Bölüm 278 : Kan Akımı Tarikatı... Geliyor!

avatar
5424 21

A Will Eternal - Bölüm 278 : Kan Akımı Tarikatı... Geliyor!


Çevirmen : Clumsy 

 

Havada yankılanan bir kükreme ile birlikte devasa bir ejderha kendisini gösterdi. Simsiyah bir tene, çıkıntılı pullara ve kan kırmızı gözlere sahip bu ejderha her zerresiyle ölümcül ve gaddar görünmekteydi.

 

O… Cennetboynuz Mürekkep Ejderhasının ta kendisiydi!

 

Bai Xiaochun gördüğü manzara karşısında tamamen sarsılmış, diğer Ruh Akımı Tarikatı çıraklarıysa zihinlerinin ürperdiğini hissetmişti. Dokuzuncu tepe, beyaz güneş, miras kesimi yetişimcileri, büyü formasyonu devleri… Her biri daha önce hiç görmediği şeylerdi.

 

Onlar… tarikatın gerçek gizli güçleriydi.

 

İşte bir tarikatın gücü böyle olurdu!

 

Herkes zihnen titremekle meşgulken beyaz güneşte oturan siyah kuzgun sağır edici bir çığlık koyuverdi.

 

Waaahhh!

 

Adeta bir bebek ağlayışını andıran bu ses öylesine yüksekti ki yeri göğü inletmişti. Beraberinde oluşan yay şekilli şok dalgasıysa Luochen Dağları yer ve göğünde hızla ilerleyerek Kan Akımı Tarikatı topraklarına yayılmaktaydı.

 

Şok dalgası, bir öfke patlaması misali yoluna çıkan her şeyi savuruyordu. Yaklaşık 30,000 metre ilerledikten sonraysa görünmez bir engele çarpmış gibi oldu ve havayı çatlama sesleri doldurdu. Ansızın görünür hale gelen aynamsı bir nesne sayısız parçaya ayrılmaktaydı.

 

Karşılığında her yönde kan rengi bulutlar oluşmaya başladı ve hava çökerken 30,000 metrenin ardındaki gerçek dünya gözler önüne serildi.

 

Kan bulutları dur durak bilmeden çalkalanıyor, içlerinden sayısız bağırış işitiliyordu.

 

Bulutlar kadın ve erkeklerin gaddar suratlarıyla kaplıydı. Onlar Ruh Akımı Tarikatına yaklaştıkça bağırışlar gök gürültüsünü andırıyor, kan rengi ışıklarsa her şeyi kan rengine bürüyerek yayılıyordu.

 

Bir kan yağmuru başlamış, şimşekler çatırdamıştı. Yağmurun düşüşüyle kan denizleri devasa akımlar halinde yükseliyordu. Çok geçmeden gümbürdeme sesleri eşliğinde o kan denizleri kan sıçratarak ilerleyen kan rengi savaş gemileriyle kaplanmaya başladı.

 

Aynı zamanda arıtılmış cesetler ve gargoyle’lardan oluşan bir ordu da kendisini gösterdi.

 

Kan Akımı Tarikatı… gelmişti!!!

 

Bai Xiaochun, kıstığı gözleriyle Luochen Dağlarının dışındaki kan rengi dünyayı izlemekteydi. O kan bulutları ve uçsuz bucaksız kan denizinin içerisi yalnızca gemilerle değil, sayısız kan rengi araçla da doluydu!

 

Kan Akımı Tarikatının savaş araçları Ruh Akımı Tarikatınınkinden farklıydı. Kemikten yapılı olmaları onları tuhaf ve ürpertici kılıyordu!

 

O kan rengi araçlar sayılamayacak çoklukta Dış Kesim çırağıyla doluydu ve hepsi de öldürme güdüsüyle dolup taşmaktaydı. Gözlerinde delilik titreşerek yaklaşan çırakların gözleriyse kalpleri titreşen Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının üzerindeydi.

 

Kan Akımı Tarikatı çıraklarının gaddarlık dolu kana susamış bakışları kim olsa şok ederdi.

 

Kan denizinde araç ve gemilerin yanı sıra bolca kan devi de göze çarpmaktaydı. Tamamen kılsız olan bu devler yalnızca kandan ibaretmiş gibi görünüyordu. Attıkları her adım ayaklarının altındaki denizi kabartıyordu. Etraflarıysa sayısız tarikat çırağıyla dolup taşıyordu.

 

Yer ve gök sonu gelmezmiş gibi görünen bir orduyla kaplanmıştı ve bu görülmeye değer bir manzaraydı.

 

Yukarıda kan bulutları, aşağıda kan denizi ve aralarında canlıymışçasına kabarıp kaynayan sonsuz bir karanlık…

 

Yalnızca bulutlardan inen yıldırımlar karanlığı dağıtıp ifadesiz suratlı ve zırhlı düzinelerce antik ve barbar devi gözler önüne serebiliyordu. Bu devlerin başlarının üzerindeyse Öz Formasyon dalgalanmaları yayan soğuk suratlı yetişimciler oturuyordu!

 

Üstelik verdikleri hissiyat sıradan bir Öz Formasyon da değildi. Onların kan qi’si özellikle yoğundu ve Bai Xiaochun tek bir bakışta onların kan efendiliği seviyesini aştığını söyleyebiliyordu. Yine de her biri… bir zamanlar kan efendisi olduğunu belli eden işaretler sergiliyordu!

 

Bai Xiaochun’un gözleri bu kişilerin tarikattaki pozisyonunun baş kıdemlileri aştığını fark ederek irileşmişti. Onlar başpapazlardan sonra en önemli kişilerdi. Onlar… kan kazıyıcılardı!!

 

Öz Formasyona ulaşan kan efendileri kan kazıyıcı olurdu!

 

Düzinelerce kan kazıyıcı uçsuz bucaksız bir karanlığın içerisinde hareket etmekteydi. Karanlığın her iki tarafıysa ilahi hisleriyle uçarak ilerleyen yüzlerce Kan Akımı Tarikatı baş kıdemlisiyle kaplıydı.

 

Onların ardında da doğurdukları ışık huzmeleriyle karanlığı işgal eden bini aşkın Kuruluş Kadrosu yetişimcisi vardı. Bunca güçlü yetişimcinin varlığı kan kazıyıcıları daha da görkemli kılıyordu.

 

Bu uçsuz bucaksız karanlığın en önünde keşif birliği olarak dört ana güç bulunuyordu. Biri devasa siyah bir kafa şekli alan sayısız gargoyle idi. O kafanın üzerinde oturan kişilerse İsimsiz Tepe kan efendisi ve ulu kıdemlisiydi!

 

İkinci ana güç, sayısız arıtılmış cesetle çevrili muazzam bir tabuttu. O tabutun üzerinde de ifadesiz gözlerle bağdaş kurarak oturan Ceset Tepesi kan efendisi ve ulu kıdemlisi bulunuyordu.

 

Üçüncü güç, kan ve etten şekillenerek şok edici bir güç yayan koca bir eldi. O elin avuç kısmında oturan kişiler de Küçük Bataklık Tepesi kan efendisi ve ulu kıdemlisiydi.

 

Son güç ise kocaman bir kan kılıcıydı. Keskinliğinin eşi benzeri olmayan bu kılıç kan rengi ışıltısıyla havayı dahi parçalara ayırabilecek kapasitede görünüyordu. Üzerindeyse… tek bir kişi görünüyordu.

 

Savaşa uygun giyimli ve zarif yüzüne nahoş bir ifade yerleşmiş olan bu kişi Song Junwan’dan başkası değildi. Karamahzenin ortadan kayboluşunun Orta Tepe güçlerini diğer tepelerden düşük kıldığı barizdi. Savaşa gidiyor oluşları da bu durumun etkisini iyice derinleştirmişti.

 

Aşağıdaki kan denizi sayısız İç ve Dış Kesim çırağıyla doluydu ve onlar Luochen Dağlarına yaklaştıkça savaş çığlıkları son buluyor, yoğun, öldürücü auralarla dolu bir sessizlik yayılıyordu.

 

Yukarıdaki Kuruluş Kadrosu kıdemlileriyse arada bir kollarını sıvayarak uçuyor, doğurdukları rüzgarlarla Dış ve İç Kesim çıraklarını beraberlerinde uçuruyordu. Çıraklarda herhangi bir panik veya korku belirtisi görünmüyordu. Havada ilerleyen topluluk kan rengi et kürelerini andıran özel formasyonlarla toplanıyordu.

 

Yeniden yere indiklerindeyse küreler yüzlerce çırağa çevriliyor, hepsi hızla ilerlemeye devam ediyordu.

 

Bu kan rengi küreler olabildiğince şok ediciydi, bilhassa onları oluşturan çırakların tamamen korkusuz oluşu insanı etkiliyordu. Çekirge misali nefes kesici bir şekilde tüm araziyi kaplayarak ilerleyen bir topluluk söz konusuydu!

 

Bu küreler Kan Akımı Tarikatının güçlü savaş büyülerindendi!

 

Bai Xiaochun’un kafatası karıncalanmaya başlamıştı. Orta Tepenin kan efendisi olarak Kan Akımı Tarikatı hakkında pek çok şey biliyordu lakin farkında bile olmadığı yeni sırları keşfetmek kendisini şok etmişti.

 

Kan kılıcının üzerinde bir başına ve gururlu bir şekilde oturan Song Junwan’ı görmekse kalbinde karmaşık hisler doğurmuş, bir tedirginlik yaratmıştı.

 

Kan Akımı Tarikatının şimdiden Ruh Akımı Tarikatından çok daha etkileyici göründüğü barizdi ve bunlar sadece sıradan çırak ve yetişimcilerdi. Gerçek gizli güçler ve başpapazlarsa kan bulutlarının içerisindeydi!

 

Bulutlarda gizli gaddar suratlara yeri göğü sarsabilecek sekiz figür dahildi. Öylesine nefes kesici kişilerdi ki kimse onlara tepeden bakmayı düşünmeye dahi cüret edemezdi!

 

Bu sekiz kişinin her biri, etraflarında dönerek kendilerine bakanlara sadece korkunç çarpıklıklar gösteren anaforlara sahipti.

 

Bu sekiz anafordan birinde kocaman, simsiyah bir gargoyle, üzerindeyse gözleri yıldırımları andıran yaşlı bir adam oturmaktaydı.

 

Bir başkasında yakın zamanda uyandırılan korkunç ceset ulu liç bulunuyordu. Omzundaki kişiyse Kan Akımı Tarikatı Başpapazı Kurakateşin ta kendisiydi.

 

Bir başka anafordaki Başpapaz Limitsizin bedeni ormanları ve hatta ayı katledebilecek gibi görünen 100,000 kan kılıcıyla çevriliydi.

 

Song Klanı başpapazı yine başka bir anafordaki kan rengi bayrağın üzerinde dikilmekteydi. Elektriksel yankılanmaları olan altın rengi büyü sembolleriyle işli bayrağın kan rengi ışıkları kan bulutları ve denizine yayılmaktaydı.

 

Kan Akımı Tarikatının sekiz başpapazı da buradaydı. Lider pozisyonundaki kişi kan rengi bir dev formu almıştı. En kayda değer olansa devin sağ elinin Kan Akımı Tarikatının inşa edildiği eli temsil edişiydi.

 

Bu başpapaz… Kan Akımı Tarikatının nihai başpapazından başkası değildi!

 

Kan Akımı Tarikatı sekiz başpapaza sahipken Ruh Akımı Tarikatında bu sayı yalnızca beşti!

 

Fakat Kan Akımı Tarikatının korkunç kuvveti hala tamamen açığa çıkmış değildi. Nihai başpapazın etrafı sonu gelmeyen bir antiklik saçan muazzam, kan rengi bir ağaçla kaplanmıştı. Bu ağaç Kan Akımı Tarikatının en kıymetli hazinelerindendi!

 

Bir de 300 metreye yayılan kan rengi ayna söz konusuydu. İçerisinde görünen sayısız imgeden sessiz bağırışlar yükseliyordu ve her biri açığa çıkmanın eşiğindeydi. Kan Akımı Tarikatının üçüncü kıymetli hazinesiyse birbirine bağlanarak kelepçe haline getirilmiş iki kan rengi mıknatıstan oluşmaktaydı!

 

Kan Akımı Tarikatı kıymetli nesneleriyle de Ruh Akımı Tarikatını geride bırakmıştı!

 

Nihai saklı güçleriyse daha da tuhaf ve fantastikti. Ordunun, başpapazların, kan bulutlarının üzerindeki bu şey… şok edici bir korkuluktu!

 

Başlangıçta sıradan görünse de yakından incelendiğinde sağ elinde insan derisinden bir yığın, sol elindeyse bir kantar görünüyordu. Suratındaki çarpık gülümseme de gören herkesin kalbini korkuyla attıracak şekildeydi.

 

Kan Akımı Tarikatının varışı göğü kan bulutları, yeri kan denizi ve ortalığı gizemli bir karanlıkla doldurmuştu. Bütünüyle ürpertici bir manzaraydı. Luochen Dağlarına kötücül bir canavar çökmüş de yoğun baskısıyla her şeyi ezebilirmiş gibiydi. Kan Akımı Tarikatının yoluna çıkanlar bedenen ve ruhen yok edilebilirdi!

 

Ruh Akımı Tarikatı yetişimcilerinin zihinleri bulanmıştı lakin savaşma arzusu dışında bir duygu sergileyecek vakitleri yoktu!

 

İradeleri Luochen Dağlarıyla kaynaşmıştı ve havadaki büyü sembolleriyle şimşeklere katılıp yoğun sesler çıkartarak Kan Akımı Tarikatının korkunç aurasına karşılık vermeye başlıyorlardı.

 

#Vay beee, Kan Akımı Tarikatı bayağı havalı bir giriş yaptı! Zaten başından beri onların çok daha güçlü olduğu gerçeğinden bahsediliyordu, bu bölüm de detaylarını görmüş olduk. 
Tek başına gelen Song Junwan'ı görmek de beni biraz tuhaf yaptı, Karamahzenin gidişi onu bayağı üzmüş olmalı. Acaba bu konuda ne düşünüyor? 
Ve acaba hemen bir savaş patlak verecek mi yoksa ilginç bir şeyler olur mu? Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr