. O da kafasını arkaya atarak karşısındaki kişinin sahiden Dev Hayalet Kral olduğu farkındalığıyla bir kahkaha patlattı. Yetişimi sahiden de Öz Formasyona inen adamın büyü formasyonunu kullanamadığı da aşikardı. Dişsiz veya pençesiz hasta bir kaplana dönüşmüş olması Bai Xiaochun’u çok rahatlatmıştı. Böylece yeni kahkahalar eşliğinde ilerleyerek tekrar kafese girdi.



“Görkemli, şanlı Dev Hayalet Kral aslında bir mahkum gibi giyinip burada saklanmış... Ne alçaklık, Dev Hayalet Kral!” derken çenesini kaldırmış, en iyi pozunu almış, parmağını gururla şaklatmıştı.



“Parmağımı tek şaklatışımla Ben, Bai Hao, Dev Hayalet Kralı kül olma noktasına getirdim. Hahaha!”
Bai Xiaochun’un kahkahası çınlarken Dev Hayalet Kral şaşkın ve tedirgin bir şekilde kalakalmıştı. Fakat gözlerindeki bakış soğuk ve uğursuzdu. Neticede o bir yarı tanrıydı ve asaletini nasıl koruyacağını iyi biliyordu.



“Bai Hao,” diye başladı, “sen--” Ancak o cümlesini bitiremeden Bai Hao bir adım öne çıkarak adamın kafasına tokadı geçirdi.



Bu hareket Dev Hayalet Kralın yetişim basamağını anında mühürlemişti. Bununla birlikte yan taraftaki küçük kaplumbağadan neşeli bir ses yükseldi.



“Soyup soğana çevir onu! Soy hadi!”
Bedenini bir titreme alan Dev Hayalet Kral Bai Xiaochun’a yoğun bir öldürme güdüsüyle bakmaya başlamıştı.



Bai Xiaochun bu güdüye rağmen ona doğru yürüyerek adamı incelemeye koyuldu. Bir dakika sonra içinde eşya barındırabilen bir yüzükle karşılaştı. Ancak ne yazık ki araştırmaları başka bir sonuç vermedi.



“Sadece bir yüzük mü?”
dedi memnuniyetsizce. “Bu kadar mı yani?”



Dev Hayalet Kralın katlandığı aşağılanmayı ve kalbini çarptıran öfkeyi kelimelere dökmek imkansızdı.



Bu Bai Hao onun gözünde oyunundaki bir piyondan, işleri birazcık daha ilginç kılan bir varlıktan fazlası değildi. Gerekirse tek bir düşüncesiyle öldürebileceği tipte biriydi. Ama o piyonun kendi canını ellerine alacağını kırk yıl düşünse aklına getiremezdi!


Bu ani değişim ve krizi kabullenemiyordu. O bir yarı tanrıydı ve bu durumu en ufak detayına dek planlamıştı.



Fakat o soğukkanlı bir sakinlik taşırken küçük kaplumbağa, “Hazine aramak senin uzmanlık alanın değil, seni küçük serseri!” diye bağırdı.

 


Ve havalanarak Dev Hayalet Kralın cüppesini karıştırmaya, Bai Xiaochun’a doğru çeşitli nesneler fırlatmaya başladı.

 


Uzun, kan kırmızı bir mızrak, mavi bir yeşim kağıt, çok renkli bir büyü şişesi ve bir de… yumruk ebadında siyah bir kaya parçası çıkartmıştı!



Tüm bu nesnelerin uçuşunu gören Dev Hayalet Kralın ifadesi fazlasıyla nahoş bir hal almaktaydı. Bu nesneleri kendi yarattığı uzaysal ceplere gizlemişti ve onları hiç kimsenin bulamaması gerekliydi. Fakat bu küçük kaplumbağa... onları rahatlıkla bulup çalmayı başarmıştı.



Tedirgin bir şekilde, “Sen...” diyen Dev Hayalet Kralın gözleri irileşmişti. Ortaya çıkan nesne sayısı çok olmasa da her biri yeri göğü sarsmaya yetecek kapasitedeydi!



Mesela ilk başta ünlenme sebebi o kırmızı mızraktı ve Deva Aleminin altında kuşanmak mümkün değildi. Göklerin ötesinden gelen bir nesneyle dövülmüştü ve tam 1,000,000,000 kısıtlayıcı büyü barındırmaktaydı. Devalar arasında bile en nadir görülen nesnelerdendi!



Bir de mavi yeşim kağıt vardı. Tamamen sıradan görünüyor olsa da inanılmaz önemde bir miras Daosu barındırmaktaydı. Büyü şişesiyse Kadim Kainat Şişesi olarak adlandırılıyordu ve o da deva seviyesinin altında kullanılamayan bir şeydi. Yaratılmış her ama her nesneyi özümseyebiliyor ve yüksek seviyeli ilaçlara dönüştürebiliyordu. Kral bu nesneyi elde edebilmek için büyük bir bedel ödemişti ve Dokuz Dingin Kralın bu isyana katılma sebebinin bu nesne olduğundan emin sayılırdı!

 


Son olarak siyah kaya Dev Hayalet Kralın bile tam olarak kökenini bilemediği eşsiz bir nesneydi. Bunun ilk jenerasyon Baş İmparatora ait olduğu söyleniyor ama hiç kimse onun taşı nereden elde ettiğini bilmiyordu.



İşte bu nesneler onun en kıymetli hazineleriydi, dolayısıyla küçük kaplumbağa tarafından çalınışlarını görmek kalbini kontrolsüz bir stresle doldurmuştu.



Bai Xiaochun ise çıkarılan bu nesneler karşısında heyecandan ölecek gibiydi. Hiçbirinin nasıl kullanılacağını bilmese de Dev Hayalet Krala ait oluşları onların sıra dışı olduğunu anlaması için yeterliydi.



“Dev Hayalet Kralın sakladığı her şey inanılmaz değerli olmalı! Onları şu an kullanamayacak olabilirim ama eninde sonunda kullanacağım!”
 



Bai Xiaochun neşesini saklamak için elinden geleni yapıyordu fakat küçük kaplumbağa inanılmaz kibri gereği Dev Hayalet Krala küçümseyici bakışlar atarak şöyle demeden edememişti: “Lord Kaplumbağadan bir şeyler saklayabileceğini mi sandın? Rüyanda görürsün!”



Dev Hayalet Kral kontrolünü kaybetmemek için mücadele veriyordu. Şu anda öfkelenerek duruma çözüm getiremeyeceğini ve içi kan ağlasa da… sakinliğini korumak zorunda olduğunu biliyordu.



“Ne istiyorsun?!” dedi kelimelerin üzerine basa basa. An itibariyle yetişimi çok güçsüz olsa ve kendi ölümü ya da yaşamı üzerinde kontrol sahibi olamasa da sakin ve hatta tehdit edici bir hava yaymaya devam edebiliyordu. Bunu gören Bai Xiaochun bir nebze ürpermeden edememişti; sonuçta şu anda o yetişimde olmasa da karşısındaki kişi bir yarı tanrıydı.


Fakat korkmuş olduğu gerçeği aynı zamanda öfkesini de kabartmıştı.


“Beni korkutmaya mı çalışıyorsun?!”
dedi. Sonra da aklına Dev Hayalet Kralın kendisini oyununa piyon edişi, burada mahkum yapışı geldi. Birazcık da küçük kaplumbağadan etkilenerek gözlerini küçümsemeyle ışıldattı ve Dev Hayalet Kralın kafasına bir tokat daha geçirdi.



“Benimle konuşurken gözlerini kapat!” dedi öfkeyle. Dev Hayalet Kralın sinirinden titriyor oluşu bayağı heyecan vericiydi. Bu heyecanla dudaklarını yalayarak devam etti.



“Daha önce hiç yarı tanrı tokatlamamıştım! Ne kadar heyecanlıymış…”
Hatta bir tokat daha patlatmadan edemedi.



“Emirlere uymayacaksın, ha? Heh heh. Sana ben konuşurken gözlerini kapat demiştim!”



“Canına mı susadın, Bai Hao?!?!?!” diye kükredi Dev Hayalet Kral, öfkeyle. Yetişim basamağı normal halinde olsaydı Bai Xiaochun’a insanları tokatlamanın sonuçlarıyla ilgili uzuuunca bir ders vermeyi iyi bilirdi!!

 

#Sizleri 'yürek yiyen Xiaochun' ile tanıştırmak istiyorum arkadaşlar. Gerçekten koskoca yarı tanrıyı tokat manyağı yapmasının başka bir açıklaması olamaz. İki bölüm arasında o yüreği yemiş 
Adam bu isyan sırasında bir şekilde ölürse ya da bir mucize olursa sorun yok da gücünü geri kazanırsa bizimki nasıl paçayı kurtaracak hiç bilemiyorum doğrusu. Bu arada adamdan aldığımız hazineler de çok iyi. Ama kullanmak için deva olmak gerekiyormuş ki bizim deva olmamıza daha yıllaaar yıllar var. Yine de hiç yoktan iyidir diyor ve devam ediyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr