Bölüm 205 : ***

avatar
5897 27

A Will Eternal - Bölüm 205 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’un gözleri kıpkırmızıydı. Luochen Klanı tarafından kovalanırken de kendisini öldürmek isteyen pek çok kişiyle yüzleşmiş ve o zaman tek seçeneğin rakiplerine karşı daha acımasız olmak olduğunu öğrenmişti. Ve öldürülmeden önce öldürmek gerektiğini!

 

Hayatta kalmanın tek yolu buydu!

 

Bir ışık huzmesine dönüşüp cennetleri sarsıcı, dünyayı parçalayıcı gümbürdemelerle birlikte kendisine az önce saldırmakta olan bir Kuruluş Kadrosu Dharma koruyucusunun önünde belirdi, hücumunu gerçekleştirdi.

 

Çıkan patlama sesiyle birlikte acınası bir çığlık koyuveren Dharma koruyucusunun bedeni parçalara ayrıldı. Bai Xiaochun ise kan ve parçacıklar arasından sıyrılarak geriye doğru hızlandı, sinsi bir saldırı gerçekleştirmek üzere olan farklı bir yetişimcinin boynunu kavradı. O kişinin sonu da çığlıklar eşliğinde parçalara ayrılmak oldu.

 

Bai Xiaochun kana bulanmıştı, nefesi kesik kesik ve gözleri kıpkırmızıydı.  

 

“Hadisenize!” diye kükredi. “Ne kaçıyorsunuz? Beni öldürmek istemiyor muydunuz?! Gelin bakalım!”

 

Bu sözlerle birlikte bulanıklaşarak dehşete düşmüş şekilde kaçmakta olan bir Kuruluş Kadrosu yetişimcisine ulaştı. Bai Xiaochun’un eli göz açıp kapayıncaya dek adamın omzunu kavradı ve bir büyü hareketi gerçekleştirmeye çalışan adamın boynu, Xiaochun’un diğer elinin kavrayışıyla sıkıca ezildi!

 

Çıkan çatırdama sesiyle birlikte ölmüştü.

 

Bai Xiaochun arkasını dönerken diğer Kuruluş Kadrosu yetişimcileri dehşet dolu suratlarla delicesine kaçışmaktaydı. Kimileri mağaralarına kaçıp defansif büyü formasyonlarını aktive ediyor, kimileriyse olabildiğince uzaklaşmaya gayret ediyordu.

 

Toplanıp devasa bir defansif formasyonla Bai Xiaochun’u uzak tutmaya çalışanlar da vardı. Song Que ve Usta Tanrı-Kahin de bu gruptaydı.

 

“İnsan değilsin sen!!”

 

“Daha önce böyle bir canavar görmemiştim!!”

 

“Cennetler! Karamahzen resmen korkunç!!”

 

Bai Xiaochun’un ani şiddet patlaması herkesi sarsmıştı. Kanlı kıyafetleri, gaddar ve öldürme arzusu dolu suratıyla bir canavardan farksızdı.

 

Bu gaddarlık ve delilik herkesin zihinlerini uyuşturmuştu. Song Que bile soluk soluğa kalmış, Usta Tanrı-Kahin ise korkudan tamamen sıyırmıştı.

 

Bu kişiler herkesin sonsuz acımasızlığıyla tanıdığı Kan Akımı Tarikatı çıraklarıydı. Ama an itibariyle Bai Xiaochun’a bakıp gördükleri şey tarif edilemez bir gaddarlıktı.

 

Şaşırtıcı bir şekilde az önce Bai Xiaochun’u durdurmak için konuşan birey bir kez daha müdahale etmemişti.

 

Baş kıdemliler ve diğer üstün kişiler de etkilenmişti ama tarafsız bir şekilde olanları izlemekle yetiniyorlardı. Hatta katliamı bizzat izlemek için ortama yaklaşanlar da vardı.

 

Bu sırada ağır nefesler alan Bai Xiaochun soğuk bir sırıtışla yakınlardaki bir ölümsüz mağarasına yöneldi. Ve tek tütsülük sürede beden kuvvetiyle mağarayı açmayı başardı. Bir an sonraysa içeride gizlenmekte olan Kuruluş Kadrosu yetişimcisinin cesedi dışarı fırlatıldı. Formasyonun içerisinden cesedi fırlatmış olan Bai Xiaochun ise bitkin bir şekilde yere  çöktü ve yüzündeki kanları silerek havada süzülmekte olan gözlemcilere baktı.

 

Ansızın gözlerini kırpıştırmaya başladı. Bedeni bitkinlik dalgalarıyla kuşatılmış, kasları gevşemişti. Aynı zamanda korku ve pişmanlık duyuyordu. Bu patlama sayesinde sinirini atmıştı fakat artık gerilmeye başlıyordu.

 

“Hiçbir Ruh Akımı Tarikatı tekniği kullanmadım.” diye düşünürken içten içe titriyordu. “Sadece Kan Akımı Tarikatı tekniklerini kullandım. Yani teknik olarak vücut geliştirme büyüm de Kan Akımı Tarikatıyla bağlantılı. Belki beni cezalandırırlar ama öldürmezler. Öldürürler mi ki?” Aklına devin elini çağırıp Kan Akımı Tarikatını yok etmeyi denemek de gelmiş ama bunu başarabileceğine pek güvenememişti.

 

Bu sırada Orta Tepede mutlak bir sessizlik hakimdi...

 

Kan Akımı Tarikatında bile katliam nadir görülürdü. Böyle bir şeye tanık olmak herkesi şok etmiş, Karamahzene yönelik anlayışlarını tamamen değiştirmişti.

 

Sessizlik antik bir sesle bölündü. “İnsanları öldürme işinin sonuna geldin mi?!”

 

Ve bu sesle birlikte bulanık bir figür de Bai Xiaochun’un önünde maddeleşmeye başlamıştı.

 

Bu kişi uzun, kan rengi cüppeli orta yaşlı bir adamdı. Ellerini arkasında kavuşturarak süzülüp Bai Xiaochun’a soğuk bakışlar atmakla meşguldü. Korkunç bir kan qi’si hissiyatı yayıyordu ki bu, bizzat cennet ve dünyada yankılanıp Orta Tepeyle bağlantı kuruyor gibi görünüyordu!

 

O kan qi’si kudretli baskısıyla Bai Xiaochun’un ruhsal denizlerini bile titretiyordu.

 

Adamın gözlerini diktiği Bai Xiaochun, tüm illüzyonları aşıp doğruca en derinine göz attığını hissederek ürpermişti.

 

Neyse ki maskesi gizemli tarikatın kıymetli bir hazinesiydi ve kendisini gizleme konusunda hala başarılıydı. Adam, kendi kendine mırıldandıktan sonra görüşünü geri çekti ve sağ elini sallayarak Bai Xiaochun’a ufak bir şişe gönderdi.

 

“Sıra dışı bir içsel yetenek. Ters Kan Atasal Uyanışı. Daha da iyisi, şeytani bir kişilik. Ne yazık ki sadece Ölümlü-Dao Kuruluş Kadrosundasın...

 

“Bu şişede üç Ruh Kanı Hapı var. Yaralarını mühürleyip kan qi’si konusunda daha hassas olmanı sağlayacaklar.” Adam bu sözlerle birlikte iç çekerek döndü ve öne doğru attığı adımda doğurduğu rüzgarla ortadan kayboldu.

 

“Ha?” Bai Xiaochun şok içerisinde kalakalmış, cezalandırılmaya hazırken adamdan bir şişe tıbbi hap hediyesi almıştı.

 

Bu esnada havada süzülen ulu kıdemlilerin gözleri ışıldamaktaydı. Az önce konuşmama sebepleri başpapazın gelişiydi. Karamahzenin dönüşümü öyle muazzam olmuştu ki başpapaz bile bizzat duruma tanık olmaya gelmişti. E onun bu durumda bir problem görmeyişi de ulu kıdemlilerin tutkularını iyice harlamıştı.

 

Karamahzen inanılmaz doğal yeteneğinin yanı sıra çok nadir görülür bir şekilde birkaç kişiyi art arda öldürmüş ve başpapazdan şeytani bir kişilik olduğunu işitmişti. Karamahzenin dehası ise tüm ulu kıdemliler için etkileyiciydi. Kuruluş Kadrosu Hapları mücadelesindeki dominant halini anımsamak da ona olan hayranlıklarını güçlendiriyordu.

 

Öldürmek tarikat kurallarına aykırı olsa da pek umurlarında değildi. Kan Akımı Tarikatında orman kanunları işlerdi. Hiç kimse ellerini bir kez olsun kana bulamadığını iddia edemezdi. İnsanlar kendileri için iyi olanı bilemeyip güçlü kişileri kışkırtırsa da ölümlerinin suçu kendilerinin olurdu. Düşük seviye yetişimciler söz konusu olduğunda tarikat kuralları sıkı sıkıya işlerdi fakat bu, o kişilerin kendi güvenliği içindi. Kuruluş Kadrosu üyeleri ve güçlü kişilerse sadece ve sadece kuvvete saygı duyardı!

 

Üstelik Bai Xiaochun’un insanların tepesini attırma kabiliyeti de bir hayli etkileyiciydi. Herkesin sevgisini kazanmakla nefretini kazanmak arasında büyük bir fark olabilirdi ama tarikat liderlerine kalırsa sonuç aşağı yukarı aynıydı.

 

Kendini sevdirmeyi başaran şampiyon olurdu, nefret ettirmeyi başaransa şeytan.

 

Karamahzen ise bu şeytani kişiliği sayesinde hayatta kalabildiği takdirde yetişimi arttıkça gerçek bir şampiyona dönüşebilirdi. Ya o cennetlerin altındaki her şeyi fethederdi ya da cennetler onu.

 

Bu esnada Küçük Bataklık Tepesinin uzun, iriyarı yetişimcisi yüzünde bir gülümsemeyle uçarak lafa girdi.

 

“Küçük Kardeş Karamahzen, benimle Küçük Bataklık Tepesine gel! O vücut geliştirme tekniğinle bize katılmayarak kendini heba edersin! Kabul edersen parmağın üst kısımlarında kalmana da izin veririm! Hadi! İnanılmaz, işitilmedik bir vücut geliştirme başarısı elde edeceğini garanti ederim!!”

 

Bai Xiaochun bu ani sözler karşısında bir nebze sersemlemişti. Fakat o tepki verme fırsatı bulamadan önce Ceset Tepesinin ulu kıdemlisi öne çıktı. “Onu dinleme Karamahzen. Bizimle Ceset Tepesine gel, Ceset Tepesi ilelebet evin olsun! Hadi! Sahip olduğumuz tüm renklerde cesetlerden alabilirsin!”

 

“Küçük Kardeş Karamahzen, onlar samimi değil!” diye araya giren İsimsiz Tepenin cüce ulu kıdemlisi, Bai Xiaochun’u Ters Kan Atasal Uyanışı aracılığıyla tavlamaya hazırdı. “İsimsiz Tepeye gel. Kan Yolu Kıdemlilerine katılmanı sağlarım. Arkanda İsimsiz Tepenin gücü varken bir daha hiç kimse seni kışkırtmaya tenezzül edemez!”

 

Bai Xiaochun ne diyeceğini bilemiyordu. Büyük bir felakete yol açmış, art arda 7-8 Kuruluş Kadrosu yetişimcisini öldürmüş, Orta Tepenin kan qi’sinde kaos doğurmuş ve orta yaşlı adamı tamamen hiçe saymıştı. O adamın kim olduğunu bilmese de bir baş kıdemli veya başpapaz olabileceğini düşünüyordu.

 

Böyle bir şeyi Ruh Akımı Tarikatında yapmış olsaydı tarikat kuralları gereğince Adalet Sarayına gönderilip canlı canlı derisi yüzdürülür, yetişim basamağı yok edilir ve hem ruhen hem de bedenen ortadan kaldırılırdı.

 

Fakat Kan Akımı Tarikatında her şey tam tersine işliyordu.

 

Öylece aptallaşmış bir şekilde kalakalmışken Song Junwan, büyüleyici güzelliği ve işveli kahkahasıyla kendisini gösterdi. Varışına eşlik eden hoş kokulu rüzgarla birlikte Bai Xiaochun’a bakan gözlerinde kıymetli bir mücevheri izleyen birinin derin hayranlığı okunabiliyordu. Doğruca Bai Xiaochun’un önünde durmuş ve yüzünü diğer kişilere çevirmişti.

 

“Burası Orta Tepe! Siz insanlar beni alenen yok mu sayıyorsunuz?”

 

Bai Xiaochun, Song Junwan’ın önünde duruşu karşısında gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. Kadın her zamanki gibi baştan çıkarıcı bir kılıktaydı; eteğinin yanında uzun bir yırtmaç mevcuttu ve açığa çıkan süt beyazı bacakları Bai Xiaochun’un gözlerini irileştirmekteydi. Farkında olmadan bakakalmıştı.

 

Diğer üç ulu kıdemli ise hem Song Junwan’ın ne yapmaya çalıştığını hem de Bai Xiaochun’un bakışlarını fark etmişti. Song Junwan’ın hilesi karşısında iç çekmekten başka bir şey yapamayacaklardı. Neticede Bai Xiaochun’a özlem dolu bakışlar atarak ayrılmaya başladılar.

 

Onlar gittiği andaysa Song Junwan’ın gülümsemesi silindi, Orta Tepenin Kuruluş Kadrosu yetişimcilerine dönen suratı son derece kasvetli bir hal aldı. Bakışlarını üzerinde hissedenlerin bedenleri titriyor, başları hafifçe eğiliyordu.

 

Herkesten daha ürkek görünen Song Que ise bakışlarını kaldırmaya dahi cüret edemiyordu. Oldum olası teyzesinden korkardı…

 

“Hepiniz dağılın.” dedi Song Junwan soğukça. “Daha sonra dönüp ortalığı temizlemeyi de unutmayın.” Bu sözler üzerine herkes rahat bir nefes alarak saygıyla ayrıldı ve alan çok geçmeden yeniden sessizliğe kavuştu.

 

Song Junwan ise Bai Xiaochun’a dönüp muammalı bir gülümsemeyle öne eğildi, Xiaochun’un yüzünü yeşimi andıran narin eliyle kaldırdı ve gözlerine bakmaya zorladı. “Gözün doydu mu, Küçük Kardeş Karamahzen?”

 

Kızaran Bai Xiaochun boğazını temizleyip duruşunu dikleştirdi ve ellerini kavuşturarak eğildi.

 

“Merhaba, Büyük Kardeş Song.”

 

“İleride biraz daha dikkatli olmalısın. Kan Akımı Tarikatı daima kaotik bir yer olmuştur. Belki işler farklı olsaydı bazı açılardan daha güçlü olabilirdik ama yapacak bir şey yok. Senin yapabileceğin tek şey ise güçlü düşmanlar bulup yenerek insanları etkilemeye devam etmek. Başpapazlar etrafta olduğu sürece tarikat bütünlüğü korunacaktır. Onlar gerekli durumlarda kaosu bastırabilir.

 

“Şimdilik Orta Tepede kalmaya devam et. Burada güvende olur ve güçlendikçe daha çok saygı görürsün.” dedikten sonra yüzünde güller açarcasına gülümsedi ki bu da onu tarifsiz bir güzelliğe kavuşturdu.

 

Bai Xiaochun ise anlık bir tereddütten sonra şöyle dedi: “Büyük Kız Kardeş Song, az önceki bir başpapaz mıydı?”

 

“O Başpapaz Limitsizdi!” diyen ve Bai Xiaochun’un şaşkın tepkisini gören kadın elleriyle gülümsemesini gizleyerek hoş kokulu bir rüzgâr eşliğinde ortamı terk etti.

 

Bai Xiaochun da uzunca bir süre kalakaldıktan sonra derin bir nefes aldı.

 

“Demek 800 yıl öncenin dört dörtlük Seçilmişi Usta Limitsiz oymuş!” diyen Bai Xiaochun, sarsılmış bir şekilde etrafına baktı. Burada vakit geçirdikçe Kan Akımı Tarikatından gördüğü iyi muamele karşısında daha da şaşırıyordu. Ruh Akımı Tarikatındayken yarattığı felaketler yüzünden sürekli ceza alırdı. Buradaysa bırakın cezayı, üzerine ödül alıyordu.

 

Tüm tepelerin kendisi için savaştığı yetmezmiş gibi Ulu Kıdemli Song Junwan da taş gibiydi.

 

Ayrıca burası Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği yetişimi için mükemmeldi. Ona ait, kan qi’siyle dolu bir Kutsal Araziydi.

 

“Ne harika bir tarikat!” dedikten sonra başını salladı ve düşüncelerine çekidüzen vermesi gerektiğini anımsadı. O Ruh Akımı Tarikatına aitti, yani Kan Akımı Tarikatının düşmanıydı!

 

Ama Kan Akımı Tarikatının gerçekten harika olduğu düşüncesini de silkinip atamıyordu.

 

Bölüm 205 : Ne Harika Bir Tarikat!

#Ee ben de bir sürü felakete yol açıp üzerine ödül alsam, herkes tarafından el üstünde tutulsam 'ne harika' derdim. Bizim kaplumbağa haklı ama kendisini iyice kaptırmaması da lazım.
Bu arada meşhur Başpapaz Limitsizi de görmüş olduk, tabii o da bizimkini aklına kazıdı. 
Peki bu olay da kapandığına göre bizi şimdi ne bekliyor, görmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr