Bölüm 558 : Büyük Kız Kardeş Al-Toprak, Müsaade Et De Açıklayayım

avatar
3788 18

A Will Eternal - Bölüm 558 : Büyük Kız Kardeş Al-Toprak, Müsaade Et De Açıklayayım


Çevirmen : Clumsy 

 

“İçeride neler oluyor!?!?” Yabani tarafındaki yüksek rütbeli ruh büyücülerinin hepsi şok olmuş, tedirgin bir şekilde gerilemeye başlamıştı.

 

Yıkım alanından yayılan baskının yanında alandaki tüm yetişimciler birer böcek gibi kalıyordu!

 

Bu esnada, herkes gergince etrafına bakınırken, Bai Xiaochun’un bulunduğu üçüncü kat da yıkılmaktaydı!

 

Belli ki tüm labirentin çökme sebebi mezar odasıydı; Bai Xiaochun’un bilekliği alışıyla birlikte her şey şiddetle sarsılmaya başlamış, heykeller bile dağılmıştı.

 

Heykellerden birinin kafası düşmüş, yere çarpışıyla örümcek ağı misali çatlaklar yayılmıştı.

 

Aynı şey duvarlar için de geçerliydi, hatta sunak bile un ufak oluyordu. Işıktan altın ejder çarpıklaşıyor, kubbeyi andıran çatıdan taşlar dökülüyor, parçaların yere dökülüşüyle patlamalar gerçekleşiyordu.

 

Aynı zamanda her yöne yayılan tozlar etrafı görmeyi zorlaştırıyordu.

 

Bai Xiaochun’un ifadesi titreşmişti; tüm bu ani gelişmeler uyarısız şekilde gerçekleşmiş, tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. Tam sunaktan gerilemeye başlayacakkense…  

 

Sunağın solundaki alanda, mezar odasının köşelerinden birinde bir ışınlanma ışığı titreşmiş, kırmızı, gölgemsi bir figür belirmişti.

 

Bir müddet sonra da en yakındaki heykel dağılmaya başladı, gölgemsi figür parmağını şaklatarak heykeli toza dumana çevirdi. O tozlar kalkar kalkmaz da gölgemsi figür, Bai Xiaochun ve sunağa doğru atıldı.

 

Bai Xiaochun odaya ışınlanan kişiyi anında tanımıştı. “Sahibe Al-Toprak!”

 

Sahibe Al-Toprağın ifadesi kasvetliydi, gözleriyse öfkeden alev alevdi. Aynı Bai Xiaochun’un ilk geldiği hali gibi onun da birazcık kafası karışıktı. Sınavını yeni tamamlamış ve her şeyin çökmekte olduğu bu mekâna gelmişti. Tam olarak neler döndüğünden emin olamasa da Bai Xiaochun’u ve çantasına atmak üzere olduğu bilekliği görünce onun deva ruhu olduğunu anlamış, taşlar yerine oturmuştu.

 

Birinci olan o değildi, Bai Xiaochun’du. Ve deva ruhunu ondan önce elde etmişti!

 

“Bu ne saygısızlık!” diye bağırdı. “Sahibe Al-Toprak adını ağzına almaya bile layık değilsin! Ne cüretle mezarın hazinesini çalarsın, Bai Xiaochun! Canına falan mı susadın sen?!?!” Gözleri öldürme güdüsüyle yanıp tutuşuyor, Bai Xiaochun’un kulaklarına saplanan delici sesi beynine bir kılıç misali etki ediyordu.

 

Xiaochun bir çekiçle vurulmuşçasına sendelemiş, ağzının kenarlarından kan sızmaya başlamıştı. Ansızın üzerine bir frijit qi çöktüğünü hissetti ve kamburlaştı. Titriyordu, gözbebekleri kısılmıştı, ölmesine ramak kaldığının farkındaydı!

 

“Bittim ben. Mahvoldum!” Yabanilerin kendisinden ne kadar nefret ettiğini gayet iyi biliyor ve Sahibe Al-Toprağın Büyük Setin dışında başına koyduğu ödülü anımsıyordu. Kadının kendisine bakışı onu diri diri yemek istediğini anlatır gibiydi.

 

O ölümcül kriz anında aklına gelen bir fikirle zihni bulandı. Bu fikir çok ani gelmiş ve hiç tereddüt etmeden dikilitaştaki metinlerin bir kısmını silmek için sağ eliyle uzanmıştı!

 

Amacı lanetle ilgili kısmı silmekti ama Sahibe Al-Toprak onun tüm kelimeleri silmeye niyetlendiğini düşünmüştü.

 

Bu düşünceyle gözleri irileşerek elini salladı ve Bai Xiaochun’a bir rüzgâr akımı gönderdi.

 

“Büyük Kız Kardeş Al-Toprak… müsaade et de açıklayayım!!” derken ağzından kanlar fışkırarak dikilitaştan uzaklaştı. Yine de çok yakın olduğu için metnin bir kısmını silebilmişti…

 

Kadının gönlünü kazanmaya çalışıyor gibiydi ki şu anda elindeki tek seçenek buydu…

 

Bai Xiaochun’un sunaktan uzaklaşışıyla hemen hemen aynı saniyede Sahibe Al-Toprağın darbesi indi ve sunak parçalara ayrılarak dikilitaşı orada tek başına süzülür halde bıraktı.

 

Uçan parçaların bir kısmını yiyen Bai Xiaochun’un ağzından daha da çok kan fışkırmıştı.

 

“Beni öldürmeye çalışıyor!!” Bai Xiaochun tir tir titreyerek kaçıyor, Sahibe Al-Toprakla küçücük bir odada tıkılıp kaldığı gerçeğini düşünmeden edemiyordu. Kadın kudretli, tehlikeli bir ejderha, kendisiyse minicik bir tavşancıktı. Onu sakinleştirmesi mümkün değildi ve ağır bir darbe aldığı takdirde anında öleceği kesindi…

 

Deva ruhunu aldığı ve ruh güçlendirme sınavında yaptıkları için şimdiden pişman olmuştu. Birinci olacağını nereden bilecekti ki?

 

“Umarım Sahibe Al-Toprağın merakı galip gelir de metni sileceğimi görerek bu işi sona erdirir…” Bunun olması için içinden dualar edip duruyordu.

 

“Gerçekten bilerek 1. olmadım!” dedi sesi titreyerek. “Büyük Kız Kardeş Al-Toprak, bana inanman lazım…” Sunak yok olurken havadaki dikilitaşın üzerinde çatlaklar yayılmaya başlamış, Sahibe Al-Toprak tam önünde belirmişti. Kadın metinden kalanları okudukça gözleri irileşiyor, yetişim basamağı gücünü çekmeyi unutur gibi görünüyordu.

 

Sahibe Al-Toprağın dikkatinin dikilitaşa kaydığını gören Bai Xiaochun çabucak etrafta bir çıkış aramaya koyuldu. Fakat oda çöküyor ve hiçbir çıkış bulamıyordu.

 

“Lanet olsun. Nerde bu çıkış!! Buralarda bir çıkış olması lazım! İkinci nesil Baş İmparator insanları bir deva ruhu vermek için zahmete sokuyorsa onlara bir çıkış yolu da vermiş olmalı. Aksi takdirde ne anlamı var ki!?” Bai Xiaochun’un gözleri tamamen kanlanmıştı. En sonunda bir bağırış eşliğinde Ölmeyen Uğursuzluğu kullandı!

 

Ölmeyen Uğursuzluğun gücü büyü formasyonlarını ve bu tarz arazileri aşabilirdi ve labirentin içerisinde bir işe yaramamış olsa da her şey çöktüğü için şu anda işe yarayabileceğini düşünmüştü.

 

Fakat tam adımını atmak üzereyken Sahibe Al-Toprak soğuk bir homurdanma eşliğinde Xiaochun’a dönerek elini salladı.

 

“Kaçmaya mı çalışıyorsun?!” diye bağırdı. Mezar odası inanılmaz bir güçle dolmuş, tüm alan mühürlenmiş ve Bai Xiaochun olduğu yerde donup kalmıştı.

 

Üzerine bir dağ çökmüş gibiydi; kemikleri kırılıp çatırdıyor, Ölmeyen Uğursuzluk bozguna uğrarken çokça kan kusuyordu.

 

Neyse ki güçlü bir bedeni vardı. Ayrıca herhangi bir şey olmadan önce bir sürü ruhu güçlendirilmiş nesne çıkartmıştı. Bu düzinelerce nesnenin kimi üç katlı, kimi altı katlı güçlendirme geçirmişti. Hepsinin bir arada patlayışıyla yoğun bir itici kuvvet doğdu ve Bai Xiaochun hiç tereddütsüz gerileyerek olabildiğince hızlı şekilde o noktayı terk etti, cehennemin kapısından dönmüş gibi hissediyordu.

 

“Büyük Kız Kardeş Al-Toprak,” diye bağırdı, “Şu deva ruhunu al ve mesele kapansın, olur mu? Neden oturup konuşmu--”

 

Sahibe Al-Toprak bakışlarını ona çevirdi. An itibariyle oturup düşünecek vakit yoktu. Bai Xiaochun’un dikilitaştaki kelimelerin bir kısmını sildiğini biliyor ve bu yüzden içeriğin tamamını anlamakta çok zorlanıyordu.

 

Özellikle de dava ruhlarının kullanımı konusunda hiç işitmediği şeylere denk gelmişti. Bunun başkalarının okuması için arkada bırakılacak cinste bir şey olmadığı belliydi. Bu yüzden hiç tereddütsüz elini sallayarak dikilitaşı parçalara ayırdı, üzerinde tek bir kelime dahi bırakmadı.

 

“Artık çok geç.” dedi soğukkanlı bir şekilde. Sonra da harekete geçerek doğruca Bai Xiaochun’un üzerine atıldı. An itibariyle onu öldürmek için üç sebebi vardı. Biri deva ruhuydu. İkincisi onun dikilitaş hakkındaki bilgileri yaymasını engellemekti. Üçüncüsüyse ona olan nefretiydi. Bu yüzden hiç tereddüt etmeden öldürücü bir saldırı gerçekleştirdi.

 

#Kadın kelimeleri komple yok ettiği için lanetlenir mi acaba? Bizimki iyi, güçlü tamam da bir devadan da normal şartlarda kurtulamaması lazım yani. O yüzden mantıklı bir şeyler olmasını bekliyorum, hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr