Bölüm 211 : Üst Düzey Cadaloz...

avatar
5786 20

A Will Eternal - Bölüm 211 : Üst Düzey Cadaloz...


Çevirmen : Clumsy 

 

“Ulu kıdemli, ben Xuemei’nin sözlerine inanmayı reddediyorum. Bir nebzesine olsun inanmayacağım. Benim kalbimde siz bir nilüfer kadar kutsalsınız, dünyanın kirliliği size yaklaşamamış bile. Ölümsüz bir deniz kadar da güzelsiniz, etrafınızın pisliğinin tamamen ötesindesiniz!” Giderek daha duygusal oluyor, gözlerindeki acı iyice yoğunlaşıyordu.

 

“Ulu kıdemli, müsaade edin de kalbimde nasıl bir insan olarak yer aldığınızı anlatayım. Gece gündüz sizi düşlüyorum. Siz ruhumun ebedi güvenli sığınağı, ideal tanrıçamsınız, ömrüm boyunca korumam gereken saflık ve kutsallıktasınız.” Bai Xiaochun’un kederi ve çaresizliği sarsılmasına yol açıyor, kalbindeki hayal kırıklığı ne zamandır bastırmaya çalıştığı bir deliliğe dönüşüyor gibiydi.

 

Kolunu sıvayıp daha fazla tutamazmış gibi hafif bir öldürücü aura yaymaya başlamıştı. Adeta cesetlerden bir dağa tırmanmış ve bu noktaya gelmek için kanlı bir denizi aşmıştı. Çelikten damarları bile kendini gösterir gibiydi. “Ben, Karamahzen, ömrümde kaç kişi öldürdüğümü sayamadım bile. Olabildiğince sertim. İnsanlığımla, hislerimle, tutkumla olan bağlantımı yitirdim. Gaddarlığın ve katliamın soğukluğu dışında boş bir kabuktan ibaretim. Ama bu boşluğun içerisinde bir ışık parçası var. Ve o ışık, gözlerimi size ilk değdirişimde yandı ulu kıdemlim.”

 

Song Junwan’ın güzel çehresini bir titreme almıştı. Bai Xiaochun’un gözlerindeki hayal kırıklığına bakarak sersemlemişti. O gözlerde acı ve keder vardı, adeta tamamen bağlı olduğu kutsal şey yok olmuş gibiydi. Tüm dünyası yıkılmış da bir histeri krizine girmişe benziyordu.

 

“Ben Orta Tepeyi seçmedim ulu kıdemli, ben... sizi seçtim!

 

“Hani arzu dolu bakışlarımdan bahsediyorsunuz ya, yanılıyorsunuz. Size asla o şekilde bakmadım. Size her bakışımda yalnızca sizi korumak istedim...”

 

Bu noktada kanlı gözleri acıyla dolup taşarak bağırdı: “Ulu kıdemli, şu an karşımda duran bu kişi siz değilsiniz!!

 

“Üzerinizi giyinin! Şu bakışı da yüzünüzden silin! Bu kadar flört yeter. Sadece kalbimde yer alan o saf ve lekesiz Song Junwan’ı, benim, Karamahzenin ömrü boyunca korumayı arzuladığı kadını görmek istiyorum. Hayatımın ışığını bana geri verin...” Bai Xiaochun’un çarpık ifadesi delirmeye başladığını gösterir gibiydi. Kükrercesine çıkardığı ses mağarada yankılanmış, kaplıca sularını titretmişti. En derin duygularını dışa vuruyor sanılabilirdi.

 

Bu sırada sahtekar Karamahzenin ruhu Bai Xiaochun’un eylemlerini izlerken sarsılmış, sözlerin ve duyguların gerçekçiliği karşısında aptallaşmıştı.

 

Mağaraya çöken kısa süreli sessizlik Bai Xiaochun’un boğuk kahkahasıyla bozuldu. Kalbi kırık görünerek arkasını dönmüştü ve artık Song Junwan’a bakmıyordu.

 

Titriyordu, tabii sebebi korkuydu. Mağaraya adım atar atmaz içerideki soğukluğu hissetmiş, yolda yaptığı hiçbir planın işlemeyeceğini fark etmişti.

 

Haliyle tek seçenek doğaçlama yapmaktı. Song Junwan sudan çıktığı anda da işinin bitirilmemesi adına olabildiğince temkinli davranması gerektiğini anlamıştı.

 

“Bu kokulu cadaloz cidden çok fena!” Bai Xiaochun gerçekten kısa çöpü çektiğini hissediyordu. Song Junwan’ın bu kadar tehlikeli çıkacağını nereden bilebilirdi ki? Belli ki kendisinin başpapazlar tarafından sevildiğini ve tarikatta ünlendiğini biliyordu, bu yüzden ona karşı böyle bir taktik kullanmayı seçmişti.

 

“İyi ki Bai Xiaochun aptal değil!” diye düşündü. “Bakalım şimdi ne numara çekecek!” Tamamen tetikte kalarak Song Junwan’ın sıradaki hamlesini bekledi.

 

Song Junwan’ın zihni dönüyor, bedeni görünür şekilde titriyordu. Bai Xiaochun’un sözleri kalbinin derinlerine en keskin bıçaklar misali saplanmıştı. Sırtını izlediği Xiaochun artık daha da uzun ve dünyayla cennetleri omuzlayabilecek kadar dirayetli görünüyordu.

 

Ne söyleyeceğinden emin değildi. Karamahzen kendisini iliklerine dek sarsmıştı. Üzerine bir dağ çökmüş, aklı ve ruhundaki tüm engeller kalkmış gibiydi.

 

Kalbindeki kaosu bastırma niyetiyle sessizce dikiliyordu. Aslında niyeti Karamahzeni çağırıp bir bahaneyle cezalandırmaktı. Onu Kan Hapsine atabilirse dedikoduların yayılması kesinlikle engellenirdi. Böylece Xuemei’nin onu öldürebilmesinin de önüne geçer ve aralarındaki müsabakayı bir nevi kazanmış olurdu.

 

Fakat kim sözde çapkın Karamahzenin sırf kıyafetleri ve eylemleri yüzünden paramparça olacağını düşünebilirdi ki! Ayrıca sözleri ve gerçek Song Junwan’ı getirme arzusu da çok etkileyiciydi. Tüm bunlar ona olan bakışında bir değişiklik doğurmuştu.

 

Song Junwan derin bir nefes aldı ve işveli ifadesini yavaşça ortadan kaldırdı. Ardından elini salladı, daha usturuplu bir kıyafet giydi. Saçını başını toparlayıp dikleşti ve çok daha farklı bir hal aldı. Artık baştan çıkarıcı yerine gerçekten asil ve güzel görünüyordu.

 

Zaten pek yaşlı sayılmazdı, bir de yeni giyimiyle bambaşka bir görünüm kazanmıştı. Baştan ayağa doğal bir zarafet ve cazibeyle göz kamaştırıcı duruyordu.

 

Teni beyaz ve pürüzsüzdü, makyajı olmadan kara yansıyan bulutları andırmaktaydı. Saçlarını güzel bir topuz yapmış, saf sular misali ışıltılar saçan gözlerini Bai Xiaochun’a çevirmişti.

 

Dişleri bembeyaz, dudakları dolgun ve kırmızıydı. Ona bakan herkes insanoğlunun güzelliğinin şahsileştirilmiş haliyle karşı karşıya olduğunu düşünürdü.

 

“Şimdi arkanı dönebilirsin.” dedi hafifçe.

 

Aynı temkinli haliyle yavaşça dönen Bai Xiaochun, suratındaki hayal kırıklığına uğramış ifadeyi muhafaza ediyordu. Gözlerini Song Junwan’a çevirirken çelik damarları da hala ortadaydı.

 

Fakat döndüğü saniyede iliklerine dek sarsıldı. Daha önce de Hou Xiaomei, Zhou Xinqi veya kayıplara karışan Du Lingfei gibi güzel kızlar görmüştü. Hepsi de sıra dışı görünümlere sahipti. Lakin Song Junwan’da pek az kişinin kıyaslanabileceği zarif ve asil bir hava vardı.

 

Az önceki işveli görünümü tamamen zarafete çevrilmiş, bu dönüşüm Bai Xiaochun’u afallatmıştı.

 

Sabah çiyiyle ışıldayan bir hibiscus çiçeği gibi saf, temiz bir güzelliğe erişmişti. Tamamen ve bütünüyle göz kamaştırıcıydı.

 

Dili tutulan ve tedirginleşen Bai Xiaochun’un temkinli havası her şeye rağmen hiç eksilmemiş, aksine güçlenmişti. “Song Junwan, o... o sahiden üst düzey bir cadaloz!!”

 

Bai Xiaochun’un tepkisi Song Junwan’ın eliyle gülümsemesini gizlemesine yol açmıştı. Bu defa gülüşünde en ufak bir şuhluk yoktu. Gayet etkileyiciydi ve gözlerindeki bakış da Bai Xiaochun’un kalbinin teklemesine sebep olmuştu.

 

“Peki şimdi ne yapıyor!?!” diye düşünürken öylesine gerilmişti ki kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Nedense kadının son taktiği açılış hamlesinden çok daha güçlü görünüyordu. Her an karşı atak gerçekleştirebilirdi. Peki amacı öldürmek miydi ki?

 

Bu sırada kadın büyüleyici bir gülümseme takındı ve Xiaochun’dan bir tepki almadan önce ciddi bir sesle şöyle dedi: “Pek iyi, sana kalbindeki Song Junwan’ı geri vereceğim. Şimdi mutlu musun?

 

“Seni çağırma sebebim sana söyleyecek bir şeylerim olmasıydı. Git ve eşyalarını toparla. Yarın şafakta Orta Tepenin merkezinde buluşacağız. Song Klanımın başpapazlarından biriyle birlikte Ruh Akımı Tarikatını ziyaret edeceğiz!

 

“Song Klanı başpapazı Kan Akımı Tarikatının sekiz başpapazından biridir!”

 

Bai Xiaochun’un gözleri irileşmiş, Ruh Akımı Tarikatının bahsinin geçmesi kalbini ürpertmişti.

 

“Ruh Akımı Tarikatına diplomatik bir göreve mi gidiyoruz?” derken afallamıştı. Oraya Karamahzen olarak dönme fikrinin garip olduğu barizdi.

 

Song Junwan, Xiaochun’a bakarak gülümsedi. “Ne oldu, gitmek istemiyor musun? Aslında seni götürmeye niyetim yoktu. Ama seni arkamda bırakırsam o Xuemei sürtüğü sorun yaratabilir. Madem seni koruyamayacağım, o zaman benimle gelmeni tercih ederim.

 

“O orospuyu gördüğünde çok dikkatli olmalısın. Hem acımasız biri hem de dokuz Gelgit Akışına ulaştı. Babası Başpapaz Limitsiz ve kendisi de tarikatın potansiyel liderlerinden görülüyor. Hedeflerine ulaşmak için yapamayacağı şey yok.

 

“Onunla hiçbir zaman iyi anlaşamamışızdır. O sürtük, statüsü sayesinde benim Orta Tepedeki kan efendiliği hakkımı çalmaya çalışıyor. Ama ben böyle bir şeye nasıl izin veririm!?” Song Junwan’in gözleri Xuemei bahsi geçtiğinde soğuk bir ışıkla titreşmişti. Ancak bu kadarının Bai Xiaochun’a boyun eğdirmeye yetmeyeceğini düşünerek biraz daha açıklama yapma gereği duydu.

 

“Nesillerdir daima dört kan efendisi olmuştur. Şu anda da üç tepenin kan efendisi seçili. Yalnızca Orta Tepede boşluk var. Kan efendiliği baş kıdemliliğe benzer yüksek bir pozisyondur. Öz Formasyona ulaşan kan efendileri kan kazıyıcı olabilir ki onlar da başpapazlardan sonra gelir. Tabii ki bir kan kazıyıcı olmak için önce kan efendisi olmak gerekir!

 

“Orta Tepe kan efendiliği pozisyonu yıllardır Song Klanına ait olmuştur. Ama dokuz Gelgit Akışına erişen Xuemei bu pozisyonu öylece çalabileceğine inanıyor.

 

“Eğer başarısız olursam Song Klanının tarikattaki gücü düşecek ki buna izin veremem.” Açıklamasını bitiren Song Junwan Bai Xiaochun’a bakmaktaydı.

 

Bai Xiaochun ise derin bir nefes aldı ve anlık bir düşünceden sonra şöyle dedi: “Tam olarak neden Ruh Akımı Tarikatına gidiyoruz acaba?”

 

Song Junwan kısa bir süreliğine tereddüt etti, son olaylara dek hiçbir sırrı ifşa etmişliği yoktu. Ama bu defa elini salladı, mağarasının büyü formasyonunu aktive etti ve açıklamaya başladı.

 

#Bizimkinin oyunculuğu gerçekten ödüllere layıktı! Hayatta kalma konusundaki başarısını bir kez daha sergilemiş ve paçayı kurtarmış oldu. 
Peki Kan Akımı Tarikatının başpapazı ve ulu kıdemlisi neden Ruh Akımı Tarikatına gidiyor olabilir? Ve bizim kaplumbağa sahiden Karamahzen tiplemesiyle kendi tarikatına adım mı atacak? İlginç bölümler geliyor olabilir diyor ve devam ediyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr