Bölüm 268 : Sana İnanıyoruz...

avatar
5519 23

A Will Eternal - Bölüm 268 : Sana İnanıyoruz...


Çevirmen : Clumsy 

 

Ruh Akımı Tarikatındaki sayısız göz, yüzden fazla dostuyla rüzgâr misali Dao Tohumu Dağına ilerleyen Bai Xiaochun’u takip etmekteydi.

 

Arada bir de kahkahaları ve böbürlenişleri işitiliyordu.

 

“Dinleyin millet, şu son yıllarda cidden yeri göğü sarsıcı şeyler yaşadım. Bir sürü kişi benimle Kuruluş Kadrosu Hapı için savaştı ve ben neredeyse bir dağı yok ediyordum! Uçan kılıçlarımdan biri koca bir Kuruluş Kadrosu grubunu doğradı! Tamamen şok ediciydi! Kurnazlıkta tanrı gibiydim, büyülerim de eşsizdi!

 

“Sayısız güçlü kişi karşımda tir tir titreyerek, eğik başlarla dururdu. Hatta Qi Yoğunlaşma çıraklarının koca gözleri bana çevrildiğinde yüzlerindeki kan çekilirdi, merhamet dilemeye başlarlardı…” Güçlü ve gururlu sesi dört bir yanda yankılanmaktaydı.

 

Arkadaşlarıysa söylediği tek bir kelimeye dahi inanmıyordu. Gülüyor ve hatta böbürlenişi yüzünden onunla dalga geçiyorlardı. Ama suratları sevgi, beklenti ve heves dolu gülümsemelerle dolup taşıyordu.

 

Bai Xiaochun bu kişiler için bir yoldaş, canlarını emanet edecekleri bir dosttu!

 

Edepsiz ve haylaz biriydi fakat kritik anlarda kaderi tersine döndürebilirdi. Sık sık bela yaratsa da hayatları söz konusu olduğunda hiç tereddüt etmeden ona güvenebilirlerdi!

 

O bir Cennet-Daosu Kuruluş Kadrosu uzmanı, bir miras kesimi adayıydı ve onlara çok da kibirli gelmiyordu. İnsanları çeşit çeşit yöntemlerle sinir etse de bu onu, ona yakın olan kişilerin gözünde daha halktan biri kılmaktan öteye gitmiyordu. Bai Xiaochun daima ve ilelebet onların dostu olacaktı.

 

Bu özellikle de Hou Yunfei için geçerliydi, onun dostluk hissi çok güçlüydü. Bai Xiaochun’a ve Hou Xiaomei’ye sırasıyla bakıyor, kocaman gülümseyerek içinden onlar için en iyisini diliyordu.

 

Hou Xiaomei’nin yüzüyse kıpkırmızıydı ve kalbi küt küt atıyordu. Düşünebildiği tek şey Bai Xiaochun’un kendisine sarılışıydı, ona baktıkça gözleri ışıl ışıl oluyordu.

 

Hatta o ışıltılar Song Junwan’ınkilere bolca benziyordu…

 

Bai Xiaochun ise  tanıdık suratlarla çevrelenmekten oldukça etkilenmiş, mutlu olmuştu. Ruh Akımı Tarikatı anıları tek tek zihnine akın ediyordu.

 

Gerçekten de evine dönmüş gibi hissediyordu, az önce işittiği çığlıklarıysa tamamen unutmuştu.

 

Göğsüne gururlu bir şekilde vurarak şöyle dedi: “Siz bana inanmıyor musunuz? Beni dinleyin. Ben, Bai Xiaochun, bir harikayım! Bir defasında Ruhun Başlangıç Aşamasındaki biri beni övdü! Ve sonra ne oldu, biliyor musunuz? Beni evlatlık oğlu ilan etti!”

 

“Oh, sana inanıyoruz…” diyen Hou Yunfei kıs kıs güldü. Büyük Şişman Zhang ve diğerleri de tuhaf surat ifadelerine rağmen Bai Xiaochun’a inandıkları konusunda onu temin etmeye çalıştı.

 

Bai Xiaochun kendisine güldükleri için biraz üzülmüştü. Sahiden onlara gerçeği anlatmayı çok istiyordu. Kan Akımı Tarikatında ilaç yapmıştı! Kan Atasının bedeninde dövüşmüştü! Orta Tepenin ünlü ve şerefli kan efendisi olmuştu!

 

Ama bunu yapamıyordu. İhtişamını dışa vuramamak çok can sıkıcıydı.

 

“Gerçeği anlatıyorum gençler! Tecrübe kazanmak için çıkıp çok etkileyici bir unvan kazandım! Bir de acayip güzel bir cadaloz vardı--” Bu noktada kafasını çevirerek Hou Xiaomei’nin çizgiye çevrilen gözlerini fark etti. “Umm… Ama onunla evlenmedim…”

 

“Hangi güzel cadalozmuş o? Lütfen detayları anlat Büyük Kardeş Xiaochun.”

 

“Ah…” Bai Xiaochun anında gardını almıştı, Hou Xiaomei’nin içinde yükselen öldürme güdüsünü hissedebiliyordu. Sonuçta Kan Akımı Tarikatı sayesinde bu güdü konusunda bir hayli tecrübe edinmişti.

 

Tam konuyu değiştirmek için bir yol bulmaya çalışırken Dao Tohumu Dağından tam otuz metre çaplı bir ışık huzmesi yükseldi.

 

Yerler çalkalandı, dağlar sarsıldı ve hatta gök titreşti. Sayısız bulut katmanı koca bir anafor şeklinde dönmeye başladı ve gümbürdeme sesleri yankılanırken beyaz güneşi andıran bir oluşum kendisini gösterdi!

 

Güneş anaforda görünürken içeride farklı bir şey daha şekillendi: koskoca siyah bir kuzgun!

 

Kuzgunun gözleri kapalıydı lakin yeri göğü sarsacak bir enerji yaymakta, enerji yayıldıkça güçlü bir baskı şeklinde herkesin üzerine çullanmaktaydı.

 

Ruh Akımı Tarikatının iki yakası da mutlak bir sessizliğe boğulmuştu.

 

Bai Xiaochun’un bile yüzü titreşiyordu. Aklına gelen fikirden ötürü ışık sütununa bakarken son derece ciddi bir surat ifadesine bürünmüştü. Beyaz güneşe ve kuzguna bakarken kalbi küt küt atıyor, neler olup bittiğinin merakıyla yanıp tutuşuyordu.

 

“Tarikatta önemli olduğumun farkındayım.” diye tereddütlü bir şekilde mırıldandı, “Ama cidden bana hoş geldin demek için bu kadar abartmalarına gerek yoktu…”

 

Xu Baocai sertçe yutkunmuş ve son derece gergin bir görünüme bürünmüştü. Bai Xiaochun’un sözlerini işittiğindeyse sessizce şöyle demeden edemedi: “İlk dalganın birkaç gün önce ayrılacağını duymuştum. Görünüşe bakılırsa şimdi ayrılıyorlar.”

 

Bai Xiaochun hala olup bitenleri çözememişti. Xu Baocai’nin kolunu kavrayarak şöyle dedi: “Neler oluyor? Ne ilk dalgası? Nereye gidiyorlar?”

 

“Luochen Dağlarına!” diyen Xu Baocai’nin ifadesi kasvetliydi.

 

Hou Yunfei’nin gözleriyse ışıl ışıldı. Dünya Sicimine erişmesi sonrasında statüsü değişmiş, hatta baş kıdemlilerden birinin çırağı olmuştu. Haliyle özel bilgilere olan erişimi eskisine nazaran çok daha iyiydi. “Xiaochun, bir süredir yoktun ama eminim Kan Akımı Tarikatıyla Ruh Akımı Tarikatı arasındaki durumdan haberdarsındır. Savaş her an patlak verebilir. Fakat savaşın Ruh Akımı Tarikatı sınırlarında gerçekleşmesine izin veremeyiz. Bu yüzden tarikat uzun zaman önce bazı hazırlıklar başlattı ve Kan Akımı Tarikatıyla savaşmak adına Luochen Dağlarında bir formasyon oluşturuldu!”

 

Bai Xiaochun sarsılmıştı. Nedense buraya gelince savaşın daha uzak olduğu tarzında bir hisse kapılmıştı.

 

“İlk hazırlıkların tamamlanması neticesinde ilk yetişimci dalgası Luochen Dağlarına gönderilecekti!” Hou Yunfei’nin konuşmasını bitirdiği saniyede Dao Tohumu Dağından yükselen engin ve kadim bir ses Ruh Akımı Tarikatını doldurmaya başladı.

 

“Birinci dalga çıraklar hemen öne çıksın!”

 

Bu ses gök gürültüsü misali yankılanırken Bai Xiaochun etrafına bakarak kuzey ve güney yakalardan Dao Tohumu Dağına yönelen ışık huzmelerini fark etti.

 

Kimileri Kuruluş Kadrosunda, kimileriyse Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberindeydi. Bir kısmı uçamıyor, yolculuğu yerden sürdürüyordu.

 

Bu huzmelerin arasındaki Hayalet Diş ve Beihan Lie’yi seçebilmişti. Enerjileri sıradan yetişimcileri bariz şekilde aşan ikili, kayan yıldızlar misali Dao Tohumu Dağına ilerlemekteydi.

 

İlk dalgayı oluşturan iki binin üzerinde yetişimcinin arasında auraları belirgin yoğunluklarla patlak veren birkaç baş kıdemli de bulunmaktaydı.

 

Son olarak anafordan bulanık bir figür çıkmıştı. Orta yaşlı bir adama dönüşen bu figürün yetişim basamağı dalgalanmaları baş kıdemlileri geride bırakıyor, her şeyi solgun gösteriyordu.

 

Bai Xiaochun bu adamı anında tanımıştı. Bu kişi Karayağız doğarken yardımı dokunan ve Song Klanı başpapazını karşılayan Ruh Akımı Tarikatı başpapazı Li Zimo idi!

 

Bai Xiaochun’un etrafındakiler şaşkınlık çığlıkları atmaya başlamıştı: “Üçüncü jenerasyon başpapazı!!”

 

İlk dalganın Dao Tohumu Dağında toplanması çok sürmemişti. Bu noktada Li Zimo sağ elini salladı ve bir ışık sütunu kör edici ışıltılar saçarak toplanan yetişimcileri sarmaladı. Işığın titreyişiyle de iki binin üzerinde yetişimci ortadan kayboldu.

 

Bir an sonra her şey normale döndü. Fakat Dao Tohumu Dağını göğe bağlayan sütun silik gümbürtüler yayarak varlığını sürdürmeye devam etmekte, diğer tepelerse ışık saçmamalarına rağmen her an ışık şekli doğurabilecek yoğun enerjiler dağıtmaktaydı.

 

Ruh Akımı Tarikatındaki herkes sarsılmıştı. Bu noktada Bai Xiaochun tekrar Hou Yunfei’nin sesini işitti.

 

“Bu ilk dalgaydı. Bir iki güne kalmaz ikinci dalga da ışınlanır. İkinci dalgadakilerin sayısı çok daha fazla ve açıkçası ben de içlerindeyim.”

 

Bai Xiaochun’un kalbi küt küt atmaktaydı. Hou Yunfei’ye bakıp sıcak gülümsemesini görmüş, aynı anda etraftaki diğer dostları da kaçıncı dalgada hareket edeceklerini söylemeye başlamıştı.

 

Bai Xiaochun’un çabucak fark ettiği üzere Qi Yoğunlaşma yetişimcileri ve Hou Xiaomei de dahil olmak üzere herkes savaşa katılacaktı.

 

Bu savaşın Ruh Akımı Tarikatının son direnci olacağı belliydi!

 

Atmosferin ciddileştiğini fark eden Büyük Şişman Zhang çabucak lafa girdi: “Efendimin söylediğine göre Ruh Akımı Tarikatı yıllardır Luochen Dağlarında özel bir formasyon oluşturuyormuş, amaçsa Kan Akımı Tarikatı istilasına karşı savunma sağlamakmış. Nesillere dayanan formasyonun gücü sıra dışılığın da ötesindeymiş. Yani Kan Akımı Tarikatı güçlü olabilir ama mücadelenin ne sonuç vereceğini söylemek imkansız!”

 

Diğerleri de sohbete dahil olmaktaydı.

 

“Doğru ya! Kan Akımı Tarikatı işleri fazla abarttı. Taleplerini kabul etmiş olsaydık esaret dolu bir hayata zorlanacak ve geri dönüp bizi öldürmelerini bekleyecektik!”

 

“Ruh Akımı Tarikatı geldim geleli benim yuvam oldu. Ruh Akımı Tarikatı için yaşar, Ruh Akımı Tarikatı için ölürüm!”

 

“Savaştan kaçamayız. Kazansak da kaybetsek de acı sona dek mücadele edeceğiz!”

 

Çok geçmeden herkesin gözlerine öldürme güdüsü dolu ışıltılar yerleşmişti.

 

#Tahmin ettiğim gibi bizimkine yine 'inandılar'  Ne olacak bu çocuğumun hali, ağız tadıyla böbürlenemiyor bile!
Ve komik başlayan bölümümüz biraz hüzünlü/gergin bir şekilde devam etti. Savaş çok yakın, artık insanlar toplanıp dalga dalga gönderilmeye başlanmış. Tanıdığımız herkes de savaşa dahil olacakmış... 
O zaman bakalım bizim kaplumbağamız bu durum karşısında ne yapacakmış, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr