Bölüm 209 : Ölümle Susturulma...

avatar
6041 28

A Will Eternal - Bölüm 209 : Ölümle Susturulma...


Çevirmen : Clumsy

 

“Bana daima böyle bakıyorsun seni çapkın kerata.” dedi Song Junwan, işveli bir gülümsemeyle. “Aklından neler geçiyor acaba?” Teknik olarak flört etmiyor olsa da göz kamaştırıcı güzelliği ve ışıl ışıl gözleriyle gören herkesin duygularını kabartıyordu.

 

Bai Xiaochun içten içe tam bir dişi tilki olduğunu söylemek istiyordu fakat bir şekilde ulu kıdemliye dönüşmediği takdirde ebedi dayanıklılık kalıntısını almanın tek yolunun kadının yatak odasına girmek olacağını da biliyordu. Bu yüzden utangaç bir görünümle sesini alçaltarak şöyle dedi: “Büyük Kız Kardeş Song, emsalsiz ve olağanüstüsünüz. Sebebini bilmesem de kendimi size bakmaktan alıkoyamıyorum...”

 

Bu sözlerle kadına biraz daha baktı. Song Junwan ise onun bu tavırlarını son derece hoş bulmaktaydı.

 

Bu işveli etkileşim etraftaki Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinin içten içe acı homurdanmalar gerçekleştirmesine yol açmıştı. Ayrıca Bai Xiaochun’a yönelik nefretlerine bir parça da kıskançlık eklenmişti…  

 

Bu özellikle de gözleri pis bir bakışla irileşen Usta Tanrı-Kahin için geçerliydi. Nefesi kesilmiş, Bai Xiaochun’un yerinde olmak istemeye başlamıştı. Keşke Song Junwan gibi nadir bir güzelliğin karşısında o olsaydı. Keşke onunla karşılıklı flörtleşen kişi o olsaydı!

 

Bu esnada ikiliye bakan Xuemei’nin gözlerindeki soğukluk iyice yoğunlaşmıştı. Soğuk bir homurdanış eşliğinde lafa girdi: “Benim de merak ettiğim bir şey var. Seni buraya hangi rüzgâr getirdi acaba Song Junwan? Çekil yolumdan!”

 

Bu sözlerle birlikte elini sallayarak kan renkli erik çiçeğini yeniden hareketlendirdi.

 

Song Junwan’ın gülümsemesi anında buz kesmişti. “Du Xuemei, burası Orta Tepe. Küstahlığının seni çirkinleştirmesine izin verme!”

 

Sağ elini sallayıp alanı kaplayan büyü formasyonunu canlandırdı. Az önce Xuemei’nin zar zor bir kısmını çalıştırabildiği formasyon şimdi tam anlamıyla harekete geçmişti. Akabinde kan renkli erik çiçeği dağılarak bolca kan qi’sine dönüştü. Çoğunluğu dağılıp gitse de bir kısmı Xuemei tarafından yeniden özümsendi.

 

Xuemei çenesini kaldırıp kibirli bir şekilde şöyle dedi: “Burada bir işin ortasındayım, neden sen de kendi işine bakmıyorsun?”

 

Song Junwan’a karşı kullandığı surat ifadesi diğerlerinden farklıydı; kasti bir tahrik ve küçümseme içeriyordu.

 

“Benim işim bu. Cesaretin varsa Karamahzene bir şey yap bakalım! Dene de neler olacağını gör!” Soğuk bir kahkaha atan Song Junwan’ın sağ eli bir büyü hareketiyle ışıldarken parmağı yere doğru sallandı. Formasyon anında genişlemiş ve göz açıp kapayıncaya dek tüm aşağı parmak aydınlanmıştı. Song Junwan’ın gözlerine de en az Xuemei’ninki kadar yoğun bir küçümseme ve tahrik yerleşmişti.

 

Etkilenen Bai Xiaochun ise Song Junwan’ın arkasından Xuemei’ye nefret dolu bakışlar atmakla meşguldü.

 

Xuemei bir adım öne çıkarak yetişim basamağı gücünü patlattı ve göğe yükselen dokuz anaforluk bir kasırga doğurdu.

 

Bu, dokuz Gelgit Akışlı Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosunun büyüleyici gücüydü. “Normalde ona bir ders vermek için ellerini kesmekle yetinecektim. Ama madem sen onu korumaya kalktın, ben de elleriyle yetinmeyip canını alacağım sanırım!”

 

Bai Xiaochun’un gözleri titreşmiş, Xuemei’ye yönelik küçümseyişi iyice artmıştı. Ah bir Cennet-Daosu Kuruluş Kadrosu gücünü kullanabilseydi onu parmağını tek şaklatışıyla serseme döndürebilirdi!

 

“Başkaları statünden korkuyor olabilir ama bu isimler arasında Song Junwan yok. Umurumda bile değil. Eğer Karamahzenin saçının teline dahi zarar verirsen parmaklarından birini keserim!” Song Junwan da bir adım öne çıkıp yetişim basamağı gücünü salmıştı. Onun dokuz Gelgit Akışlı bir kasırgası olmayabilirdi ama Kuruluş Kadrosu sonlarının büyük çemberindeydi; yani gücünü sergileyişi Xuemei’ye denk olamasa da seviyesi fazlasıyla boğucuydu!

 

İkilinin güçleri çatırdama sesleri eşliğinde çarpışmaya başlamıştı. Alandaki bitki ve ağaçlar parçalara ayrılıyor, yayılan şok dalgaları Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinin kalplerini ürpertiyordu.

 

Rakibine denk olamadığı görünen Xuemei ilk çarpışma sonrasında geriye doğru sendelemişti.

 

Bai Xiaochun ise öyle sarsılmıştı ki ne diyeceğini veya ne yapacağını bilemiyordu. O güzeller güzeli ulu kıdemlinin kendisine gösterdiği iyi muameleye inanamıyordu. Kendisinin hatırına Xuemei’yi gücendirmiş ve hatta olaya bizzat dahil olmuştu. Tabii Bai Xiaochun kendisinin bir saç telinin Xuemei’nin parmağından çok daha kıymetli olduğu kanaatindeydi ama olsun, yine de kıdemlinin iyi niyeti çok etkileyiciydi.

 

“Cidden bana çok iyi davranıyor.” diye düşünüyordu. “Ne yapmalıyım?” Başının ağrımaya başladığını hissederek Xuemei’ye attığı karamsar bakışlar eşliğinde Song Junwan’ın arkasında süzülüyordu.

 

Xuemei soğuk bir şekilde homurdandı. Gözleri öfke ve öldürme güdüsüyle alev alevken sağ işaret parmağını salladı ve çantasından beyaz bir ışık huzmesi çıkarttı. Bu ışık da yüzeyine gülen surat işli ufak bir çana dönüştü. Yakından bakıldığında surat ağlıyor gibi de görünüyordu. Ve yeterince uzun süre bakıldığında kişinin kafatası uyuşuyor, kalbi korkuyla doluyordu.

 

Çanın belirişiyle dört bir yana tuhaf bir aura yayılmıştı. Dokuz Gelgit Akışı anaforuyla birleşmesiyle de güç patlaması yaratarak yoğun gümbürdeme sesleri doğurmuştu. Garip bir şekilde çanın gücü Gelgit Akışı anaforlarıyla uyumlu bir şekilde birleşmiş görünüyordu.

 

Alandaki enerji tavan yapmış, çan otuz metre uzunluğa erişene dek büyümüştü. Havada süzülürken uçsuz bucaksız bir baskı ve kudret yaymaktaydı.

 

Xuemei’nin gözleri titreşti. Büyülü nesnesinin yardımı sayesinde yetişimi Song Junwan’ınkine yetişmişti!

 

Ve çan sesleri, işiten herkesin duygularını etkileyebiliyor gibi görünüyordu. Bakanların suratları titreşiyordu, Song Junwan’ınsa gözbebekleri kısılmıştı.

 

Bunun Kuruluş Kadrosu yetişimcileri için dizayn edilen bir büyülü nesne olmadığı barizdi. Xuemei’nin statüsü düşünüldüğünde çanın babası Başpapaz Limitsizin armağanı kıymetli bir hazine olduğu tahmin edilebilirdi.

 

E başpapazın biricik kızına verdiği hazinenin gücünü hayal etmek de zor olmasa gerekti.

 

Song Junwan dişlerini sıktı. Oldum olası Xuemei ile iyi anlaşamazdı, şimdi de aralarında sıkı bir güç mücadelesi vardı. Karşılıklı nefretleri yıllara dayansa da bugünkü Song Junwan’ın yetişimi Xuemei'den çok daha yüksekti. Fakat Başpapaz Limitsizin sağladığı hazine kadının kalbini korkuyla ürpertmeye yetmişti.

 

Ancak Xuemei’nin kalbi de korku doluydu. Hazinesine rağmen yetişim konusunda Song Junwan’a denk değildi. Üstelik tarikattaki resmi statü konusunda da onunla rekabet edemeyeceği belliydi.

 

İkili birbirine bakakalmıştı, ikisi de korkuyordu ve ikisi de ilk hamleyi yapmaya gönüllü değildi.

 

Bai Xiaochun ise şok olmuş bir şekilde ortaya çıkan kıymetli büyülü nesneyi izlemekle meşguldü.

 

İki kadının bakışması bir müddet daha sürdükten sonra Song Junwan soğuk bir kahkaha attı. Güzel bir gülümsemenin ardından sarf edeceği sözlerse jilet keskinliğindeydi.

 

“Her gün erik çiçeği kazılı bir maske takıyorsun. O maskeye kendi kıçını kazıtsan da olurdu, Xuemei. Belli ki yüzünü sergileyemeyecek kadar çirkinsin!” Bu sözler alandaki herkesin soluğunu kesti. Bu konuşan ulu kıdemli değil de bir yabancıydı adeta.

 

Bai Xiaochun’un da ağzı açık kalmış ve ne cevap vereceğini merakla bekleyerek Xuemei’ye dönmüştü.

 

Xuemei soğuk bir şekilde homurdandı ve Bai Xiaochun’u tamamen hiçe sayıp Song Junwan’a dik dik bakarak şöyle dedi: “Oh öyle mi? Ehh, sen de iyi görünüyorsun diye bu kadar basitsin herhalde! Orta Tepenin ulu kıdemlisi olmanı iffetini 10,000 kez yitirmene borçlusun! Tarikattaki herkes de bunu biliyor! Kan efendisi olmak için 100,000 kişiyle yatarsan hiç şaşırmam! Yaparsın değil mi?!”

 

Bu cümleler sayısız iç çekişin yankılanmasına ve Orta Tepe yetişimcilerinin gözlerinin irileşmesine yol açmıştı. Artık Xuemei de tam bir yabancıya dönmüştü.

 

Xuemei’nin verdiği karşılık Bai Xiaochun’un gık çıkaramamasına yol açmıştı. Soluk soluğaydı, kimin daha üstün olduğuna karar veremiyordu, eşit bir skor gibi görünüyordu…  

 

Ancak durumda bir gariplik vardı ve ansızın 'sebepsiz yere mi etkilendim acaba' diye düşünmeye başladı. Bu iki cadaloz kendisini tamamen görmezden gelmiş, sadece birbirlerine olan nefretlerine kapılmıştı…

 

“Hey, dur bir dakika!” diye düşündü. “İlgi odağı ben olmalıydım. Beni unuttular mı ki?” Gözlerini kırpıştırarak kadınlara esas meseleyi anımsatma gereği duydu.

 

“Dinleyin hanımlar--”

 

Fakat daha cümlesini sonlandıramadan hem Xuemei hem de Song Junwan’dan aynı tepkiyi aldı: “Kapa çeneni!”

 

Bai Xiaochun içten içe korkmuş ve öfkelenmişti. Ancak ağzını açamadan önce Song Junwan’ın soğuk kahkahası işitildi. “Asıl sen kıçını kapa, Du Xuemei. Ben basit falan değilim, basit senin anandır. Başpapaz Limitsizin baban olduğunu öğrenmek için bile kan testi yaptırması gerekti. Bu doğru ve bunu herkes biliyor! Diğerleri dile getirmeye cesaret edememiş olabilir ama gidip babanın arkadaşlarına sorabilirsin. Hepsi farkında!”

 

Song Junwan bir kahkaha daha attı. Fakat bu defa iç çekişler işitilmedi, herkes tamamen sersemlemişti. Bahsi geçen kişi bir başpapaz olduğu için insanlar yıldırım çarpmışa dönmüştü, hatta yan yan sıvışmaya başlayanlar vardı.

 

Kan Akımı Tarikatı gibi gaddar bir oluşumda böylesi bir sırrı işittiğiniz için öldürülmeniz mümkündü. Song Junwan korkmuyor olabilirdi ama sebep, Kan Akımı Tarikatı başpapazlarından biriyle aynı klanı paylaşıyor olmasıydı. Buradaki başka hiç kimsede böyle bir destek yoktu!

 

Bu sırada bastırılmayı kabul edemeyen Xuemei şöyle karşılık verdi “Yalancı! Ben senin hakkındaki gerçeği bilmiyor muyum sanıyorsun? Song Que senin aşkının meyvesi! Ve Karamahzen de gizli aşığın! Öyle olmasa böyle çabucak ortaya çıkmazdın. Muhtemelen arka kapıdan sıvışıp hemencecik geldin, değil mi!? Seni mide bulandırıcı kevaşe!”

 

Teyit edilemeyen bu ikinci haber herkesin kafatasını uyuşturmuştu. Az önce yan yan sıvışanların artık herhangi bir şey daha duymaya cesareti kalmamıştı. Herkes kalpleri küt küt atarak ve tek bir şey daha duyarsam kesin öldürülürüm diye düşünerek kaçışmaya başlamıştı.

 

Bai Xiaochun da korkudan tir tir titriyor, acaba bu haberlerin yayılmasını engellemek için beni ölümle sustururlar mı diye düşünüyordu.

 

Bu düşünceyle dikkatlice kaçmayı, iki kadınla arasında güvenli bir mesafe bırakmayı ummuştu. Doğrusu şu an da en az Luochen Dağlarında olduğu kadar korkmuş haldeydi.

 

O tam hızla kaçmaya hazırlanırken Song Junwan ve Xuemei lanetler savurmaya, vurucu bilgiler paylaşmaya devam ediyordu. Kan Akımı Tarikatı hakkında işittiği tüm o pis bilgilerse Bai Xiaochun’un teninin karıncalanmasına yol açıyordu.

 

Bu noktada Kan Akımı Tarikatı başpapazları olanları işitmiş ve bir tanesi daha fazla şey duymak istemezmiş gibi boğazını temizlemişti. O sesin gök gürültüsüne dönüşmesiyle de gökte bir yıldırım doğmuştu.

 

Song Junwan ve Xuemei bunun anlamını biliyordu. Gerilemek istemeseler de başka çareleri yoktu. Neticede atılan son birer pis bakışla ikisi de homurdanarak dağıldı. Biri parmağın yukarılarına uçtu, diğeriyse Orta Parmağı terk etti.

 

Beklenmedik bir şekilde ikisi de Bai Xiaochun’a bir kez olsun bakmamıştı...

 

Çok geçmeden ortalığa sessizlik çöktü. Bai Xiaochun ise bir müddet şaşkınca süzüldükten sonra etrafına bakarak iç çekti. Hayatta birbirinden nefret eden iki kadından daha korkunç pek az şey olabilirdi…  

 

# 'Tabii Bai Xiaochun kendisinin bir saç telinin Xuemei’nin parmağından çok daha kıymetli olduğu kanaatindeydi ama olsun, yine de kıdemlinin iyi niyeti çok etkileyiciydi.' Bu kısım, vurucu dedikodular ve son cümle çok iyiydi. Gerçekten de kadın nefretinin biraz sert olduğunu söyleyebilirim. Umarım hiç kimseye böyle bir senaryonun ortasında kalmak nasip olmaz 
Bakalım bu gıybetten sonra tarikatta işler sakinliğini koruyacak mı, okumaya devam!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr