Bölüm 604 : Beni Öldürürsen Klana İhanet Etmiş Olursun

avatar
3389 18

A Will Eternal - Bölüm 604 : Beni Öldürürsen Klana İhanet Etmiş Olursun


Çevirmen : Clumsy 

 

Atasal arazi bir kez kapandıktan sonra dışarıdan yeniden açılması zaman gerektirirdi. Fakat klan şefi çaresizdi, öyle ki gözleri tamamen kan çanağına dönmüştü.



“Klan kıdemlileri,”
dedi yüksek sesle, “bana bir yardım eli uzatın! O evlatlığa yakışmayan piç ölmeli!!”


Direkt soyun birkaç klan kıdemlisi taş geçidin zorla açılması için yardıma koşturdu.


Fakat diğer kıdemliler, bilhassa Adalet İşleri ulu kıdemlisi tereddütlüydü.


Öfkeli Madam Cai çığlık çığlığa, “Boş durmaya cüret ederseniz ve sonunda Qi’er’imin başına bir şey gelirse bu yaptığınızı karşılıksız bırakmam!!” dedi.


Madam Cai çaresizce Cai Klanı temsilcisine dönüp ondan bile yardım istedi.


Adamsa başlangıçtaki tereddüdüne rağmen akraba oldukları için bir süre sonra yardıma koştu. Fakat tüm bunlara rağmen girişte hareket yoktu.



Deva başpapazın yardımıyla bile kapı çabucak açılamazdı. En iyi ihtimalle bir tütsülük süre gerekliydi.



Gümbürtü sesleriyle dolan klan giderek kaosa sürükleniyordu. Atasal arazideki dağ darmaduman olmuş, kısıtlayıcı büyüler yok edilmişti. Bai Qi ise henüz kısıtlayıcı büyü üzerindeki çalışmasının yarısındaydı ve tam bir şok ifadesiyle yana doğru sendelemekteydi. Omzunun ardından baktığında gördüğü kudretli fırtınanın tam ortasında Bai Xiaochun’un gözleri ışıldıyordu.


O gözler Bai Qi’yi iliklerine dek sarsmıştı. İlahi his misali bir şey tarafından yıldırım hızıyla vurulurken yoğun bir korku ve hayretten doğan bir çığlık koyuverdi.



Onu en çok panikleten şey, kendisi bir böcekmiş, o gözler de yaşamına veya ölümüne tek bir düşünceyle karar verebilecekmiş gibi hissedişiydi.



“İmkânsız! Bu yaşanıyor olamaz!!”
Bai Qi ömrü boyunca hiç bu kadar korkmamıştı. Titriyordu, bedeninin, kanının, kemiklerinin her zerresi dehşet çığlıkları atıyordu. Çözmekte olduğu kısıtlayıcı büyüyü anında terk edip kaçmaya başlamıştı.



“Yeterince dayanırsam,”
diye düşünüyordu, “babam beni kesinlikle kurtarır!!” 



Fakat o kaçmaya başlarken fırtınanın içerisindeki Bai Xiaochun kıs kıs gülmekteydi…



“Neden kısıtlayıcı büyüyü bozmuyorsun? Müsaadenle sana yardım edeyim.” Tüm Bai Klanı üyelerinin kalpleri küt küt atarken Bai Xiaochun bir adım öne çıktı.



Aslında Bai Qi ile arasında tam 9,000 metre vardı. Ama bu mesafe Bai Xiaochun için hiçbir şeydi.



Göksel bir tanrı gibiydi, tek adımıyla 900 metre ilerlemiş, atasal arazide iki Bai Xiaochun varmış gibi arkasında bir ardışık imge bırakmıştı!



Ayrıca öldürme güdüsünün yoğunluğu da tüm atasal araziyi sarsmış, hem menekşe gök hem de kara toprak bundan nasibini almıştı!!


“Bai Qi’yi öldürecek!!”
Atasal arazideki klan üyeleri serseme dönmüş vaziyetteydi. Bai Li titriyor, korkuyla yutkunuyordu ve beti benzi atıktı.



Beşinci genç leydiyse sessizce izliyordu fakat gözleri ışıl ışıldı.



Bai Xiaochun’un şok edici öldürme güdüsü ve Bai Qi’nin korkusuysa dışarıdaki herkese alarm çığlıkları attırmaktaydı.



“Bai Qi’nin başı dertte!!”



“Cennetler! Bai Hao onu öldürecek kadar ileri gider mi cidden!?!?”



Şaşıranlar sıradan klan üyelerinden ibaret değildi. Klan kıdemlilerinin surat ifadeleri de son derece ciddiydi. Bai Xiaochun’un atasal arazideki tüm büyülü nesne ve benzeri şeyleri toplaması klan kurallarıyla çok da çatışmazdı. Fakat alenen başka bir klan üyesini öldürme ihtimali başka bir meseleydi.



Objektif her gözlemci bu durumun adaletsizliğine parmak basabilirdi. Sonuçta roller tersine dönse, Bai Qi Bai Hao’yu öldürecek olsa klan kıdemlileri kaşlarını çatsa da bu durum pek ciddiye alınmazdı.


Ama şimdi işler değişmişti. Bai Qi, başpapaz tarafından atasal arazinin galibi olarak seçilmişti. Bai Hao’nun ani yükselişiyse tamamen beklenmedikti ve Bai Qi’nin öneminin bir anda göz ardı edilmesine imkan yoktu.



Bu noktada Adalet İşleri ulu kıdemlisi bile boş boş bekleyemezdi. O da taş geçidin açılmasına yardımcı olmak adına öne çıkmıştı.



Fakat diğer klan kıdemlileri direkt soya nazaran farklı düşünceler içerisindeydi. Bai Hao’nun inanılmaz bir potansiyele sahip olduğu ortadaydı ve bugüne dek bunu gizli tutabilmiş olması da klanın gerçek bir seçilmişi olduğunun göstergesiydi. Bu yüzden onun bu yaptığını affedilmez bir şey olarak göremiyorlardı.



“Bai Hao, pişman olacağın bir şey yapma.”
diye düşünüyordu Adalet İşleri ulu kıdemlisi. “Dışarı çıkana kadar bekle, ben senin içi her şeyi halledeceğim!”



Bai Hao’nun bilhassa böyle bir durumda Bai Qi’yi öldürdüğü takdirde klanla ilişkisinin kalıcı olarak bozulacağını biliyordu!


Bai Qi’yi öldürmek özünde klana ihanet etmek olacaktı!!


Klan kıdemlileri harekete geçerken Dev Hayalet Şehri elçisi Bai Xiaochun’un ekrandaki imgesine ışıl ışıl gözlerle bakmaktaydı.



Bai Xiaochun’un Bai Qi’ye doğru ilerleyişiyse klan şefini iyice delirtmişti. Başını arkaya yatıran adam, “Bu ne cüret seni hayırsız piç!!” diye kükredi.



Ve kapıya yeni bir güçle atıldı.



“Eline hakim ol, seni or*spu çocuğu!!” Madam Cai de tiz çığlıklar atıyor, delicesine titriyor ve saçları tamamen karman çorman şekilde etrafında uçuşuyordu.



Atasal arazinin dışında olmasına rağmen Bai Xiaochun’un öldürme güdüsünün yoğunluğunu hissedebiliyor gibiydi! 900 metrelik adımını tamamlayan Bai Xiaochun omzunun ardından gökteki bir noktaya baktı, orada bir taş geçidin belli belirsiz hatları oluşmaktaydı. Klan şefinin, Madam Cai’nin ve diğer direkt soy üyelerinin oradan gelen delice bakışlarını sezebiliyordu.


“Sonunda gerildiniz, ha?”
dedi soğuk bir gülüş eşliğinde. Yukarıda şekillenen anafora bakınca durumu analiz etmesine gerek kalmamıştı, atasal araziyi dışarıdan açmaya çalıştıklarının farkındaydı.



“Acaba deva başpapaz bir şey yapacak mı...?” diye düşünürken gözleri titreşti. Fakat bunu düşünecek vakit yoktu. Yeniden Bai Qi’ye baktı ve kabaran öldürme güdüsüyle ikinci adımını attı.


O noktada tüm dünya delice sarsıldı, adım atan o değil de bir devmiş gibiydi. Hava çarpıklaşmış, Bai Xiaochun’un perspektifinde her şey yavaşlamıştı. İkinci adımı onu ilkinden daha da öteye, tam 2,100 metre öteye taşımıştı!


Onun kör edici hızı yüzünden etrafında ne var ne yoksa delice sarsılıyordu. Aralarında yalnızca 6,000 metre kalmışken Bai Qi ansızın bağırmaya başladı: “Tüm klan kıdemlileri seni görüyor, Bai Hao! Ne cüretle beni öldürmeyi düşünürsün!!” 



Bai Qi öylesine korkmuştu ki doğru düzgün düşünemiyordu. Bai Xiaochun’un ikinci adımı rahatlıkla atılmış olsa da sergilediği hız Bai Qi’nin kaçamayacağını korkunç bir şekilde gözler önüne sermişti.



Tattığı ölümcül kriz hissiyatı ansızın gelen sel misaliydi, ruhu dahi titremekteydi.


Aynı şekilde atasal arazinin dışındaki klan şefi ve Madam Cai’nin de ruhları titriyor, ikisi de Bai Xiaochun’un Bai Qi’ye yaklaşışını tam bir çaresizlikle izliyordu.


Ne yaparlarsa yapsınlar atasal arazinin açılması için vakit gerekliydi ve içeri girip Bai Qi’yi kurtaracak kadar vakitleri olmadığı ortadaydı. Madam Cai gözleri kan çanağına dönmüş şekilde bağırdı: “Acı içerisinde öleceksin, Bai Hao!!”



Klan şefinin göğsü korkudan acıyor, ifadesindeki kasveti bastıramıyordu. Öz oğlunun gözleri önünde öldürülebilecek olması onu deliliğe sürüklüyordu.



Ve tabii ki Bai Hao’nun da kendi etinden ve kanından olduğu gerçeğini unutamıyordu!



Diğer tüm klan üyeleri şoktan solukları kesilmiş bir şekilde taş geçidin üzerindeki ekranı izlerken Bai Hao, ölümsüz bir iblis misali Bai Hao’nun üzerine çullanıyordu!



Parmağını şaklatan Bai Xiaochun önceki hamlelerini tamamıyla aşan, yıldırım hızında üçüncü bir adım atmıştı. Adeta ışınlanma gibiydi, insan gözünün takip edemeyeceği bir hızla, göz açıp kapayıncaya dek kalan 6,000 adımı geride bırakmıştı!


Artık dosdoğru Bai Qi’nin önündeydi, enerjisi taşıyor, ardında sonik patlamalar gerçekleşiyordu. Bai Qi ise kendisini fırtınayla boğuşan bir pamuk yumağı gibi hissediyordu; hiçbir şey yapamıyordu, çaresizliğe kapılmıştı.



Birinci adım: 900 metre. İkinci adım: 2,100 metre. Üçüncü adım: 6,000 metre! Sergilenen hız öylesine inanılmazdı ki buna tanık olan Bai Klanı üyelerinin kalpleri şok dalgalarıyla harap olmuştu!


Pek çoğu nefes dahi alamıyordu…


Bai Qi ise soluk soluğa, bu baskının altında ezile ezile Bai Xiaochun’a bakıyordu. Aklı çıkmış bir şekilde çığlık atarak, “Ben senin abinim, Bai Hao. Beni öldürmeye cüret edersen klana ihanet etmiş olursun!!” dedi.



Bai Xiaochun’un verdiği yanıtsa kış ortasında yağan kar soğukluğundaydı. “Ee? Ne olmuş yani?!” 

 

#Son cümlede içimin yağları eridi. Ne olmuş yani canısı? Neyse daha fazla çirkinleşmiyorum 
Arkadaşlar sonunda beklediğimiz an geliyor, Bai Qi ile vedalaşmamıza çok az kaldı diye düşünüyorum. Tabii son anda bir aksilik çıkmaz veya bir müdahale olmazsa... Ben çok meraklı bir şekilde ilerliyorum. Hadi sizler de okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr