Bölüm 213 : Usta Homurdananhomurtu!

avatar
5935 29

A Will Eternal - Bölüm 213 : Usta Homurdananhomurtu!


Çevirmen : Clumsy 

 

 

Üç gün sonra şafak vakti...

 

Bai Xiaochun pek iyi bir ruh halinde değildi. İki tarikat arasında patlak verebilecek savaşı düşündükçe kendisini daha da kötü hissediyordu. Bir de fark ettiği üzere bu diplomatik göreve dahil olmasının tek sebebi ulu kıdemli karşısında sergilediği şaşaalı performanstı.

 

O performans olmasa kadının yokluğunu fırsat bilip mağarasına sızabilir ve ebedi dayanıklılık kalıntısını arayabilirdi. Ancak kalıntının ne derece sıkı korunduğunu anımsayarak kafasını salladı.

 

İçten içe kendisini acınası şekilde azarlıyor ama dışarıdan soğuk ve uğursuz bir görünüm çizmeyi ihmal etmiyordu.

 

Mağarasından ayrılarak bazı yetişimcilerin toplanmış olduğu Orta Tepe alanına erişmişti. Oradakilerin sayısı bir düzine civarıydı ve pek çoğunun gözleri zalim ifadelerle Xiaochun’a çevrilmişti. Birkaç kişiyse tepkisizdi.

 

Usta Tanrı-Kahin de gruptaki yetişimcilerden biriydi ve Bai Xiaochun’u gördüğü anda ifadesi titreşmişti. Ardından gözleri bir şey hatırlamışçasına buz soğuğu bir hal aldı ve küçümseyici bir şekilde homurdandı. Önceleri Bai Xiaochun’dan korkuyordu fakat Genç Leydi Xuemei’ye ettiği Dao yeminiyle onun bir astı haline gelmiş ve bu da korkusunu hatırı sayılır ölçüde azaltmıştı.

 

“Herkesin güçlü bir destekçisi var.” diye düşünerek soğuk bir kahkaha attı. “Bakalım bu defa da başıma bela olmayı deneyecek misin!”

 

Bai Xiaochun yetişimciler tarafından kendisine atılan bakışlara pek dikkat kesilmeden grubun arkalarında bir nokta seçerek bağdaş kurdu. Orada oturan başkaları da vardı lakin onun varışını görerek saygılı bir şekilde yer açmışlardı. Karamahzen ismi yayılalı çok olmuştu.

 

Kısa bir süre sonra yeni ışık huzmeleri de kendisini gösterdi. Kuruluş Kadrosunun her basamağından üyeler mevcuttu ve yarım tütsülük süre neticesinde Ulu Kıdemli Song Junwan da iki kan yolu kıdemlisi eşliğinde alanda belirmişti. Bu durum karşısında herkes ayaklanıp kollarını kavuşturarak selam verdi. Ancak herkesi şok edecek bir gerçek söz konusuydu: Bir zamanların ateşli Song Junwan’ı, bu defa alışılmışın dışında bir kıyafetle belirmişti.

 

O eski abartılı seksiliğinden eser yoktu, daha tutucu bir görünüm kazanmıştı. Tabii ki genel albenisi değişmiş değildi, hatta yeni stiliyle daha da güzel göründüğü söylenebilirdi.

 

Bu manzara tüm yetişimcilerin gözlerini şaşkınlıkla irileştirmişti.

 

Song Junwan ışıl ışıl gözlerle hafifçe gülümsedi. Bu da pek çok kişinin sersemlemesine ve Bai Xiaochun’un kalp atışlarının hızlanmasına yol açtı.

 

Song Junwan önce gruba göz gezdirdi, sonraysa gözlerini Bai Xiaochun’a çevirdi ve bu noktada bakışları öfkeli bir hal aldı.

 

“Bir hileli hamle daha!” diye düşünen Bai Xiaochun’un gerginliği iyice artmıştı. Hemen dikkatini başka bir seviyeye taşıdı, Song Junwan’ı çözmenin sahiden zor olduğunu fark etmişti. Üç gün önce kendisine gülümserken çiçekler açan kadın şimdi pis bakışlara geçmişti. Fakat Xiaochun bu durumu analiz etme fırsatı bulamadan önce Song Junwan’ın sesi yankılanmaya başladı.

 

“Hepiniz Ruh Akımı Tarikatına gerçekleştirilecek diplomatik gezide başpapaza eşlik edeceksiniz. En iyi halinizi takının ve Kan Akımı Tarikatını utandırmayın!” Artık gülümsemiyordu ve ciddi ses tonu kalabalığın başlarının sallanışıyla karşılanmıştı.

 

Bu sırada Ata Tepesi yakınlarında bir kan bulutu belirdi. Gök gürültüsünü andıran sesler eşliğinde bulut, 300 metreye dek genişledi. Sonra da topluluğa doğru süzülmeye başladı. Bulutun üzerinde menekşe rengi cüppeli yaşlı bir adam durmaktaydı. Başındaki uzun taçla yaşına rağmen dimdik duruyordu. Öfkelenmiş olmamasına rağmen tehdit edici bir havaya ve herkeste delilikle hikmet karışımı bir hissiyat doğuran şok edici bir auraya sahipti.

 

“Song Klanı başpapazı!” diye düşünen Bai Xiaochun’u bir titreme almış, başı hemen eğilmişti. Yaşlı adam hakkında bir hükümde bulunmak imkansızdı, iradesinin tek bir parçası dahi sonsuz bir işkenceye sebebiyet verebilirdi.

 

Alandaki diğer yetişimciler de benzer bir şok ve saygıyla kollarını kavuşturmuştu. “Selamlar Başpapaz!”

 

“Görüyorum ki herkes toplanmış.” dedi Song Klanı başpapazı. “Pek iyi. Ruh Akımı Tarikatı için yola çıkma zamanı gelmiş demek ki!” Sesi buluttan yankılanırken gözleri grubu taramaktaydı. Bu tek bakış herkesin içerisinde şiddetli bir kış etkisi doğurmuş, kalplerinin derinliklerini yoğun bir soğuklukla doldurmuştu.

 

Bai Xiaochun bir nebze şoktaydı. Bu adamla birlikte iki Kan Akımı Tarikatı başpapazı görmüş oluyordu ki ilki de Başpapaz Limitsizdi. Ve ikisini kıyasladığında Başpapaz Limitsizin Song Klanı başpapazı kadar ürpertici olmadığı kanaatindeydi.

 

“Oh, doğru ya.” diye düşündü. “Başpapaz Limitsiz daha yeni başpapaz oldu. Henüz o kadar güçlü değildir, hem Song Klanı başpapazından da bir hayli genç. Bu herif tam bir eski toprak; yetişimi korkunç düzeyde olmalı. Muhtemelen asırlardır yaşıyordur.” Ansızın bedeninin görünmez bir kuvvet tarafından kavrandığını hissetti ve havaya kaldırıldı. Göz açıp kapayıncaya dek de bulutun üzerine ulaştı.

 

Şaşırtıcı bir şekilde bulutun yüzeyi yumuşak olsa da sağlamdı. Gözlerini aşağı çevirdiğinde tüm Kan Akımı Tarikatını görebilmişti, bir an sonraysa bulut gökte ilerlemeye başladı.

 

Aşağıdaki zemin hızla değişiyordu ve Bai Xiaochun’a kalırsa tüm gücünü kullansa dahi şu ankinin üçte biri kadar hızlı ilerleyemezdi.

 

“Demek başpapazlık böyle bir şey...” diye düşünerek yutkundu. Etrafına baktığındaysa Usta Tanrı-Kahin de dahil olmak üzere hiçbir Orta Tepe yetişimcisinin olanları normal karşılamadığını fark etti; hepsinin beti benzi atmıştı, şokta oldukları barizdi.

 

Sakin görünenler Song Junwan ve iki kan yolu kıdemlisinden ibaretti. Şok edici ve muammalı Song Klanı başpapazıysa dönen bir anaforla çevrelenmiş şekilde en önde bağdaş kurmuş vaziyetteydi.

 

Herkesin uçuşan beyaz saçlarını ve kırışık suratını görebileceği yakınlıktaydı. Hatta suratındaki kahverengi yaşlılık lekeleri de göze çarpıyordu.

 

Bai Xiaochun bir tütsülük süre sonunda hıza alışarak etrafını daha yakından incelemeye başlamıştı. Bulutun yüzeyini koruyan defansif bir büyü formasyonu söz konusuydu ki bu da saçları uçuran hafif bir rüzgârdan öteye geçilmemesini sağlıyordu.

 

Nedense Ruh Akımı Tarikatına Karamahzen olarak dönebilme fikrinin verdiği gizemli bir heyecan taşıyordu. Aklına tanıdığı kişiler gelmeye başlamıştı.

 

“Büyük Şişman Zhang’ı görür müyüm acaba?" diye düşünüyordu. "Beni tanır mı ki? Heh heh. Peki ya Hou Xiaomei? Ona Karamahzen olarak gidip Küçük Kız desem ne olurdu? Bir de Zhou Xinqi, Xu Baocai ve Hayalet Diş var tabii...” Bu şekilde tanıdığı kişileri düşündükçe gülümsemesi genişliyordu.

 

O heyecanını yaşamakla meşgulken düşünceleri soğuk bir homurtuyla bozuldu ve yakınlardaki Usta Tanrı-Kahinin küçümseyici ve soğuk bir ifadeyle kendisine bakmakta olduğunu fark etti.

 

“Neye bakıyorsun Usta Homurtukahkaha?!” dedi Bai Xiaochun soğukça.

 

Ve bu sözler ağzından çıktığı anda herkesin dikkati kesildi. Başpapaz ve ulu kıdemlinin doğurduğu baskı yüzünden hiçbiri ağzını açmaya cüret edememiş, herkes sus pus bir şekilde oturmuştu. Karamahzen ve Usta Tanrı-Kahin arasındaki muhabbetse bir hayli ilgi çekmişti.

 

Özellikle de Bai Xiaochun’un sarf ettiği sözler bu sohbeti iyice merak uyandırıcı kılmıştı. Pek çok kişinin nefesi kesilmiş, ‘Usta Homurtukahkahaya’ nasıl bir tepki verileceği bilinememişti.

 

“Ne dedin sen!?” diye çıkışan Usta Tanrı-Kahinin kalbi öfkeyle alev alevdi.

 

“O ismi beğenmedin mi?” diye doğal bir tepki veren Bai Xiaochun kayıtsız bir ifade taşıyordu. “Oh, pardon. Homurdanmayı seviyorsun diye düşünmüştüm. Bugüne dek bayağı bir homurdandın da. Eğer bir kez daha homurdanırsan sana Usta Homurdananhomurtu diyeceğim.”

 

Tabii ki bu sözler sadece yemdi. Ve Usta Tanrı-Kahin dişlerini sıkarken diğer yetişimcilerin bir kısmı sesli şekilde kahkaha atmıştı.

 

Usta Tanrı-Kahin bir an sonra soğuk bir şekilde kıs kıs güldü. “Sen... Hmph! Ne olmuş biraz kılıç qi’si elde ettiysen? Sen ve palyaçolukların yüzünden hiç kimsenin yetişim yapması mümkün olmuyor. Seni çöp torbası! Genç Leydi Xuemei tarafından öldürülmen an meselesi!”

 

Bai Xiaochun çenesini gururla kaldırdı. “Kehanette yetenekli olduğunu iddia ediyorsun, öyle mi seni şarlatan? Aslında dolandırıcının tekisin! Kıçımın kahini! Bak sana ne diyeceğim. Karamahzen yıldızlı gök ve Sarı Baharlardaki her şeyi bilir! Ben tek bakışta bilinmesi gereken her şeyi çözebilirim! Kolumu tek sıvayışımla Usta Homurdananhomurtuyu küle çevirebilirim!”

 

Hiç kimse bir başpapazın önünde dövüş başlatmaya cesaret edemezdi. Bai Xiaochun da sohbetin serbest dövüşün yasak olduğu durumlara bayılır, öyle anlarda hiç kimseden korkmazdı.

 

Bu sert sözlerin ağzından çıkışı herkesin gözlerini irileştirmişti. O anda herkes Bai Xiaochun’un ne derece dilbaz olduğunu anlamış ama hiç kimse böbürlenişini hor görmeden edememişti. Usta Tanrı-Kahin ise herkesin görebileceği üzere tüm öfkesine rağmen bu söz dalaşında Bai Xiaochun’a denk olamazdı.

 

“Bu ne utanmazlık! Hmph!” diye dişlerini sıkarak homurdanan Usta Tanrı-Kahin ağzını yeniden açamadan önce Bai Xiaochun tarafından durduruldu.

 

“Gördün mü! Yine homurdandın işte, haksız mıyım Usta Homurdananhomurtu!? Bak, bu meseleyi enine boyuna konuşmamız lazım. Artık homurdanmayı kes, tamam mı? Eğer Ruh Akımı Tarikatında da homurdanıp durursan insanlar senin insan hali almış bir domuz olduğunu düşünebilir. Bu da bizler için büyük bir utanç sebebi olur!” diyerek iç çekti.

 

“Senin!!” Usta Tanrı-Kahin sebebinden emin olamasa da bu kişiyle her karşılaşışında öfkesinin kontrolden çıktığını hissediyordu. Bunca insanın karşısında dilinin tutulmasıysa ayağa sıçrayacak kadar öfkelenmesine yol açmıştı.

 

Karşılığında Bai Xiaochun’un gözleri soğuk bir şekilde ışıldamış, sağ işaret parmağının sallanışıyla kan qi’si şekillenmeye başlamıştı.

 

Bunu görmek Usta Tanrı-Kahinin kalbini şaşkınlıkla sarstı; ayağa kalktığı saniyede rakibinden böyle bir hamle geleceğini hiç düşünmemişti.

 

İşte o anda Ulu Kıdemli Song Junwan’ın soğuk bakışları ikiliye değdi ve “Yeter!” diyen sesi işitildi. “Usta Tanrı-Kahin, otur yerine! Karamahzen, sen de benim yanımda oturacaksın!”

 

Anın avantajını kullanan Usta Tanrı-Kahin hemen yerine oturdu ve tam yeniden homurdanacakken Bai Xiaochun’un sözlerini işiterek kendisini tuttu. Nefreti iyice büyümüştü.

 

Öylece oturmakta olan kalabalıksa içten içe Bai Xiaochun’u kıskanmaktaydı. Hem ulu kıdemlinin yanında oturacak hem de başpapaza yaklaşmış olacaktı. Bu noktada herkes ileride çıkacak fırsatları değerlendirmeleri gerektiğini anlamıştı.

 

“Ulu kıdemlim, ben burada iyiyim!” diyen Bai Xiaochun oturduğu yerde bir nebze küçülmüştü. “Neden böyle otu--”

 

Fakat cümlesini bitiremeden önce Song Junwan’ın buz soğukluğundaki bakışları ve müdahalesiyle karşılaştı: “Buraya gel dedim!”

 

#Bu çocuk beni öldürecek ya  Ait olmadığı bir tarikatın başpapazı ve ulu kıdemlisinin yanında uğraştığı işlere bak! Bazen ölümden deli gibi korkuyor ama bazen de ondaki cesaret/patavatsızlık kimsede yok.
Şaka maka Ruh Akımı Tarikatı yoluna düştük. Orada bizi nelerin bekleyeceğini çok merak ediyorum doğrusu. Siz de merak ediyorsanız okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44336 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr