Bölüm 188 : Ceset Rafinerisi

avatar
6003 28

A Will Eternal - Bölüm 188 : Ceset Rafinerisi


Çevirmen : Clumsy 

 

Yeniden ölümsüz mağarasına dönen Bai Xiaochun somurtarak iç çekti. Sahtekâr Karamahzen hakkında ne düşüneceğinden pek emin değildi. Bir taraftan ona acıyordu ama onun kimliğini devraldığı için de denk geldiği her kadınla tuhaf bir ilişki içerisinde olma ihtimali doğuyordu. Bu kadınlar güzel olsaydı ilgilerine karşılık vermeyi düşünebilirdi.

 

Fakat ne yazık ki Karamahzene hap vermeye razı gelen kadınların hiçbiri güzel değildi.

 

“Kimsenin gerçek kimliğimi bilmiyor olması iyi. Yoksa saygınlığım tamir edilemez biçimde lekelenebilirdi.” Bu düşünceyle iç çekerek ileride olabildiğince mağarasında kalmakta karar kıldı.

 

Sonra da yetişime başladı. Normal şartlarda yetişime bu kadar sıkı odaklanmazdı ama burada Ölmeyen Cennetsel Kral yetişimi yapmak öylesine faydalıydı ki bu beklenmedik fırsatı tepemeyeceğinin bilincindeydi.

 

Biraz ölçüp tarttıktan sonra Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği aracılığıyla gerçek bir damla Ölmeyen Kan üretmeyi bile denedi. Ne yazık ki Ölmeyen Kan son kısma aitti ve bu noktada yapabileceği tek şey çevreden kan qi’si çekmekti. Bu qi ile Ölmeyen Kan oluşturması şimdilik imkânsızdı.

 

Buna rağmen mevcut şartlar karşısında son derece heyecanlıydı. Gizlice Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsü üzerine de çalışıyor, Cennetkarışı Nehri suyunu ruhsal denizine kaynaştırmayı sürdürüyordu.

 

Gerçek yetişimi daimi bir ilerleme sergiliyordu. Üstelik maskenin gücüyle gizlenen Cennetkarışı Dharma Gözü de giderek güçleniyordu.

 

Tabii onu en çok beklentiye sokan, Dağ Sarsan Darbe idi.

 

“On mamut gücüne eriştiğimde bir Çılgın Hayalet Bedenim olacak. Ardından Ölmeyen Cennetsel Kralın ilk kısmını tamamlamış olacağım!” Ölmeyen Cennetsel Krala çalışıp kan qi’si özümsemeye devam ettikçe gücünün arttığını hissediyor ve kalbi beklentiyle doluyordu.

 

“Birkaç güne iki ilkel mamut gücüne erişecek olmalıyım. Şimdiden on tanenin gücüne yaklaşmaya başladım! Ve sadece elin tersindeyim. Parmaklardan birine ulaşabilecek olursam çok daha hızlı ilerleyebilirim!” Bu heyecanla Kan Akımı Tarikatı tepelerinin sahip olduğu kan şelalelerini düşündü. Onların yakınında yetişim yaptığı takdirde ilerleyişinin muazzam olacağını varsayıyordu.

 

İç çekerken Kan Akımı Tarikatının kendi şahsi Kutsal Arazisi olduğunu da düşünmeden edemedi.

 

Tabii ki protomanyetik güç ve İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü çalışmalarını bir kenara atmış değildi. Son zamanlarda bir deney gerçekleştirmiş olmasa da bu meseleleri düşünüp analiz etmeye bolca vakit harcıyordu.

 

Bir ay böylece geçip gitti.

 

Bu süreçte ölümsüz mağarasından bir kez olsun çıkmamıştı. Ancak dışarıyı gözlemleyebilmiş, Kan Akımı Tarikatı çırakları arasında patlak veren bolca dövüşe tanık olmuştu. Hatta mağarasına pek de uzak olmayan bir noktada öldürülen bir çırağı bile görmüştü.

 

Bu Ruh Akımı Tarikatında yaşansa büyük bir mesele olurdu. Lakin Kan Akımı Tarikatında pek de etki doğurmamıştı. Ancak yoldan geçen birinden, o çırağın katilinin çok geçmeden infaz edildiğini işitmişti. Sonuçta Kan Akımı Tarikatı dövüşe izin verse de cinayete vermiyordu ve kurallarına sıkı sıkıya bağlıydılar. Çizgiyi aşan kişi acı bir sonla karşılaşırdı.

 

“Resmen akrep yetiştiriyorlar...” diye düşündü Bai Xiaochun. Kan Akımı Tarikatı kaotik ve kuralsız görünse de bir düzen olduğu belliydi.

 

Birkaç gün sonra Kutsal Arazilerde başarısız olanlar adına yapılan bir ayarlamanın bahsi geçti. Aynı toplantıdaki çırağın söylediği gibi, bu kişilere Kuruluş Kadrosuna erişebilmeleri adına bir zorlu sınav şansı sunulacaktı.

 

Zorlu sınava katılmaya hak kazanmak içinse tarikat adına bir görev tamamlamak gerekliydi. Herkesin görevi farklıydı ve Bai Xiaochun’a düşen görev, Ceset Tepesine gidip bir ceset arıtmaktı!

 

Bai Xiaochun bu görevi biraz iğrenç bulmuştu ancak cesetlerle çalışma düşüncesi kulağa mide bulandırıcı gelse de görevini değiştiremezdi. Ebedi dayanıklılık kalıntısına ulaşmak istiyorsa dişlerini sıkıp bu görevi kabul etmek zorundaydı.

 

Zorlu sınava girmenin, ardından Kuruluş Kadrosu Hapı alıp Kuruluş Kadrosuna “erişmenin” tek yolu buydu. Sonrasında Orta Tepenin Dharma koruyucusu olmayı seçebilecekti.

 

Aslında Kan Akımı Tarikatı yolundayken bir Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosu uzmanı olarak ortaya çıkma konusunda bolca düşünmüştü. Düşmüş Kılıç Uçurumundan kaçan ve Karamahzenin öldüğünü görenler olabilirdi ama hayatta oluşunu onlara açıklayacak bir yol bulunurdu. Sonuçta herkesin hayat kurtarıcı büyüleri olabilirdi. Ancak Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosu ile ortaya çıkmak bambaşka bir meseleydi. Sonlara doğru Kılıç Dünyasında oluşan kaosa rağmen herkes, kimlerin dünya sicimi enerjisi çektiği konusunda son derece ilgiliydi.

 

Yani Tarikata bir Kuruluş Kadrosu yetişimcisi olarak dönerse çok şüphe çekerdi ve neticede bu fikirden vazgeçmişti.

 

Ertesi gün, gün doğumu ile birlikte heyecanlı bir şekilde mağarasından ayrıldı. Görev kâğıdını taşıyarak Ceset Tepesine yöneldi ki şimdilik oraya girebilmesinin tek yolu bu yeşim kâğıdı taşımaktı.

 

Ceset Tepesinde bolca ceset rafinerisi vardı ve bir kısmı da dağın merkezindeydi.

 

Bai Xiaochun, görevi için gerekli mekânı uzaktan görebiliyordu. Koca bir binaydı, silindir şekilliydi ve simsiyahtı. Binanın tepesinden çıkan zararlı kara dumanlar göğe yükselmekteydi.

 

Binanın sayısız giriş çıkışı mevcuttu ve İç Kesim çırakları mütemadiyen girip çıkıyordu. Çıkanların tenleri soluk, yüz ifadeleri kasvetli oluyordu, yıllardır gün görmemiş gibi bir halleri vardı. Bai Xiaochun gibi bir görevi kabul ederek gelenlerin aksine onlar, yetişim ve çalışma amacıyla buradaydı.

 

Rafineriye yürümekte olan Bia Xiaochun’un gözüne tanıdık bir isim takıldı. Rafinerinin ana kapısında, ellerini ardında kavuşturmuş şekilde bekleyen bu kişi Xu Xiaoshan’dı. Yetişimi Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosu dalgalanmaları taşımaktaydı ve o birkaç İç Kesim çırağını azarlarken ardında üç zorba görünümlü koruma dikiliyordu.

 

“Ben bu ceset rafinerisini tarikattan almak için ne kadar harcadım biliyor musunuz, ahmaklar?

 

“Burası benim! Burayı karşılamak adına diğer tüm mülklerimi satmak zorunda kaldım. Kağıt tılsım alacak kadar kar edemezsem sizi doğduğunuza pişman ederim!

 

“Cesetlerimden birini yok ettiğinize inanamıyorum! Sıradan bir ceset olabilir ama yine de bir değeri vardı. Sizi uyarıyorum, ya bana zararımı ödersiniz ya da sizi arıtılacak cesetlere çeviririm!” İç Kesim çırakları tir tir titriyordu, solgun suratlarla hatalarını kabul etmekten başka şansları yoktu. Xu Xiaoshan da en sonunda elini rahatsız bir edayla sallayarak çırakları kovaladı.

 

Ardından karanlık bir surat ifadesiyle etrafa bakarak Bai Xiaochun’u fark etti.

 

“Burada ne yapıyorsun? Öyle gönlünce gelip gidemezsin!”

 

Bai Xiaochun kendisini toparlamak için biraz duraksadı. Xu Xiaoshan Düşmüş Kılıç Uçurumunda böyle konuşmaya cüret etseydi işleri kısa sürerdi. Ama şu anda verdiği karşılık elini sallayıp görev kâğıdını göndermek olmuştu.

 

Xu Xiaoshan kâğıdı somurtarak inceledi ve Bai Xiaochun’a geri verdi.

 

“Seni hatırlıyorum. Hepimiz Bai Xiaochun’la dövüşürken oradaydın. Demek ki sağ çıkabilmişsin!” Bu noktada ifadesi biraz yumuşamıştı. Düşmüş Kılıç Uçurumunda yaşananlarla ilgili hisleri karmaşıktı. Bai Xiaochun’u takdir ediyor ve onunla birbirlerini kandırmaya çalıştıkları anları anımsayınca iç çekmeden edemiyordu.

 

“O herif şimdiye kesin Ruh Akımı Tarikatının cevheri olmuştur.” diye düşünerek başını salladı.

 

“Tamamdır, içeri gel bakalım. İkimiz de Düşmüş Kılıç Uçurumu gazisi sayılırız, bu yüzden sana ceset arıtımıyla ilgili bir iki ipucu vereceğim.” Xu Xiaoshan bu sözler sonrasında yolu gösterirken Bai Xiaochun da sert bir ifade takınarak takibe başladı.

 

İkilinin ceset mağarası olarak tarif edilen özel odalardan birine varması çok sürmedi.

 

Silindir oda pek büyük değildi. Gizemli ışıklar yayan dokuz gaz lambası içerinin kasvetli karanlığını dağıtmakta yetersiz kalıyordu. Odanın ortasında ise derin bir su tankı bulunmaktaydı.

 

Su kan rengiydi ve fantastik, tuhaf bir görünüme sahipti. İçerisinde de bir ölü yüzmekteydi!

 

Ceset, sert ifadeli iriyarı bir adama aitti. Hiç de narin görünmeyen adamın alnında ölümcül bir yara bulunmaktaydı. Yaranın etrafı bariz şekilde çürümüş ve erik çiçeği şekli almıştı.

 

Mağaralardaki tüm cesetlere aşina olmayan Xu Xiaoshan, bu cesedi görür görmez fısıldamıştı: “Bu herifi o Xuemei cadalozu öldürdü. Onunla savaşırken ölmesi gösteriyor ki hayattayken yetişimi sıra dışıymış.”

 

Bai Xiaochun cesedi baştan aşağı süzerek alnındaki işarete takıldı. Kalbi anında soğumuştu.

 

“Doğal olarak Ceset Tepesinde cesetlere odaklanıyoruz.” diyen Xu Xiaoshan devam etti. “Genel olarak cesetler sıradanlıkla başlayıp zirveye dek yavaşça ilerliyor. Seviyelerse şu şekilde: Donuk zombi, gölge zombi, uçan hortlak ve ulu liç!

 

“Senin görevin bu cesedin beyaz saç çıkarmasını sağlamak. Böylece sıradan bir cesetten donuk bir zombiye dönüşecek!

 

“Bunun için gerekli yöntem yeşim kağıtta yazıyor. Onuncu seviye Qi Yoğunlaşmada olduğun ve çoktandır buralarda bulunduğun için işlerin nasıl yürüdüğünü az çok biliyorsundur. Yetişim basamağını kullanarak kan tankını katalize edecek ve cesedi batıracaksın. Tabii ki uzmanlaşman gereken pek çok detay söz konusu.

 

“Hızlı çalışırsan bu işi yarım yılda bitirebilirsin.” Bu cümlelerden sonra Bai Xiaochun’a iki yeşim kâğıt uzattı. Biri ceset arıtım yöntemleriyle ilgili detaylı bilgiler içeriyor, diğeriyse cesedi kontrol etmek için kullanılıyordu. Kâğıtları da vererek ortamdan ayrılmaya yeltendi.

 

O kadar vakit harcamaya gönlü olmayan Bai Xiaochun ise cesede dönerek şöyle dedi: “Bu işi daha hızlı halletmenin bir yolu yok mu?”

 

Xu Xiaoshan soğuk bir kahkaha attı. “Daha hızlı mı? Tabii ki! Cesede yeterince ruh ilacı verirsen süreç doğal olarak hızlanır. Hatta yeterince iyiysen belki bir Dokuz Dingin Kan Hapı yapabilirsin. O haplardan biriyle işin on güne biter. Ayrıca ceset de bir ulu liçe dönüşür, yani yaklaşık olarak bir başpapaz gücüne erişir!

 

“Senin ilaç yapımından biraz anladığını unutmuşum. Belki de şansını denemelisin.” dedikten sonra tekrar kahkaha attı. Kan Akımı Tarikatı çırakları genellikle dövüşe odaklanır, ilaç yapımını zaman israfı olarak görürdü. Xu Xiaoshan kollarını sıvamış ve en sonunda Bai Xiaochun’u ceset mağarasında yalnız bırakmıştı.

 

Bai Xiaochun ise bir müddet su tankındaki cesede düşünceli bakışlar attı, kısa bir süre sonra da gözleri ışıldadı.

 

“Ruh Akımı Tarikatında hap yapmamdan pek hoşlanmıyorlardı ama artık Kan Akımı Tarikatındayım. Sonunda yeniden hap yapabileceğim...” Büyük bir simyacı olma yolunun gerçekten baş ağrıtıcı olduğunu kanıtlamıştı. Aklındaki anılarla iç çekti.

 

#Zorlu sınav için nasıl bir görevimiz olduğu belli oldu. Ceset arıtımı, zombiler falan kulağa pek hoş gelmiyor ama bakalım bizimkinin cesetlerle imtihanı nasıl olacak!
Bu arada Xu Xiaoshan bizimkine hap yapabilirsin önerisinde bulundu ama karşısında kim olduğundan haberi yok tabii. Umarım pişman olmaz diyor ve sıradaki bölüme geçiyorum. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr