Bölüm 220 : Kutsal Hap Duvarı

avatar
5897 22

A Will Eternal - Bölüm 220 : Kutsal Hap Duvarı


Çevirmen : Clumsy 

 

Gece karanlığını fırsat bilen Bai Xiaochun Orta Tepeyi terk etti ve devin elinin altlarına inerek Kan Akımı Tarikatından çıkıp Cennetkarışı Nehri kenarına yöneldi. Şu anki statü ve seviyesi sayesinde Cennetkarışı Nehri suyu elde etmesi çok zor değildi. Rastgele bir sebep uydurması yeterliydi, görevli yetişimciler geçmesine izin vermişti. Oraya varır varmaz da on damla su toplamıştı.

 

Küçük kabını doldurup dikkatli bir şekilde ölümsüz mağarasına döndükten sonraysa suyu özümsemeye başladı.

 

Birkaç günün sonunda su, dördüncü ruhsal denizinin üzerine ulaşmıştı. Bu noktada yetişim seansını sonlandırdı.

 

“Şimdi Cennetkarışı Nehri suyunu ruhsal denizimle tamamen kaynaştırmalıyım. Bunu başarınca Kuruluş Kadrosu sonlarına adım atabilirim!” diyerek heyecanlı bir şekilde mağarasını terk etti. Ellerini arkasında kavuştururken gurur duyduğu benliğiyle ilgili kendi kendine konuşmaya başladı.

 

“Kuruluş Kadrosu ortalarına erişince daha da harika oldum!

 

“Artık bir ulu kıdemli olmak çok da imkânsız görünmüyor…” Bakışları Orta Tepenin yukarı parmak kısmına çevrilmişti. Ebedi dayanıklılık kalıntısının yerini bilip de ona erişememek gerçekten moral bozucuydu.

 

Kalıntıyı bir şekilde sinsice alma hayallerini bir kenara atalı çok olmuştu. Song Junwan’ın mağarası çok iyi korunuyordu ve oraya girebileceğine dair kendisine güveni yoktu.

 

“Peki nasıl ulu kıdemli olabilirim? Song Junwan’a meydan mı okuyacağım?” düşüncesiyle çenesini ovuşturmaya başladı.

 

“Meydan okumak ikinci basamak gerçi. Öncelikle kitleleri kazanmam lazım. Ayrıca liderleri de önem arz ettiğim ve tarikatın mühim bir üyesi olduğum konusunda ikna etmeliyim. Song Junwan’a meydan okuyup pozisyonunu devralmamın tek yolu bu.” Kendi kendine başını sallayarak izlemesi gereken yolun bu olduğunda karar kıldı ve çenesini gururla kaldırdı.

 

“Şimdiden yolu yarıladım. Ama insanların beni önemli bulmasını istiyorsam onları sarsacak bir şeyler yapmalıyım…” Onun için bu, pek de zor değildi. Çoktandır Kan Akımı Tarikatındaydı ve burada simyacıların çok nadir görüldüğünün bilincindeydi. Tarikat liderleri simyacılara büyük önem atfeder ve yetişimcileri bu yolda yürümeleri konusunda heveslendirmek adına belli kurallar izlerdi.

 

Fakat Kan Akımı Tarikatının doğası gereği bu iş baştan lanetlenmiş demek mümkündü. Temelinde şeytani bir oluşum olan Kan Akımı Tarikatı çırakları ilaç yapımını zaman kaybı görür, tekniklere odaklanarak savaş güçlerini arttırmayı yeğlerdi. Hap gerektiğinde gidip Hap Akımı Tarikatı halkından çalmaları kafiydi. Büyülü nesne gerekirse Engin Akım Tarikatına, savaş yaratığı gerekirse de Ruh Akımı Tarikatına başvurulabilirdi.

 

Bu yüzden ilaç yapımına odaklanan kişi sayısı çok az olurdu. Sahtekâr Karamahzen gibi bu yola girenler de böyle büyük bir tarikatın ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli gelmezdi.

 

“Çoktandır ilaç yapmıyordum…” Düşüncelerinde bu noktaya gelen Xiaochun kıs kıs gülmeye başladı. Gece sessizliğini yarıp geçen kahkahasıysa günahkâr doğası gereği kan ağaçlarını titretmekteydi.

 

“Ama ilaç yapmadan önce çözmem gereken bir problem var. Önceleri hap yapmışlığım var ama bir anda harika bir şey yaratırsam şüphe çekerim. Doğru bir fırsat yakalamalıyım…” diye düşünürken gözleri kısıldı.

 

“Sözüm ona buradaki Kutsal Hap Duvarı 10,000 yıl önce Hap Akımı Tarikatından çalınmış ve çırakların ilaçların Daosu konusunda aydınlanma aramasına yardımcı oluyormuş…

 

“Hmph. Orada aydınlanma kazanmış gibi yapıp hap üretmeye başlayabilirim. O zaman hiç kimse şüphelenmez…” Bu noktada bir kahkaha daha patlattı. Bunu uzun zamandır planlıyordu ve artık zamanlama harikaydı. Ertesi sabah en ufak bir tereddüt duymadan mağarasından ayrılıp Orta Tepeyi terk etti ve İç Kesim alanına, Kutsal Hap Duvarına yöneldi.

 

Üst üste üç insan boyunda olan dikilitaşa varması çok sürmemişti. Buraya ikinci gelişiydi. İlk gelişinde Xuemei’yi görmüş ve Xuemei kendisine bir böcekmiş gibi bakmıştı.

 

İkinci gelişindeyse dikilitaşa düşünceli şekillerde bakan birkaç İç Kesim çırağını görebilmişti.

 

Oraya varışı İç Kesim çıraklarının ifadelerini titreştirmişti. Çabucak ayaklanan topluluk, resmi selamlarını sunmaya başladı. Ve ona yaklaşmaya cüret edemedikleri için dağılmalarıyla Bai Xiaochun taşın önünde yalnız kaldı.

 

Çenesini ovuşturup kuru bir şekilde öksürerek bağdaş kurdu. Bu tarz durumları son derece rahat bularak duvar parçasına bakarken de Karamahzenin sözlerini anımsadı. 8,000 yıl önce Kan Akımı Tarikatında ilaçların Daosuna son derece adapte olan bir çırak belirmişti. Bu duvardan aldığı aydınlanma o çırağın ilaç yapma kapasitesini hatırı sayılır ölçüde yükseltmişti.

 

“Herhalde o Xuemei cadısı da buraya aydınlanma aramaya gelmişti, ha?” Bu fikre küçümsemeyle yaklaşmadan edememişti. İlaç yapım tekniklerinin bir derece aydınlanma gerektirebileceğini kabul etse de bunun bir gecede başarılamayacağı inancındaydı. Düzenli pratik ve aşamalı ilerleme gerekliydi. Uzmanlık kazanma yolu bunlardan geçerdi.

 

Duvardan bir aydınlanma elde edilebilecek olsa dahi bunun, ilaç yapımının temelini bile bilmeyen çıraklar için fayda etmeyeceği kanaatindeydi.

 

“İnsanların aydınlanma kazandığımı sanması için biraz şov yapsam yeter herhalde.” diye düşünen Bai Xiaochun boğazını temizleyerek duvara odaklandı ve Ruh Akımı Tarikatında aydınlanma elde ettiği yaratık heykeli karşısında ulaştığı zihinsel aşamaya ulaşmaya çalıştı.

 

“O zaman yaşananları taklit etmem yeterli…” diye düşünüp o surat ifadesini takınmak için elinden geleni yaptı. Gözlerini olabildiğince açarak duvara bakakaldı. Garip bir şekilde duvara baktıkça zihninin çekildiğini hissetmeye başlamıştı. Bu durum kendisini şaşırtsa da önüne geçmek için bir çabada bulunmuyordu.

 

Üç gün geride kalmış ve duvarın yakınlarından geçen pek çok İç Kesim çırağı Bai Xiaochun’un gözlerinin kanlandığını, ellerinin hareket ettiğini fark etmişti. İfadesiyse bomboştu, oldukça garip bir manzara yaratmaktaydı.

 

“Kıdemli Karamahzen, sen...”

 

“O cidden aydınlanma mı yaşıyor!?!?”

 

“Cennetler! Birileri burada aydınlanma yaşamayalı çok uzun zaman olmuştu. Kıdemli Karamahzen gerçekten bu işin üstesinden geldi mi ki?” İç Kesim çırakları şok olarak haberleri yaymaya başlamıştı. Dört tepenin Kuruluş Kadrosu yetişimcileri de olanları işitmiş, pek çoğu bizzat tanık olmak adına olay yerine gelmişti.

 

Akabinde yedi gün daha geçti, bu süreçte Bai Xiaochun’un görü yeteneği bulanıklaşmıştı. Her şeyi olabildiğince gerçek kılmak adına on gün on gecedir duvara bakmayı kesmemişti. Artık sersemlemiş görünmeye başlamıştı ve bu maskaralıktan ibaret de değildi. Gerçekten çevresinden kopmaktaydı.

 

Aydınlanma gibi görünen derin ve engin bir sersemliğe erişmişti ve gözlemciler aradaki farkı ayırt edemiyordu…  

 

Bai Xiaochun’un zihni güçsüzleşiyordu. Sonuçta Kuruluş Kadrosu ortalarına daha yeni ulaşmıştı ve çabucak toparlanmasına imkan yoktu. Bu sersemlik halinde geçirdiği süre artıyordu ve bir noktada günün hemen hemen yarısını bu halde geçirdiğini fark etmişti. Bu noktada şovuna bir son vermesi gerektiğinde karar kıldı…  

 

Ancak tam çabalarından harika bir sonuç almış gibi rol yapacakken bedenini bir titreme esir aldı. Gözleri irileşti ve kaçıramadığı bakışları ansızın duvara kilitlendi.

 

Nefes alışverişi ağırlaşmış, gözbebekleri kısılmıştı. Hayal görüp görmediğinden emin değildi ama az önce duvarda ilaç yapan bulanık bir figür görmüş gibiydi. Gördüğü kadarıyla kullanılan yöntem ilaçların Daosu ile ilgili öğrendiklerinden farklıydı.

 

“Whoah!” İçi ürperir ve yeniden sakinleşirken bakışlarını duvara iyice kilitleyerek tüm dikkatini verdi, bu da eskisinden daha hızlı bir şekilde tükenmeye başlamasına yol açtı. Bir an sonraysa ruhu bedeninden ayrılır gibi görünerek duvara ilerledi, bulanık figürün yanındaki yerini aldı.

 

Yakından gözlemlediğinde ilaç yapan birine baktığından emin olmuştu. Yapılan ruh ilacı tipini kestiremese de simyacılık metodunun harika olduğu kesindi.

 

Bu kişi bir hap formülü bile kullanmıyordu. Rastgele iki bitki tipi seçip karşılıklı artırım ve bastırım kullanıyordu ki bunun sebebi de kirlilikleri yok etmek değil dönüşüm sağlamaktı. Yeni bir tıbbi kuvvet doğurmuş, bu gücü de başkalaştırmak adına tıbbi bitkilere işlemişti.

 

Eylemleri son derece akıcı ve doğaldı. Arada bir fırındaki malzemeler güç patlaması yapıyor, zaman zaman da işler sakince ilerliyordu. Bazen bir kaynama gerçekleşiyor, bazen ölümcül bir sessizlik hüküm sürüyordu. Simyacı ise tüm dönüşümlerden ve güç patlamalarından bağımsız olarak daima kontrolü elinde tutuyordu.

 

Yetenek ve maharetleri sayesinde her şeyin kontrolü ondaydı!

 

İlacın Daosu ise Bai Xiaochun’un Ruh Akımı Tarikatında öğrendiğinden tamamen farklıydı. Duvardaki simyacı bambaşka bir seviyedeydi.

 

Adeta Ruh Akımı Tarikatındaki ilaçların Daosu amatörler içinmiş, bu simyacıysa uzmanlara layık bir metot kullanırmış gibiydi.

 

“O ilaç yapmıyor, resmen bitkileri yaratıyor!!” Bai Xiaochun zaman mefhumunu yitirmişti. Tamamıyla duvardaki gölgemsi figürü izlemeye odaklanmış haldeydi. En nihayetinde figür, ilaç yapımını tamamlayıp fırını açmıştı. Ellerinde beliren yeşil tıbbi hap bir bitkiyi andırmakta, Bai Xiaochun’un zihniyse belli belirsiz bir kavrayışla gümbürdemekteydi.

 

“İlaç yapmadan önce bitkiyi arıtmak gerekiyor! Arzuladığın tıbbi güce göre sayısız tıbbi bitki ararsın ve eğer aradığını bulamazsan kendi bitkini yaparsın!

 

“İlaçların Daosunun limitleri yalnızca hayal gücünün limitlerine ve tıbbi bitki yapımındaki yeteneğine bağlı!” Bai Xiaochun yıldırım çarpmış gibi hissetmeye, görünür şekilde titremeye başlamıştı. Duvardaki imgeler kendisinde derin ve kati bir heyecan uyandırmıştı.

 

Bu esnada Kutsal Hap Duvarı yeşil bir ışık yaymaya başlamış, ışık büyüyüp yoğunlaştıkça göğe yükselen yeşil bir sütuna çevrilmişti. Kan Akımı Tarikatıysa bütünüyle ve iliklerine dek sarsılmış vaziyetteydi!

 

#Aydınlanma dediğin Xiaochun'dan sorulur! Rol yapayım derken bir şekilde yine yaşadı aydınlanmasını. 
Bu arada Kan Akımı Tarikatına kalıntı alayım diye geldi ama şimdiden yepyeni teknikler öğrendi, inanılmaz ilerlemeler kaydetti, tekniğiyle bağlantı kurdu ve üzerine bir de beklenmedik şekilde ilaçların Daosunda aydınlanma yaşadı. Kalıntı gibi bir şey olmasa bile bunlar yeter valla. 
Bakalım bu aydınlanmanın sonu nereye varacak ve bizleri neler bekliyor, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr