Bölüm 512 : Hadisenize! Kimin Bana Saldırmaya Cesareti Var!

avatar
4139 15

A Will Eternal - Bölüm 512 : Hadisenize! Kimin Bana Saldırmaya Cesareti Var!


Çevirmen : Clumsy 

 

Kararını veren Bai Xiaochun heyecanını kontrol altında tutmak için elinden geleni yaparak uzaklaşmaya başladı. Bu defa ruhlardan kaçınmak yerine yanlarına gidiyor, onları parmağını şaklatışıyla yakalıyordu.

 

Tek bir ruh tarafından bile fark edilmiyordu.

 

“Hahaha! İşte savaş kredisi böyle kazanılır!” diyerek ilerliyor, hiçbir ruhu kaçırmıyordu.

 

Koleksiyonu artmaya devam ediyor, kalabalık bir ruh grubuna denk gelince tam ortalarına yürüyüp bir Ruh Yaklaştırma Hapı eziyordu. Böylece tüm ruhlar çantasına çekiliveriyordu.  

 

“Çok iyi! Bu maske Yaban arazilere hükmetmenin anahtarıymış!” Takip eden dört saati sağda solda ruh toplayarak geçirdi, en sonunda elindeki sayı 10,000i bulmuştu. Ne yazık ki gerçekten kalabalık bir ruh grubuna rastlamadan önce bundan öteye gidemezdi.

 

Onu takip eden astlarıysa her an harekete geçmeye ve onu korumaya hazırdı, toplanan ruhları görmek de onları hafiften şaşırtıyordu.

 

Onlara kalırsa Bai Xiaochun kinci ruhların felaketiydi, bu yüzden yaptığı hemen hemen hiçbir şeyi çok da şaşırtıcı bulmuyorlardı.

 

Vakit geçip gitti. En nihayetinde şafak ışıkları göğe yayılmaya başlamıştı ve Bai Xiaochun Büyük Setten yüz kilometreden fazla uzaklaşmıştı. Bu noktada savaş alanı olarak değerlendirilen alanın tamamıyla ötesine geçmiş, gerçek anlamda Yaban Arazilere adım atmıştı.

 

Etrafta türlü türlü tuhaf kayalar, vahşi bitkiler ve yaratıklar bulunuyordu. Hatta bir iki vahşi bile görmüştü.

 

Bir noktada da gözüne, uzaklardaki dağlarda bir çeşit yaratığı kovalayan bir ruh yetişimcisi takıldı.

 

O ruh yetişimcisi savaş alanında gördüklerine pek benzemiyordu. Sıradan kıyafetler içerisindeydi ve yakışıklı değildi. Aurasına bakılırsa Öz Formasyondaydı. Ancak yaydığı ruh gücü dalgalanmaları saf değildi, daha ziyade çok kökenliydi…

 

Bai Xiaochun birkaç yıl önce olsa bu ruh yetişimcisiyle ilgili hiçbir şey bilemezdi. Ama beş lejyonun bir albayı olarak aldığı istihbarat raporları sayesinde Yabanilere dair daha sağlam bir anlayış geliştirmişti.

 

Yaban Arazilerin ruh yetişimcileri bir bütün değildi, farklı organizasyonlardan gruplar mevcuttu. Hatta hiçbirine bağlı olmayan bağımsız yetişimciler de bulunuyordu.

 

Yaban Arazilerin en güçlü üyeleri ‘kral şehirleri’ denen metropollerde yaşıyordu. ‘İmparatorluk’ adını alan bir şehir bile vardı. Bu şehirlerdeki kuvvetler kalabalık ordulara sahipti ve savaş alanında gördükleri tipte ruh yetişimcileri o ordulara aitti.

 

Fakat o insanlar azınlıktaydı. Çoğu ruh yetişimcisi sağa sola dağılmıştı, güçlü organizasyonlara ait değillerdi. Genellikle rastgele noktalarda ufacık alanları kontrol eden minik gruplara ait olurlardı. Bai Xiaochun’un gördüğü çok kökenli ruh gücü barındıran ruh yetişimcisinin de bu tiplerden olduğu barizdi.

 

Büyük Setten ne kadar uzaklaşmış olduğunu fark eden Bai Xiaochun duraksadı ve görevi sonlandırıp dönsem iyi ederim diye düşündü.

 

Ancak tam arkasını dönecekken uzaklardaki dağlardan boğuk bir patlama işitildi. Ardından bir toz bulutunun yükselişiyle dağların biri darmadağın oldu ve yerini bir krater aldı.

 

O kraterin ortasından da anında dört bir yana uçmaya başlayan koca bir ruh grubu yayıldı. Bai Xiaochun’un ağzı açık kalmıştı.

 

“Ne oluyor?” diye düşünüyordu. Hemen hemen aynı saniyede etraftaki vahşiler ve ruh yetişimcileri de bir tuhaflık olduğunu fark etti. Uçan onca ruhu görünce de parçalanan dağa koşturarak ruhları kapma çalışmalarına başladılar.

 

Bai Xiaochun için savaş kredisi anlamına gelen ruhlar, Yabaniler için de bir o kadar kıymetliydi. Hem Büyük Sete saldırırken silah olarak kullanabilirlerdi hem de yer ve göğün enerji barındırmadığı bu yerde yetişime faydaları dokunabilirdi.

 

Ayrıca ellerine geçirdikleri ruhları, yetişim için kullanmanın yanı sıra ruh ilacı yapmak için de kullanabilen ruh büyücülerine satabilirlerdi.

 

Büyük Sete yakın alanlarda savaşta ölenlerden ötürü daha çok ruh olurdu. Zaten devlerin ve ruh yetişimcilerinin burada dolaşma amacı da burada ruh toplama umudunun diğer alanlara nazaran daha fazla oluşuydu.

 

Etrafına bakan Bai Xiaochun en az birkaç düzine vahşi dev ve onu aşkın ruh yetişimcisinin ruhlara doğru koşturduğunu görmüştü.

 

“On binlerce ruh olmalı…” diye düşünüyordu. Ruhlara yaklaşan gruptaysa Ruhun Başlangıcında olan tek bir kişi dahi yoktu. Hepsi ya Kuruluş Kadrosunda ya da Öz Formasyondaydı, en güçlü üçlüyse Öz Formasyonun büyük çemberindeydi. Bu yüzden onların peşine takılarak attığı her adımda ruhları kavrama konusunda tereddüt etmedi.

 

“Benim! Hepsi benim!”

 

Vahşiler ve ruh yetişimcilerinin Bai Xiaochun’un kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ve onu da bir ruh yetişimcisi sanmışlardı. Fakat herkesten daha çok ruh yakaladığını fark etmeleri çok sürmedi. Hatta ruhların yarısı onun oluyordu.

 

Ve bir müddet sonra da ruhların ona hiç tepki vermediği açığa çıktı. Diğerlerinin gösterdiği onca çabanın aksine o elini uzatıyor ve ruhları kavrayıveriyordu.

 

Kuruluş Kadrosundakilerin bu konuda yapabileceği pek bir şey yoktu ama Öz Formasyonun büyük çemberinde olan birkaç kişinin gözlerinin öfke ve öldürme güdüsüyle titreşmesi çok sürmemişti.

 

“Bu maymun da nereden çıktı? Çok hızlı!”

 

“Lanet olsun, tek başına hepimizin toplamından daha çok ruh topluyor! Canına falan mı susamış bu?!”

 

İçlerinde gözleri menekşe ışıklarla parlayan, alelade kıyafetli yaşlı bir adam mevcuttu. Grup büyük çemberdeki üç ruh yetişimcisinden oluşsa da diğer ikisi bu adamı liderleri olarak görüyordu, hepsinin soğuk ışıltılar taşıyan gözleri Bai Xiaochun’un üzerindeydi.

 

Güçlünün hayatta kaldığı, orman kanunlarının işlediği Yaban Arazilerde resmi kurallar yoktu. Neticede en önemli şey güçtü. Üç kişilik grubun kendisine baktığını gören Bai Xiaochun duraksadı, gözlerini kıstı ve onlara öldürücü aurasını tamamen sergilediği öfkeli bir bakışla karşılık verdi.

 

Herhangi biri Ruhun Başlangıcında olsa asla böyle bir şey yapmazdı ama sadece Öz Formasyonun büyük çemberindeydiler, neden korkacaktı ki?

 

Ayrıca yakınlarda da bin tane astı vardı. Tek bir emriyle hepsi yardıma koşardı. Bu yüzden korkmadığı gibi biraz da küstahlık ediyordu. Gaddar bakışlarla, tüm gücüyle saldırmanın eşiğindeymiş gibi kükrüyordu: “Hadisenize! Kimin bana saldırmaya cesareti var!?”

 

Şu ana dek vahşilerin de ruh yetişimcilerinin de hiçbiri ürpertici hızından ötürü ona saldırmamıştı. Şimdi sergilediği şeytani havaysa sert mücadelelere aşina olduğunu gösteriyordu. Bu yüzden yaşlı adam soğuk bir homurdanmayla yetinerek onu hiçe saydı ve kratere doğru ilerlemeye devam etti.

 

Diğer Öz Formasyon yetişimcileri de aynı şeyi yaptı, Kuruluş Kadrosundaki ruh yetişimcileri ve vahşilerse onu hiçbir şekilde kışkırtmama niyetindeydi. Hepsi de birkaç ruh konusunda şanslarının yaver gitmesi umuduyla kratere yaklaşıyordu.

 

Bunu gören Bai Xiaochun kıs kıs güldü ve birkaç soğuk homurdanma koyuverdi.

 

“Demek Lord Bai’nin ne kadar harika olduğunun farkındalar. Meğer birazcık akılları varmış!” Çenesini kaldırarak yerde gökte eşi benzeri olmayan, önüne çıkan herkesi ezip geçebilecek biriymiş gibi bir tavır takındı. Şu anda Büyük Sete dönmesi mümkün değildi, bu yüzden kollarını arkasında kavuşturarak kratere yöneldi.

 

Yaklaşınca dibindeki mağaranın ağzını tespit edebildi. Ruhların çıktığı nokta orasıydı. Şaşırtıcı bir şekilde bir kısmı Ruhun Başlangıcında olduklarını ifade edecek şekilde kıpkırmızıydı.

 

“Nasıl bu kadar çok ruh olabilir?!” diye keyiflenerek öne atıldı ve ruhları ardı ardına toplamaya başladı. Onun burunlarının dibinde onca ruhu topladığını gören vahşiler ve ruh yetişimcileri giderek daha da öfkeleniyordu.

 

Bai Xiaochun ise kahkahasını bastırmak için dudaklarını büzmüştü, kendisine saldırdıklarını ve onun da bir anda bin yetişimciyi çağırdığını gözünde canlandırıyordu. Bu görkemli manzarayı düşünmek bile öylesine heyecan vericiydi ki kendisine saldırmalarını ummaya başlamıştı.

 

“Hadisenize, bir an önce hamle yapın!” diye düşünüyordu. Bu düşünceyle ruhları daha da hızlı toplamaya başladı ve Ruhun Başlangıcındakilere odaklandı.

 

Bir müddet sonra Öz Formasyonun büyük çemberindeki adam korkunç bir şekilde sırıttı ve ansızın çıkarttığı siyah sis kocaman bir kafatası şekli alırken Bai Xiaochun’a doğru yürümeye başladı.

 

Fakat tam da o anda kraterden yükselen sesi fazlasıyla aşan yoğunlukta bir gümbürdeme işitildi.

 

GÜÜÜÜÜÜMMMM!

 

#'Benim, hepsi benim' cümlesini okuyunca hjc'de Weiqing'in kızlara sarıldığı sahne geldi aklıma. Hatırlayan varsa bir yorum atıversin 
Bu bizim kaplumbağanın havasından geçilmiyor. Kılık değiştirdi, adamlarını da arkasına taktı kafası rahat geziyor. Ama setten bayağı uzaklaştı ve burada da nedense dağlar patlıyor, ruhlar çıkıyor falan. Açgözlülük edip başına bir bela almaz inşallah diyorum ve devam ediyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr