Bölüm 207 : Karamahzen İsmi Yayılıyor

avatar
5930 26

A Will Eternal - Bölüm 207 : Karamahzen İsmi Yayılıyor


Çevirmen : Clumsy

 

“Karaşeytan mı?” Kan ağaçlarının çığlıklarını işiten Bai Xiaochun’un ağzı açık kalmıştı. Tabii dünkü gaddarlığından sonra pek çok kişinin kendisine Karaşeytan demeye başladığından habersizdi.

 

Ağaçların çığlıklarından gına gelmiş bir şekilde homurdanarak bağırdı: “Kapayın çenenizi!”

 

Sesine eşlik eden gaddar hava tüm ağaçları titreyerek sessizleşecek kadar ürpertmişti. Dehşete düşen ağaçlar köklerinden çıkıyor ve mağaraya giden yolu açıyordu.

 

Bai Xiaochun ise kollarını arkasında kavuşturmuş, çenesini kaldırmış ve havalı bir şekilde şöyle demişti: “Usta Tanrı-Kahin, buraya gel!”

 

Onu işitenler tamamen şoktaydı.

 

Mağaranın içerisindeki Usta Tanrı-Kahinin beti benzi atmış, gözlerine delice bir bakış yerleşmişti. Alnında terler belirirken dişlerini sıkarak karşılık verdi: “Karamahzen, fazla zorlama!!”

 

Bai Xiaochun kan ağaçları ormanına adımını atmamıştı, formasyondan gelen baskı çok tehdit ediciydi. Ancak Usta Tanrı-Kahinin sözleri karşısında kötücül bir gülümseme takınıp biraz kan qi’si saldı ve göz açıp kapayıncaya dek alandaki tüm kan qi’si kaynayıp yoğun bir sise çevrilmeye başladı.

 

Kan ağaçlarının suratları titreşiyor ancak hiçbiri çığlık atmaya cesaret edemiyordu. Tek bir öbek halinde şaşkınla toplanmakla meşgullerdi.

 

Alandaki Kuruluş Kadrosu yetişimcileri de olanları sezmiş ve Bai Xiaochun’un etrafında toparlanan şok edici dozda kan qi’sini fark etmişti. Mağaradaki Usta Tanrı-Kahin ise kül rengi suratıyla acı kahkahalar atmaktaydı. Gözlerindeki delilik yoğunlaşmıştı ve tam dışarı çıkıp ölümüne dövüşmeye yeltenecekken Bai Xiaochun’un zalim sesi bir kez daha kulaklarına ulaştı.

 

“Sana oradan defolup gitmen için üç nefeslik süre tanıyorum.” diyen Bai Xiaochun gururlu bir şekilde devam etti: “Bu mağarayı istiyorum.” Sonra da kollarını sıvadı.

 

Usta Tanrı-Kahin formasyonun gücünü salarak Bai Xiaochun’la ölümüne dövüşmeye hazırdı. Ama bu sözleri işitmek gözlerini şaşkınlıkla irileştirmişti, neredeyse duyduklarına inanamayacaktı. “Sence senin nezaketine güvenip canımı riske atar mıyım, Karamahzen? Sana inanacağımı da nereden çıkardın?!?!”

 

Çenesini kaldıran Bai Xiaochun şu yanıtı verdi: “Sakin ol. Ben sözünün eri bir erkeğim. Eğer mağaranı alacağım diyorsam sadece mağaranı almaya gelmişimdir!”

 

Bu sözler ağzından dökülürken mağaranın kapısı açıldı ve Usta Tanrı-Kahin tam hızla havalandı. Bir yandan da sesi yankılandı: “Karamahzen, Kan Akımı Tarikatı şeytani bir tarikattır ama sözlerimizin arkasında dururuz. Eğer yoldaş Daoistlerinin önünde verdiğin sözden dönersen herkesin nefretini kazanırsın! Artık hiç kimse sana inanmaz!”

 

Usta Tanrı-Kahin gerçekten korkuyor, Bai Xiaochun’un kendisini mağaradan kasten çıkarttığına ve saldırıya geçeceğine ihtimal veriyordu. Kaçarken de mağarasına doğru bir yeşim kolye fırlatmıştı.

 

Bai Xiaochun’un gerçekten de canı için değil de mağarası için geleceğine hiç ihtimal vermemişti. Hatta hala buna inandığı söylenemezdi, kalbi ölümcül bir faciadan kıl payı kurtulmuşçasına küt küt atıyordu.

 

Bu sırada yeşim kolyeyi yakalayan Bai Xiaochun kaçmakta olan Usta Tanrı-Kahine baktı, en sonunda neler olup bittiğini idrak etmişti. Ardından iç çekerek Usta Tanrı-Kahini hiçe saydı ve kan ağacı ormanına adımını attı.

 

Yeni bir sahipleri olduğunu fark eden ağaçlarsa koca sırıtışlarla övgüler sıralamaya girişti.

 

“Usta Karaşeytan kudretli ve sıra dışıdır, cennetlerin altında yenilmezdir.”

 

“Usta Karaşeytan bir strateji ustasıdır! En zor görevlerin bile altından kalkabilir!”

 

Ağaçlara kasvetli ve soğuk bir ifadeyle bakan Bai Xiaochun’un gözlerindeki cesaretlendiriş gayet barizdi. Başta gergin olan ağaçlar bu cesareti alarak övgünün dozunu arttırdı. Bai Xiaochun ise iç çekerek kafasını salladı.

 

“Gerçekten de bayağı sıra dışıyım.” diye mırıldandı. “Nereye gidersem gideyim herkesten iltifat alıyorum. Çok can sıkıcı ama iltifatları da durduramıyorum ki.” Tabii bu esnadaki iç çekişleri ağaçların iltifat boyutunu daha da yükseltmişti.

 

“Bu dünyada Karaşeytandan daha şeytanı yok!”

 

“Karaşeytan tek bakışta tüm kadın yetişimcileri kendinden geçirebilir...”

 

“Karaşeytan bir ah etse cennetlerin ışıltısı söner!”

 

Bai Xiaochun kan ağaçlarının bu iltifatları arasında mutlu mesut bir şekilde Usta Tanrı-Kahinin ölümsüz mağarasına adımını attı. Buradaki kan qi’si Song Que’nin kan şelalesi civarından aşağı kalır değildi, bu da iyice tatmin olmasını sağlamıştı.

 

Etrafta kendisine resmi selamlar sunan 7-8 kukla mevcuttu. Onları hemencecik eski, yıkık mağarasına göndererek eşyalarını toplamalarını talep etti.

 

Çok geçmeden Bai Xiaochun’un Usta Tanrı-Kahinin mağarasına yerleştiği haberi tüm Orta Tepeye yayıldı. Ve Karamahzenin gaddarlığını anlatan yeni öyküler dolaşmaya başladı.

 

Geçen yarım ayda bu hikayeler iyice çığırından çıkmış ve çoğalmıştı. Etraftaki tüm yetişim klanları Karamahzeni tanır olmuştu.

 

Artık herkes Kan Akımı Tarikatında beliren yeni, acımasız kişiden haberdardı. Tek başına koca bir grup Kuruluş Kadrosu yetişimcisiyle savaşmış, 7-8 tanesini öldürmüştü. Bu uğurda Orta Tepenin tüm kan qi’sini çekip şok edici bir kan kılıcı da oluşturmuştu.

 

Bir de herkesi hayretlere düşüren Ters Kan Atasal Uyanışı söz konusuydu.

 

“Garip bir kişiliği var ve ne zaman ne yapacağını kestirmek mümkün değil. Bir bakıyorsun sağını solunu katlediyor, bir bakıyorsun sakinleşmiş ve herkesi bırakmış. Onu çözmek imkânsız...”

 

“Başpapaz Limitsize göre Karamahzenin Ruh Akımı Tarikatının Bai Xiaochun’undan kaçabilme sebebi şeytani kişiliğiymiş. Belli ki Karamahzen uzun zamandır sıra dışı bir yetişimci!”

 

“Song Que bile ona denk olamaz! Sadece Ölümlü-Dao Kuruluş Kadrosunda olması pek yazık, aksi takdirde daha da güçlü olabilirdi!”

 

“Bu daha hiçbir şey. Duydum ki dört tepenin ulu kıdemlileri onun uğruna mücadele etmiş. Sonunda onun seçimi Orta Tepenin Ulu Kıdemlisi Song Junwan olmuş. Vah vah...”

 

Tabii ki Kan Akımı Tarikatı sınırlarından sızan bu haberler diğer tarikatlara da ulaşmış, en sonunda savaştaki Engin Akım Tarikatı ve Hap Akımı Tarikatı bile Karamahzen ismini işitmişti.

 

Kan Akımı Tarikatına daha yakın olan Ruh Akımı Tarikatıysa daha detaylı bilgiler edinmişti. Artık kuzey ve güney yaka bu haberle çalkalanmaktaydı.

 

İnzivadaki Hayalet Diş bile hikâyelerin bir kısmını işitmişti. Kaşlarını çatarak Düşmüş Kılıç Uçurumunu düşünüyor fakat o isimde bir Kan Akımı Tarikatı çırağını anımsayamıyordu. “Karamahzen mi? Onu hatırlamıyorum...”

 

Shangguan Tianyou da inzivadaydı ve düşünüp taşınmasına rağmen o kişiyle ilgili hiçbir şey hatırlayamamıştı. Ama önemi yoktu. Kendisinden güçlü birinin belirişi onu mutsuz etmeye yeterdi. Söz konusu herhangi bir neslin Seçilmişliği olduğunda kişinin yerini muhafaza etmesinin tek yolunun giderek güçlenmek olduğunun bilincindeydi.

 

“Karamahzen...” diyen Zhou Xinqi ise derin bir nefes aldı. Ruh Akımı Tarikatı, Kan Akımı Tarikatı meseleleriyle yakından ilgilenirdi. Zhou Xinqi de gelen haberlerle şok olmuş, özellikle de Karamahzenin koca bir grup Kuruluş Kadrosu yetişimcisine karşı verdiği mücadeleyi işiterek şaşırmıştı. Neticede dişlerini sıkarak yetişime daha sıkı sarılmaya başladı.

 

Aynı şey Beihan Lie, Lu Tianlei, Xu Song, Gongsun Yun ve diğer pek çok Seçilmiş için de geçerliydi. Karamahzen hikâyeleri iyice odaklanmalarını sağlamıştı. Tarikat lideri ve üst düzey yetkililer de bu durumu not almış, onların esas ilgisini çeken Ters Kan Atasal Uyanışı olmuştu.

 

“Bu Karamahzen daha da güçlenirse tam bir felaket olabilir...”

 

“Bai Xiaochun arayışına daha çok kaynak yatırın. O çocuk gitti gideli gölgesi dahi görülmedi. Peşine gönderdiklerimiz de hiçbir kanıt bulamıyor.”

 

Ruh Akımı Tarikatı Seçilmiş ve liderleri sarsılmıştı. Sıradan İç Kesim çıraklarıysa bu hikayeler karşısında pek etkilenmiş sayılmazdı.

 

“Karamahzen de ne cehennemmiş? Tarikat Amcası Bai’nin yanına dahi yaklaşabilir mi?”

 

“Yeah, aynen öyle. Tarikat Amcası Bai Karamahzeni saniyesinde küle çevirir!” Bu sözleri sarf eden pek çok kişinin en dikkat çekenleri Hou Xiaomei ve Büyük Şişman Zhang’tı. Xu Baocai de ilk defa fikirleri konusunda bu derece tutkuluydu.

 

Bu sırada Hou Xiaomei, yeni ünlenen Karamahzenin Bai Xiaochun’un elinin tersiyle yok edilebileceğini teyit etmek için inzivadaki Hou Yunfei’ye danışmıştı.

 

Hou Yunfei ise uzun bir süre düşündükten sonra gülümseyerek şöyle dedi: “Karamahzen mi? O zaman Xiaochun’a saldıran pek çok kişi vardı, hepsini hatırlayamıyorum gerçekten.”

 

“O herifin bir hiç olduğunu biliyordum! Büyük Kardeş Xiaochun’dan iyisi yok.” Başta son derece mutlu olan Hou Xiaomei’nin modu çabucak değişmişti. “Sence Xiaochun nerede? Neden kimse onu bulamıyor? Umarım başı belada değildir.”

 

Hou Yunfei kızın saçlarını karıştırarak uzaklara baktı.

 

“Onun için endişelenme.” dedi hafif bir gülümseme eşliğinde. “Yolu nereye düşerse düşsün etrafındakileri bahtsız kılar. Kim bilir şu ana dek kaç kişiyi deliye döndürmüştür?”

 

Hou Xiaomei de Bai Xiaochun’un karıştığı vukuatları düşünüp gülümsedi. En sonunda derin bir nefes aldı ve yanakları kızarırken kendisini yetişime vermesi gerektiğinde karar kıldı. Başka türlü Bai Xiaochun’la arasında bir şeyler doğmasını umut edemezdi.

 

Karamahzen hikayeleri bu şekilde yayılırken Bai Xiaochun kan tankı civarında yetişimiyle ilgilenmekteydi. Alandaki güçlü kan qi’si sayesinde şimdiden Ölmeyen Cennetsel Kralın ikinci seviyesi üzerinde çalışmaya başlamıştı.

 

Artık Cennetkarışı Nehri suyunun yarıdan fazlası ilk ruhsal denizine kaynamıştı. Çok geçmeden bu süreç de tamamlanacaktı.

 

Bu da Kuruluş Kadrosu başlangıcını aşmakta olduğunun işaretiydi. Aynı zamanda İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü için de bir adım demekti. O noktada eskiden ancak hayalini kurabildiği deneylere başlayabilecekti.

 

Henüz Cennetkarışı Dharma Gözünü kullanma fırsatı bulamamıştı fakat açtığı vakit onun da eskisinden daha güçlü olacağına emindi.

 

Bir de Dağ Sarsan Darbe vardı. Pratiğini yaptıkça etrafta patlama sesleri doğuruyor ve tekniğe giderek daha aşina hale geliyordu.

 

Protomanyetik güç çalışmalarını da bırakmış değildi. Bu konuda uzmanlaşmış olmasa da sıra dışı bir büyü olduğuna emindi ve yerçekimi ile tepkinin güçlerini kullanabilme düşüncesiyle kalbi küt küt atıyordu.

 

“Eğer onu tamamen anlayabilirsem benden güçlü biri tarafından kovalanırken bile yakalanmamak için parmağımı sallamam yeterli olur. Benden güçsüz olanlarıysa parmağımı sallayışımla kendime uçuruveririm.” İşte bu düşünceler gözlerini elmas ışıltısına kavuşturuyordu.

 

#Yaa Ruh Akımı Tarikatı halkını özlemişim. Hele Hou Xiaomei'nin bizimkiyle övünüşü ve aralarında bir şey olmayı umut edebilmesi için sıkı çalışmaya yönelmesi pek tatlıydı. 
Bu arada bizimki bir zamanlar ben küçük kaplumbağayım deyip de kimseyi inandıramamıştı ya, bir gün geri dönüp ben Karamahzenim derse kimseyi inandırabilecek mi onu merak ediyorum doğrusu 
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr