Bölüm 261 : Dışarı Çık, Du Xuemei!

avatar
5414 20

A Will Eternal - Bölüm 261 : Dışarı Çık, Du Xuemei!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun Kan Atası yardımıyla yetişim yapan kişilere tek bir düşüncesiyle kan qi’si desteği verip güçlerini büyük ölçüde arttırabileceğini de hissediyordu.

 

Bunu düşünmek bile kalbinin küt küt atması için yeterli olmuştu. Gözlerini birkaç kez kırpıştırırken elinin tersiyle tüm Kan Akımı Tarikatını şok etmenin nasıl olacağını düşünmeden edememişti.

 

Ama hemen ardından elini kaldırdığı anda Kan Akımı Tarikatının kendisini öldürmek için nasıl da deliye döneceğini düşünmeye başladı…

 

Tabii ki Bai Xiaochun’un gördüğü her şeyi görmekte olan sahtekâr Karamahzen yaşananlar karşısında tir tir titremeye başlamış ve kuşku dolu bir çığlık koyuvermişti. “Kan... Kan İblisi!! Cennetler! İnanamıyorum… resmen Kan İblisi oldun!!”

 

Kan İblisi, Kan Akımı Tarikatı için bir efsaneydi. Sözüm ona o kişi Kan Akımı Tarikatını ya ihtişama ya da yıkıma götürecekti!

 

Zihninde sahtekâr Karamahzenin sesini işiten Bai Xiaochun derin bir nefes aldı ve ifadesi son derece ciddileşti.

 

“Sessiz ol!” diyerek çantasına vurup etrafına baktı, kalbi hem heyecan hem de tedirginlikle atmaktaydı.

 

“Esas niyetim ulu kıdemli olmaktı… Ama kan efendisi oldum ki bu baş edebileceğim bir gelişmeydi. Fakat Kan İblisi olacağımı kim hayal edebilirdi ki?” Bir yandan kendisini harika hissediyor, bir yandan da kaşlarını çatıyordu.

 

Sonuçta tarikattaki bazı kişiler Kan İblisini memnuniyetle kabullenirdi ama bazıları da… onun var olmasına müsaade edemeyerek onu öldürmek adına her şeyi yapardı!

 

“Kesinlikle Kan Akımı Tarikatındaki hiç kimsenin bu olanları öğrenmesine izin veremem… Ai. Fazla harika olmak da bazen cidden can sıkabiliyor.” Bu sözlerle çenesini kaldırdı, kollarını sıvadı ve yalnız kahraman pozunu verdi.

 

“Parmağımı şaklatışımla Ben, Bai Xiaochun, Kan Akımı Tarikatını küle çevirdim…” İç çekerek Kan Akımı Tarikatında başardıklarını düşünmeye başladı… Ruh Akımı Tarikatında olsaydı bunları asla yapamayacaktı.

 

Burada yaşadıklarını anımsadıkça iç çekişi daha da kuvvetleniyordu. Sonra da aklına Xuemei’nin maskesinin altındaki Du Lingfei’nin suratı gelmişti ve bu noktada gözlerinde derin bir ışıltı belirdi.

 

“Xuemei... Du Lingfei!” Derin bir nefes alarak bir adım öne çıktı ve içindeki mirasın gücüne başvurdu. Akabinde beliren anafora adımını atarak ortadan kayboldu.

 

Yeniden maddeleştiğinde Kan Atası bedeninin dışına çıkmış, suratını temsil eden kan qi’sinin içerisinde süzülerek Kan Akımı Tarikatında belirmişti.

 

Neler olup bittiği hakkında tahmin yürütmeye çalışan sayısız kişiyse onu gördüğü anda şaşkınlık çığlıkları atmaya başlamıştı.

 

“Dışarı çıktı!!”

 

“Kan Atasının bedeninde diğer kan efendilerinden çok daha fazla kaldı. Acaba bir çeşit şans elde etmiş olabilir mi?”

 

“Hmm. Karamahzen kesinlikle eskisinden çok daha güçlü görünüyor…”

 

Song Que acı bir şekilde homurdandı. Xu Xiaoshan iç çekti. Usta Tanrı-Kahin ise tir tir titreyerek kalakaldı. Sayısız bakış Bai Xiaochun’a odaklanmış, herkes kendi düşüncelerine dalmıştı. Orta Tepe yetişimcileri sarsılıyor ve Bai Xiaochun’un yaydığı baskı onları önce gönülsüzce başlarını eğmeye, sonra da secde etmeye itiyordu.

 

Tüm Kan Akımı Tarikatı sersemlemişti. Bai Xiaochun ise havada süzülerek çırakların tepkilerini izlemekle meşguldü. İlgi odağı olmayı seviyordu ve başka bir zaman olsa Kıdemli neslin bir üyesi pozunu vermeyi ihmal etmezdi. Fakat şu anda aklı başka bir yerdeydi, ilgisi çabucak Ata Tepesine kaymıştı.

 

Çünkü oradan Xuemei’nin aurasını sezmekteydi.

 

Kan efendisi ve Kan İblisi olmak bir derece mutluluk vericiydi ama Du Lingfei meselesinden ötürü olağan mutluluğunu yaşayamıyordu.

 

“Demek Du Lingfei Xuemei’ymiş…” diye kendi kendine mırıldandı. “Ve Xuemei Başpapaz Limitsizin tek kızı, Kan Akımı Tarikatındaki pozisyonu da bir hayli önemli…”

 

Bai Xiaochun Xuemei’nin Du Lingfei olabileceğini hiç düşünememişti fakat şimdi bu durum ona anlamlı geliyordu.

 

Biraz daha düşündükten sonra ışıldayan gözlerle Ata Tepesine yöneldi. O yaklaştıkça sayısız ilahi his onu incelemek için ortaya çıkıyor ama hiç kimse yolunu kesmiyordu.

 

Xiaochun en ufak bir tereddüdü olmadan dağa adımını attıktan sonra Xuemei’nin aurasını takip ederek kızın mağarasına ulaştı.

 

Etraf erik ağaçlarıyla sıkı sıkıya çevriliydi. Belli ki Xuemei hiç kimseyi görmek istemiyordu.

 

Bai Xiaochun ağaçların sınırında durarak iri kapıya döndü. Xuemei’yi görmek ve ona bir soru sormak istiyordu!

 

Bu, Du Lingfei’nin kayboluşundan Tarikat Lideri Zheng Yuandong’un onun bir casus olduğunu söyleyişine dek kalbinde yanıp tutuşan bir soruydu.

 

Ruh Akımı Tarikatında yaşanan, özellikle de Luochen Klanı tarafından kovalanırken aralarında gerçekleşen şeylerin… gerçek olup olmadığını bilmek istiyordu!

 

“Xuemei, dışarı çık ve benimle yüzleş!!” diye bağırırken sesi erik ağaçlarının arasında yankılanmıştı. Onu izlemekte olan Ata Tepesi halkı da bu sözleri işitmişti.

 

Tabii mağarasındaki Xuemei de aynı şeyi duymuştu. Ancak Bai Xiaochun biraz süre geçmesine rağmen herhangi bir yanıt alamadı.

 

“Du Xuemei, dışarı çık ve benimle yüzleş!!” dedi yeniden. Bu defa daha da yüksek sesle bağırmıştı. Artık Ata Tepesindeki tüm başpapazların, baş kıdemlilerin ve hatta inzivadaki kan kazıyıcıların bile gözleri bu manzaraya çevrilmişti.

 

Xuemei ve Karamahzen arasında neler olup bittiğinden emin değillerdi ama Xuemei ve Song Junwan arasında dönen mücadelenin Karamahzenin kan efendisi oluşuyla sonlanışını az çok akıllarında canlandırabiliyorlardı.

 

Vakit geçti. Birkaç saat geride kalmış fakat Xuemei’nin mağarasından ses çıkmamıştı. Erik ağaçlarının dışında sessizce dikilen Bai Xiaochun’un ifadesiyse giderek daha kasvetli bir hal almıştı.

 

En sonunda başını acı bir şekilde sallayıp ağaçların çevrelediği mağaraya son bir bakış atarak yavaşça uzaklaştı. Du Lingfei onu görmek istemiyorsa kendisi de burada faydasızca dikilmek istemezdi.

 

Fakat Ata Tepesinden ayrılmadan önce kendisini bir ışık huzmesi karşıladı. Huzmede beliren figür Song Junwan’dan başkası değildi.

 

Bai Xiaochun yerinde durarak kadını incelemeye başladı, bakışları buluştuğunda gözlerindeki karmaşık duyguları sezebilmişti. Komuta madalyonunu vermiş ve Xuemei’yi durdurduğu takdirde kendisini destekleyeceğini söylemiş olsa da hislerini gizlemesi mümkün değildi.

 

“Ben…” dedi Xiaochun tedirgin bir şekilde. Fakat o devamını getiremeden önce Song Junwan kollarını kavuşturarak eğildi.

 

“Song Junwan selamlarını sunar Kan Efendisi. Lütfen birazcık oyalan, Song Klanı başpapazı seni görmek istiyor!”

 

Bai Xiaochun düşünceli bir şekilde yerinde kalakaldıktan sonra Du Lingfei meselesini kalbinin derinliklerine gömdü; bunu daha fazla düşünmek istemiyordu. Bunun yerine önündeki duruma odaklandı. Teknik olarak kan efendisi olmuştu ama tarikat bu durumu onaylamadığı sürece her şey olabilirdi.

 

“Buradaki hedefim ebedi dayanıklılık kalıntısını almaktı…” diye düşündü. “Du Lingfei dilerse kimliğimi ifşa edebilir, onu engelleyemem. Ama bunu yapmazsa sıradaki sınavı geçmek zorunda kalacağım, o da Song Klanı başpapazıyla görüşmek!” Düşünceleri karman çorman olsa da kafasını toparlayıp Song Junwan’a başıyla onay vermeyi başarmıştı. Ardından ikili, Song Klanı başpapazının Ata Tepesindeki mağarasına yöneldi.

 

Song Junwan yol boyunca suskunluğunu korumuş, Bai Xiaochun da ne diyeceğini bilememişti. Mağaraya ulaştıklarındaysa Song Junwan adımlarını duraklatarak Xiaochun’a döndü.

 

“Verdiğim sözden pişman değilim.” dedi. “Başpapaza her şeyi açıkladım. Benim gönlümde kan efendisi sensin. Başpapazın meseleyi nasıl göreceğine gelirsek, onun da benimle aynı fikirde olması için elimden gelen her şeyi yaptığımı söyleyebilirim.”

 

Bai Xiaochun başıyla onay verdi. Sonra da derin bir nefes alıp dişlerini sıkarak mağaraya adımını attı. Song Junwan ise anlık bir tereddütten sonra bir düşüncesini daha ifade etti.

 

“Zamanında yabancıların da kan efendisi pozisyonunu elde ettiği olmuştu. Sen… ona karşı dik durabilirsin.” Bu sözlerle arkasını dönerek oradan ayrıldı.

 

Bai Xiaochun ise onun vedasını izledikten sonra mağaranın salonuna ulaştı. Gördüğü ilk şey taş bir kürsüde bağdaş kurmuş şekilde oturan Song Klanı başpapazı oldu!

 

Başpapaz engin yıllara ait bir his yayıyor ve soyut dalgalanmalarla kuşatılmış görünüyordu. Bai Xiaochun ona yaklaştıkça üzerine inanılmaz bir baskı çöktüğünü hissediyordu.

 

GÜÜÜÜÜÜMMMM!

 

Başpapazın yetişim basamağından gelen baskı Bai Xiaochun’u titreterek duraksatmıştı. Sayamadığı kadar dağ üzerine hücum ediyormuş ve yetişim basamağının tüm kudreti bastırılmaya zorlanıyormuş gibiydi.

 

Bir an sonraysa bu baskı ansızın ortadan kalkmış ve Bai Xiaochun’un yetişim basamağı içerisinde ani bir hareket başlatmıştı. Arkasında cennetsel şeytan imgesi belirirken Kuruluş Kadrosu ortaları basamağı da patlak veriyordu.

 

Bu sırada Song Klanı başpapazı gözlerini açmıştı, ışıltılı bakışları Bai Xiaochun’u yatıştırıyor, kalbinin en derin katmanlarını delip geçiyordu.

 

Neyse ki Bai Xiaochun’un cennetlere meydan okuyan bir maskesi vardı. Bu sayede yetişiminin kontrolünü yitirmiş olmasına rağmen maske sayesinde esas seviyesi gizlenebilmişti. Onu baştan aşağı süzen Song Klanı başpapazının sıra dışı bir şey fark etmediği barizdi.

 

Tüm süreç yalnızca birkaç nefeslik süre almış fakat Bai Xiaochun’a çok daha uzun gelmişti. Song Klanı başpapazı delici bakışlarını geri çekene dek Xiaochun’un suratından terler süzülmeye başlamıştı. Bu noktada derin bir nefes alıp kollarını kavuşturarak selamını verdi.

 

“Karamahzen selamlarını sunar, Başpapaz.”

 

#Du Lingfei/Xuemei ne yazık ki kendisini göstermedi. Halbuki şöyle güzel bir konuşma yapmalarını çok isterdim, umarım yakın zamanda konuşurlar da hem merakım hem gıybet ihtiyacım giderilir 
Bu arada Kan İblisi olan ve çılgın bir güç kazanan kaplumbağamız Song Klanı başpapazıyla görüşmeye geldi. Bakalım onaylanacak mı, yoksa zorluklarla mı karşılaşacak... Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr