Bölüm 616 : Dirisini İstiyorum

avatar
3533 18

A Will Eternal - Bölüm 616 : Dirisini İstiyorum


Çevirmen : Clumsy 

 

“Böyle insanlar şefkati hak etmiyor!” Bai Xiaochun bu düşünceyle yoluna devam etti. En nihayetinde de ruh gemisinden çıkıp menekşe flama üzerinde çalışmaya başladı.



Başta flama olmak üzere tüm nesnelerin yüksek kalite olduğu ortadaydı. Şaşırtıcı bir şekilde flamanın her biri hızla alakalı 100,000i aşkın mühür barındırdığını fark etmişti. Kullanmak için çok pahalı bir nesne olsa da insana tarifsiz bir hız sağlayabiliyordu.



Klan şefi bile flamanın gücünü tam anlamıyla kullanamazdı, fazlasıyla inanılmaz bir masraf gerekirdi. Biraz hesaplama yapan Bai Xiaochun, bu flamayı kullanarak geçirilecek tek bir saniyenin on adet orta seviye ruh ilacına bedel olduğu sonucuna varmıştı!


Bai Klanı dahi böyle bir masrafın altından uzun süre kalkamazdı… En önemlisi gemideki ve flamadaki tüm mühürler Bai Klanı deva başpapazı tarafından yerleştirilmişti, yani hepsini aşmadan önce onları tam anlamıyla kullanması mümkün değildi.



Daha kayda değer olan şeyse… iki nesnenin de on bir katlı ruh güçlendirme geçirmiş olmasıydı. Bai Xiaochun içlerinde gizli altın dizaynları görebiliyordu. Ne yazık ki tüm bu faktörlerin birleşimi iki nesneyi de şu an için kullanamayacağını anlatıyordu.



“Neyse, bana birazcık zaman lazım. Belki iş görebilmeleri için Cennetkarışı Nehri suyu kullanabilirim…” Bir müddet düşündükten sonra iki nesneyi de Cennetkarışı Nehri suyuna batırdı.


Ruh gemisi kullanılmadığı vakitlerde avuca sığacak kadar ufalıyordu. Onu kovaya fırlattıktan sonra üzerine düşünmeyi bırakmış ve gözleri kısılmıştı.


“Yine de üzerime yerleştirdikleri mühürle ilgilenmem lazım…” Kaşlarını çatarak iki elli bir büyü hareketi gerçekleştirdi, sonra da elleriyle dört bir yanını tokatlamaya başladı. Qi’si ve kanı belli bir ritimde akmaya başlamış, bu şekilde kendisini arındırmaya koyulmuştu. Aynı zamanda da uzaklaşmaya devam ediyordu.



Böylece üç gün daha geride kaldı. Öğleden sonra, uçmakta olan Bai Xiaochun’un ifadesi bir anda titreşmişti. Omzunun ardından baktığındaysa gökten kendisine doğru ilerleyen parlak bir ışık huzmesini fark etti.



O huzmenin içerisinde ruh gemisinde inanılmaz bir hızla ilerleyen, öldürme güdüsü ve gaddarlık dolu bir surat ifadesi takınan yaşlı bir adam mevcuttu.



Bai Xiaochun isminden emin olmasa da adamı tanımıştı. Bu kişi yetişimi Ruhun Başlangıç ortalarına çok yakın olan bir Bai Klanı kıdemlisiydi. O da bir direkt soy üyesiydi.



“Bir kişi daha mı? O da mı tek başına?” Bai Xiaochun gözlerini kırpıştırdı ve boğazını temizledikten sonra öylece yavaşladı.



Ona yaklaşıp omzundan asılan klan şefini gören adamın gözleri irileşmiş, nefesi kesilmişti. Sonra da hiç tereddütsüz hareketi kesti.


“Klan şefini canlı yakalamış, öyle mi!?!? Bu nasıl mümkün olabilir?!?!”


Adamın suratına tam bir hayret yerleşmişti. Gördüklerine inanamıyordu, en çılgın rüyalarında dahi klan şefinin canlı yakalandığını göremezdi. Kalbinde yükselen korkuyu önlemesi imkansızdı; yetişim basamağı klan şefininkinden düşüktü. Klan şefi bile yakalandığına göre… kendisine ne olacaktı? Ayrıca klan şefinin ne kadar pejmürde göründüğünü de görmüş, stres dolmuştu.



“Nasıl olduğu umurumda bile değil, kendimi hayatta tehlikeye atamam…” Alnında biriken terlerle hiç tereddütsüz bir ışınlanma tılsımı çıkartarak ezdi…



Ve havayı dolduran gümbürtülerle silinip gitti.



“Onu korkuttum mu?” diye mırıldanan Bai Xiaochun şaşırmış görünüyordu. “Ehh... birazcık aklı varmış, o kadarı kesin. Ölümden benden daha çok korkuyormuş. Bir de Ruhun Başlangıcında olacak…”


Aslında onu canlı yakalayıp klan şefi gibi sırtına atmaya hazırdı. Kafasını sallayıp gözleri kapalı, dişleri sıkılı haldeki klan şefine bakınca gülümsemeden edemeyerek iç çekti.


“Bu koruyucu tılsım cidden işe yarıyor!” Kendinden son derece memnun şekilde sırtında klan şefiyle yola devam etti. O günden sonra Bai Klanı yan soylarından denk geldiği herkes klan şefini görüp iç çekmiş ve tabanları yağlamıştı.



Klan şefiyse bilinçsiz kalmayı tercih etmekteydi…



Bai Xiaochun’un klan şefini canlı halde yakalamış olması hiç kimsenin ona bir şey yapamayacağının kanıtıydı. Neticede hiçbiri şeften daha yüksek yetişimli değildi.


Direkt soyun fertleriyse o kadar kolay caymıyordu. İlahi irade mührü sayesinde takım olmaya ve gruplar halinde saldırmaya başlamışlardı!



Böyle bir şey yaşandığında da Bai Xiaochun onlara karşılık veriyor, anında kan döküyordu…


Tabii onun sırtında klan şefiyle ilerlediğini görenler Bai Klanı üyelerinden ibaret değildi. Orası Dev Hayalet Şehri toprakları olduğu için pek çok ruh yetişimcisi ve ruh büyücüsü de bu manzaraya tanık oluyordu.


Tanık olanların her biri tamamen, bütünüyle şok oluyordu.



“Bu kim ki...? Ve bağladığı o kişi… neden Bai Klanı şefine bu kadar benziyor?”



“Yok artık…”



Olanları görenlerin sayısı arttıkça dedikoduları işitenler de artıyordu. Kısa bir süre içerisinde mesele Dev Hayalet Şehri topraklarına yayılır olmuştu.



Dedikodular başta sessizce yayılıyordu, sebepse doğruluğundan emin olunmayışıydı. Ama iki klanın temsilcileri ve Dev Hayalet Şehri elçisi evlerine dönünce o fısıltı halindeki dedikodular tam bir dedikodu tufanına çevrilmişti.


“Ne?! Bai Klanında yeni bir yıldız yükselip Bai Qi’yi mi öldürdü? Deva ruhlarını çalıp deva başpapazın saldırısından kurtuldu, sonra da kaçtı, öyle mi!?!?”


“Kaçtıktan sonra da klan şefi olan öz babası onu öldürmeye çalışmış ama yakalanmış!? Şef şimdi bir köpek gibi herkesin gözü önünde kendi oğlunun sırtında bağlı geziyormuş?!?!?”



“Cennetler! Bu Bai Hao... sahiden Bai Klanına ihanet etmiş!!”
Dedikodular giderek daha da yoğunlaşmış, büyük bir kalabalığın dikkati çekilmişti. Bai Xiaochun’un peşine takılan Bai Klanı yetişimcilerinin bir kısmını öldürdüğü haberi de yayılmaya başlamış ve çok geçmeden tüm Dev Hayalet Şehrinde bir hengâme kopmuştu.


Kralın şehrindeki göksel markizler ve diğer klan üyeleri derinden sarsılmıştı.

 

Bai Hao isimli bir yıldızın Bai Klanında belirdiği ve klanına ihanet edip deva ruhunu çaldığı, hatta kendi babasını esir aldığı haberleri her yere yayılmıştı. Ayrıca… pek çok yoldaş klan üyesini acımasızca öldürdüğü de söylenmekteydi!



“Klanda yıllarca sessizce çile çektiğini, durmaksızın zorbalığa uğradığını işittim. Pek çok kez ölümün eşiğine bile gelmiş. Ama atasal arazi açılana dek usulca katlanmış, o noktada şok edici bir patlama gerçekleştirmiş!”



“Bu daha hiçbir şey. Ben onun ateş yaratmada şok edici bir yeteneği olduğunu da işittim. Ayrıca Öz Formasyonun büyük çemberindeymiş. Tamamen sıra dışı biri!”


“Bai Klanının bu kadar kıt görüşlü olduğuna inanamıyorum… ama bu Bai Hao’nun gaddar biri olduğu da ortada. Kendi babasını kaçırmış!” Dev Hayalet Şehri topraklarındaki herkes bu meseleyi konuşuyordu ve şaşkın olmayan tek bir kişi dahi yoktu.



Bai Hao’yu gören pek az kişi olsa da hepsinin zihninde bir görüntü canlanmıştı. İnsanların gözünde tamamıyla uğursuz, cennetlere meydan okuyan potansiyelli biriydi. Aynı zamanda kendi klanına hakaret etmişti ve tam bir gaddardı.


Bu mesele yalnızca klanlar ve göksel markizlerle sınırlı kalmamış, Dev Hayalet Şehrinin kalbine dek ulaşmıştı. Orada devasa bir heykel, tepesindeyse kraliyet sarayı bulunmaktaydı.



Kraliyet sarayındaki kral cüppeli uzun figür, bir tırabzanda duruyordu, kollarını arkasında kavuşturmuş vaziyetteydi. Orada yeri ve göğü incelerken son derece görkemli bir görünüm sunuyordu. Göklerin iradesinin canlı örneğiymiş, bir devayı bile karşısına geçerek titretebilecek biriymiş gibiydi.  



Onun varlığında yer ve gök bile boyun eğerdi adeta!



Orta yaşlı bir adam görünümündeki bu kişi zayıf bir bedene sahip olsa da fazlasıyla yakışıklıydı. Her açıdan üstün görünen, karşısına çıkan her ne varsa üstünlük taslayabilecek tipte biriydi.


İşte bu adam… yeraltı imparatorunun altındaki en güçlü kişilerden, dört göksel kraldan biri olan Dev Hayalet Kraldı!! Bilhassa imparatorluk güçlerinin zayıflamakta olduğu bu çağda tüm yaratımların üzerinde biriydi. Zaten dört göksel kralın her biri Yaban arazilerde adım attığı her yeri sarsabilirdi!



“Bai Hao...” dedi Dev Hayalet Kral, yumuşak bir tonla. “İlginç…” Gözlerinde düşünürmüş gibi görünmesine yol açan garip bir ışık titreşmekteydi. Bir an sonraysa hafifçe gülümsedi.



“Dük Ölümtellalı,” dedi yüksek sesle, “gidip bu Bai Hao denen kişiyi bulup Dev Hayalet Şehrine getirsene. Onun için bir pozisyon da ayarla.” Dev Hayalet Kralın sözleri buz soğukluğunda olsa da gülümsemesinin altında derin bir anlam yatıyordu.



Bu sözler yankılanırken heykelin sol elinde yaşlı bir adam belirmişti.



Olabildiğince yaşlı görünen bu adamın gözleri ay ve güneş misali ışıldamaktaydı. Onu çevreleyen aura ise yer ve gökle bütünleşmiş gibiydi. Şok edici bir şekilde… bu adam Deva Alemindeydi!



Yaşlı adam kollarını kavuşturarak saygıyla eğildi. “Emredersiniz, majesteleri!”



Sonra da kafasını çevirerek öylece ortadan kayboldu.



Soğuk bir kahkaha atan Dev Hayalet Kral ise “Bai Klanı ölüsünü istiyorsa ben de dirisini istiyorum! Üç büyük klan hazırlıklarını sonlandırmak üzeredir… Bakalım ilk hamleyi hangisi yapacak!” dedi.


Bai Hao Dev Hayalet Kralın gözünde önemsizdi, hatta ölmesi veya yaşaması hiçbir anlam ifade etmiyordu. Ama Bai Klanıyla olan bağlantısı gereği mükemmel bir araç olacaktı.

#Eveet, bizimki Bai Klanıyla baş edebiliyor olsa da Dev Hayalet Kral karşısında ne yapacağı muamma. Bir şekilde yolunun o adamla kesişmesini bekliyordum. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim ama olsun, seri sonuna kadar yapılması gereken daha tonlarca işimiz var ne de olsa. 
Bakalım bizimkini neler bekliyor! Ben büyük bir merakla sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr