Bölüm 294 : Ön Saflara

avatar
5595 23

A Will Eternal - Bölüm 294 : Ön Saflara


Çevirmen : Clumsy 

 

Cennet Zanaatı Kıtasında savaş aşırı hareketlenmiş, Engin Akım Tarikatının 29 karargahından 28i ele geçirilmişti!

 

Kalan son karargah eski Hap Akımı Tarikatı sınırında yer alıyor ve son direniş kalesi olarak uzun ve görkemli bir şekilde varlığını sürdürüyordu.

 

Luochen Dağlarından bile görkemli bir dağ sırasının tam ortasında bulunuyordu.

 

İkiye ayrılan dağ sırası gökyüzü kadar uzun bir devin baltasıyla kesilmiş gibi görünüyordu. Oluşan boşluk eski nesillerin Engin Akım Tarikatı başpapazlarının ödediği muazzam bedellerle koca bir şehre dönüştürülmüştü!

 

İşte milyonlarca kişiye yuva olabilecek büyüklükteki bu şehir Engin Akım Tarikatının kalan son karargahını barındırıyor ve bolca formasyon tarafından korunuyordu. Kalan hemen hemen tüm Engin Akım Tarikatı yetişimcileri şehirde toplanmıştı, son mücadelenin burada gerçekleşeceği biliniyordu.

 

Kan Akımı Tarikatı ve Ruh Akımı Tarikatı orduları bir ay önce mücadeleyi bu noktaya taşımıştı. İnanılmaz bir kuvvetleri olsa da karşılarında Engin Akım Tarikatının son direnişi vardı. Şehre dağın diğer tarafından saldıran dağınık Hap Akımı Tarikatı üyeleri de söz konusuydu. Fakat Engin Akım Tarikatı acı sona dek direniyor, Yıldızlı Gök Dao Polarite Tarikatının sabrını kaybedip müdahale etmesini umut ediyordu!

 

Neticede Aşağı Sahalarda işler uzadıkça Gök Nehir Kortunun Orta Sahalarda hazırlanacak daha çok vakti oluyordu!

 

Bu yüzden Ruh ve Kan Akımı Tarikatları içten içe ani bir saldırı stratejisiyle savaşı bir an önce bitirmeye niyetliydi. Ne yazık ki ivmeleri sona kalan bu koca şehrin dışında bastırılıyordu.  

 

Tarafların çıkmaza girdiği bu süreçte Bai Xiaochun görevini tamamlamış, Engin Akım Tarikatı direnişçilerinin çoğunun kökü kazınmıştı. Xiaochun ve iki yüz yoldaşının çantalarıysa yetişim kaynaklarıyla tıklım tıklım dolmuştu.

 

Bu noktada grup nereye gitse göz kamaştırıyordu. En sonunda kendilerini uçsuz bucaksız bir arazide bulmuşlardı.

 

Savaşın dalgalanmaları bu uzaklıktan bile belli oluyor, salınan büyü tekniklerinin sesleri işitiliyordu.

 

Rüzgar kan kokusunu taşıyor ve önlerindeki arazide sayısız ceset ile kan öbekleri yer alıyordu.

 

Bai Xiaochun arazinin köşesinde durmuş, önündeki sahneyi izlemekle meşguldü. Bu noktada huzur bozucu yetişim klanları bulunmuyor, aksine sağa sola hareket eden Kan Akımı Tarikatı yetişimcileri görünüyordu. Fakat tehlike konusunda keskin hislere sahip olan Bai Xiaochun ön saflara uzanan bu araziyi aşmanın kesinlikle tehlikeli olacağını hissedebiliyordu.

 

Tehlike hissi üzerine ağır şekilde çökmüştü, bilhassa uzaklardaki çarpıklıklar mücadelenin ne kadar sert olduğunu gösteriyordu. Haliyle Luochen Klanı, Düşmüş Kılıç Uçurumu ve kan efendiliği sınavı tecrübelerini anımsamadan edemiyordu.

 

Tetikte olan tek kişi Bai Xiaochun değildi. Başta Beihan Lie, Usta Tanrı-Kahin ve Jia Lie olmak üzere tüm yetişimciler aynı şekildeydi. Önceden ön saflarda bulunup Engin Akım Tarikatıyla çarpışanlar bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Dikkatli olmayan kişinin sonu rahatlıkla ölüm olabilirdi.

 

Sonuçta bu, tüm tarikatların yok edilme tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir savaştı. Bağışlanma olmayacak, taraflardan biri ölümle tanışacaktı.

 

An itibariyle Bai Xiaochun’un iki seçim şansı vardı. Fethedilen topraklara geri dönebilir ya da Engin Akım Tarikatı yetişimcileriyle savaşmak adına ön saflara ilerleyebilirdi.

 

“Şimdi ne yapmalıyız?” diye sordu yüksek sesle. Ona kalırsa risk almak en iyi opsiyon değildi. Dikkatli olmadığı takdirde zavallı küçük canından olabilirdi. Bu düşünceyle boğazını temizleyerek devam etti: “Eğer geri dönersek…”

 

Cümlesini bitiremeden önce kalbi, etrafındaki yetişimcilerden yükselen yoğun öldürücü auralar karşısında tekledi. Herkesin savaşmaya can attığı belliydi.

 

Bai Xiaochun gözlerini kırpıştırırken tüm suratlar az önce söylediği şeye inanamıyormuş gibi garip ifadelerle kendisine çevrilmişti. “Eğer fethedilmiş topraklara geri dönersek…”

 

Beihan Lie kaşlarını çattı. Usta Tanrı-Kahin ve Jia Lie’ninse ağızları açık kaldı.

 

Bai Xiaochun’un kalbi bir kez daha teklemiş, içinde bir pişmanlık yükselmeye başlamıştı. Fakat çabucak gururlu bir gülümseme takınıp yetişim basamağını canlandırdı ve hiç olmadığı kadar çelik damarlı görünüp kollarını dramatik bir şekilde sıvayarak devam etti: “Eğer fethedilmiş topraklara geri dönersek ömrümüze nasıl devam ederiz? Biz yetişimcileriz, değil mi? Neden korkacağız, ölmekten mi? Hadi ön saflara gidip Engin Akım Tarikatıyla ölümüne savaşalım!”

 

Ardından cesur bir kahkaha attı. Etraftaki yetişimcilerin öldürücü auraları kabarmıştı.

 

“Bugünden itibaren bayrağımızı savaş alanında dalgalandıracağız!” Kükrercesine bir kahkahayla araziye adımını attı.

 

Beihan Lie ürperen bir kalple derin bir nefes aldı ve attığı içten kahkaha eşliğinde Bai Xiaochun’u takip etti. Jia Lie ve Usta Tanrı-Kahin ise hiçbir şeyden şüphelenmedi. Onlara kalırsa Kan Efendisi Karamahzen vahşi ve acımasız bir bireydi.

 

İki tarikatın diğer yetişimcileri de canlı kahkahalarla ön saflara doğru ilerlemeye başladı.

 

Herkesin etrafını kuşatışı Bai Xiaochun’un iyice göz kamaştırıcı görünmesini sağlıyordu. Ama o, içten içe ağlıyordu. Ön saflara gitmeyi hiç ama hiç istemiyordu. Ne yazık ki başka bir şansı olmadığını hissetmiş, buna zorlanmıştı. Bu yüzden grubuyla birlikte arazide ilerlerken sürekli dişlerini sıkıyordu.

 

Birkaç günlük yolculuğun sonunda Bai Xiaochun’un gerginliği tavan yapmıştı. Artık gördüğü en ufak bir dal veya çim sallanışında kalbi hopluyordu. Bir öğleden sonraysa uzaklarda birkaç düzine ışık huzmesi belirmişti.

 

Bu Engin Akım Tarikatı yetişimcilerinden bir öbekti ve Bai Xiaochun’u fark eder etmez ifadeleri titreşmişti. Fakat seçimleri geri çekilmek olmadı ve suratları savaş arzusuyla doldu. Öfke ve nefretle kükreyen topluluk son hızla ilerlemeye başladı.

 

“Ruh ve Kan Akımı Tarikatı üyeleri! Ölümüne savaşma zamanı!!”

 

“Geberin!!” Yetişimcilerin sekizi Kuruluş Kadrosundaydı ve tüm grup her şeyiyle savaşa adapte olmuş haldeydi.

 

Bai Xiaochun irkilmişti ancak ağzını açma fırsatı olmadan etrafındaki yetişimcilerin yarısından fazlası kürelerini fırlatmaya başladı. Engin Akım Tarikatı yetişimcilerine ulaşan küreler sırayla patlıyordu.

 

Tüm Engin Akım Tarikatı yetişimcilerinden farklı tepkiler gelmişti. Kimi boş boş bakıyor, kimi avazı çıktığınca bağırıyor, kimi boğazını sıkıyor, kimi de bariz şekilde halüsinasyon görüyordu.

 

Onlar kaosa sürüklenirken Bai Xiaochun’un çevresindeki yetişimciler parlayan gözler ve gaddar sırıtışlarla ileri atıldı ve patlama sesleri eşliğinde katliam başladı.

 

Tüm süreç yarım tütsülük süre bile almamıştı. Bai Xiaochun olup bitenleri izlerken azimli takipçileri alanı düzene koymuş, düşmanın eşyalarını toplamış ve dağıtmıştı. Bai Xiaochun ise koca bir kurt veya kaplan sürüsüne liderlik ettiği hissine kapılmıştı.

 

Payını aldıktan sonra şöyle dedi: “Mükemmel. Yetişimci dediğin böyle olur. Burası da yeni bir fethedilmiş toprak! Ortalığı düzene koyup Cennet Zanaatı Kıtasına adımızı yazdıralım!”

 

Yetişimciler bu cümleler sonrasında aydınlanan ifadelerle uzaklaşmaya başladı.

 

Yarım ay daha geride kaldı ve Bai Xiaochun ile grubu bu süreçte dört beş Engin Akım Tarikatı grubuyla karşılaştı. Sayıları düzinelerle yüzler arasında değişiyordu.

 

Başta güçlü görünen topluluklar kürelerin salınışıyla darmadağın oluyor, Bai Xiaochun ve grubu her defasında başarı elde ediyor, haliyle öldürücü auraları güçleniyordu.

 

Artık Bai Xiaochun’da da tedirginlikten eser kalmamıştı. Vaktinin çoğunu kürelerini yenilemeye harcıyordu. Kalabalık ilerledikçe mücadeleler de yoğunlaşıyordu. Bir noktada yaklaşık 300 kişilik bir Engin Akım Tarikatı grubuna rastlanılmış ve sert bir mücadele olmasına rağmen Xiaochun’un takımı galibiyeti rahatlıkla elde etmişti.

 

Küreler öylesine efektifti ki etkilenmeyen insan sayısı çok az oluyordu.

 

Ruh ve Kan Akımı Tarikatı çıraklarının bir bütün olarak ilerleyişi haberleri yayılmış, Engin Akım Tarikatı güçleri bile olanları işitmişti. Fakat savaşın geldiği kritik nokta gereği buna pek odaklanmaları mümkün olmuyordu.

 

Bai Xiaochun iyice rahatlamıştı. An itibariyle kan kılıcının üzerinde rahatça oturmaktaydı ve etrafı bağıran yetişimcilerle çevriliydi.

 

“Orta Tepe kan efendisinin büyü gücü sonsuz! Ruh Akımı Tarikatı Cennet-Daosu uzmanı tüm dünyayı sarsabilir!”

 

Bir noktada uzaklarda bir ışık huzmesi belirdi. Bu huzme, elinde yığınla kağıt tılsım tutan genç bir adama aitti. Kan kusuyordu ve beti benzi atmıştı. Kötü bir durumda olduğu barizdi. Birkaç saniyede bir kendisini kovalayanları atlatmak adına kağıt tılsımlar fırlatıyordu. Takipçileriyle arasındaki mesafeyi aktif tutabilmesini de tamamıyla tılsımlarına borçluydu.

 

Arkasında yaklaşık 200 kişilik bir grup bulunuyordu.

 

O grubun başındaysa öldürme güdüsüyle dolup taşan farklı bir genç adam bulunuyordu. Yalnızca Kuruluş Kadrosu ortalarında olmasına rağmen öldürücü aurasıyla sonlara ulaşmış gibi görünüyordu.

 

Onu gören Bai Xiaochun’un gözleri irileşmişti. "Dokuz-Ada!”

 

Ve gözleri bir kez daha irileşip parıldadı, çünkü kovalanan yetişimci de Xu Xiaoshan’dan başkası değildi!

 

#Kaplumbağamız 'ön saflara!' dedi ve grubumuz küreleriyle dehşet saça saça ilerliyor. Şahsen kağıt tılsımı okur okumaz kaçan kişiyi tanımıştım, kovalayan grubun başı da tanıdık çıktı.
Bakalım bu mücadelede ilginç bir şeyler yaşanacak mı, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44304 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr