“Vakit geldi.” dedi Xuemei. “Karamahzeni getirdiğin için sağ ol, Song Junwan. O olmasaydı kozuma rağmen kan efendiliği unvanını alabileceğimden emin değildim.
“Ama anahtarlar gitmişken kan efendiliği pozisyonunu benden başkası alamaz!” Kahkahası yankılanırken bakışları Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan’a çevrilmişti, gülümsemesiyse maskesinin yüzeyinden bile belirgindi!
Üçlünün üzerindeki kovma gücü ansızın silinmiş, üçü de yeniden hareket edebilme kabiliyeti edinmişti. Hareketleri biraz ağır olsa da hepsi de bir şey üretebiliyordu… yalnızca Song Junwan ve Xuemei’nin sahip olması gereken bir şey… kan efendiliği komuta madalyonları!
Onların komuta madalyonları bir şekilde silikti, Song Junwan ve Xuemei’ninkilere denk değildi. Fakat surat ifadeleri bunu beklediklerini gösterir şekilde sabitti.
“Aslında anahtar mücadelesi bittikten sonra bu üçlüyü grubuma katmayı planlıyordum. Böylece tüm Dharma koruyucularını tek seferde halledecektim. Ama şu anki durum da aynı sonucu doğuracaktır.” diyen Xuemei gözlerinden yayılan soğukluk eşliğinde yeni bir kahkaha daha savurdu.
Song Junwan ise neredeyse gözlerine inanamayacak haldeydi.
“Bu ne cüret, Xuemei!” diye bağırdı. “Hem hile yapıyor hem de Kan Akımı Tarikatının en kıymetli kurallarını ihlal ediyorsun!!”
Çaresizliğe yakın bir acı duyuyordu; belli ki kan efendiliği mücadelesini kaybedecekti.
Doğrusu Karamahzen tüm anahtarları özümsemese bile Xuemei hile yaparak Song Junwan’ın Antik Kan Yoluna geçişini geciktirecek, kalp boşluğuna ulaşan ilk kişi olmayı başaracaktı.
“Ben kan efendisi olduğumda burada yaşananları hiç kimse umursamayacak! Ayrıca o üç komuta madalyonu sadece Antik Kan Yoluna girmek için, kalp boşluğuna değil!” Xuemei gülümseyerek başını göğe, bir hortumun belirmekte olduğu noktaya çevirdi. Gümleme sesleriyle birlikte antik kan yolu açılmaktaydı…
Kalp boşluğu da tam olarak o yolun sonundaydı.
Xuemei hareketlenerek hortuma yöneldi ve Xiao Qing, Yang Hongwu, Zhang Yunshan üçlüsü havalandı. Her biri yanından geçerken öldürme güdüsü dolu gözlerini Bai Xiaochun’a dikmişti. Artık bir önemi olmadığını bildikleri için soğukça homurdanarak hortuma yaklaşıyorlardı.
Song Junwan ise yumrukları öfkeyle sıkılmış şekilde sessizce dikilmekteydi. Kaybetmişti. Antik Kan Yoluna bile girememişti, girdiğinde de Xiao Qing ve diğerleri tarafından durdurulacaktı. Xuemei her şeyi kontrol altına almıştı.
Song Junwan bu durumu kabullenemeyerek havalandı ve hortuma yaklaşırken kulaklarında yankılanan sesi işitti.
“Hayal kırıklığına uğramana gerek yok, Junwan.” Bedenini bir titreme teslim alan Song Junwan’ın gözleri kuşkuyla ışıldıyordu. Dünyadan kovulmakta olan figürlere dönmüş ve Karamahzenin gözlerini açtığını görmüştü. Gözleri gece karanlığında ışıldayarak gökleri yırtıp açabilecek bir yıldırım misaliydi. Bir adım atmış ve kadının yanında belirmişti.
“Sen?” dedi kadın soluk soluğa. Bu ani gelişme inanılacak gibi değildi.
Bai Xiaochun sakin bir ses tonuyla çenesini kaldırarak karşılık verdi: “Daha önce de söylediğim gibi, senin kan efendisi olduğundan emin olacağım.” Doğrusu o da olanlar karşısında şaşkındı. İrade çöktüğünde hislerini anında geri kazanmış, çok geçmeden normale dönerek olup bitenlere tanık olmuştu. Şimdi de kollarını sıvamış ve Song Junwan’ı kolundan tutarak hortuma yönlenmişti.
Song Junwan ise ürperse de karşı koymadı, gözleri hiç olmadığı kadar ışıldamaktaydı. Karamahzenle ilgili ciddi bir tuhaflık olduğunu düşünmesine rağmen ayak uydurmayı seçmişti, ikisi birlikte parlak ışık huzmeleri şeklinde hortuma yaklaşıyordu.
Hortuma girdikleri anda görüşleri bulanıklaşmış, her şey silinmişti. Kan Yabanındaysa hortum silinmiş, tüm Dharma koruyucuları ortadan kalkmıştı.
Zorlu sınavın üçüncü aşaması Antik Kan Yoluydu. Uzun, zorlu yolun sonu kalp boşluğuna çıkmaktaydı. Oraya ilk ulaşan kişi kan kristalini elde edip kan efendisi olma hakkına sahip olacaktı.
An itibariyle Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan Antik Kan Yolunda maddeleşmekteydi. Katı bir hal alıp etrafa bakan ve Xuemei’yi göremeyen adamların gözleri irileşmişti. Hatırladıkları kadarıyla Xuemei hortuma girerken tam önlerindeydi.
Üçlü şaşkın bir şekilde etrafa bakarken yukarılarındaki hava çarpılmaya başladı ve erik çiçeği maskeli bir figür üstlerinde maddeleşti.
Başta biraz tuhaf görünen Xuemei çabucak toparlanmıştı. Etrafına baktıktan sonraysa ışıldayan gözlerle yola koyuldu. Fakat tam da o anda Bai Xiaochun ile Song Junwan yanında belirdi ve Song Junwan çabucak Xuemei’nin yolunu kesti.
Song Junwan’ın yalnız olmadığını gören Xuemei’nin gözleri irileşmiş, Xiao Qing, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan üçlüsü afallamıştı.
“Karamahzen!!”
Bai Xiaochun çenesini kaldırıp kısık gözlerle etrafına baktı. “Selam millet. Yine karşılaştık.”
Xuemei’nin aurasının stabilize olduğunu ve yaralarının iyileştiğini görmek Xiaochun’u oldukça şaşırtmıştı. Kızın sağ elindeki yara bile ortadan kalkmıştı, özel bir iyileşme metodu kullanmış olsa gerekti.
“Bu kadar hızlı iyileşebilmek için nasıl bir ilahi kabiliyet kullanmış?” diye düşündü. “Song Junwan’ın kan kılıcının açtığı yara bile kaybolmuş! Harika!” Bai Xiaochun şaşkınlık içerisinde bakakalmakla meşgulken Xuemei’nin gözleri soğuk ışıklarla titreşmişti.
“Xiao Qing, Karamahzenle sen ilgilen. Diğer ikiniz de Song Junwan’ı durdursun!” Xuemei bu sözlerle Song Junwan’ı görmezden gelerek Antik Kan Yoluna atıldı. Onu durdurmak isteyen Song Junwan ise Zhang Yunshan ve Yang Hongwu’nun güçlü büyülü hazine ve saldırılarıyla duraklatıldı. Antik Kan Yoluna sahte madalyonlarla girdikleri için Xuemei kan efendisi olmadığı ve tarikat liderliği bu olanları öğrendiği takdirde idam edileceklerdi. Haliyle hayatları birazdan olacaklara bağlıydı.
“Canınıza mı susadınız siz!?!?” diyen Song Junwan’ın ifadesi titreşiyordu. Xuemei’yi kovalamak niyetindeydi fakat Yang Hongwu ve Zhang Yunshan yetişim basamaklarının tüm güçleriyle büyülü hazinelerini salmayı sürdürüyordu. Onu öldürmeye değil oyalamaya çalışıyorlardı ve taktikleri de işe yarıyordu.
On nefeslik süreyi geçirmeleri bile kan efendisi pozisyonunu garantiye almaya yeterdi!
Xuemei çoktan otuz metre öne geçmişti. Song Junwan giderek gerginleşiyordu, Bai Xiaochun ise ondan daha da gergindi.
“Xuemei’nin kazanmasına izin veremem!” diye düşünüyordu. “Eğer kan efendisi o olursa hem ebedi dayanıklılık kalıntısını yitiririm hem de aramızda olanlar düşünülünce yeni gücüyle benden intikam almaya kalkacağı kesin.”
Bai Xiaochun bu düşüncelerle avazı çıktığınca bağırdı ve Cennetsel Şeytan Bedeninin gücüyle aurasına patlama yaptırdı. Harekete geçerek Dağ Sarsan Darbe eşliğinde Song Junwan, Yang Hongwu ve Zhang Yunshan’ın olduğu noktaya atıldı. Yaklaşırken de uzanarak Song Junwan’a bağırdı.
“Çık şuradan Junwan. Bu herifleri bana bırak!!” Bağırışı Antik Kan Yolunda yankılanırken iki elini önünde sallayarak bir güç patlaması doğurdu. Kendisine çarpan büyülü hazinelerin etkisine rağmen ivmesi giderek kuvvetlenmekteydi.
Adeta tek kişilik dev kadroydu!
Göz kamaştırıcı bir manzaraydı. Cennetsel şeytan bedeni kükremiş, beden gücü patlak vermişti. Ellerini sallayışıyla qi ve kanları bulanan Yang Hongwu-Zhang Yunshan ikilisiyse geriye doğru sendelemekteydi.
“Karamahzen, canına mı susadın sen?!?!” Xiao Qing’in gözleri delici ışıklarla parlarken Yang Hongwu ve Zhang Yunshan deliye dönmüştü. Üçü de yeni bir saldırıyla hücuma geçmekteydi. Fakat onlar güçlerini birleştirmekle meşgulken gözlerinde garip bir ışık beliren Bai Xiaochun ansızın yumruğunu yere geçirdi.
BOOOOOOOOOMMM!
Antik Kan Yolu dağları devirici, denizleri kurutucu bir güçle sarsılırken Yang Hongwu ve Zhang Yunshan geri itildi. Yalnızca Xiao Qing gaddar bir ifadeyle Bai Xiaochun’a yaklaşabilmeyi başarmıştı.
“Kan Yabanında çok şahit vardı, seni öldürmek sorun yaratabilirdi. Ama burada işler farklı. Madem ölmek istiyorsun, ben de bu arzunu yerine getireceğim Karamahzen!” diyen Xiao Qing soğuk bir kahkahayla yaklaştı. Xuemei’nin planından haberdar olduğu için anahtarlar konusunda hiç endişelenmemiş, Karamahzeni öldürmeye de pek odaklanmamıştı. Şimdiyse hiçbir şahit yoktu ve Karamahzen ölmek ister gibiydi, haliyle Xiao Qing’in öldürme güdüsü patlama yapmaktaydı.
Bai Xiaochun ansızın başını kaldırmıştı, gözleri kanlı, damarları çıkıktı. “Bilirsin, ben de tam olarak aynı şeyi söyleyecektim.”
“Ne numaralar çevirdiğinin önemi yok, öleceğine dair en ufak şüphen olmasın!” diyen Xiao Qing sağ elini uzatıp iki parmağına kılıç şekli verdirdi. Ve göz kamaştırıcı kan rengi bir ışıktan doğan kılıç qi’si Bai Xiaochun’un alnına yöneldi.
Güçlü yetişim basamağı dalgalanmaları yayılırken yoluna çıkan her şeyi tüketebilecek ateş benzeri bir oluşum doğdu.
Fakat o yaklaşırken Bai Xiaochun sağ elini tarifsiz bir hızla kaldırdı. Xiao Qing’in boğazına doğru bir kavrama hareketi gerçekleştirip yerçekimsel kuvvetle adamı kavradı. Yaptığı şey… Kan Akımı Tarikatına geldi geleli kullanmadığı bir şeydi. O şey… Boğaz Ezici Kavrayıştı!
Bölüm 255 : Yeniden Boğaz Ezici Kavrayış
#Bizimki ellerindeki şansı yitirmemek için varını yoğunu ortaya koyuyor. Hatta burada sergilememesi gereken tekniğini bile sergileme noktasına geldi. Acaba bu teknik başına bir bela açacak mı? Ve galibiyet için bu tekniklerden daha fazlasını yapacak mı? Ben sonraki bölümlere birazcık göz attığım için cevabı biliyorum, siz de merak ediyorsanız okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..