Bölüm 262 : ***

avatar
5192 21

A Will Eternal - Bölüm 262 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Song Klanı başpapazı, sözler Bai Xiaochun’un ağzından çıkar çıkmaz soğuk bir şekilde homurdandı ve sağır edici bir sesle şöyle dedi: “Suçlarını kabul et, Karamahzen!”

 

Bai Xiaochun’un yetişim basamağı dalgalanıyor, başpapazın sesinin yoğunluğu yüzünden suratındaki kan çekiliyordu. Başpapazın öfkesini temsil eden fırtınalı bir denizde oradan oraya fırlatılan bir tekne gibi hissediyordu, her an batabilirdi.

 

Dayanamayacakmış gibi geliyor, yeni elde ettiği güçlerle başpapazın yetişimini bastırmayı bile düşünüyordu. Ama o anda zihninde Song Junwan’ın sözleri yankılandı. Doğruluğundan emin olamasa da aralarında olup bitenleri değerlendirdikten sonra kararını verdi. Dişlerini sıktı, baskıya karşılık verdi, başını kaldırdı ve doğruca Song Klanı başpapazına baktı.

 

“Karamahzen ne suç işlemiş!?” dedi soğuk bir sesle ve yavaşça. Çelikten damarları çıkmış, kan qi’si kabarmaya başlamıştı.

 

“Orta Tepe kan efendiliği ya Song Junwan’ın ya da Xuemei’nin olmalıydı.” dedi Song Klanı başpapazı soğukkanlı bir şekilde. “Ne yaşanırsa yaşansın o ikisinden başka birine düşen tek seçenek unvanı geri vermektir! Sana ait olmayan bir pozisyon aldın! Ben o unvanı geri alacağım ve sen de boyun eğeceksin.”

 

“Ben, Karamahzen, tarikatıma sadık ve bağlıyım. Sayısız büyük hizmet gerçekleştirdim. O basit kan efendisi unvanına sahip olmaya iznim yoksa öyle olsun. Geri mi istiyorsun? İyi, seni durduramam. Ama… sakın sana boyun eğeceğimi düşünme!” Bai Xiaochun gergin olsa da kelimelerin ardındaki anlamı okuyabiliyordu. Başpapaz kan efendiliği unvanını geri istiyorsa bu kadar konuşmasına gerek olmazdı. Kendisini öldürüp işi halledebilirdi.

 

Ama konuşmaya bu kadar vakit harcıyor olması aslında unvanı geri almak istemediğini gösteriyordu. İşin açıkçası böyle bir unvan öylece verilemez veya geri alınamazdı. Önce Bai Xiaochun ölmeli, ardından belli bir zaman geçmeli ve yeni kan efendisi öyle belirmeliydi.

 

Zaten Orta Tepenin yıllardır kan efendisiz olmasının sebebi de buydu.

 

Bai Xiaochun aklındaki tüm bu düşüncelerle suratına sarsılmaz bir kararlılık ifadesi yerleştirmişti.

 

Song Klanı başpapazı Bai Xiaochun’a bakarak soğuk bir şekilde homurdandı. “Junwan beni bayağı iyi tanıyor ve belli ki sana da bir iki şey öğretmiş. Haksız mıyım?”

 

Bai Xiaochun gözlerini kırpıştırsa da cevap vermedi.

 

Song Klanı başpapazı ise kolunu sıvayıp kürsüsünden kalktı. “Karamahzen, benim evlatlık oğlum olmayı kabul eder misin?!”

 

Soğukkanlı bir edayla konuşmuş olmasına rağmen sesi öylesine yüksekti ki mağara patlayacakmış gibi gelmişti.

 

Bai Xiaochun bu sözler karşısında tamamen sarsılmıştı. Aralarındaki çılgın yaş farkına rağmen başpapazın kötü bir niyet beslemediğini, hatta kendisini son derece önemli gördüğünü idrak edebiliyordu.

 

Kalbi karmaşık duygularla dolarken orada sessizce kalakalmıştı. Uzun bir müddet sonraysa başpapazın gözlerinin içine bakıp kollarını kavuşturarak saygıyla eğildi.

 

“Karamahzen selamlarını sunar, Baba!”

 

Ciddi suratında bir gülümseme beliren Song Klanı başpapazının gözlerinden Bai Xiaochun’a olan takdiri okunuyordu. Doğrusu kimin kan efendisi olduğu onun için pek de önemli değildi. Esas önemli olan… bu kişinin Song Klanına yakın olması ve sağlam bir karakter taşımasıydı.

 

Kan efendileri Kan Akımı Tarikatının yüzleri olur ve tepelerin kudretini temsil ederdi. Bu kişiler yaklaşan savaşta da bir bütün olarak tarikat adına büyük önem teşkil edecekti.

 

Başpapaz çoktandır Karamahzenin yaptıklarını izliyordu. Tüm bunları nasıl yaptığına dair bazı şüpheler taşısa da olup bitenlerden son derece memnundu. Bu özellikle de Karamahzenin ilaçların Daosundaki yeteneği için geçerliydi.

 

Çok memnun olmadığı tek şey Karamahzenin yetişim basamağıydı. Sadece Ölümlü-Daoda olduğu için bu sözde zayıflık ileride ilerleyişini zorlaştıracaktı.

 

“Savaşın eşiğindeyiz. Eğer iyi mücadele edersen diğer başpapazlarla görüşüp cennetlere meydan okuyan bir hamleyle ruhsal denizini yeniden biçimlendirebiliriz. Böyle bir eylem tek gecede yapılamayacak olsa da seni Ölümlü-Daodan Öz Formasyona itebiliriz.

 

“Öz Formasyona ulaşırsan da bir kan kazıyıcı olursun. Nihayetinde hangi noktaya varacağınsa senin talihine kalmış. Neler olacağını garanti edemem ama şansın varsa kendine has bir yol izleyebilirsin.” Bu sözlerle sağ elini sallayarak yumruk ebadında menekşe rengi bir lambayı Bai Xiaochun’un önüne itti. Ve biraz daha yumuşayan bir sesle şöyle dedi: “Artık evlatlık oğlum olduğun için seni güvende tutması adına bunu vereceğim. Bu yıllar önce kullandığım bir büyülü nesne. Her şeyi yakabilecek bir kan alevi salabiliyor. Bir Öz Formasyon yetişimcisinin saldırısıyla kıyaslanabilir.”

 

Bai Xiaochun menekşe lambaya bakar bakmaz Song Klanı başpapazının gerçekten değer verdiği bir şey olduğunu anlamıştı. Lambaya uzandığında içine akan ılıklığı hissetti, lamba sıra dışı görünen yumuşak bir ışık da saçmaktaydı. Aynı zamanda yoğun bir tehlike hissi de barındırıyordu.

 

Başpapazın bunu vermesiyse kendisine gerçekten bir evlat gözüyle baktığının göstergesiydi.

 

Bu hediyeyi almaktan neşe duysa da içindeki hisler iyice karmaşıklaşmıştı.

 

“Çok teşekkürler, Baba!” diyerek başını eğdi.

 

Song Klanı başpapazı ise kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdi: “Bir kan efendisi olarak Ata Tepesinden bir mağara seçip istediğin zaman gidip gelebilirsin. Ayrıca artık benim oğlumsun, beni dilediğince ziyaret etmekte özgürsün. Yetişim basamağınla ilgili bir sorun olduğunda da sormaktan çekinme.

 

“Tamamdır, hadi git bakalım. Yedi gün içerisinde bir tören düzenlenecek ve cennetlerin altındaki herkes Karamahzenin… Kan Akımı Tarikatı Orta Tepesinin kan efendisi olduğunu öğrenecek!”

 

Bai Xiaochun afallamıştı, testi bu kadar kolay geçeceğini hiç hayal edememişti. Hatta Song Klanı başpapazı sözleriyle Karamahzeni ne kadar önemli gördüğünü bile göstermişti. Orta Tepeye dönen Xiaochun mağarasında oturmuş ve her şey bir rüya mıydı diye düşünmeye başlamıştı.

 

Çok fazla şey yaşanmıştı. Önce Xuemei’nin aslında Du Lingfei olduğunu öğrenişi gelmişti. Sonra kan efendisi ve Kan İblisi oluşu. Sonra da Song Klanı başpapazının kendisine evlatlık oğlum deyişi. Neticede… Kan Akımı Tarikatından gerçekten iyi muamele gördüğünü düşünmeden edememişti. Aldığı kararlardan pişman olmaya başlıyordu.

 

O oturup tek başına iç çekerken gece çökmüştü. Bir noktada ifadesi titreşti ve bakışları yukarı kalktı. Mağarasının dışından sakin ve saygılı bir ses işitilmişti.

 

“Karamahzen, lordum, bir yardım talep edebilir miyim? Benim, Usta Tanrı-Kahin.”

 

Usta Tanrı-Kahin mağaranın dışında çatık kaşlar ve hem gergin hem de saygılı bir ifadeyle oturmuştu. Karamahzenin kan efendisi olduğunu öğrenmek onu çok tedirgin etmiş, aralarında olup bitenleri düşününce ensesinde soğuk rüzgarlar hissetmişti.

 

Bu yüzden meseleleri ertelemek istemeyerek cesaretini toplamış, hemencecik kıymetli bir hediyeyle Bai Xiaochun’un kapısında belirmişti.

 

Usta Tanrı-Kahin tarafından düşünme seansı bölünen Bai Xiaochun ise biraz rahatsız olmuştu.

 

“Ne istiyorsun?” dedi soğukça. Usta Tanrı-Kahin bu sözleri işitir işitmez kendisine lanetler okumaya başladı. Karamahzenin ses tonuna bakılırsa hesap sormak istiyor olmalıydı. Aklına gerçekleşebilecek tonlarca şey gelen Usta Tanrı-Kahin, kan hapsine atılabileceğini ya da yaklaşan savaşta ön cephelere gönderilebileceğini düşünüyordu. Ölümüne yol açabilecek onlarca yol söz konusuydu.

 

Orta Tepenin bir kıdemlisi olarak bu durumdan kurtulmasına imkân yoktu. Ölümün eşiğine geldiği düşüncesiyle dişlerini sıkarak pat diye dizlerinin üzerine çöktü.

 

“Kan Efendisi, sizden merhamet diliyorum. Eminim sizin gibi büyük ahlak sahibi bir birey benim gibi bir düzenbazın suçlarını görmezden gelecektir. Zamanında cahillik ettim. Kan Efendisi, lütfen merhamet edin. Size yalvarıyorum, yıllar önce denk geldiğim bu antik Tanrı Güçlü Tılsımı buyurun. Eminim öfkenizi yatıştıracaktır.” Bu sözler eşliğinde böylesine güçlü bir nesneyi yitirmenin acısıyla elindeki yeşil kâğıt tılsımı uzatmıştı.

 

Tılsım, mağaranın içerisindeki Bai Xiaochun’un bile hissedebileceği, antik zamanlara ait dalgalanmalar yaymaktaydı. Kalbi ürperen Xiaochun mağarasından çıkıp Usta Tanrı-Kahinin önüne geçerek tılsımı incelemeye başladı.

 

Bu antik Tanrı Güçlü Tılsımı yaratmak için kullanılan sanatlar uzun zaman önce yitirilmişti. Bu tılsım kişinin bedenine geçici ama inanılmaz bir güçlendirme sağlayabilir, kişiyi uçsuz bucaksız bir güce kavuşturabilirdi.

 

Bu da Bai Xiaochun için şok edici bir seviyeye çıkabilmek demekti.

 

Usta Tanrı-Kahine bakıp tılsımı çantasına atarak boğazını temizledi.

 

“Hepimiz yoldaşız.” dedi. “Böyle davranmaya gerek yok. Ben yaşananları unutalı çok oldu.” Bu sözlerle Usta Tanrı-Kahinin omzunu sıvazladı.

 

İnanılmaz gergin olan ve bu durumdan sağ çıkıp çıkamayacağını merak eden Usta Tanrı-Kahin Bai Xiaochun’un sözlerini işitir işitmez rahatladı. Ölümün kapısından beklenmedik bir şekilde uzaklaştırıldığını ve muazzam bir muamele gördüğünü düşünürken hiç olmadığı kadar minnettar olmuştu.

 

Başını defalarca eğerek Karamahzeni dünyanın sonuna dek takip edeceğinin sözünü arka arkaya vermeye başladı. Bai Xiaochun’un suratındaki cesaretlendirici gülümseme karşısında iyice etkilendikten sonra da ortamı terk etti.

 

Bai Xiaochun ise gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra bir farkındalık yaşadı. Yeni pozisyonu sayesinde yapması gereken tek şey insanlara birazcık iyi davranmaktı, karşılığında akıl almaz karlar elde edebilecekti.

 
Bölüm 262 : Başpapazın Evlatlık Oğlu!

#Bizimki Kan Akımı Tarikatındaki başarılarına/unvanlarına bir de başpapazın evlatlık oğlunu ekledi! Cidden bunca şeyden sonra bu insanlarla nasıl savaşacak çok merak ediyorum doğrusu. 
Ve kan efendisi olarak ulu kıdemli mağarasından hala uzak. Yani ebedi dayanıklılık kalıntısını nasıl arayacağı da muamma.
O zaman bakalım bizi neler bekliyormuş, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr