Bölüm 270 : Düşünceli

avatar
5380 21

A Will Eternal - Bölüm 270 : Düşünceli


Çevirmen : Clumsy 

 

Büyük Kardeş tarikat liderinden işittiklerine bakılırsa Ruh Akımı Tarikatı savaşı kaybetse bile Bai Xiaochun'un hayatta kalması mümkün olacaktı.

 

Belki de Cennet-Daosu sayesinde güvenliği sağlanacak grubun arasına çoktan dahil olmuştu. Fakat rakibin kan efendilerini yenmeyi başardığı takdirde tarikattaki rütbesi daha da yükselecekti!

 

“Daha yeni döndün,” dedi Zheng Yuandong yavaşça, “o yüzden önce gidip Ustamıza saygılarını sun, sonra da biraz dinlen. Savaş ayarlamalarına gelince, seni dördüncü dalgaya dahil ettik…”

 

Bai Xiaochun derin bir nefes aldı. Kollarını resmi bir şekilde kavuşturduktan sonraysa hemen ayrılmak yerine Li Qinghou hakkında bilgi edinmek istedi. Li Qinghou inzivaya çekilmeden önce fazla açıklama yapmamıştı fakat Xiaochun bunun sıradan bir meditasyon seansı olduğunu varsaymış, onun Öz Formasyona ulaşmaya çabalayacağı aklına gelmemişti. Sonuçta bu basit bir iş değildi.

 

“Li Amcan Öz Formasyona ulaştı.” dedi Zheng Yuandong gülümseyerek. “Artık miras kesiminde. Şimdilik dinleniyor, her an ortaya çıkabilir.”

 

Gözleri heyecanla ışıldayan Bai Xiaochun kollarını kavuşturarak aceleyle ortamı terk etti.

 

Salondan çıktıktan sonraysa Ustasının portresine saygılarını sundu ve ardından Dao Tohumu Dağındaki mağarasına döndü. Karayağız orada kendisini bekliyordu, onu görür görmez koşturup ayaklarına dolanmaya başlamıştı.

 

“Geçen gelişimde beni tanıdın mı?” diyen Bai Xiaochun bir yandan da Karayağızı sevmekteydi.

 

Karayağız birkaç baş sallayışıyla birlikte havlayarak yanıt verdi.

 

“Ee, ne düşündün peki? Baban harika değil miydi? Kan Akımı Tarikatında tamamen çılgınlaştım, orada hiç kimse beni kışkırtmaya cesaret edemiyordu.” Bai Xiaochun halinden son derece memnun şekilde başarılarıyla böbürlenmeye başlamıştı. Fakat bu sırada Karayağızın daha da olgunlaşmış olduğunu fark etti. Şok edici bir şekilde yetişimi de Kuruluş Kadrosu sonlarına ulaşmanın eşiğindeydi. Bu durum Bai Xiaochun’un canını sıkmıştı.

 

“Yetişimin biraz fazla hızlı ilerlemiyor mu senin?” dedi. Bu hiç adil değildi. Kendisi orta aşamaya ulaşmak için canını dişine takmış, hatta hayatını riske atmıştı. Karayağız ise tüm gün boş boş dolaşıp aynı sonuca ulaşmıştı.

 

Karayağız kendisiyle gurur duyuyor gibi görünüyordu. Bai Xiaochun’a bakarak hiç kimsenin kavrayamayacağı havlamalarla derdini anlattı fakat onu yetiştiren Bai Xiaochun için bu havlamalar anlaşılırdı. Gözleri irileşmiş, soluğu kesilmişti.

 

“Süsen Yaprağı Tepesi lordu seni her gün tıbbi haplarla mı besliyor!? Kurucu başpapaz sık sık gelip qi geçitlerini mi ayarlıyor? Yaşlı ejderha gelip yaşam kanını içmene izin mi veriyor?

 

“Ne? Cep alemine mi gittin? S-s-sen…” Bai Xiaochun’un iri gözleri Karayağıza kıskanç bakışlar atmaya başlamıştı.

 

“Peki, bana gerçeği söyle bakalım, ben yokken hiç sütyen çaldın mı?”

 

Karayağız hafif bir havlayışla karşılık verdi ve ikili gece çökene dek sohbete devam etti. Fakat Karayağızın yetişiminin er geç kendisininkini aşacağından endişelenen Bai Xiaochun bir noktada sohbete son vererek Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsü üzerinde çalışmaya başladı.

 

Takip eden günlerde birkaç ziyaretçisi olsa da işler sonrasında sessizleşmişti.

 

Bolca tanıdıkla vakit geçiren Bai Xiaochun ise Ruh Akımı Tarikatının yokluğunda değiştiğini fark etmişti.

 

Eskiden herkes öncelikle kendi yetişimine odaklanırdı. Bazı çatışmalar ve rekabetler yaşansa da insanların mutlu mesut sohbet ettiğini işitmek mümkün olurdu. Herkes rahat görünürdü. Şimdiyse sessizlik hüküm sürüyor, tüm tarikatın üzerinde bir baskı bulunuyordu.

 

Fırtına yaklaşıyor, savaş hazırlıkları tüm çırakları teslim alıyordu.

 

Neyse ki bu baskı ve ciddiyet içlerindeki öldürme güdüsünü de yoğunlaştırıyordu. Tarikatın kurtuluşu söz konusuyken üstlenilen baskı, savaş alanında sergilenecek performansın belirleyicisi olacaktı.

 

Ruh Akımı Tarikatı bu ara hiç olmadığı kadar güçlüydü!

 

Tarikat dışı pazarının hemen hemen tüm nesneleri satılmış, yapılan yoğun alışveriş nedeniyle fiyatlar tavan yapmıştı.

 

Bu bilhassa savaşta kullanılacak ruh ilaçları, kâğıt tılsımlar ve benzeri nesneler için geçerliydi. Büyülü nesneler tamamen tükenmişti. Menekşe Kazanı Tepesinin ruh güçlendirme yapabilen üyeleriyse mütemadiyen önlerinde uzayan sıralarla meşgul olmaktaydı.

 

Pek çok kişi ilaç üretmesi arzusuyla Bai Xiaochun’a gelmişti. Korkunç sonuçlar doğabileceğini bilseler de buna ihtiyaçları vardı.

 

Bai Xiaochun Ruh Akımı Tarikatının durumunu idrak ettikçe daha çok üzülüyor, kaşları daha çok çatılıyordu. An itibariyle mağarasının yakınlarında, tüm tarikatı görmesine olanak tanıyan bir kayaya oturmuştu.

 

Tüm tanıdık dağları, canlı Cennetkarışı Nehrini izliyor ve savaşın olası sonuçlarını düşünmeden edemiyordu…

 

“Orta Sahalar ve Gök Nehir Kortu…” diye mırıldandı. Gök Nehir Kortunun konumunu devralmak Aşağı Sahalardaki tarikatlar için tarifsiz arzu doğurmaktaydı.

 

Bai Xiaochun ise “Cidden buna değer mi?” diye düşünerek iç çekiyordu. Kalbinin derinlerinde iki tarikatın savaşmamasını diliyordu. Belki diğerleri Kan Akımı Tarikatının gaddar, acımasız ve şeytani bir tarikat olduğunu düşünüyor olabilirdi. Ama o kişiler Bai Xiaochun’a iyi davranmıştı.

 

İç çekmekle meşgul olan Bai Xiaochun, arkasından gelen hafif bir sesi işitti.

 

“Belki Gök Nehir Kortu tek başına değmeyebilir. Ama başpapazlar sıradaki aşamaya geçmeyi de umut ediyor. Ayrıca tarikatın giderek güçlenme şansı olacak. Mevcut tüm çırakların Orta Sahaların ruhsal enerjisine erişebilmesiyle yetişimlerinin hızlıca ilerlemesi için yalnızca birkaç düzine yıl gerekecek. Tüm bunları düşünmek hikâyeyi değiştiriyor, değil mi?”

 

Gafil avlanan Bai Xiaochun omzunun ardından dönerek uzun, yeşil cüppeli, güçlü enerjili ve gülümseyen biriyle karşılaşmıştı. Bu kişi Li Qinghou idi.

 

Li Qinghou Bai Xiaochun’un anımsadığından çok daha farklı görünüyordu. Daha asil ve kendi halindeydi, ayrıca ona baktığında içerisinde muazzam bir anafor varmış da saldığı anda yeri göğü akıl almaz şekillerde sarsabilecekmiş gibi bir hissiyat doğuruyordu.  

 

Bai Xiaochun baş kıdemlilerden hiç böylesine bir dalgalanma sezmemişti. Hemen irileşen gözlerle bağırdı: “Li Amca!!”

 

Ve bu sözlerle ayağa sıçrayarak onu kucakladı.

 

Li Qinghou da bir kahkaha eşliğinde Xiaochun’un saçlarını kurcaladı.

 

“Yeah, bayağı büyümüşsün, değil mi?” diyen Li Qinghou’nun gözünde Bai Xiaochun daima dağın tepesinde on üç kez tütsü yakan o genç olarak kalacaktı.

 

Li Qinghou’nun sözleri Bai Xiaochun’un gözlerinde yaşlar birikmesine yol açmıştı. Kan Akımı Tarikatındayken kimliğini gizlemek zorunda kalsa da Li Qinghou ve nezaketini bir an olsun unutmamıştı.

 

Ruh Akımı Tarikatına döndükten sonra da Li Qinghou’nun inzivadaki meditasyonunda bir sorun çıkmış olmasından endişelenmişti. Fakat artık onun sahiden de Öz Formasyona ulaştığını görebiliyor ve bu da içini yüksek seviyeli bir hap yaratmış olmaktan bile daha yoğun, inanılmaz bir heyecanla dolduruyordu.

 

“Xiaochun, savaş düşündüğün kadar basit olmayabilir.” diyen Li Qinghou oturmuş, Bai Xiaochun da ona eşlik etmişti. “Az önce söylediklerimin yanı sıra tarikatın saklı güçlerini de düşünmelisin. Söz konusu Aşağı Yakalar üzerindeki kontrol olduğunda ihtişam ve pek çok faktör de beraberinde gelir.

 

“Engin Akım Tarikatı ve Hap Akımı Tarikatı arasındaki savaş nihayete ermek üzere. Hap Akımı Tarikatı ağır kayıplar verdi ve çıraklarının yarısından çoğu Engin Akım Tarikatına sığındı. Engin Akım Tarikatıysa hatırı sayılır kayıplarına rağmen toparlanma sürecine girdi. Hap Akımı Tarikatı tarikat karargahlarını geri çekti, iki tarikatın bir bütün olup eskisinden de güçlü bir hal alması yakındır.

 

“Bu noktada Engin Akım Tarikatı için iki sorun var. Birincisi, Hap Akımı Tarikatını tamamıyla yenme zorunlulukları. İkincisiyse tarikatı yeniden organize edip içsel çatışmaları giderme. Bu noktada Engin Akım Tarikatı en zayıf halinde ve yenebilmek adına Hap Akımı Tarikatını bastırmaktan başka çareleri yok. Kan Akımı Tarikatıysa Ruh Akımı Tarikatı taleplerini kabul eder ve tarikatın mühürlenmesine izin verir umuduyla süreci geciktiriyor.”

 

Bai Xiaochun anlık bir tereddüt etmişti, belli bir konuya değinip değinmemek konusunda kararsızdı. “Gerçekten savaşmak zorunda mıyız? Başka bir yol yok mu?”

 

“İşleri fazla derinlemesine düşünme.” diye yanıtladı Li Qinghou yumuşak bir tonla. “Bu savaştan gerçekten kaçınılamaz. Orta Sahalara ulaşma arzusu taşıyan her tarikat er ya da geç savaşa dahil olacak. Bunu şu anda yapmaz ve taviz verirsek ileride başımıza gelecek felaket belli. Kendimize bin yıllık bir ölüm yolu açmış oluruz. Sence bu gerçekten ihtişamlı bir savaşla kıyaslanabilir mi?!

 

“Ne biz olacakları önleyebiliriz ne de Kan Akımı Tarikatı. Başka bir seçenek yok. Tarikatımız için iyi olan fırsatı tepme yoluna gidersek insanlar artık bize inanmaz. Tarikatlar arasında edilen yeminlerin bile değeri azalır.

 

“İşleri savaşsız sona erdirmenin tek yolu iki tarikatın ölümcül bir kriz anında birbirine güvenebilmesi.

 

“Ama böyle bir şeyin gerçekleşmesi de pek mümkün görünmüyor.” diyen Li Qinghou Bai Xiaochun’a bakarak başını salladı.

 

“Fazla düşünme. Ve savaş anında arkamda kalmayı da unutma. Korkarım ki pek çok kişi canından olacak…” Li Qinghou hafifçe iç çektikten sonra ayaklandı. Bai Xiaochun’un düşüncelere daldığını gördüğündeyse ona uzanıp omzunu kavradı.

 

“Hadi gidelim. Sana Kıdemli nesilden birini göstermek istiyorum. Kendi Ustamı!”

 

Bai Xiaochun bakışlarını şaşkınlıkla kaldırmıştı. Li Qinghou’nun bir Ustası olduğunu ilk defa işitiyordu. Bildiği kadarıyla Li Qinghou’nun Ustası olabilecek kişi en az bir baş kıdemli, hatta beş başpapazdan biri olmalıydı.

 

Kendisine çekidüzen verdikten sonra Li Qinghou’yu Dao Tohumu Dağı göğünde takip etmeye başladı. İkili yükseldikçe Bai Xiaochun’un şaşkınlığı daha da artıyordu, çünkü uçtukları yer Dao Tohumu Dağının ardıydı.

 

Dao Tohumu Dağının ardındaysa Cennetkarışı Nehri suları dışında bir şey yok gibi görünüyordu.

 

#Li Amca  Özlemişim valla, güçlendiğini görmek de pek iyi oldu. Bizimki için tam bir baba figürü, umarım seri boyunca ona bir şey olmaz. 
Bu arada yine bir savaş sohbeti gerçekleşti. Acaba iki tarikat arasındaki güven bir şekilde sağlanabilir mi? Her halükarda tanıdığımız canların yitişini okumak zorunda mı kalacağız? 
Ve son olarak Li Qinghou'nun efendisi kim, şu anda nereye gidiyorlar?
Tabii ki tüm cevaplar için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr