Bölüm 191 : ***

avatar
5786 27

A Will Eternal - Bölüm 191 : ***


Çevirmen : Clumsy 

 

Ceset mağaralarından, zeminden, bitkilerden, ağaçlardan ve hatta taşlardan çıkan yeşil saçlar havada dönerek Bai Xiaochun’un önünde bir bariyer oluşturmuş, Xu Xiaoshan'ın saldırısını engellemişti.

 

Ardından patlak veren sağlam patlama ile sayısız yeşil saç yok edildi. Lakin Xu Xiaoshan’ın saldırısı da gücünü büyük oranda yitirmişti.

 

Alandaki herkes soluksuz kalmıştı ama herhangi bir çığlık çınlayamadan önce…

 

Ceset mağaralarından çıkan figürler kükreyerek Bai Xiaochun’un önünde dikilmeye başladı.

 

Bir zombiyi bir diğeri takip ediyordu. Her biri farklı görünüyor, farklı güç seviyeleri ve farklı auralar taşıyordu. Ancak bir ortak noktaları vardı ki o da yeşil saçlarıydı!

 

“Lanet olsun! O benim cesedim!! Karamahzen, seni öldüreceğim!”

 

“İmkânsız! Benim zombim neden Karamahzeni koruyor?!?!”

 

“Burada neler dönüyor!?!? Karamahzen, canına mı susadın sen?!?!” Kalabalık tamamen kudurmuştu. Pek çoğu ceset kontrol kâğıtlarını çıkarmış lakin cesetleri üzerinde hiçbir kontrolleri olmadığını fark etmeleri çok sürmemişti.

 

Xu Xiaoshan’ın yüzünde ise akıl almaz bir şok vardı. Evet, saldırısı güçlüydü ama karşısında Bai Xiaochun’u koruyan yüzün üzerinde arıtılmış ceset mevcuttu. Gücünü arttırsa bile fayda etmezdi.

 

Bu sırada gümbürdeme sesleri eşliğinde birkaç düzine ceset patladı ve ölümcül dalgalanmalar silindi. Bai Xiaochun ise tüm bu süreci öylece boş boş bakarak geçirmişti.

 

Rafineriden yeni cesetler çıkmaktaydı. Çok geçmeden Bai Xiaochun’u çevreleyenlerin sayısı yüzü aşmıştı ve hepsi de Xu Xiaoshan’a avazları çıktığınca bağırmakla meşguldü.

 

Az önce herkes şaşkınlık çığlıkları atıyordu ama şimdi çıt çıkartan yoktu. Bu garip sahneyi izlemekte olan çıraklar gerilemeye başlamış, kafatasları korkuyla uyuşmuştu. Zombilerin yaydığı öldürücü aura tamamen ve bütünüyle şok ediciydi.

 

Xu Xiaoshan neredeyse gözlerine inanamayacaktı.

 

Ceset Tepesi ulu kıdemlisi ise gözlerini dikip bakakalmıştı. Kuruluş Kadrosuna eriştikten sonra Ceset Tepesi ulu kıdemlisi olabilmek adına yıllarca mücadele etmişti ve yüz yıldan fazladır da bu konumdaydı. Onca yıl içerisinde gördüğü arıtılmış cesetler sayesinde bazı Öz Formasyon yetişimcilerinden bile daha bilgili olduğuna inanıyordu.

 

Ancak yüzlerce zombinin Bai Xiaochun’u koruduğuna tanık olmak, gözlerinde yoğun ışıklar doğurmuştu.

 

“Bunu nasıl yapıyor?!?!” diye düşünüyordu.

 

Bai Xiaochun ise ağlamanın eşiğindeydi.

 

“Bittim ben.” diye düşünüyordu. “Sıçtım. Ceset rafinerisini yok ettim ve nedense tüm o cesetler sahiplerini boş verip beni korumaya başladı. Bir anda binin üzerinde çırağı gücendirdim. Bu yüzden beni tarikattan kovarlar mı ki? Ne yapacağım? Ne yapacağım?!”

 

Bai Xiaochun buranın Ruh Akımı Tarikatı olmadığının bilincindeydi. Burası Kan Akımı Tarikatıydı ve bu facia karşısında alacağı cezayı az çok hayal edebiliyordu. Belki de onu öldüresiye döverlerdi!

 

Çevredeki çırakların gözlerindeki öldürme güdüsünü de sezebiliyordu. Lakin tam da o noktada etrafındaki cesetler bağırarak bir yol açmaya başladı.

 

Mahvolan ceset rafinerisinin derinliklerinde uzun, yeşil bir figür belirmişti. Jilet keskinliğinde bıçakları andıran keskin pençeleri görünebiliyordu. Gaddar görünümünü arttıran yeşil teni ve dişleri ise inanılmaz ürperticilikteydi.

 

Başında öyle bir yeşil saç yığını vardı ki uzunluğunu kestirmek imkânsızdı. Saçlarının çoğu diğer cesetlere bağlanmış şekilde havada öylece süzülmekteydi.

 

Bai Xiaochun şok içinde bakakalmışken yeşil zombi, ifadesiz suratı ve güçlü, öldürücü aurasıyla ilerleyerek arkasına ulaşmıştı.

 

Tabii çevredeki çırakların solukları bir kez daha kesilmişti.

 

“O yeşil zombi diğer zombileri kontrol ediyor! Buna inanamıyorum!!”

 

“Cennetler! Ben yeşil zombileri nasıl bilmem? Bu tamamen beklenmedikti!”

 

“O yeşil zombi inanılmaz! Sadece yedi veya sekizinci Qi Yoğunlaşma gücünde ama tüm zombileri nasıl da kontrol ediyor! Resmen ürpertici!!”

 

Xu Xiaoshan’ın nefesi kesilmiş, bir an sonra ise gözleri ışıldamıştı. Ancak o ağzını açamadan önce havayı bir kahkaha sesi inletti ki bu kahkahanın kaynağı Ceset Tepesinin ulu kıdemlisinden başkası değildi.

 

“Harika.” derken sesi bir hayli heyecanlıydı. “Resmen harika!” Bu sırada harekete geçmiş ve yeşil zombinin önünde belirmişti.

 

O anda bedeninden çıkan inanılmaz baskı etraftaki tüm zombileri titretti ancak hiçbiri bağırmayı kesmedi. Ulu kıdemli ise umursuyor gibi görünmüyordu. Yeşil zombiye bir mücevhermişçesine bakakalmıştı. Giderek daha da heyecanlanıyordu.

 

“İsmin Karamahzen mi?” diyerek Bai Xiaochun’a dönmüştü ve ona da zombiye baktığı gibi bakmaktaydı.

 

Bu kişinin kim olduğunu bilmeyen Bai Xiaochun çabucak ciddi bir ifade takındı. Kollarını kavuşturdu, eğildi ve cevap verdi: “Çırak Karamahzen hizmetinizdedir. Merhaba, Kıdemlim!”

 

“Buna zümrüt zombi diyelim. Onu sen mi arıttın? Ve öyleyse nasıl yaptın?”

 

Bai Xiaochun birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. Doğrusu bu arıtım sürecinin zombiyi böyle davranmaya nasıl ittiğinden pek emin değildi. Ama kullandığı formülü çabucak kaydetti ve kıdemliye teslim etti.

 

Bu sırada anlık bir düşünceyle hızlı ve gizli bir test gerçekleştirerek zümrüt zombiyle zihinsel bağlantı kurup kuramayacağına baktı. İlaca kendi kanından kattığı için bunu yapabileceğini varsaymıştı.

 

Aynı anda cezasının azaltılması umuduyla zombiyi kontrol etmeye yarayan yeşim kâğıdı uzatmayı da ihmal etmedi.

 

Tabii ki diğer çırakların bu yaşlı adam karşısındaki saygılı ifadelerini fark etmişti. Bu kişi çok önemli biri olsa gerekti.

 

Ulu kıdemli, aldığı kâğıtları inceledi. Gözleri tutkuyla yanarken de içten bir kahkaha patlatarak hayranlık dolu bakışlarını Bai Xiaochun’a çevirdi.

 

“Karamahzen, ben Ceset Tepesinin ulu kıdemlisiyim. Burada harika bir iş başardın. Gerçekten muazzam. Yepyeni bir zombi türü yarattın. Gidip üretimde karar kılmak adına bu yöntemi biraz araştırmam gerekiyor. Bu gerçekleştirdiğin, Ceset Tepesi için harika bir hizmetti!

 

“Ne olmuş değersiz bir ceset rafinerisini yok ettiysen? Onu kolayca yenileyebiliriz. Hem bunu kasten yapmadın ve sonucunda kimse ölmedi. Hatta kazara birini öldürmüş olsan bile her şey tarikat için olacak ve bir şey fark etmeyecekti!

 

“Kıdemliler, onu 5,000 ruh taşı ve 30,000 erdem puanıyla ödüllendirin. Ayrıca ondan ruh taşlarını çalmaya yeltenen olursa karşısında beni bulacağı haberini de yayın!” Bu sözler sonrasında heyecanlı kahkahalar atıp övgü dolu gözlerle arkasını döndü ve zümrüt zombi ile birlikte oradan ayrıldı.

 

“Ha?” Bai Xiaochun ulu kıdemlinin gidişini izleyerek kalakalmıştı. Çevredeki çıraklarınsa tüm öfkelerine rağmen dişlerini sıkıp dağılmaktan başka şansları yoktu. Hepsi ulu kıdemlinin gözlerindeki o cesaretlendirici bakışı görmüştü. Bu sırada Ceset Tepesi kıdemlilerinden biri Bai Xiaochun’a yaklaşarak 5,000 ruh taşı uzattı ve madalyonuna da 30,000 erdem puanı aktardı.

 

Pek mutlu olmayan Xu Xiaoshan ise yüzüne bir gülümseme yerleştirerek sohbet etmek adına aceleyle yaklaştı. Sözlerine bakılırsa formülün bir kopyasını istediği barizdi ve Bai Xiaochun da cömert bir şekilde bu arzusunu yerine getirdi. Neticede formül daha başlangıç aşamasındaydı ve pek değerli sayılmazdı.

 

Keyiflenen Xu Xiaoshan Bai Xiaochun’a görevinde yüksek not verdi. Sonra da kıymetli bir hazine elde etmişçesine hızla uzaklaştı.

 

Etrafın boşalışına ve darmadağın haldeki ceset rafinerisine bakan Bai Xiaochun ise derin bir nefes aldı. Kendisini cezalandırılmaya hazırlamışken tam tersiyle karşılaşmıştı. Ansızın buranın sahiden de Ruh Akımı Tarikatından ne kadar da farklı olduğunu idrak etti.

 

“Kan Akımı Tarikatı harika! O devin eli benim yetişimimle bağlantılı, burada Ölmeyen Cennetsel Kralın yetişimini en hızlı şekilde gerçekleştirebiliyorum ve hap yaratırken bir sorun doğduğundaysa tarikattan ceza yerine ödül alıyorum!” diyerek iç çekti. Tabii ki o zombiyi üretmemiş olsaydı bu olayın sonucunda Ceset Tepesi ulu kıdemlisi asla yatışmaz ve ölüm bile bu olayın etkisini silemezdi.

 

Ulu kıdemlinin umursadığı tek şey sonuçtu. Süreçte yaşananlar veya başkalarının başına gelenlerse umurunda bile değildi!

 

Ancak Bai Xiaochun’un emin olmadığı bir nokta vardı, o da ulu kıdemlinin tavrının tüm Kan Akımı Tarikatı liderlerini yansıtıp yansıtmadığıydı. Veya kendi çıkarları uğruna diğer çıraklara işkence edilmesini tolere etmeyecek birilerinin olup olmadığı…

 

Her halükarda Kan Akımı Tarikatının doğrudan ve acımasız şeylere değer veren şeytani bir oluşum olduğu barizdi!  

 

Birinin Daosuna erişmenin herkese fayda sağlayacağına inanmıyorlardı. Başarının yalnızca kemikten bir dağı tırmanarak elde edilebileceğine inanıyorlardı!

 

İç çeken Bai Xiaochun ölümsüz mağarasına yöneldi. Görevini tamamladığı için sıradaki hamle diğer çırakların da bunu yapmasını beklemekti ve sonrasında Kuruluş Kadrosu zorlu sınavına katılacaktı.

 

An itibariyle geceydi ve tarikatta ilerlerken aşağı yukarı üç insan boyunda koca bir dikilitaşa denk geldi. Taşın dibinde bağdaş kurarak oturan genç bir kız mevcuttu ve saçları ile kıyafetleri rüzgârda hafifçe sallanmaktaydı. Orada oturuş şekliyle ilgili bir tuhaflık vardı.

 

Kan renkli maskesinin üzeri erik çiçeği ile dekore edilmişti. Uzaklara bakan gözlerindeki özlem dolu ve melankolik ifadeyi görmek mümkündü.

 

Bai Xiaochun bu kızı hemen tanımıştı. Karşısındaki kişi, tarikatın bolca dedikodusunu yaptığı Genç Leydi Xuemei idi.

 

Koca dikilitaş ise yamuk yumuktu, tamamlanmamış gibiydi. Bai Xiaochun, ona baktıkça bir duvar kesitine baktığı hissine kapılıyordu. Aslında burası, Kan Akımı Tarikatı çıraklarının aydınlanma arayışıyla geldiği ünlü bir mekândı. Yani Kutsal Hap Duvarı!

 

Sözüm ona, burada aydınlanmaya erişenler hap yapan birinin yansımasını görebilirdi. Bu da ilaçların Daosuna yönelik anlayışlarını derinleştirirdi. Hikâyelere göre Kan Akımı Tarikatı bu duvarı 10,000 yıl önce Hap Akımı Tarikatından almıştı.

 

Kan Akımı Tarikatı pek simyacıya sahip olmasa da 8,000 yıl önce bir dahi belirmiş, Ölmeyen Kan Hapı denilen ve tüm tarikatı sarsan bir hap üretmişti. Tabii ki bu başarısını duvara borçluydu.

 

Kutsal Hap Duvarı sayesinde aydınlanabilen kişi sayısı çok azdı. Sahtekâr Karamahzen de bunu deneyip başarısız olanlar arasındaydı. Oradan geçen Bai Xiaochun ise Xuemei’ye ve duvara bakmadan edememişti.

 

Xuemei de onun varlığını sezmiş, maskesinin altındaki gözleri ışıldamıştı. Ardından soğukluk ve kibir dolu bakışlarını Bai Xiaochun’a çevirdi, bir karıncayla yüzleşen üstün bir varlık gibiydi. Akabinde hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve kan renkli bir ışık huzmesi şeklinde Ata Tepesine yöneldi.

 

Bu aşağılayıcı bakışları almak Bai Xiaochun’u son derece kızdırmıştı. Xuemei’nin fazla kibirli olduğu barizdi.

 

“Neyin bu kadar özelmiş, ha? Lord Bai Cennet Daosuna erişti bile! Gerçek yüzümü gösterseydim ölümüne korkardın!” diye kendi kendine homurdanarak çenesini kaldırdı ve kollarını sıvadı. “Bir gün Bai Xiaochun parmağını tek şaklatışıyla seni küle çevirecek!”

 

Bölüm 191 : Ceset Tepesinden Ödüller

#Öncelikle ortalığı mahvedip üzerine bir de ödül alması harikaydı! Burası sahiden de bizimkine uygun bir yer olabilir. Tabii bir gün şansı yaver de gitmeyebilir... 
Bu arada bu kızın melankolik havaları bana bir konuda 'acaba mı' dedirtiyor ama fikrimin doğru olup olmadığını ileriki bölümlerde görürüz 
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr