Bölüm 621 : Gün Batımına Doğru Uçmak

avatar
3512 14

A Will Eternal - Bölüm 621 : Gün Batımına Doğru Uçmak


Çevirmen : Clumsy 

 

Bu Bai Xiaochun’un Şeytan Hapishanesini ilk duyuşu değildi. Daha önce Bai Klanı şefi de kendisini bizzat o hapishaneye atmakla tehdit etmiş, bu da Bai Xiaochun’un merakını uyandırmıştı. Sonrasında Zhou Yixing’den mekanla ilgili biraz araştırma yapmasını istemiş ve Şeytan Hapishanesinin Dev Hayalet Şehrinde bir hapishane olduğunu öğrenmişti. Son derece meşhur bir yerdi ve bir sürü tehlikeli mahkum orada tutulmaktaydı. Çeşitli sebeplerden öldürülmeyen tüm kötü karakterler oradaydı. Yetişim basamakları mühürlenmiş ve hapsedilmişlerdi. Her halükârda insanların dışarıda karşılaşmak istemeyeceği tiplerdi…



Ayrıca Dev Hayalet Şehrinde bir deyiş vardı: Ölüm korkutucudur. Ama Şeytan Hapishanesine bir gir, o zaman ölmeyi arzulamak neymiş görürsün!



“Benim gibi şahane bir tümgeneral nasıl olur da düşük bir hapishane gardiyanı olarak hizmet verir…?”
Bai Xiaochun öfkeli bir şekilde bunu düşünüyordu. Fakat gerçek bir liderin esnek davranabilmesi gerektiğini biliyordu. Ayrıca bu rolün altından başarıyla kalkabildiği takdirde bunu fırsat bilerek ışınlanma portalına erişip evine dönebilirdi.



Dük Ölümtellalı hiçbir şey söylemeden gitmiş ve Li Xu ile astları eğilmeyi sonlandırıp yeniden dikleşmişti. Li Xu öfkeli olmadığı zamanlarda dahi korkutucu bir tipti. Bai Xiaochun’u soğuk bir şekilde baştan aşağı süzdükten sonra, “Demek sen Bai Klanından Bai Hao’sun, ha?” dedi.


Sesinin soğukluğu Bai Hao’nun karşısında durmasından memnun olmadığını gösteriyordu, iki adam için de durum aynıydı. Sonuçta üçü de son zamanlarda Bai Hao’yla ilgili anlatılanları işitmişti.


Onun kötü, acımasız biri olduğunu, ailesini dahi umursamadığını ve niyetlerini rahatlıkla gizleyebildiğini biliyorlardı. Kendi klanından pek çok kişiyi bile öldürmüştü. Kimsenin içinden böyle birine fazla yaklaşmak gelmezdi. Tabii ki hiç kimse böylelerini gücendirmek de istemezdi.



“Burada klanında davrandığın gibi davranamazsın. Artık benim kurallarıma göre yaşamak zorundasın. Şeytan Hapishanesinde benim sözüm geçer! Hapishane şu anda açık değil, o yüzden yarın aynı saatte tekrar gel.” diyen Li Xu cevap almayı dahi beklemeden parmağını şaklattı ve hendeğin siyah sularında yeni bir anafor belirtti. O anaforun derinliklerindeki mağaraya girdi, iki astı da aynı şeyi yaptıktan sonra anafor gözden kayboldu.



“Öylece gittiler mi yani?”
diye düşünen Bai Xiaochun’un gözleri irileşmişti. Onu Şeytan Hapishanesine girmenin zorluğu konusunda etkilemeye çalıştıkları belli oluyordu. Mesaj netti: bundan böyle kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp itaat edeceksin!


“Bu hapishane ne boktan bir yer?”
diye mırıldandı öfkeyle. “Kesinlikle buraya girmem!” Sonuçta o bir tümgeneraldi ve başlangıçta kendisini hapishane koruması olarak çalışma fikrine uyum sağlamaya zorlasa da insanlar tarafından tehdit edildiğinde fikri değişmişti.


Düşüncelerinde bu noktaya vararak soğuk bir homurtu eşliğinde arkasını dönüp yürümeye başladı.



Şu anda öğle saatleriydi. Dev Hayalet Şehri kocamandı ve dış kesimin sonu yokmuş gibi görünüyordu. Ruh yetişimcileri, ruh büyücüleri ve hatta çokça vahşi dev olmak üzere her yer insan doluydu.


Burası Yaban Arazilerin beş büyük şehrinden biriydi, kocaman bir alana sahipti ve çokça kaynakla doluydu. Bir insanın satın almayı düşünebileceği her şey mevcuttu ve nereye giderseniz gidin tüm sokaklar tıklım tıklım doluydu.



Arada bir yukarılarda uçan devriyeler görünüyordu. Fakat onun dışında uçan pek kimse olmuyordu. Çünkü korumalar dışında uçmasına müsaade edilenler yalnızca devalardı.


Hala öfke dolu olan Bai Xiaochun etrafta dolanıp ışınlanma portalının yerini arıyordu. Öğrendiği üzere portalın yeri bir sır değildi ve kısa bir süre sonra o noktaya yönelmişti.


“Sanırım son deva ruhunu bulmadan gitmek zorunda kalacağım. Büyük Sete dönünce bir yolunu bulurum artık.”



Dev Hayalet Şehrinin ışınlanma portalı şehrin kuzey kısmında, kocaman bir halk meydanının ortasındaydı. Parlak ışıklardan yapılı devasa bir kapıydı ve ruh yetişimcileri, ruh büyücüleri ve vahşiler durmaksızın gelip gitmekteydi.  



Bai Xiaochun oraya ulaştığında akşam çökmüştü. Etrafı ölçüp biçtikten sonra buradan sorumlu şehir korumaları olduğunu fark etti.



Fakat Bai Xiaochun şu ana dek pek çok şehir koruması görmüştü ve onlardan yana bir endişe duymuyordu. Portala yaklaştıkça gözleri ışıldamaya başlamıştı. Bu portal onun Büyük Sete dönüş biletiydi. Onu dosdoğru oraya ulaştırmayacak olsa da hiç değilse yaklaştıracaktı. Yetişim basamağı sayesinde de ışınlandığı yerden Büyük Sete gitmesi zor olmasa gerekti.



Kalbi heyecandan küt küt atmaya başlamıştı ama bir yandan da Bai Klanında öğrendiği bir şey yüzünden endişelenmeden edemiyordu. Bu portalın kullanma izni vermeden önce insanların kimliğini katı bir şekilde kontrol ettiği söyleniyordu.



Bai Xiaochun, Zhou Yixing’den bunu duyduğu andan beri sürecin işleyişi hakkında düşünüyordu. Bu yüzden portalla arasında biraz mesafe kaldığında duraksamış ve alanı yakından incelemeye başlamıştı.



Portala giren tüm ruh yetişimcilerinin titreşen dalgalanmalarla temas ettiğini gördüğü andaysa ifadesi değişti. Bu dalgalanmaları kısa bir süre inceleyince nasıl işlediklerini anlamıştı.



Belli ki bu dalgalanmalar kişinin kimliğini teşhis eden bir çeşit büyü tekniğini temsil ediyordu…



“Maskem varken sorun olmamalı, değil mi?” Bir müddet tereddüt ettikten sonraysa gece göğüne bakarak dişlerini sıktı. “Denemekle ne kaybederim ki!” 



Sakince nefes aldığından emin olarak ışınlanma portalına doğru yürümeye başladı. Korumaların hiçbiri ona dikkat etmemiş, gerekli ruh ilacı ödemesini yaptıktan sonraysa içeri girmesine izin verilmişti.



Attığı son birkaç adım inanılmaz stresliydi. Sonrasındaysa kendisini ışıltıların önünde dikilirken bulmuş, gözleri beklentiyle canlanmıştı.



“Kesin işe yarayacak, sonra da gün batımına doğru uçmaya başlayacağım!” diye düşünüp derin bir nefes alarak bir adım öne çıktı ve ışıkla temas etmeye başladı.



Fakat temas anında içi ürperdi ve bedeni tuhaf, karıncalanma benzeri bir hissiyatla sarıldı. Bir ruh robotu tarafından incelenir gibiydi. Portaldan gümbürtüler yükseliyor, bedenine dalgalanmalar giriyor ve ruhu köşe bucak aranıyordu!



Bu, kimlik teyidi için yapılan bir ruh arayışıydı!



Neyse ki maske çabucak gerçek kimliğini gizleme işine girişmişti. Fakat portalın güç seviyesi tahminlerinin ötesindeydi ve Bai Xiaochun, maskenin bu yoğun arayışa yalnızca kısacık bir müddet dayanabileceğini anlamıştı. Eğer testi geçemez ve ruh arayışının kimliğini açığa çıkarmasına izin verirse hem ışınlanamaz hem de sahtekâr olduğu açığa çıkardı!



Maskenin kendisine kazandırdığı süreyi kullanarak geri çekildi, portaldan uzaklaştı. Bunu yaptığını fark eden birkaç kişi olmuş ve suratlarında tuhaf ifadeler belirmişti.



Üzerine çevrili gözleri görünce gerginlikten ürperip sesini yükselterek, “Ah, unut gitsin. Hiçbir yere gitmiyorum. Dev Hayalet Şehri isim yapmaya en uygun yer!” dedi.


Ve bu sözlerle birlikte yürümeye başladı.



Sonra da insanların meraklı bakışları altında kalabalığa karışarak ortadan kayboldu.



Biraz uzaklaştığında iyice hızlanmış, beti benzi atmış, kalbi hızla çarpmaya başlamıştı.


“Ne yapacağım?” diye sızlanıyordu içten içe. “Işınlanma portalını kullanamazsam eve nasıl döneceğim?” Ağlamak istiyor ama gözlerinden yaş gelmiyordu. Tüm umutlarını portala bağlamış ama şimdi onu kullanamayacağını öğrenmişti…


Bir müddet sonra gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve hayatın ne kadar da acı olduğunu düşünerek iç çekti. Tamamen bitik hissederek geceyi geçirecek rastgele bir han seçti. Ertesi gün de kızarmış gözlerle handan çıktı.



“Geri dönemiyorsam burada yükselmem lazım sanırım. Belki de benim kaderim budur. Benim gibi dikkat çekmeyi sevmeyen biri için ne kadar da sinir bozucu!”
Tüm yol boyunca çaresizce iç çeke çeke hendeğe ulaşmıştı.



Şimdi düşünüyordu da Şeytan Hapishanesinde gardiyan olmak pek de kötü olmayabilirdi. Sonuçta bu statü sayesinde geçici olarak Bai Klanından korunması iyi bir şeydi.



Hendeğe erkenden varmış ve bağdaş kurarak akşam çökene dek çatık kaşlarla beklemişti. O noktada anafor yeniden kendisini gösterdi ve Li Xu’nun astlarından biri açığa çıktı. Bai Xiaochun’u gördüğünde de ifadesiz bir şekilde başını salladı.



“Peki, benimle gel.”
dedi. Ve tek kelime dahi etmeden arkasını dönerek yeniden anafora yöneldi.

 

#Bir an acaba gerçekten bu kadar kolayca evine ışınlanabilir mi diye düşündüm ama sonunda gidemedik. E portalı kullanmamız mümkün değilse bizimki eve nasıl dönecek acaba? Henüz nasıl döneceğimizi bilmesek de burada uzun bir süre kalacağımızı biliyoruz. Beşinci deva ruhunu da bulup Ruhun Başlangıcına geçip öyle döneriz belki? Neyse ben susayım da gardiyanlık maceramızı başlatalım, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr