Bölüm 232 : Dört Hayalet Gücü

avatar
5909 19

A Will Eternal - Bölüm 232 : Dört Hayalet Gücü


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun mağarada daha fazla kalmanın uygun olmayacağını hissetmekteydi.  Suratı asılan Song Junwan’a bakıp hafifçe iç çekerek vedasını etti. Bir anlığına tereddüt eden Song Junwan ise başıyla onay verip Song Que’nin tavrıyla ilgili biraz daha özür sıraladıktan sonra şöyle dedi: “Savaştan önce birkaç ayımız daha var. Orta Tepenin kan efendisi pozisyonu için bir zorlu sınav yapılacak. Vakti geldiğinde bana yardım etmeni umuyorum.”

 

Gözlerinde derin bir beklenti mevcuttu.

 

Ona bakan Bai Xiaochun’unsa gözleri parlamıştı. Bir anlık moladan sonra başını sallayarak onay verdi ve mağarayı terk etti.

 

Mağaradan çıktığında içi gurur doluydu. Derin bir nefes alarak Song Que’yi mat etmenin tatminini sindirdi.

 

“Hmmmphh! Bundan böyle, Que’er, ben senin Klan Amcanım!” Kendini harika hissediyor olsa da solgun ve kasvetli ifadesini sürdürerek aşağı parmaktaki mağarasına düşünceli bir edayla ilerlemeye başladı.

 

İçeri girdiğindeyse tembelce gerinip bir kez daha Song Que’yi düşündü ve elini salladı.

 

“Ah, neyse. Kıdemli neslin bir ferdi olarak gençleri eğitmek benim görevimdir.” Bu düşünceyle bağdaş kurup diğer meseleleri bir kenara atarak yetişime odaklandı.

 

Bir yandan da 4. kademe ruh ilaçları üretme metotlarını durmaksızın analiz etmekteydi. Son çabaları başarılı olsa da sonuçlardan tamamen memnun sayılmazdı.

 

“Problem fırınlarda olmalı…” diye düşünerek iç çekti. Ne kadar düşünürse ilaç yapımı konusundaki fikirlerinin er geç patlayan fırınlarla sonuçlanacağı fikrini bir o kadar benimsiyordu.

 

Bunu önlemenin tek yöntemi ilacı daha güçsüz kılmaya çalışmaktı. Ama bu da ilacın olabileceğinin en fazla yarısı kadar güçlü olmasına yol açıyor ki bu da şevkini kırıyordu.

 

“Çok yazık.” diye düşünerek yeniden iç çekti. “Sanırım şimdilik ilaç yapımım sınırlı olacak.” Bu konuyla ilgili yapacak bir şeyi olmadığında ve Ruh Akımı Tarikatına dönene dek beklemesi gerektiğinde karar kılmıştı. Gittiğinde bu konuda Li Qinghou’ya danışacaktı.

 

Fakat yetişim konusunda boşa harcayacak zaman yoktu. Sonraki günlerini kan qi’si çekip Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniğinin ikinci kısmı olan Ölmeyen Cennetsel Kral üzerinde çalışmaya harcadı.

 

Ölmeyen Cennetsel Kralın ilk seviyesi on mamutluk Çılgın Hayalet Bedeniydi ki bunu mükemmel şekilde tamamlamıştı. İkinci seviye ise on hayaletlik Cennetsel Şeytan Bedeniydi. Sıkı çalışmaları ve Kan Akımı Tarikatının tekniği konusunda bir Kutsal Arazi olması nedeniyle daimi kan qi’si çekişiyle de dört hayalet gücüne çabucak ulaşmıştı!

 

Esas gücünü test etmenin bir yolu olmasa da basit hesaplamalar neticesinde korkunç bir güce eriştiğine ikna olmuştu.

 

Hatta yoluna çıkan hemen hemen her şeyi dövebilecek güçte olduğuna emindi. Et ve kan konusunda yenilmez denebilecek derecede güçlüydü. Hem ofansif kapasitesiyle dağları devirebilirdi hem de çok sağlam bir defansa sahipti.

 

Song Que’nin mağarada her şeyini katarak gerçekleştirdiği saldırı teninde doğan bir kaşıntı hissinden öteye gitmemişti, tabii ki kustuğu kan da ruhsal denizlerinden çektiği güçle kendini zorlayışının eseriydi.

 

Bir de Ölmeyen Cennetsel Kralla gelen ilahi kabiliyet olan Dağ Sarsan Darbe söz konusuydu. Pratiğini yapacak pek fırsat elde edememiş olsa da bir iki kullanımda ne kadar şok edici bir güce sahip olduğunu hissedebilmişti.

 

Hatta tam gücüyle kullandığında koca bir dağda delik açabileceğine ikna olmuş haldeydi! Ehh, insanlar karşısında kullanıldığındaysa onları nasıl bir kaderin bekleyeceği barizdi.

 

“Bence bu noktada o cennetsel şeytanlardan daha güçlüyüm!” Bu düşünceyle kolunu taş zemine geçirdi ve adeta bir peynire bastırdığını hissetti. Paramparça ettiği zeminden çektiği elinde neredeyse hiçbir his yoktu.

 

Ne kadar da güçlendim diye düşününce heyecanı tavan yapmıştı. Her kan qi’si özümseyişinde tarifsiz bir harikuladelik hissediyordu. Bir yandan da Kanlı İmha Dünyasına çalışıyordu ve fark etmemiş olsa da kan kılıcı şekillendirme işinde bir hayli hızlanmıştı. Aynı zamanda kılıçlarının gücü de artmıştı.

 

Kan qi’si özümserken Orta Tepeyle bir olduğunu, dağı tek başına sarsabileceğini hissediyordu.

 

Tabii ki bunu denemeye teşebbüs edemezdi, işler çabucak kontrolden çıkabilirdi.

 

Esas tekniği ve Ruh Akımı Tarikatının tek gizli Daoist büyüsü olan Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsüne gelirsek, her şey başlangıçta zordur ve zamanla kolaylaşır diyebilirdik. Başta Cennetkarışı Nehri suyunun yardımına ihtiyaç duyan Xiaochun, tekniğin orta seviyesine geçişiyle ve ruhsal denizlerine aktardığı su damlasıyla nehir suyu üzerinde bir nebze kontrol elde etmişti. Bizzat Cennetkarışı Nehrinden su özümsemek tamamen dominant bir şeydi ve etkisini Bai Xiaochun’un yetişiminde göstermeye başlamıştı.

 

Artık Kuruluş Kadrosu ortalarına eriştiği için bir kap Cennetkarışı Nehri suyu özümseyebilecek raddedeydi. Su, dördüncü ruhsal denizinin üzerinde özümsenmekteydi. Biraz tıbbi hapın da yardımıyla aurasının nehrinkine giderek daha çok benzediğini hissetmeye başlamıştı.

 

Şimdiki gücünün onu Kuruluş Kadrosu arasında yenilmez kılmadığına ama önüne çıkan her rakibi ezebileceğine dair garip bir hisse de sahipti.

 

Kan Akımı Tarikatına geldi geleli Cennetkarışı Dharma Gözünü pek kullanmamıştı. Ancak yetişimini yapmak daha çok gelişip kaşınmasına ve güçlenmesine yardımcı oluyordu. Gözü açıp gücünü kullandığında yeri göğü sarsabileceğine inanıyordu.

 

Pek tatmin olmadığı şeylerse İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü ve protomanyetik güçten ibaretti. Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsü yetişimine başladıktan sonra kontrol gücü artmış olsa da nispeten sınırlı kalmıştı.

 

Protomanyetik güç üzerine de bolca vakit harcamış, onu geliştirme planlarından asla vazgeçmemişti. Fakat bu konuda aşamadığı bir bariyer mevcut gibiydi.

 

Bu çok can sıkıcı olsa da her gün vakit ayırmak dışında elinden gelen bir şey yoktu.

 

Düşündüğü bir başka meseleyse Song Junwan’ın bahsettiği Orta Tepe zorlu sınavı ve kadının bu konudaki yardım talebiydi.

 

“Song Junwan kan efendisi olursa ulu kıdemli pozisyonu boşa çıkar. Genelde o pozisyona kan yolu kıdemlilerini atıyorlar. Ama bahse varım ki yeterince ünlü birini kan yolu kıdemlisi olmasa bile değerlendirmeye alabilirler!”

 

Konuşan tavşanın taşıdığı haberlerle yeterince çile çekmiş olan Bai Xiaochun’un ulu kıdemli pozisyonunu düşündükçe gözleri parlıyordu.

 

Bu onun ebedi dayanıklılık kalıntısını alıp Kan Akımı Tarikatından ayrılabilmek için en büyük şansıydı.

 

“Tarikatta Song Que kadar ünlendim, yani aslında kan yolu kıdemlilerinden üstün sayılırım. Ama muhtemelen doğrudan ulu kıdemli olacak kadar ünlü değilim. Birkaç ay içerisinde iyice ünleneceğim bir şey yapmalıyım. İyi de olsa kötü de olsa insanlara sadece Ölümlü-Daoda olmama rağmen şok edici ve inanılmaz bir uzman olduğum mesajını vermeliyim!” Bu noktada gözleri iyice parlamıştı.

 

Ve günlerini böyle geçirmeye başladı. Bu sırada Engin Akım ile Hap Akımı Tarikatı arasındaki savaş iki tarikatın da tüm gücünü harekete geçirdiği bir raddeye gelmişti.

 

Savaş söylentileriyse havada uçuşuyordu. Kimi doğru kimi yanlış olsa da hepsinin Kan Akımı Tarikatını şok ettiği doğruydu. Kan Akımı Tarikatındaki hazırlıklar da nihayete ermek üzereydi, çıraklar çoktan bilinmedik kısımlara dağıtılmaya başlanmıştı.

 

Bai Xiaochun tarikatın üzerinde süzülen kan bulutlarının giderek büyüdüğünü ve korkunç bir baskı oluşturduğunu da fark etmişti. Tarikattaki kan qi’si bile güçlenmiş görünüyordu.

 

İnzivada olmasına ve nadiren ortaya çıkmasına rağmen Karamahzen hikayeleri de yayılıyor, giderek daha fantastik bir hal alıyordu.

 

Nedense pek çok kişi Song Que’nin inzivaya gönderilme sebebini biliyordu. Hatta insanları Karamahzene karşı ayaklandırmaya çalışan gizli bir güç varmış gibi görünüyordu. Vakit ilerledikçe Orta Tepe yetişimcilerinin nefreti de korkusu da artıyordu.

 

Karamahzen ve Genç Leydi Xuemei’nin anlaşamayışı sohbeti de sık sık geçiyor, kızın Karamahzene er geç haddini bildirmesi umut ediliyordu.

 

“Genç Leydi Xuemei, lütfen çık da şu Karamahzene dersini ver!”

 

“Karamahzen çok korkunç! Orta Tepe ve Ceset Tepesindeki herkesi perişan etti…”

 

“Orta Tepenin ulu kıdemlisi de daima Karamahzenin tarafını tutuyor. Genç Leydi Xuemei, lütfen ortaya çıkıp onu mahvet!”

 

Xuemei her gün bu tarz talepler alıyor, Karamahzen hikayeleri yayılmayı sürdürüyordu. En nihayetinde pek çok kişi ona bir şeytani kral olarak bakmaya başlamıştı.

 

Fakat Xuemei’nin yapabileceği pek bir şey yoktu. Karamahzen başpapazlar tarafından seviliyordu, ilaçların Daosunda yetenekliydi, fazlasıyla ünlüydü ve Song Que ile başa baş bir saygınlığı vardı.

 

Xuemei böyle birine alenen hamlede bulunamazdı. Üstelik Karamahzenin sıra dışı bir savaş gücüne sahip olduğunu ve onu kolay kolay yenemeyeceğini de hissedebiliyordu.

 

Bu yüzden mağarasında bağdaş kurmuş halde buz gibi gözlerle meseleyi irdelemekle meşguldü. Birinin kendisini Karamahzeni öldürmesi için teşvik ettiğinin bilincindeydi.

 

Ancak bunu yapanın kim olduğu umurunda değildi, sonuçta kendisi de Karamahzeni öldürme arzusu taşıyordu.

 

“Kan efendiliği zorlu sınavına az kaldı, o Song Junwan sürtüğüyle sonunda yüzleşeceğiz. Muhtemelen Karamahzenin yardımına bel bağlıyordur, yani Karamahzenden kurtulmak farz oldu.” diyen Xuemei soğuk bir kahkaha attı, gözlerindeki öldürme güdüsü anında yoğunlaşmıştı.

 

“Karamahzen daha önce adını hiç duyurmamıştı. Ama Düşmüş Kılıç Uçurumundan geldi geleli zirveye çıkıyor. Adeta bambaşka birine dönüştü. Çok garip!

 

“Onunla ilgili bir bit yeniği olduğu kesin. Evet kesin! Ne olduğunu bulmam lazım!” Ona alenen denk olamayacağını bildiği için vakit komplo vaktiydi. Tarikatın savaşın eşiğinde olduğu böylesi bir vakitte yıkıcı sonuçlar doğma ihtimaliyse iyice yüksekti.

 

#Yine bir 'bizim kahraman da şu teknikte güçlendi, bunda mükemmel oldu ama şunu pek ilerletemedi' şeklinde özet bölümle karşı karşıyaydık. Ama ara ara bunların da bilgisini almamız lazım tabii. 
Ayrıca savaşın başlamasına aylar kaldığını ve öncesinde kan efendiliği sınavı yaşanacağını da öğrenmiş olduk. Bakalım Xuemei-Song Junwan ve Song Que-Karamahzen cephelerinde neler yaşanacak, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr