Bölüm 235 : Felaketşeytanı Burada

avatar
5697 19

A Will Eternal - Bölüm 235 : Felaketşeytanı Burada


Çevirmen : Clumsy 

 

“En son ejderşempanze otu kattığımda tek bıçakla sınırlı kalabilmiştim, bu sefer on tane kullanacağım!

 

“Alevbulutu incileri ha? Bundan da yirmi tane koyalım!

 

“Demek yıldızışığı yaprağı diyor? Yarım yaprak iş görürmüş ama böyle inanılmaz bir fırınla asla yeterli gelmez. Ben on tane koyacağım.” Bai Xiaochun kendi kendine mırıldanıp fırının köşesinden sırayla yeni tıbbi bitkiler ekliyordu. Ufak tefek ayarlamalar yaptığı bitkilerin ardı arkası kesilmiyordu.

 

Kan alevi taşlarını çantasından çıkartıp fırının altına dizmiş, yoğun bir ısı sağlamıştı. Fakat sıradan bir hap fırınıyla karşı karşıya değildi. Diğer fırınlar ısıdan kıpkırmızı bir hal alırken bunun ısındığı dahi zar zor belli oluyordu.

 

Bu durum Bai Xiaochun’u iyice heyecanlandırmıştı. Yavaş yavaş ilaç yapımına kapılıyor, karışıma eklediği ilaçlarla tıbbi kuvvetin gelişmesini engellemek adına hiçbir çabada bulunmuyordu. Formülle ilgili hesaplamalara da iyice kendini kaptırmıştı.

 

Bütünüyle tatmin olmuş haldeydi. Kullandığı materyallerin fiyatı, tıbbi kuvveti güvensiz seviyelere çıkarabilme ihtimali veya fırının kontrolünü yitirmek gibi şeylerle ilgili endişelenmesine gerek yoktu. Endişeleneceği tek şey hapı nasıl üreteceğiydi.

 

Saçları karman çorman, gözleri kanlı bir hal almıştı lakin hiç olmadığı kadar heyecanlıydı ve kendisini harika hissediyordu. Yedi gün boyunca karışıma yeni bitkiler eklemiş, en nihayetinde çantasının yarıdan çoğunu boşaltmıştı. Karşılıklı artırım ve bastırım prensipleriyle tıbbi kuvveti patlayıcı bir seviyeye çıkartmaktaydı.

 

Fırından gümbürdeme sesleri yayılıyor ve rengi yeşilden parlak kırmızıya çevriliyordu. Fakat gerçekten de patlamayacak gibi görünüyordu.

 

Bunu gören Bai Xiaochun başını arkaya atarak kükrercesine bir kahkaha patlattı.

 

“Kıymetli bir fırın!” dedi ve ilaç yapımına geri döndü. Formüle dayalı hesaplamalarına uygun olarak tıbbi bitkilerini eklemeyi sürdürdü. İlham geldikçe veya aklına yeni şeyler estikçe uygun gördüğü değişiklikleri gerçekleştirdi. Evrendeki Tüm Bitkiler tekniğinin de yardımıyla arzuladığı tıbbi kuvvete erişmeye giderek yaklaşıyordu.

 

Beş gün daha geride kaldığında fırındaki gümbürdeme sesleri iyice yoğunlaşmıştı. Fırın iyice kızarmış, Bai Xiaochun arzuladığı tüm bitkileri eklemeyi bitirmişti. Son derece memnun bir şekilde kenarda otururken ise aklına bir şey geldi. Ve aceleyle kendi Ölmeyen Kanından bir damla üreterek fırına ekledi.

 

Sonra da kapağı kapatarak sıkıca kilitledi.

 

O anda tüm tıbbi kuvvet çıkışı kesilmiş, fırın sağlam gümbürdemeler eşliğinde sarsılmış ve içerinin sıcaklığı artmaya başlamıştı.

 

Bai Xiaochun mucizevi fırından öylesine etkilenmişti ki potansiyel problemleri göz ardı etmişti. Ona kalırsa fırın patlamayacaktı. Bu yüzden kenara çekilip yetişim yapmaya karar verdi. Arada bir de fırına bakıyor ve içerideki tıbbi kuvvet değiştikçe bir iki ayarlama gerçekleştiriyordu.

 

Lakin bir iki gün sonra endişelenmeye başladı. Kıpkırmızı kesilen fırın öylesine yoğun bir ısı yayıyordu ki üç metre civarı çarpıklaşıp dalgalanıyordu. Hatta zeminde bariz çatlaklar beliriyordu.

 

Bai Xiaochun yutkunarak gerilemeye başlamıştı. Yüzü ısı dalgalarından nasibini alırken kalbi korkudan küt küt atmaktaydı.

 

“Bu büyüklükte bir fırın patlarsa küçük zavallı hayatımı yitireceğim kesin…” Bu noktada gözlerini kırpıştırarak Küçük Bataklık Tepesi kan efendisinin sözlerini anımsadı. Bu fırın hiçbir şart altında patlamayacak. Bu düşünceyle bir nebze rahatlayabilmişti.

 

“Bir sorun çıkmaz, değil mi?” Koyduğu onca bitki yüzünden endişelenmeye başlamıştı. Kontrol eksikliği kesinlikle sıkıntılı yönleri arasında yer alıyordu. Fakat fırın şimdilik patlama tehdidi yayıyor gibi de görünmüyordu.

 

Dört saat daha bekledi. Fırın hala titriyor, çarpık alan üç metreden otuz metreye ulaşıyordu. Yoğun ısıysa yakınlardaki taş duvarları yavaşça eritmeye başlamıştı. Her geçen dakika ortalık daha da ısınırken kan ter içinde kalan Bai Xiaochun’un gözleri dehşetle açılmaktaydı.

 

Üretim sürecini durdurmayı düşünmüş fakat müdahale edememişti. İçerideki ruh ilacı çoktan şekillenmeye başlamıştı. İlaç tamamen şekillenirken ısının ne raddeye geleceğiniyse hayal dahi edemiyordu.

 

Uzun, gergin bir nefes aldı. Her an patlayabilecek bir volkanın tepesinde oturduğunu hissediyordu, tedirgin bir şekilde mağaradan geri geri çıkmaya başlamıştı. En sonunda kudretli, muammalı bir ifade takınarak formasyondan dışarı adımını attı ve Küçük Bataklık Tepesinden ayrılmaya hazırlandı.

 

Ona kalırsa Küçük Bataklık Tepesi yaşanamayacak kadar tehlikeli bir hal almıştı…

 

Fakat yol üzerinde ulu kıdemli tarafından fark edilerek durduruldu.

 

“Küçük Kardeş Karamahzen,” dedi adam kibarca, “nereye gidiyorsun acaba? İlacımızı yapmayı tamamladın mı?”

 

Bai Xiaochun tüm tedirginliğine rağmen ifadesini sabit tutup ellerini arkasında kavuşturarak soğukkanlı bir tavırla yanıtladı: “Endişelenmeyin. Üretim süreci tamamlandı fakat yüz Kan Bedeni Hapının geliştirilmesi biraz vakit alıyor. Üç ay sonra dönecek ve hapları bizzat fırından çıkartacağım.

 

“Bu sırada da İsimsiz Tepeye gideceğim, neticede onlara da ilaç sözü vermiştim.” Bir bahane bulmak için zorlanmış olsa da ifadesi en ufak bir değişiklik sergilememişti. Haliyle Küçük Bataklık Tepesi ulu kıdemlisi de ufak şüphesine rağmen bu durumda bir yanlışlık bulamadı.

 

“Ehh Küçük Kardeş Karamahzen, madem öyle,” dedi, “sana İsimsiz Tepe yolunda eşlik edeyim!” Hala bir terslik olduğunu hissediyor olsa da Bai Xiaochun’a İsimsiz Tepe yolunda kendisini takip etmesini işaret etmişti.

 

Bai Xiaochun da gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra başını sallayarak takip etmek durumunda kaldı. Çok geçmeden ikili İsimsiz Tepeye vardı ve cüce ulu kıdemli tarafından karşılandı. Bai Xiaochun ancak bu noktada rahat bir nefes alabilmişti. İsimsiz Tepe topraklarında ilerlemek üzereyken ise arkasına dönerek Küçük Bataklık Tepesi ulu kıdemlisine şöyle dedi: “Bu arada üç aylık süre içerisinde hiç kimse ölümsüz mağarama giremez. Ve asla ama asla fırınıma dokunulmamalı. Fırın açılırsa sorumluluk sizde!” Bu sözlerle uzaklara doğru bir bakış atarak İsimsiz Tepenin cücesini takip etmeye başladı. Ve asla ama asla Küçük Bataklık Tepesine dönmeme kararı aldı…  

 

“Eğer Küçük Bataklık Tepesi kan efendisinin söyledikleri doğruysa fırın patlamayacaktır. Yani tıbbi haplar eninde sonunda tamamlanır. Fırın patlarsa da kabahat bende değil!” Ne kadar düşünürse haklılığına bir o kadar inanıyordu. Kendisini daha iyi hissederken bir yandan da İsimsiz Tepe ulu kıdemlisiyle birlikte kan efendisiyle görüşmeye ilerliyordu.

 

Gittiğinde önceki anlaşmaları neticesinde kan efendisinden bir gargoyle teslim aldı. Ayrıca aşağı parmakta ilaç üretebilmesi adına kendisine özel bir mağara tahsis edilmişti.

 

O çalışmaya başlarken varışının dedikoduları İsimsiz Tepe yetişimcileri arasında yayılmış, iç çekişlere yol açmıştı. Herkes kendilerini bekleyen günler yüzünden delirmenin eşiğindeydi.

 

Bai Xiaochun’un takma adı olan Felaketşeytanından ve ilaç yapımıyla birlikte doğurduğu musibetlerden haberdarlardı. Ölümcül bir krizin yaklaştığı hissi herkesi teslim almıştı…  

 

Tüm İsimsiz Tepe yetişimcilerinin akılları Orta Tepe ve Ceset Tepesinde yaşananlardaydı. Küçük Bataklık Tepesi yetişimcileri kadar özgüvenli olmayan bu topluluğun sarsılması pek vakit almamıştı.

 

“Felaketşeytanı burada!! İlaç yaparken yarattığı dehşet akıl alır gibi değil. Ceset Tepesinden Zhao Shuimu’yu hatırlıyor musunuz? Kendisinin bir ruh çimi olduğunu sanıyordu! Hala arada bir ruh çimleri görür gibi sersemliyormuş…”

 

“Bu daha hiçbir şey. Zhou Yibiao’yu biliyor musun? Bazı geceler uyurken kendisinin Bai Xiaochun olduğunu sayıklıyormuş…”

 

“Orta Tepedekilerin de çoğu iyileşti ama hala ishal problemi çeken ve saçlarını geri kazanamayanlar var. Hatta Orta Tepenin üst parmağında dövüşe gidip bir anda son derece rahatsız görünenlere tanık oldum. Ne kast ettiğimi anlıyorsunuz, değil mi?”

 

Bu tarz sohbetler yangın misali yayılıyordu. Bai Xiaochun’un ilaç yaptığı konuma yakın olanlarınsa kafatasları deliler gibi uyuşuyordu, zaten pek çoğu oradan sıvışmayı tercih etmişti. Çok geçmeden İsimsiz Tepenin yarısı mağaralarını terk edip İç Kesim halkının arasına kaynamıştı.

 

Bai Xiaochun ise İsimsiz Tepenin sessizliği karşısında şaşkındı. Mağarasının yakınlarında en ufak bir canlı izine rastlayamıyordu. Boğazını temizlerken kendi kendine şöyle düşünmekteydi: “Daha hiçbir şey yapmadım ki! Bu insanlar niye bu kadar ürkek?

 

“Küçük Bataklık Tepesinde de ilaç ürettim ama hiçbir şey olmadı bir kere!” Bu düşüncelerle biraz canı sıkkın halde bağdaş kurarken gözleri köşedeki bir şeye takıldı.

 

Bu, orada soğuk ve günahkâr bir aurayla süzülen siyah bir gölgeydi.

 

İsimsiz Tepenin gargoyle’larından olan bu gölge, Ruh Akımı Tarikatı Hayalet Diş Tepesindeki şeytani hayaletlere benzerdi. Temel farklarıysa şeytani hayaletlerin zekâ sahibi olmayışı ve bu kadar büyümeyişiydi.

 

Gargoyle’larsa büyüdükçe zekileşir ve kendi formlarında yetişim yapardı. Kuvvet konusunda şeytani hayaletlerden geri kalmadıkları gibi kurnazlıkları da onları bir hayli geride bırakırdı.

 

Belli bir güce eriştiklerinde insanları ele geçirip kontrol etmek tarzında tuhaf bir ilahi kabiliyetleri olurdu. İçsel bir şeytana dönerek insanı en ufak bir iz bırakmadan öldürebilir, sonra da kanlarını tüketebilirlerdi.

 

Farklı gargoyle tipleri üretmek için farklı yöntemler mevcuttu. Kan Akım Tarikatının şeytani bir tarikat olarak görülme sebeplerinden biri de yetiştirdikleri şeytani gargoyle’lardı.

 

Bai Xiaochun gargoyle’ların kökeni hakkında pek bilgi sahibi değildi, bu Kan Akımı Tarikatının büyük sırlarından biriydi. Mağarasındaki gargoyle ise tamamen sıradan, düşük zekalı bir tipti. Hatta Bai Xiaochun’un öldürücü aurasından korkmuş ve ona yaklaşmaya cüret edemeyerek titrer halde köşeye sinmişti.

 

#Küçük Bataklık Tepesini korkunç bir patlama ihtimaliyle baş başa bırakarak İsimsiz Tepeye gelmiş bulunmaktayız. Ve gargoyle dostumuz da aramıza katıldı  
Bu arada gargoyle kelimesini bu haliyle kullanmak çok içime sinmiyor ama ne olduğunu hepiniz az çok biliyorsunuzdur ve tam bir çevirisi de yok. O yüzden böyle devam edeceğim.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr