Bölüm 509 : Kendi Görevim

avatar
4066 18

A Will Eternal - Bölüm 509 : Kendi Görevim


Çevirmen : Clumsy 

 

“Cennetler beni, Bai Xiaochun’u kıskanıyor olabilir mi acaba? Asla tümgeneral olamamam için lanetlendim mi?!” Keder dolu şekilde kollarını ardında kavuşturarak göğe baktı. Bir müddet sonra da iç çekerek pagodadan uzaklaşmak adına arkasını döndü.

 

Fakat tam da o anda yakınındaki yetişimcilerden biri çantasını açarak bir kinci ruh koleksiyonu çıkardı. Çantalar kinci ruhları uzun süre barındıramazdı ve bu ruhlar da solgunlaşmaya başlamıştı. Açığa çıktıkları saniyede devasa gözden bir yerçekimi kuvveti yayıldı.

 

Kısacık bir anda tüm ruhların çekilişiyse gözü canlandırmış gibi göründü.

 

Bai Xiaochun ansızın yerinde duraksadı, gözleri irileşmişti. Yetişimcinin o kinci ruhları verdikten sonra savaş kredisi aldığı barizdi. Bu durum Xiaochun’un moralini düzeltti.

 

Ve ışıl ışıl gözlerle uyluğunu tokatladı.

 

“Tabii ya! Bunu nasıl unutmuş olabilirim? Ruhlar karşılığında savaş kredisi alabiliyorduk… Hatta ruh getirmeyi sürdürdükçe savaş kredisi tırmanmaya devam ediyordu.”

 

Fakat heyecanı bir anda dindi ve morali daha da çöktü. “Bu da işe yaramaz ki…” Neticede son zamanlarda pek savaş yaşanmıyordu, yani savaş alanında pek fazla ruh yoktu. Ruhların icabına bakma konusunda çok yetenekli olsa da yeteneklerini kullanabileceği bir ortam yoktu. İç çekerek yorgun argın yola düştü.

 

Komuta merkezine döndükten sonraysa hayal kırıklığı içerisinde oturarak meseleyi enine boyuna düşünmeye başladı. Sonucunda tek bir çözüm bulabilmişti. Daha çok ruh istiyorsa Büyük Setten ayrılıp Yaban Arazileri tek başına arşınlaması gerekecekti.

 

“Hayatta olmaz, yapamam! Çok tehlikeli! Canıma susamış gibi açığa çıkmama imkân yok.” İç çekerek bu fikirden vazgeçti. Artık komuta merkezinin dışına çıkacak ruh halinde olmadığı için de Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğine odaklanmaya karar verdi.

 

Tekniğin üçüncü kısmı Ölmeyen Tendonlardı. Tek yapması gereken kafasını kullanarak yetişimi tamamlamaktı, sonrasında işi bitecekti. An itibariyle tıbbi hap yapmak için kullanabileceği pek çok bitkisi vardı ama kafanın gövde ve uzuvlardan farklı olduğunu biliyordu. Bu yüzden temkinli bir şekilde yetişim yapıyordu. Bir müddet çalıştıktan sonra da Ölmeyen Tendonların kafadaki yetişiminin sahiden tehlikeli olduğunu teyit etti. Bu yüzden ilerlemeden önce bu mesele üzerine biraz düşünmeye karar verdi.

 

Yarım yıl çabucak geride kaldı. Birkaç ay sonra Bai Xiaochun’un Büyük Setteki üçüncü yılı dolacaktı. Geçen aylarda bir iki ufak mücadele yaşanmış, Bai Xiaochun her defasında çok heyecanlanmıştı. Savaşlara bizzat katılmıyor olsa da astları savaştıkça o da kinci ruh ve savaş kredisi kazanıyordu.

 

Fakat tümgeneral olmaya hala çok uzaktı.

 

Üç yılını tamamlamasına yalnızca iki ay kaldığında komuta merkezinde meditasyon yapmakta, Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği üzerinde çalışmaktaydı. O esnada kafasındaki Ölmeyen Tendonları yarı yarıya tamamlamış olduğunu fark etti. Fakat o noktada yetişimini yavaşlatmaya başladı. Ölmeyen Tendonların kafa kısmı üzerine çalışmak kesinlikle çok tehlikeliydi ve birçok kez ölümcül krizlerin kıyısına gelmişti.

 

Bir gün çantasında kırmızı bir ışıltı olduğunu fark etti ve şaşırmış şekilde gözlerini açarak kafasını eğdi.

 

“Ne oluyor?” diye meraklı bir şekilde düşündü ve çantayı açar açmaz kimlik madalyonundan yayılan göz kamaştırıcı, kırmızı ışıkla karşılaştı.

 

“Işıldıyor mu?” diye düşündü. Bu yıllar önce gemiye ulaştığında aldığı madalyondu. Ona bu madalyonu asla kaybetmemesi veya zarar görmesine izin vermemesi söylenmişti, aksi takdirde Büyük Sete girip çıkamazdı. Ayrıca o madalyon tarikata dönüş bileti olacaktı.

 

Bu uyarıları aklından hiç çıkarmamış, hatta bir iki deney yaparak madalyonun hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde yapıldığından emin olmuştu.

 

İşte o madalyon şu anda kör edici kırmızı ışıklarla parıldıyordu. Yalnızca bununla kalsaydı pek de büyük bir mesele olmayabilirdi ama madalyon, Bai Xiaochun’u hayrete düşürecek ve tedirgin edecek şekilde… kendini patlatmaya yönelik dalgalanmalar da yayıyordu.

 

“Ne oluyor?!” diye düşünüp asık bir suratla ayağa kalktı. Ve tereddüt etmeye cüret edemeyerek madalyona ilahi hislerini gönderdi, zihninde bir mesaj yankılandı.

 

“İlk görevini tamamlamak için yalnızca iki ayın kaldı. Eğer bu süre içerisinde Büyük Setten ayrıldığına dair bir kayıt olmazsa yeşim madalyon kendini yok edecek!”

 

Bai Xiaochun’un ağzı açık kalmış, gözleri irileşmişti. Madalyona biraz daha ilahi his gönderip mesaj içeriğinin doğru olduğundan emin olduktan sonraysa ter dökmeye başladı.

 

“Lanet olsun! On yılda üç kez göreve çıkmam gerektiğini biliyordum ama ilk üç yılda bir tane yapmak gerektiğini ilk defa duyuyorum!” Madalyonun yok olacağı ve Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatına dönemeyeceği düşüncesiyle tedirginliği anında tavan yapmıştı.

 

“Bu bir şantaj!” diyerek hiddetlendi. Doğrusu bu durumun tek muhatabı o değildi. İlk üç yılında göreve gitmemiş ve madalyonları aynı şekilde ışıldamakta olan başka Seçilmişler de mevcuttu.

 

Belli ki Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatı göreve çıkmayı ihmal eden tembel çıraklarla baş etmek için yöntemler geliştirmişti.

 

Stres dolan Bai Xiaochun Bai Lin’i bulmak için komuta merkezinden çıktı. Mevcut rütbesi sayesinde generali görmek için özel bir talebe ihtiyacı yoktu ve hemen karşısında belirivermişti.

 

“General, kurtarın beni!” diye acınası bir çığlık attı.

 

Bai Lin meditasyon yapmaktaydı fakat Xiaochun’un sesini duyar duymaz gözleri açıldı. O daha durumu soramadan Bai Xiaochun kırmızı ışıltılar taşıyan madalyonunu çıkartıp durumu açıklamaya başlamıştı bile.

 

Açıklaması bittiğinde de, Ben sizin astınızım, bana yardım etmeniz lazım! diyen bakışlarla gözlerini kocaman açmıştı.

 

Bai Lin'in astlarından çoğu kendisini ömürlük olarak beş lejyona adamış Çelik Damarlılar Salonu üyeleriydi. Haliyle sınava dahil olan seçilmişlerle ilgili kural ve yönetmeliklere pek hakim değildi. Zaten Bai Xiaochun ilk gelişinde sıra dışı bir performans sergilemiş olmasa onu da asla askere almazdı.

 

“Tamam tamam, sakin ol!” diyen Bai Lin bir yeşim kağıt çıkartarak bir iki mesaj gönderdi. Gerekli bilgiyi aldıktan sonraysa bakışlarını yavaşça Bai Xiaochun’a çevirdi.

 

Tedirgin olan Bai Xiaochun, “General, ben bir albayım! Madalyon patlarsa çok da sorun olmaz… değil mi?” dedi.

 

“Gerçekten de Deri Yüzülerin albayısın,” diye yanıtladı Bai Lin, “ama süreli olarak askere alındın. Eğer tümgeneral olsaydın işler değişebilirdi ancak… şu anda tarikatın kurallarına uyman lazım.

 

“Bunu daha önce düşünmüş olmalıydım ama endişelenme, durumu çözmene yardımcı olacağım.” Bu Bai Lin’in Bai Xiaochun’u bu şekilde ilk görüşüydü, bu yüzden gülümsedi ve problemi çözmek üzere irtibatı olduğu kişilerle iletişime geçti.

 

Bai Lin’in yeşim kâğıdı aracılığıyla pek çok mesaj gönderdiğini gören ve arkasında ne kadar önemli bir desteği olduğunu anımsayan Bai Xiaochun sakinleşmeye başlamıştı. Fakat bir müddet sonra Bai Lin’in suratı asıldı ve Bai Xiaochun’un kalp atışları yeniden hızlandı.

 

Yarım tütsülük sürenin sonundaysa Bai Lin’in suratına nahoş bir ifade yerleşti. Yeşim kağıdını kaldırdı, bir müddet tereddüt etti ve şöyle dedi: “Hmph. Tarikattakiler tam bir odun. Hiç esnek değiller. Bai Xiaochun, zorunlu görev sayını üçten bire indirebilirim. Ama yine de hiç değilse bir göreve çıkmak zorundasın. Bunu düşünmeye biraz vakit ayır. Neticede yalnızca bir görev, haksız mıyım?” 

 

Açıkçası Bai Lin biraz utanmıştı. Bai Xiaochun’a yardım etmeyi gerçekten denemiş ama son yıllarda tarikattan talep ettiği onca şey oluşu işlerini zorlaştırmıştı. Görevlerden sorumlu kıdemlilerse hiç geri adım atmamıştı. Ne yazık ki elinden Bai Xiaochun’u biraz rahatlatmak dışında bir şey gelmeyecekti.

 

Bai Xiaochun ağlayacak gibiydi ama Bai Lin’in görev sayısını bire indirerek bile tüm gücünü kullandığının farkındaydı.

 

“General, ben Yabanilerin İnfaz Listesinde ilk ondayım! Oradakiler benden ölümüne nefret ediyor! Beni görür görmez öldürecekler. Ben… ben duvarın ötesine gitmeye cesaret edemem!”

 

Bai Lin boğazını temizledi. “Endişelenme. Kılık değiştirirsin, olur biter. Git, bir görevi bitir ve bir an önce geri dön. Kimse gittiğini bile fark etmeyecek. Bu ikimizin arasında bir sır olarak kalacak.

 

“Ayrıca tarikat görev konusunda geri adım atmasa da yardım edebileceğim başka yollar var. Mesela kurallar göreve çıkmanı söylüyor ama Büyük Set görevleri de sayılır. Yani bir albay olarak sana kendi görevini oluşturma yetkisi verebilirim. Kendine bir görev belirle ve onu tamamla. Tek yapman gereken Altın Öz Aşamasına uygun bir görev olduğundan emin olmak. Sonuçta görevlerin resmen tamamlandığını ilan etme işi pagodadaki gözde yer alan gerçek ruha ait.” 

 

“Kendi görevlerimi belirleyebilir… ve tamamlayabilirim…” Bai Xiaochun’un gözleri ışıldamıştı. İçten bir kahkaha sonrasında da kollarını kavuşturup selamını vererek oradan ayrıldı.

 

#Bizimki yine Bai Lin sayesinde bayağı rahatladı. Bu amcamızla yakın olmaları çok iyi oldu.
Peki bizim kaplumbağa kendine nasıl bir görev oluşturacak acaba? Umarım saçma sapan bir şey olmaz diyerek merakla ilerliyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr