Bölüm 625 : Saf Bai Xiaochun

avatar
3627 21

A Will Eternal - Bölüm 625 : Saf Bai Xiaochun


Çevirmen : Clumsy 

 

Kaptan boğazını temizledi. “Sen önüne bak, bu kadar namuslu geçinme. Oh doğru ya. Mahkumları hücrelerinde tek başına bırakmayı da unutma. Onların her biri katil ve cani. Zamanında bazı kazalar yaşandı, bilesin. Yetişim basamakları mühürlü ama zamanında biri bir gardiyanın kulağını ısırmıştı.” 


Kaptan biraz daha hatırlatma ve uyarıda bulunduktan sonra Bai Xiaochun’u eğlenmesi adına yalnız bıraktı.



Bai Xiaochun önünde yepyeni bir dünyanın açıldığını hissediyordu. Etrafta kendisine bakan bir sürü gri cüppeli mahkum olduğunu fark etmişti. Bu sırada onun yeni bir gardiyan olduğunu anlayan mahkumlar aceleyle yaklaşarak selamlarını sunmaya başlamıştı.



“Selamlar, efendim…”



“Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa söylemeniz yeterli, efendim…”



“Ne kadar da gençsiniz, efendim. Artık Şeytan Hapishanesinin bir gardiyanısınız ve sizi uçsuz bucaksız bir gelecek bekliyor. Erkekler arasında bir ejdersiniz adeta…”


Herkes yaltaklanmaya başlarken Bai Xiaochun kendisine kaş göz yapan birkaç çekici kadın yetişimciyi de fark etmişti. Onu baştan çıkarmak istedikleri ortadaydı!


Tek yapması gerekenin parmağıyla işaret etmek olduğunu, o kadınlardan herhangi birine istediği her şeyi yaptırabileceğini fark etmek kalbini küt küt attırıyordu!



“Lanet olsun, ne fena bir yer!!”
Soluğu kesilen Bai Xiaochun burasının gerçekten de ona uygun olmadığını düşünüyordu. Mahkumlardan gelen övgüler arttıkça ve kadın yetişimcilerin narin sesleri yükseldikçe daha da geriliyordu…



“Kim Şeytan Hapishanesinin böyle bir yer olacağını düşünebilirdi ki?”
diye geçiriyordu aklından. “Bai Xiaochun saf biridir! O böyle pis bir yerde yaşamaya nasıl tenezzül edebilir...?”



Fakat mahkumların kendisini uzaklara götürmesine gergin bir şekilde müsaade ettikçe… Şeytan Hapishanesinin gerçekten de… her şeye açık denilebilecek bir yer olduğunu idrak ediyordu.


En nihayetinde de burayı sevdiğini, dünyanın gerçekten de harika bir yer olduğunu düşünmeye başlamıştı.



“Ama Bai Xiaochun ahlaklı ve dürüst biri. Kesinlikle vicdanımı lekeleyecek bir şey yapamam!” diyen Bai Xiaochun altı saatin sonunda Şeytan Hapishanesine geldiği için kendisini harika hisseder olmuştu. Bu noktada yardımsever mahkumların talimatlarını takip ederek takımın kalanıyla buluşmaya gitti.



Kaptan ve diğer yedi sekiz gardiyan toplanmıştı. Herkes harika bir ruh halindeydi ve mutlu mesut sohbetler gerçekleşiyordu. Fakat uzun suratlı genç adamın yüzü Bai Xiaochun’u görür görmez asılmıştı.



O, Bai Klanı hainini tamamıyla hakir görüyordu. Ona kalırsa kendi klan üyelerini öldüren ve öz babasını kaçıran biri ancak tam bir sapkın olabilirdi ve öyleleri Şeytan Hapishanesine tıkılmayı hak ederdi.


Ayrıca Bai Qi ile dosttu ki bu da nefretini iyice derinleştiriyordu.



Diğer gardiyanlarsa Bai Xiaochun’u görmüyor gibi davranıyordu.



Bai Xiaochun kendisini biraz tuhaf hissetmeye ve öfkelenmeye başlamıştı.



“Bu herifin olayı ne?” diye düşünüyordu. “Bana neden böyle davranıyor?” Bu düşünceyle genç adamın yetişim basamağını incelemeye başladı, bu da genç adamın ona buz gibi bakışlar atmasına yol açtı.


Bu sırada aralarındaki gerilimi fark eden kaptan çabucak aralarına girerek yakınlardaki bir kafatasını işaret etti.


“Tamamdır, hadi işe koyulalım. Şu herifi görüyor musun, Bai Hao? İşte Yaşlı Şeytan Zhou, o.”



Karşılığında uzun suratlı genç soğuk bir şekilde homurdanmış, Bai Xiaochun ise öfkesini bastırarak kaptanın işaret ettiği noktaya bakmıştı.


O kafatasının içerisinde bağdaş kurmuş olmasına rağmen yaklaşık iki metre boyda iriyarı bir adam oturmaktaydı. Ayaklanırsa hemen hemen bir vahşi dev uzunluğuna ulaşacağı belliydi. Gerçek bir canavardı.



Gözleri kırmızı ışıltılar taşıyor, dudakları gaddar bir gülümsemeyle çarpılıyordu. Ayrıca gardiyanlara onları yemek ister gibi açgözlü bir ifadeyle bakıyordu… Bai Xiaochun gözleri ona değdiği saniyede bir yamyam gördüğü hissine kapılmıştı.


Adamın hiçbir şekilde zarar görmezmiş gibi görünmesine yol açan öldürücü bir aurası vardı, sağda solda en ufak bir vicdan azabı duymaksızın adam öldürebilirdi.



“Yaşlı Şeytan Zhou ,” diye devam etti kaptan, “yalnızca soğukkanlı bir katil olmakla kalmıyor, çocuk yemeye de bağımlı. Yüz yıl önce yediği çocukların sayısını takip etmek imkansızdı. Fakat üç büyük klandan biri olan Cai Klanıyla bağlantısından ötürü idam cezası almaktan kurtulmayı başardı!”



Bai Xiaochun’un kaşları çatılmıştı. Normal şartlarda duyduğu şeylere anında inanan biri değildi. Ancak kaptanın hikayesi kulağa birazcık inanılmaz gelse de Yaşlı Şeytan Zhou’ya bakınca doğru olması mümkünmüş gibi görünüyordu.



“Fakat artık burada,”
diyen kaptan buz gibi bir ses tonuyla devam etmekteydi, “ömrünün geri kalanını çile içerisinde geçirmek zorunda.” Bu sırada tüm gardiyanlar toplanmıştı.


“Tamamdır, hadi başlayalım. Bu onu konuşturmak için son şansımız!” diyen kaptan parmağını şaklattı ve 9. takım ciddi suratlarla Yaşlı Şeytan Zhou’nun hücresine yöneldi.


Onların geldiğini gören Yaşlı Şeytan Zhou’nun gaddar sırıtışı iyice büyümüş, gözleri ışıldamıştı. Ansızın ayağa kalkarak kafatasının göz çukurlarından birini kavradı ve hiddetli bir şekilde kükredi.



Bu kükreyiş bir an için herkesin duraksamasına sebep olmuştu.



“İşe yaramaz ahmaklar! Ben, Zhou Yunlong, sayamayacağım kadar çok insan yedim!”



“Kapa çeneni!” diye bağıran bir gardiyan öne atılarak bir büyü hareketi gerçekleştirdi ve parmağını kafatasına sallayarak rengini değiştirdi. Aynı anda içeride beliren bir yıldırım Yaşlı Şeytan Zhou’nun titremesine ve ıstırap dolu bir çığlık atmasına yol açtı.



Son derece sert ve tehlikeli görünen 9. takım gardiyanları akıllarına gelecek her yolu kullanmaktaydı.



“Bize hazinenin nerede olduğunu söyle!”



“Söylersen sana işkence etmeyi keseriz! Ama konuşmazsan az sonra olacaklar için bizi suçlayamazsın!”



“Kıdemli Zhou, böyle olmasına gerek yok. Artık buradasın ve dışarı çıkamayacaksın. Dışarıdaki hiçbir malın mülkün sana faydası yok. Neden gerçeği açıklamıyorsun ki? O zaman işler senin için daha kolay olacak! Hatta buradaki hayatı senin için oldukça güzelleştirebiliriz.” 


Kimi tehdit ediyor, kimi tatlı sözlerle kandırmaya çalışıyordu. Bahsi geçen hazinenin yerini öğrenme amacıyla olası her yöntem deneniyordu. Fakat ne olursa olsun, Yaşlı Şeytan Zhou’dan ne kadar çığlık yükselirse yükselsin suratındaki o gaddar gülümseme silinmiyor, hatta giderek yoğunlaşıyordu.



En sonunda uzun suratlı genç adam öne çıkarak soğuk bir kahkahayla, “Konuşmayacaksın, ha? İyi, ben lafı ağzından zorla almasını bilirim!” dedi.



Genç adamın yürümeye başlayışıyla diğer gardiyanların da heyecanı yükseldi.


“Zhao Feng 9. takımın engizitörüdür! Konuşmazsan ağzını kopartıp alır!”



“Aynen öyle! Diğer sekiz takım başaramamış olabilir ama Zhao Feng başaracaktır!”


Kaptanın gözleri bile beklentiyle ışıldamaya başlamıştı. Bai Xiaochun ise olanları tepkisiz bir şekilde izliyordu. Engizitörle ne kast ettiklerini bilemese de uzun suratlı genç adamın diğerlerinden daha yüksek statüde olduğunu hissetmeye başlamıştı. Engizitör kulağa bir çeşit rütbe veya unvan gibi geliyordu.


Uzun suratlı genç adam hücreye doğru yürüyüp iki elli bir büyü hareketiyle uzun, siyah bir iğne çağırdı. Ve o iğne bir anda Yaşlı Şeytan Zhou’ya ilerleyip saplanarak tarifsiz bir çığlık doğurdu.



Yaşlı Şeytan Zhou’nun gözleri anında kıpkırmızı kesilmişti lakin kibrinde en ufak bir azalma yoktu. Hatta en nihayetinde çığlık atmayı keserek kahkahalara boğulmuştu.



“Elinden gelen bu mu? Ben zamanında senin gibi tonlarca engizitör yedim. Her biri de ayrı lezzetliydi! Acaba senin tadın nasıldır?”



Uzun suratlı genç adam Yaşlı Şeytan Zhou’ya attığı öfkeli bakışın ardından yeni bir büyü hareketine başladı. Fakat ne yaparsa yapsın adamın kahkahaları kesilmiyordu. Öfkelenen diğer gardiyanlar da yardım etmeye başlamıştı.


Bai Xiaochun ise şaşkın bir şekilde 9. takım gardiyanlarının Yaşlı Şeytan Zhou’yu işkence eşliğinde sorgulayışını izliyordu. Yaklaşık bir gün geride kalmıştı ve Yaşlı Şeytan Zhou nefes nefese kalmış olsa da hazine hakkında tek bir kelime etmiş değildi.


“Lanet olsun, bu herifin ağzı da amma sıkıymış!”
Gardiyanlar en sonunda geri çekilmeye, Yaşlı Şeytan Zhou’ya beynine girip gerekli bilgiyi almak istermişçesine bakmaya başlamıştı. Bu bilhassa uzun suratlı genç adam için geçerliydi.



“Yaşlı Şeytan Zhou yakın zamanda hapsedildiğinde,” diye açıkladı kaptan, “üzerinde hiçbir şey yoktu. Ama ömrü boyunca bir hayli hazine biriktirmişti. Onları bir yerlere sakladığı kesin!



“Kendisi Ruhun Başlangıcının büyük çemberinde, Deva Alemine yarı yarıya girmiş durumda. Altmış yıllık bir döngü boyunca dünyaya hükmetti ve otuzu aşkın klanı katletti! Bir sürü hazinesi olduğu kesin!”



Yoldaş gardiyanlarının ne kadar öfkelendiğini gören Bai Xiaochun bir müddet tereddüt etse de en sonunda şunu sormadan edememişti: “Umm... neden üzerinde ruh arayışı gerçekleştirmiyorsunuz?”

 

#Üf şu uzun suratlı adam da yine kibirli bir şekilde başlayıp daha sonra dersini alanlar grubunun bir üyesi herhalde. Böyle insanlara gerçekten tahammülüm kalmadı.
Bu arada tehlikenin farkında mısınız arkadaşlar? Sorgulanması gereken biri var ve bizimkinin bazen 'kendisini bile korkuttuğunu' gayet iyi biliyoruz. Bakalım bu yamyam amcamızı korkutmayı da başarabilecek mi, hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr