Bölüm 225 : Benimle Eve Dön Karamahzen!

avatar
5800 22

A Will Eternal - Bölüm 225 : Benimle Eve Dön Karamahzen!


Çevirmen : Clumsy 

 

Song Klanı başpapazının hediyesi olan komuta madalyonu, tarikata ihanet etmediği takdirde istediği hemen hemen her şeyi yapabileceğinin garantisiydi.

 

İnsanları öldürse dahi ceza almazdı!

 

Ne yazık ki bu dokunulmazlık Song Junwan karşısında faydasızdı. Kuruluş Kadrosu ortasında olsa da onun gibi Öz Formasyona ulaşmanın eşiğindeki bir uzmana denk olması imkansızdı. Tabii ki Song Junwan ona saldırmamış, sert bir bakış atmakla yetinerek oradan ayrılmıştı.

 

İzleyen günlerde Karamahzenin 4. kademe ilaçları başarıyla ürettiği haberi tüm Kan Akımı Tarikatına yayılmış, baş kıdemliler dahil olmak üzere herkes bu olayı işitmişti.

 

Hemen hemen her anlarını inzivada geçiren kan kazıyıcıların kulağına bile Karamahzen ismi çalınmıştı. Aynı şey diğer başpapazlar için de geçerliydi.

 

Song Klanı başpapazı onu özellikle ciddiye alıyordu ve onun tavrı Song Klanının kalanı için belirleyiciydi. Tabii ki Song Klanı da Kan Akımı Tarikatında büyük bir güçtü, kökleri çok derinlere dayanırdı.

 

En nihayetinde Karamahzenin ilaç yapım haberleri yetişim klanlarına ve oradan da Ruh Akımı Tarikatına ulaşmıştı. Hou Yunfei ve Bai Xiaochun’un diğer dostlarının nutku tutulmuş, bir kısmının aklı Bai Xiaochun’a gitmişti. Fakat ikisinin bağlantılı olması fikri öyle abesti ki bu fikri akıllarından çabucak silmişlerdi.

 

Her halükarda bu hikayeler Karamahzeni Kan Akımı Tarikatı için daha da değerli kılmış, kimileri onu Song Que ile aynı kefeye koymaya başlamıştı.

 

Tabii ki Kan Akımı Tarikatında işler farklıydı. Pek çok kişiye göre Song Que Karamahzenin altındaydı. Karamahzen hem korkunç bir savaş gücüne sahipti hem gaddar biriydi hem de ilaç yapımı için şeytani yöntemlere sahipti. Ona yaklaşmaya cüret edebilenler dahi pek azdı.

 

Koca dağı etkileyen ishal felaketi de sayısız kalbin daha da yoğun bir korkuyla dolmasına yol açmıştı.

 

Artık lakabı Karaşeytan değil, Felaketşeytanıydı. İnsanları kan dökmeden perişan ediyor olmasıysa sahiden ürperticiydi.

 

Doğrusu Bai Xiaochun bu değişimden hoşnuttu, Orta Tepe yetişimcilerinin çoğu ondan ne pahasına olursa olsun kaçınmakta kararlıydı.

 

Hiç kimse onu kışkırtmak istemiyor, bir kısmının kini sonlanmamış olsa da büyük bir sorun patlak vermiyordu.

 

İç Kesim çıraklarıysa ona vahşi bir canavar gözüyle bakıyordu. Onu düşünmek bile dizlerinin bağının çözülmesine yol açıyordu. Aralarında dönen hikayelere bakılırsa Karamahzen istediği takdirde tüm tepeyi yok edebilecek türde biriydi.

 

Fakat Bai Xiaochun’un hayatındaki bu rahatlık sadece birkaç gün sürmüştü. Orta Tepenin ulu kıdemlisi otoritesini kullanan Song Junwan ona bir sürü görev yıkmıştı. Orta Tepe yollarını süpürmesi, yok ettiği ölümsüz mağaralarını onarması ve benzer şeyler yapması istenmişti. Bai Xiaochun’u kontrol etmek için bir sürü yol bulan kadın, en sonunda onu ağlamanın eşiğine getirmeyi başarmıştı.

 

“Sadece ufacık bir hata yapmıştım!” diye uflayıp pufluyordu. Orta Tepeyi süpürme işini yeni bitirmişken Song Junwan’dan bir emir daha almıştı, sırada çöpleri toplamak vardı.

 

“Bu kadar zorba olmasına inanamıyorum! O bana kur yapınca oluyor da ben ona yapına neden olmuyor!?” Bai Xiaochun öfke saçıyordu. Tarikatta böyle bir statüye sahipken nasıl etrafta çöp toplayabilirdi ki?! O bu düşüncelerle boğuşurken uzaklarda beliren bir ışık huzmesi daireler çizerek Bai Xiaochun’a yönelmişti.

 

Kafasını kaldıran Xiaochun, gelenin Ceset Tepesi ulu kıdemlisi olduğunu fark etti.

 

“Selam, eski dostum Karamahzen.” diyen ulu kıdemli içten bir kahkaha attı. Bai Xiaochun’un yanına inip elindeki süpürgeyi gördükten sonraysa ışıldayan gözlerle devam etti: “Cezalandırıldın mı? Cidden Song Junwan’a kur yapmaya cüret ettiğine inanamıyorum!”

 

Ceset Tepesinin ulu kıdemlisi olmasına rağmen Karamahzenin başpapaz olma potansiyeli taşıyan sıra dışı bir birey olduğunun bilincindeydi. Sınırsız potansiyel taşıyan bu genç, aynı zamanda kibirli ve mağrurdu da. Bu yüzden ulu kıdemli ona kendi neslinden biri gibi davranmaya başlayalı çok olmuştu.

 

“Yeah, ne olmuş yani?” diye yanıtlayan Bai Xiaochun dik bakışlar eşliğinde çenesini gururla kaldırdı. “Önce o bana kur yaptı!!”

 

Ulu kıdemli etrafa dikkatlice baktıktan sonra sesini alçaltarak şöyle dedi: “Karamahzen, eski dostum, dinle beni. Song Junwan nasıl biri biliyor musun? O lanet olasıca bir akrep! Yıllar boyunca onu kışkırtmaya cüret edenlerin hiçbiri mutlu sona eremedi. Hatta yıllar önce henüz Qi Yoğunlaşmadayken ona uygunsuz davranan birine ne yaptığına bizzat tanık olmuştum. Canlı canlı bağırsaklarını çıkardı…”

 

“Bağırsaklarını mı çıkardı?!” dedi Bai Xiaochun, soluğu kesilerek.

 

Ulu kıdemli etrafına kaçamak bakışlar attıktan sonra devam etti: “Küçük Bataklık Tepesinin Kan Efendisi Situ Hao’yu duymuş muydun? Birkaç yıl önce Song Junwan’a yönelik kötü niyetleri vardı. Song Junwan onu İsimsiz Tepeye kadar kovaladı ve neredeyse onun da bağırsaklarını çıkartacaktı!”

 

“Kan efendilerinin de mi bağırsaklarını çıkartıyormuş?!” diyen Bai Xiaochun’un kafatası uyuşmaya başlamıştı. Kan efendilerinin Kan Akımı Tarikatında tarikat lideri benzeri bir pozisyon taşıdığını biliyordu. Hatta bir bakıma tarikat liderinden üstünlerdi. Tarikat lideri tepe yetişimcilerine doğrudan emir veremezken kan efendileri verebilirdi!

 

Üstelik kişi ancak Öz Formasyona erişip kan efendisi olduktan sonra kan kazıyıcı olma şansı elde edebilirdi! Kan kazıyıcılar da başpapazlardan sonra tarikatın en sağlam güçleriydi!

 

Çeşitli sebeplerden ötürü kan efendileri tarikatın diğer üyelerini deliye döndürebilirdi.

 

Bai Xiaochun hiç olmadığı kadar gerilmişti. Bakışlarını yukarı parmağa çevirip tekrar Ceset Tepesi ulu kıdemlisine dönerek şöyle dedi: “Sen burada ne yapıyorsun ki? Beni korkutmaya mı çalışıyorsun?”

 

“Neden seni korkutmak isteyeyim ki Karamahzen, eski dostum?” diye yanıtladı kocaman sırıtarak. “Sadece gerçeklerden söz ediyorum! Hey, senin İç Kesimde olduğun günlerden beri dostuz, değil mi? Ne iyi dostlarız… Öyle ki tarikat liderine gidip ilaç yapman için seni Ceset Tepesine davet etmemin uygun olup olmayacağını bile sordum. Gelirsen Song Junwan’dan aldığın emirlere uymana gerek kalmaz, haksız mıyım?

 

“Sen istediğin kadar düşün, olur mu? Ve endişelenme, ihtiyacın olan tüm tıbbi malzemeleri temin edeceğim. Hatta hepsi çoktan hazırlandı. İşin bitince benden sağlam bir teşekkür alacaksın! Oh, doğru ya! Ceset Tepesi kan efendisi de gelip bizim için ilaç yaptığın takdirde arıttığın zümrüt zombiyi sana hediye edeceğimizi söyledi!” Ceset Tepesi ulu kıdemlisi bu noktada çantasına vurarak bir komuta madalyonu çıkarttı ki bu madalyon zümrüt zombiyi kontrol etmeye yarayan cihazın ta kendisiydi.

 

Madalyona bakan Bai Xiaochun tam olarak verdiği cihazla karşı karşıya olduğunu teyit etti. Tabii ki bu madalyonu istediği zaman tek bir düşüncesiyle işlevsiz kılabilirdi.

 

Ceset Tepesinde ilaç yaratıp Song Junwan’ın cezalarından kaçma fırsatıysa kulağa harika geliyordu. Ancak hemen kabul etmemiş, bunun yerine suratına tereddütlü bir ifade yerleştirmişti.

 

“Bilirsin,” dedi çekinerek, “ne zaman ilaç yapsam tarikat üyelerine eziyet çektiriyorum…”

 

“Şikayet eden olursa bizzat ben öldürürüm.” dedi ulu kıdemli çabucak. “Karamahzen, eski dostum, kafan rahat olsun, gönlünce ilaç yapabilirsin! Bana bir 4. kademe Ters Kan Ceset Arıtma Hapı yaptığın sürece her şeye tamamım!”

 

Bai Xiaochun boğazını temizledi. Ve tam elde edilmesi zor adamı oynayacakken yukarı parmak semalarından soğuk bir homurdanma işitildi.

 

“Karamahzen, neden çöp toplama işine geçmedin!?

 

“Ve sen eski kafalı herif, neden Ceset Tepesinde değilsin!? Niye sürekli benim Orta Tepedeki işlerime müdahale ediyorsun?!” Konuşan kişi Song Junwan’dan başkası değildi. Onun sesi çınlarken Bai Xiaochun da Ceset Tepesi ulu kıdemlisinin koluna yapışmıştı.

 

“Kabul ediyorum! Ne zaman gidiyoruz!?”

 

“Hemen!” diye yanıtladı keyiflenen ulu kıdemli. Ve başını arkaya atıp kükrercesine kahkaha atarak yetişim gücünü saldı, Bai Xiaochun’la birlikte Ceset Tepesine yöneldi.

 

Bu manzara Song Junwan’ın ağzının açık kalmasına yol açmıştı. Ancak hemen sonrasında kalbinde şahlanan garip bir öfkeyle Ceset Tepesi ulu kıdemlisinin önünü kesti. “Nereye gittiğini sanıyorsun, Karamahzen!?”

 

Fakat o saniyede Ceset Tepesinden kan rengi bir ışık huzmesi daha fırladı. Bu kişi kırmızı saçlı, uzun ve kırmızı cüppeli orta yaşlı bir adamdı. Teni bile kırmızı olan adamın gözleri delici ışıklarla parlamaktaydı. Kuruluş Kadrosunda olduğu barizdi fakat yaydığı enerji bir baş kıdemliden aşağı kalır değildi. Tek adımıyla Song Junwan’ın önünde belirivermişti.

 

“Junwan, Küçük Kardeş Karamahzen tarikatta ünlendi. Başpapazlar bile ondan hoşlanıyor. Onu böyle aşağılayıcı, bayağı işler yapmaya zorlaman çok yanlış. Küçük Kardeş Karamahzen de biraz ilaç yapmak için Ceset Tepesine gelmeyi kabul etti. Yani sakin olabilirsin, ona kötü davranmayacağız!” Adam bu sözlerle sağ elini sallarken Ceset Tepesi sarsıldı. Aynı saniyede her yönden inanılmaz bir baskı yayıldı.

 

“Falezrüzgarı, Ceset Tepesinin kan efendisi olman umurumda bile değil, sana Orta Tepenin işlerine karışma hakkını ne veriyor acaba!?” diyen Song Junwan’ın gözleri öldürme güdüsüyle titreşmekteydi. Baktığı kan renkli figürse Ceset Tepesi Kan Efendisi Falezrüzgarının ta kendisiydi!

 

“Ben Situ Hao gibi işe yaramazın teki değilim! Beni aşamazsın!” diyen Falezrüzgarı bir adım daha atarak kadının önünü kesmiş, ulu kıdemli ise bu esnada Bai Xiaochun’la birlikte hızla ilerlemeye devam etmişti.

 

“Karamahzen, hemen eve dön!” diye bağırdı Song Junwan.

 

Song Junwan’ın önünün kesildiğini ve güvende olduğunu gören Bai Xiaochun ise başını hızlıca sallayarak karşılık verdi: “Ne dersen de geri dönmüyorum!”

 

“Geliyor musun, gelmiyor musun!?” diye bağıran kadın ayağını öfkeyle yere geçirdi.

 

“Gelmiyorum!” diyen Xiaochun kafasını yeniden salladı.

 

“Oh, bak sen, Karamahzen. Demek artık kendini dayanıklı sanıyorsun, ha? Hemen dönmezsen bundan böyle geri dönmeyi aklından bile geçirme!” Song Junwan bu sözlerle öfkeli bir dönüş yaparak Orta Tepeye yöneldi.

 

“İyi!” diyen Bai Xiaochun ise öfkeyle homurdandı. “Asla geri dönmem ben de!” Bu sözlerle o da arkasını döndü ve Ceset Tepesine yöneldi.

 

Bu noktada ulu kıdemli kan ter içerisinde önce Bai Xiaochun’a, sonra da eşit oranda öfkeli Song Junwan’a baktı.

 

Ardından tereddütlü bir şekilde, “Siz ikiniz…?” dedi; bu ikili arasında neler döndüğünü merak etmeye başlamıştı…

 

Bu etkileşim Ceset Tepesi ulu kıdemlisi gibi Kan Efendisi Falezrüzgarını da şoka sokmuştu. Bu konuşmanın genelinde bir tuhaflık mevcuttu.

 

Bu tepki onlarla sınırlı da değildi. Az önceki tartışmayı işiten herkes, bir karı-koca kavgasına tanık olduğunu hissetmişti. Adeta koca öfkeyle evden çıkmış, karısı da onu lanetler okuya okuya takip etmişti…

 

#Hahhahaha! Bu ikisinin etkileşimi beni öldürüyor cidden! Bakalım bu karı-koca kavgası nasıl sonuçlanacak ve bizimki sahiden Ceset Tepesine gidip orada mutlu mesut ilaç yapabilecek mi... Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr