Bölüm 217 : Yaratık Kral!

avatar
5715 21

A Will Eternal - Bölüm 217 : Yaratık Kral!


Çevirmen : Clumsy 

 

Ruh Akımı Tarikatı yetişimcilerinin surat ifadeleri aynıydı fakat içten içe küçümseyici kahkahalar savuruyorlardı. Onlara kalırsa Bai Xiaochun’u en güçlü kılan şey yetişimi veya savaş gücü değil, facia niteliğindeki tıbbi haplarıydı!

 

Büyük Şişman Zhang da Karamahzene aşağılayıcı bir bakış atarak şöyle düşünüyordu: “Bu Karamahzen canavarının sadece dövüş ve kehanette iyi olduğunu söylemek için tek bakış yeter. O nasıl Bai Xiaochun’la kıyaslanabilir ki? Kapışacak olsalar Bai Xiaochun onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynardı! Birkaç tıbbi hap atar ve Karamahzeni gömülecek bir parçası dahi kalmayacak şekilde tarihten silerdi!”

 

Bu sırada Bai Xiaochun Ruh Akımı Tarikatı yetişimcilerine bakarak utanmakla meşguldü. Ne düşündüklerini tahmin etmesine gerek bile yoktu ve bu da onun mutsuz bir şekilde iç çekmesine yol açıyordu.

 

“İki kimliğe sahip olmak cidden çok baş ağrıtıcı. Sanırım bu konuda yalnızca harikulade doğamı suçlayabiliriz.” diye düşünerek başını salladı ve yeniden iç çekti.

 

Xu Meixiang ise hafifçe gülümsemiş fakat yemi yutmamıştı. Akabinde konuya değinmeden Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerine Menekşe Kazanı ve Yeşil Sorguç Tepelerinde de kısa bir tur attırdı.  Bu süreçte Bai Xiaochun kim ne derse desin farklı bir kehanet sergilemedi. Sıranın en sonunda ilerleyerek iki tepenin kudretleriyle Kan Akımı Tarikatı halkını etkilemesine izin verdi. Kan Akımı Tarikatı Ruh Akımı Tarikatının gücünü yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştı.

 

Güney yaka turu tamamlandığında ise sıra kuzey yakaya geldi.

 

Xu Meixiang bu noktada rehberliği Süsen Yaprağı Tepesinin yaşlı kadınına devretti.

 

Nispeten ağzı sıkı olan kadın pek konuşmadan öne geçti ve Song Junwan ile Kan Akımı Tarikatı yetişimcileri kuzey yakaya adım atar atmaz savaş yaratıklarının kükreyişleriyle karşılandı. Muazzam şok dalgaları patlak verirken yer gök titremiş, Kan Akımı Tarikatı çırakları şaşkına dönmüş ve Song Junwan’ın gözleri irileşmişti. Sayısız savaş yaratığının böylesine patlayıcı auralar salması hafife alınacak şey değildi.

 

Yaratıklar açığa çıkarak kendilerini göstermiyordu fakat auraları öyle güçlüydü ki Kan Akımı Tarikatı cephesinde yoğun bir baskı doğurmaya yetmişti. Hatta kuzey yakada ilerlemeleri resmen imkânsız hale gelmiş, kuzey yakayla Dao Tohumu Dağı arasında mahsur kalmışlardı.

 

“Affedersiniz.” diyen yaşlı kadının gözleri soğuk ışıklarla parlamaktaydı. “Ruh Akımı Tarikatının kuzey yakası biraz görgü sorunu çeker. Genellikle diplomatik görevler güney yakada görülürdü ve haliyle kuzey yakayı ziyaret etme talebiniz karşısında biraz hazırlıksız yakalandık Ulu Kıdemli Song.”

 

Bai Xiaochun bir nevi şoktaydı. Yabancı bir bakış açısıyla bakıldığında Ruh Akımı Tarikatı dışarıdan yumuşak, içeridense çelik sertliğinde görünüyordu!

 

Bu ikilik kuzey ve güney yakalarla temsil edilmekteydi. Güney yaka yumuşak ve narin kısımken kuzey yaka sert ve dirayetliydi. Birbirlerini tamamlıyor, düşmanı tehdit edip rahatsız hissettirmek adına iki farklı yöntem kullanılıyordu.

 

Song Junwan’ın yüzü solgunlaşmıştı. Ruh Akımı Tarikatının güçlü olduğunu biliyor ama bu kadarını da hayal etmiyordu. Güney yakadaki büyü formasyonu tüm narinliğine rağmen ısırıcı bir güçle doluydu. Oldukça şok ediciydi.

 

Kuzey yakadakineyse adım atmak dahi imkansızdı. Savaş yaratıklarının yaydığı güç bile Ruh Akımı Tarikatıyla savaşmak isteyenlerin ağır bir bedel ödemeye hazırlıklı olması için başlı başına yeterliydi.

 

Ve tüm bunlar yalnızca Ruh Akımı Tarikatının Kan Akımı Tarikatının görmesine izin verdiği kısımdı...

 

“Kibar ve mesafeli oldukları kadar güçlü ve dirençliler de.” diye düşünüyordu Song Junwan. “Acımasız olabilecekleri belli. Ne kadar da tehdit edici! Ayrıca gizledikleri akıl sır ermez güçleri olduğu da bariz…” Arkadaki Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinin de nutku tutulmuş, kalpleri hayretler içerisinde küt küt atmaya başlamıştı.

 

Bai Xiaochun ise Ruh Akımı Tarikatının hem güney hem de kuzey yakasıyla gurur duymaktaydı. Ayrıca kuzey yaka tarafına bakıp Karayağızın aurasını tespit etmeye çalışırken içten içe sırıtmadan da edemiyordu.

 

“Kan Akımı Tarikatı Yoldaş Daoistlerim,” dedi yaşlı kadın, “lütfen şahsi algılamayın fakat korkarım ki kuzey yaka turumuza devam edemeyeceğiz. Kuzey yaka biraz ilkeldir ve savaş yaratıkları kontrolden çıkıp insanları yemeye başlarsa korkunç olabilir.” Bu noktada gülümsedi ki bu gülümseme Kan Akımı Tarikatı cephesi için oldukça kışkırtıcı oldu.

 

Song Junwan bir müddet düşündükten sonra, “Sorun değil...” dedi.

 

Ancak o gülümserken kuzey yakadan mevcut herkesin dikkatini çekecek bir kükreme yükseldi.

 

Bu kükreyiş diğer tüm yaratıkların auralarını bastırmış ve yayılışıyla diğer savaş yaratıklarını titreterek kuzey yaka çıraklarını şok etmişti. Yaratıkların başları yukarı kalkmış, daha gaddar, daha enerjik ve daha hevesli olmaları sağlanmıştı.

 

Adeta bir grup hali almışlardı ve kükredikçe şevkleri artmaktaydı. Kan Akımı Tarikatı grubuna karşı dağları devirici, denizleri kurutucu bir kuvvet yayıyorlardı.

 

Bu ani güç patlaması Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinin yüzlerini düşürmüştü. Onlar gerilerken Song Junwan da kısılan gözbebekleriyle ekibe eşlik ediyordu. Süsen Yaprağı Tepesinin yaşlı kadını da kuzey yakaya benzer bir şaşkınlıkla bakıyordu.

 

Dört tepenin altındaki ormandan menekşe bir ışık huzmesi havalanmış ve son hızla yaklaşmaya başlamıştı.

 

Bir an sonra havada muazzam bir yaratık görüldü. 30 metre uzunluktaki bu yaratık bir atın gövdesine, bir ejderin başına, bir kertenkelenin pullarına ve bir karıncayiyenin ayaklarına sahipti. En şok edici kısımsa yedi renkli ışıltılar saçan dişleriydi.

 

Ayrıca Cennetboynuz Mürekkep Ejderhasınınkine tıpatıp benzeyen uzun ve keskin bir de boynuz taşımaktaydı.

 

Dört pençeli ayaklarıysa menekşe rengi alevler yaymaktaydı. O alevlere atılan tek bakış insanın ruhunu sarsmaya yeterdi. Her yöne yayılan bu alevler 300 metreyi kaplayan koca bir deniz oluşturuyordu.

 

Tabii alev deniziyle sarmalanan yaratığa bakmak insanı iliklerine dek ürpertiyor, alarm çığlıklarına sebep olabiliyordu.

 

Savaş yaratıklarının kralı gibi görünen bu yaratığın belirişi kuzey yakadaki tüm yaratıklarda olabildiğince kuvvetli kükreyişler doğurmuştu. Krallarının çağrısıyla her an, herkese karşı hücuma geçmeye hazır gibi bir halleri vardı. Kontrolü kaybetmenin eşiğine gelmişlerdi!

 

Tabii ki bu yaratık Karayağızın ta kendisiydi!

 

Bai Xiaochun’un Karayağızı!

 

Karayağızın belirişi Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinin zihinlerini uyuşturmuştu. İç çekişler işitiliyor, suratlara şüphe ifadeleri yerleşiyordu. Bu özellikle de yüzü düşen Song Junwan için geçerliydi. Kan yolu kıdemlilerinden biriyse soluksuz kalarak bağırmadan edememişti: “Yaratık kral!!”

 

“Bu nasıl olabilir? Bir yaratık kral belirdiğine inanamıyorum!”

 

“Cennetler! Yetişim dünyasının Aşağı Sahalarında sadece iki yaratık kral var. Biri Cennetkarışı Nehrinin derinliklerinde uyuyan Cennetkarışı İlahi Timsahı, diğeriyse toprağın derinliklerinde yaşayan ölüm böceği!”

 

“O bir yaratık kral değil, henüz olgunlaşmamış. Ama olgunlaştığında kesinlikle bir yaratık kral olacak!!”

 

“Daha önce kendi yaratık kralı olan bir tarikatı hiç işitmemiştim...”

 

Kan Akımı Tarikatı grubunun kafatasları uyuşmuş, Bai Xiaochun bile şok olmuştu. Gözlerini ovuşturarak baktığı Karayağızın yetişimi beklemedik bir şekilde Kuruluş Kadrosu başlangıcı seviyelerine erişmişti.

 

Ruh Akımı Tarikatından ayrılırken aşağı yukarı onuncu seviye Qi Yoğunlaşmada olduğunu hatırlıyordu. Belli ki ilerleme kaydetmişti.

 

Üstelik kuzey yakanın tüm savaş yaratıkları da ondan emir almaya razı görünüyordu. Bai Xiaochun böyle bir etki doğabileceğini sezmişti lakin artık her şey çok daha netti.

 

Süsen Yaprağı Tepesinin yaşlı kadını bile Karayağızın böyle bir çıkış yapmasına hazırlıklı değildi.

 

Karayağızın şu anki hali kuzey yakayı bekleyenlerin işaretiydi. Henüz Kuruluş Kadrosuna erişmemişken bile inanılmazdı ve şimdi tüm beklentileri aşarak son derece doğal bir şekilde o aşamaya da gelmişti!

 

Bir Kuruluş Kadrosu Hapı veya dünya sicimi enerjisi gibi bir destek almamış, öylece Kuruluş Kadrosu için gerekli enerji ve savaş gücüne erişivermişti. Başpapazlar bile Karayağızı hafife aldıkları farkındalığıyla şok olmuş haldeydi.

 

Fark edildiği üzere Karayağız altıncı düzen değil, yedinci düzen soya aitti! Ve Cennetkarışı arazilerinde böyle yaratıklara yaratık kral denirdi!

 

Karayağızın olgunlaşmaya devam ettiği takdirde hakiki bir yaratık krala dönüşmesi kuvvetle muhtemeldi!

 

Bu mesele tüm Ruh Akımı Tarikatını sarsmış ve onun yaşaması için özel bir yer hazırlanmıştı. Ancak o, Yaratık Köyünden ayrılmayı reddetmişti. Orası yuvasıydı ve orada oynamaktan hoşlanıyordu. Fakat gözleri sık sık uzaklara dalıyordu ve tüm Ruh Akımı Tarikatı onun birinin dönüşünü beklediğini biliyordu…

 

Şok olan Süsen Yaprağı Tepesi yaşlı kadını Karayağızı azarlayacak gücü bulamamıştı. Karayağız normal şartlarda Yaratık Köyünde bir bekçi köpeği gibi takılırdı. Oynamak için çıktığında bile böyle bir enerji patlaması yapmaz, bir kral gibi havalara uçmazdı.

 

Henüz hiç kimsenin şoku dinmemişken başını arkaya atarak kükreyen Karayağızın ayaklarının altı alevlendi ve hiç kimsenin tespit edemediği katıksız bir neşeyle Kan Akımı Tarikatı grubuna atıldı.

 

Yaklaşırken alevleri yayılıyor, sayısız kuzey yaka yaratığı da ona katılarak Kan Akımı Tarikatı grubuna ilerliyordu.

 

Sayıları öylesine çoktu ki arkalarındaki her şeyi gölgelemeye başlamışlardı. Kan Akımı Tarikatı yetişimcilerinin kafataslarıysa kalplerinde yükselen ölümcül kriz hissiyatıyla iyice karıncalanmıştı.

 

Song Junwan’ın soluğu kesilmişti. Kuruluş Kadrosu sonlarında olmasına rağmen Karayağız gibi bir yaratık kral görmek tamamen şok etkisi doğurmuştu.

 

“Ruh Akımı Tarikatının resmen bir yaratık kralı var!!” Doğrusu bu mesele büyük bir sır sayılmazdı, Ruh Akımı Tarikatının yaratık kralının haberi az çok yayılmıştı. Song Junwan da statüsü gereği bu bilgiyi alalı çok olmuştu fakat buna bizzat tanık olmak bambaşka bir histi.

 

Bu noktada Süsen Yaprağı Tepesinin yaşlı kadını şaşkın bir görünümle müdahale etme gereği duymuştu. “Karayağız, ne yapıyorsun? Geri git!”

 

Fakat sözleri fayda etmemişti. Çünkü Karayağızın gözleri sadece tek bir kişiyi görüyordu.

 

Babasını!

 

İçindeki bir şey, maskesine ve kılık değişimine rağmen Bai Xiaochun’u içgüdüsel olarak tanıyabilmesini sağlamıştı.

 

Ve onun için bu dünyada Bai Xiaochun kadar kıymetli hiç kimse yoktu!

 

#Yaa Karayağız  Bu yaratıkla bizim kaplumbağanın ilişkisi çok hoşuma gidiyor. Ama öyle bir anda üzerine atılışını nasıl izah edecekler onu bilemedim.
Umarım mesele sorunsuz şekilde çözümlenir diyor ve merakla bir sonraki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr