Çevirmen : Clumsy 

Bai Xiaochun mükemmel bir ruh haliyle ateş yaratma sınavına ilerlemekteydi. Peşindeyse neler olacağını merak eden bir sürü klan üyesi vardı.

“Ateş yaratma sınavına gidiyor!”

“Şimdiden Kuruluş Kadrosunun ruh güçlendirme ve ruh ilacı sınavlarındaki 1.likleri aldı. Aynı şeyi ateş yaratmada da yaparsa Bai Hao’nun… inanılmaz bir hızla yükseleceği kesin demektir!”

“Ama bu işte bir tuhaflık var. Bai Hao oldum olası düşük bir pozisyondaydı ve korkak, güçsüz görünürdü. Bir anda neden böyle gösteriş yapar oldu ki? Ayrıca ruh güçlendirmede cennetlere meydan okuyucu bir yeteneği olduğuna inanmak da zor!”

Tartışmalar alevlenirken Bai Xiaochun ateş yaratma sınavına ulaşmıştı. Orada önceki sınavlarınkinden çok daha büyük bir dikilitaşla karşılaştı.

Dikilitaşın dibinde birbirine girmiş üç halka bulunmaktaydı. Ayrıca pek çok hizmetliyi de içeren kalabalık bir grup mevcuttu. Belli ki insanlar Bai Hao’nun önceki performansını duymuş ve izlemeye gelmişti.

O belirir belirmez de yeni konuşmalar işitildi.

“Geldi! Bai Hao geldi!”

“Aynı gün içerisinde ruh güçlendirme ve ruh ilacı sınavlarında 1.liğe yükseldi. Ateş yaratma sınavında da şok edici bir sıraya yükseleceğine bahse varım!”

“İyi iş, Bai Hao… Daha önce seni hiç kimse fark etmemişti ama sebep, gerçek potansiyelini gizlemenmiş!”

Bai Xiaochun ilerledikçe kalabalık ona yer açıyordu. Oysa sessizce iç çekip duruyordu.

“Bai Hao, çırağım, tüm bu övgüler senin. Ateş yaratmadaki yeteneğinle benden de iyi iş çıkaracağına eminim.” Bai Xiaochun Bai Hao’nun trajik ölümünü düşündükçe daha da üzülüyor, çok yazık olduğunu düşünüyordu.

“Bai Klanı sana borçlu ve Ustan olarak ben, borcunu ödediklerinden emin olacağım!

“Katilini açığa çıkartmak dışında bir hedefim daha var. Ne kadar yetenekli olduğunu gördüklerinde klanın ve babanın ne tepki vereceğini görmek istiyorum!” Gözleri ışıldayarak atölyelerden birine yöneldi ve kendisini içeri kapattı. Dışarıdaki seyirci beklenti içerisindeydi.

Bu mesele bazı klan kıdemlilerinin bile dikkatini çekmiş, pek çoğu neler olacağını kendi gözleriyle görmek için köşklerinden çıkmıştı.

An itibariyle tüm Bai Klanı Bai Xiaochun’un şok edici performansı karşısında sarsılmış vaziyetteydi.

Onun istasyona girişinin üzerinden pek vakit geçmemişken uzaklarda, başı Öz Formasyonun büyük çemberindeki göz alıcı genç bir adamın çektiği sekiz ışık huzmesi belirdi.

Ona eşlik eden grup, onu nereye gitse körü körüne takip eden Bai Klanı seçilmişlerinden oluşmaktaydı. Grubun varışıysa kalabalıkta yeni bir kargaşa doğurmuştu. 

“Bai Qi!!”

“Doğrudan soyun bir Seçilmişi, Bai Klanının resmi, eşsiz oğlu… Bai Qi!!”

“İlginç. O ve Bai Hao aynı babaya sahip ama anneleri farklı.” Klan üyeleri ve hizmetçilerin gözleri ışıldamış, pek çoğu yeni gelenlere yer açmıştı. Kimi üyeler Bai Qi’ye şevk dolu bir şekilde bakmaktaydı; onların gözünde o, neslinin bir numaralı seçilmişi ve klanın sıradaki şefiydi!

Bu klan üyeleri öne çıkarak resmi selamlarını sunmaya başlamıştı. Fakat kalabalık arasında düşmanca homurdananlar da mevcuttu.

Bu kişiler diğer yardımcı ailelerin fertleriydi. Klandaki farklı ailelerin, bilhassa da seçilmişlerin arasında bir gerginlik olması gayet doğaldı.

Bai Qi kendisine selam verenlere başını salladıktan sonra etraftaki yüzlerce kişiye göz gezdirerek, “Burada büyük bir kalabalığımız varmış. Bir şeyler olduğunu işittim. Acaba neymiş?” dedi.

Yüzündeki koca gülümsemeye rağmen canı oldukça sıkkındı.

Bai Qi’ye saygı duyduğu bariz olan genç bir adam bir adım öne çıkarak eğildi ve resmiyetle, “Şefim, buradaki herkes Bai Hao’nun diğer iki sınavdaki 1.liğinden ötürü geldi. Şimdi de ateş yaratma sınavına girdiği için ne olacağını görmek adına toplandık.” dedi.

“Oh? Bai Hao, ha? Değersiz küçük kardeşim bayağı ilgi çekmiş gibi görünüyor. Tamamdır, abisi olarak ben de tebriklerimi sunmak için buralarda bekleyeyim öyleyse.” Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz etraftaki pek çok kişinin gözlerine derin bir ışıltı yerleşti.

Aralarındaki ilişkinin son derece farkında oldukları barizdi.

O esnada Bai Hao ismi dikilitaşın 1. sırasında ışıldadı, yanına da yedi renkli ateş kelimeleri işlendi!

Bai Xiaochun yedi renkli ateş sınırını aşmama konusunda son derece dikkatli davranmıştı; neticede Bai Hao Kuruluş Kadrosundaydı ve dikkat çekmeye çalışıyor olsa da gerçekdışı davranmak istemezdi, aksi takdirde başı derde girebilirdi.

Sınır olarak çizdiği yedi renk, usta ruh büyücülerin standardıydı. Kuruluş Kadrosunda nadir görülen usta ruh büyücüleri gittikleri her yerde, Dev Hayalet Şehrinde bile dikkat çekerdi.

“Yedi renkli ateş!!”

“Bu Bai Hao... o... o resmen bir usta ruh büyücüsü!!”

“Cennetler, bu nasıl mümkün olabilir ki? Öz Formasyondaki klan kıdemlilerinin bile çoğu usta değil…”

Kalabalık deliye dönmeye başlamıştı, aynı şey klan ailesinin fertleri için de diğer aileler için de geçerliydi. Gözlemlemeye gelen kıdemliler de belirgin şekilde etkilenmişti.

Bai Qi’nin suratıysa ifadesizdi fakat bu durum onu içten içe oldukça rahatsız etmişti. Hatta gözlerindeki pis ışıltıyı görmek dahi mümkündü.

Kalabalık yaygara kopartmakla meşgulken Bai Xiaochun atölyeden çıkmıştı ve işittiklerinden son derece memnundu. Bu noktada dikkat çekme hedefine ulaştığından emindi. Tüm sınavlarda 1.liği almışken Bai Hao’nun katilinin planlarını hızlandırması kuvvetle muhtemeldi. Ayrıca klan şefinin vereceği tepkiyi de görebilecekti.

O açığa çıkar çıkmaz üzerine sayısız bakış çevrilmişti. Bunlar kıskançlık, şok ve daha pek çok duygu içermekteydi.

Bai Qi’nin gözleriyse soğuk ve tiksinti doluydu.

Bai Xiaochun Bai Qi’yi çabucak fark etti, Bai Hao’nun abisini ilk defa görüyor olmasına rağmen yetişim basamağı ve ifadesi sayesinde onu teşhis etmesi kolay olmuştu.

“Demek Bai Qi bu, ha...?” diye düşünürken kısık gözlerini ona dikti.

Neler olduğunu herkes görebiliyordu ve kalabalığın sessizleşmesi çok sürmemişti. Diğer ailelerin fertleri iki kardeş arasında olabilecekler konusunda bir hayli meraklıydı.

Bai Qi bakışlarını çevirerek soğukkanlılıkla, “Kendinle gurur duyuyor musun?” dedi.

Öz Formasyonun büyük çemberindeki yetişimiyle kalabalık üzerinde hatırı sayılır bir baskı doğurmuş, sesi bir gök gürültüsü kudretiyle yankılanmıştı. Geri çekilenlerin sayısı oldukça fazlaydı.

“Üç sınavda da 1. olmak oldukça büyük bir başarı.” diye devam etti. “Bu kadarını söylemeliyim.” Bai Qi onu tebrik ediyor gibi görünse de sesindeki soğukluk kulağa hiç de tebrikvari gelmiyordu.

Bai Xiaochun ise ışıltılı gözlerle Bai Qi’ye bakmayı sürdürüyor, sadede gelmesini bekliyordu. Söyleyeceği şey Bai Hao ile ilişkilerinin gerçek doğasını açığa çıkartacaktı.

“Ne yazık ki,” diye devam etti Bai Qi soğuk bir tonla, “biraz fazla ileri gittin, Bai Hao. Buradakiler seni iyi tanımıyor olsa da abin olarak ben, tanıyorum. Böyle bir şeyi bir başına nasıl başarabilirsin ki? Belli ki gizli bir yöntemle hile yaptın! Ne kadar da hayal kırıklığına uğratıcı.” Bai Qi bu sözlerle sağ elini uzatarak bir komuta madalyonu çıkarttı ve dikilitaşa doğru salladı.

Ansızın Bai Hao’nun listedeki ismi ortadan kayboldu. Şok edici bir şekilde Bai Qi, şef veliahtı statüsünü kullanarak Bai Hao’nun ismini silmişti!

Başlangıçta herkes şok olmuş olsa da kısa sürede bir hengâme başladı.

“Hile mi?”

“Gördün mü, sana söylemiştim! Bai Hao oldum olası zayıf ve korkaktı. Öyle biri nasıl bir anda bu kadar yükselebilir ki? Demek hile yapıyormuş…”

“İlginç. Şey, aslında hiç kimse gerçekten hile yapıp yapmadığından emin olamaz…”

Bu esnada Bai Qi Bai Xiaochun’a soğuk bir şekilde bakıyor, gözlerindeki küçümseme ve kibri gizlemeye tenezzül etmiyordu.

Bakışlarıyla, ne yaparsa yapsın onu elinin tersiyle yok edebileceğini anlatmaya çalışıyor gibiydi!

#Bizimki tam da istediği gibi dikkat çekmeyi başardı. Kötü abiyi de kışkırttı, peşine taktı. Bakalım şimdi bir mücadele gerçekleşir mi yoksa olaylar gizli kapaklı mı ilerler, okumaya devam!