Bölüm 184 : Bu Nasıl Mümkün Olabilir?!?!

avatar
6741 25

A Will Eternal - Bölüm 184 : Bu Nasıl Mümkün Olabilir?!?!


Çevirmen : Clumsy 

 

Kan Akımı Tarikatı Gök Nehir Kortu tarafından kontrol edilen dört dalın ilkine aitti. Ruh Akımı Tarikatının yanında yer alıyordu ve sınır, Luochen Klanı tarafından tutulmakta olan Luochen Dağları idi.

 

Luochen Dağlarını aşan kişi, kendisini Kan Akımı Tarikatı arazilerinde bulurdu.

 

Bai Xiaochun iç çeke çeke, aceleyle ilerliyordu. Bu yollardan geçmek, içinde karmaşık hisler doğuruyordu. Bir yandan yıllar önce karşılaştığı onca tehlikeyi anımsamadan edemiyor, bir yandan da Du Lingfei’yi düşünüyordu.

 

Luochen Klanı vukuatı olmasa Du Lingfei ile asla yakınlaşamaz ve Du Lingfei de Zhou Xinqi gibi kendisine antipati duymaya devam ederdi.

 

Aynı şekilde Bai Xiaochun da ona kendisini ifade etme şansı bulamazdı. Luochen Klanı ihaneti her şeyi değiştirmişti.

 

İç çekmeyi sürdüren Bai Xiaochun, tam olarak Luochen Klanının eski konumuna varmıştı. Bu alan artık ormanlar tarafından yutulmuş ve bir zamanlar bir klanı barındırdığına dair neredeyse hiçbir işaret kalmamıştı.

 

Biraz mesafede Ruh Akımı Tarikatının dağları korumak adına Luochen Klanının yerine getirdiği yeni bir klan mevcuttu. Bai Xiaochun’un geçeceği hakkında hiçbir fikirleri yoktu.

 

Tabii ki alanda, bir Kuruluş Kadrosu yetişimcisi halini alan Bai Xiaochun’un bile kışkırtmaya cüret edemeyeceği yaratıklar da barınmaktaydı.

 

Yolculuğunu sürdüren Xiaochun, kaotik ve ilkel yaratıklar da dahil olmak üzere pek çok dünya mucizesine tanık oluyordu.

 

Ayrıca birkaç lokal yetişim klanına denk gelmiş ve Büyük Kardeşi Tarikat Liderinin neden birkaç ay önce Kuruluş Kadrosu yetişimcilerini toplantıya çağırdığını anlamıştı.

 

“Engin Akım Tarikatı ve Hap Akımı Tarikatı savaşıyormuş...” Gözlerini Engin ve Hap Akımı Tarikatlarının savaşmakta olduğu alana çeviren Bai Xiaochun, Zheng Yuandong’un Gök Nehir Kortu yüzünden çıkabilecek savaşlardan bahsedişini anımsamıştı.

 

Savaşın cennetleri ve dünyayı sarstığı kesindi ve Bai Xiaochun, yakında Kan Akımı Tarikatıyla Ruh Akımı Tarikatı arasında bir anlaşmazlık patlak verirse ne olur diye düşünmeden edememişti.

 

Yarım ay sonra Luochen Dağlarından çıkarak Kan Kıtası sınırına ulaştı. Bu noktada derin bir nefes aldı, çantasından bir maske çıkarttı ve yavaşça yüzüne yerleştirdi.

 

Maske teniyle temas ettiği anda kendisiyle kaynaştı ve seğirip çarpıklaşan yüzü, bir yabancınınkine çevrildi.

 

Soğuk ve kibirli görünümüne rağmen bir hayli yakışıklıydı. Maskeyi takmak o eski samimi görünümünü çalmış, gaddar ve sert bir hava katmıştı.

 

Yüzünün sağını solunu yoklayıp gerçekten dönüştüğüne emin olduktan sonra Ruh Akımı Tarikatı cüppesini çıkartarak Karamahzenin çantasından bir şeyler giyindi. Artık tam anlamıyla Karamahzen olmuştu.

 

Maske sayesinde yetişim basamağı ve hatta kullandığı teknikler dahi gizlenmişti. Aslında Kuruluş Kadrosu başlangıcında olsa da onu inceleyen kişiye onuncu seviye Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberinde olduğunu düşündürtecekti.

 

Tamamen ve bütünüyle orijinal Karamahzen kimliğine bürünmüştü. Derin bir nefes alarak Kan Akımı Tarikatı topraklarına doğru adımını attı ve acele etmeden, temkinli bir şekilde Kan Kıtasında ilerlemeye başladı.

 

Bu sırada sahtekâr Karamahzen ruhuyla sohbet ederek Kan Akımı Tarikatı hakkında yeni bilgiler edinmeyi de ihmal etmedi. Mesela burada sahiden de orman kanunlarının geçerli olduğunu, çırakların aralarında dövüşmeleri için teşvik edildiğini öğrendi.

 

Aynı şey tarikat dışı için de geçerliydi. Tüm Kan Kıtası vahşi ve ölümcül bir alandı.

 

Bai Xiaochun için Karamahzen olarak Kan Akımı Tarikatına dönmek son derece basit olacaktı. Sahtekâr Karamahzenin söylediğine göre Düşmüş Kılıç Uçurumundan ışınlanan tarikat çırakları Kan Kıtasının rastgele konumlarına düşmüştü ve bazıları doğruca tarikata dönebilse de diğerlerinin dönmeden önce yaralarının iyileşmesini beklemesi gerekmişti.

 

Sonuçta tarikata yaralı bir şekilde dönmek dışarıda kalmaktan çok daha tehlikeli olurdu.

 

Bunu işitmek Bai Xiaochun’un kalbindeki korkuyu iyice perçinlemişti. Kan Akımı Tarikatı sahiden korkunç görünüyordu. Ancak ebedi dayanıklılık kalıntısının verdiği heyecan ve maskenin sağladığı güvenlik sayesinde dişlerini sıkıp planını uygulamaya kararlıydı.

 

İlerledikçe Kan Kıtasını daha net inceleyebilir hale gelmişti. Burada her şey kanla lekelenmişçesine kırmızımsı kahverengiydi. Sahtekâr Karamahzen bile bunun sebebinden emin değildi. Oldum olası öyleymiş gibi görünüyordu.

 

Bitkiler bile son derece agresifti. Bai Xiaochun yolda rastladığı bazı bitkileri yok etmiş, bazılarındansa kaçmak zorunda kalmıştı.

 

Kan Akımı Tarikatına ulaşması için iki ay daha geçmesi gerekmişti. Kan Akımı Tarikatı da Ruh Akımı Tarikatı gibi Cennetkarışı Nehri kıyısındaydı.

 

Sahtekâr Karamahzen tarikatın neye benzediğini açıklamış olsa da bunu kendi gözleriyle görmek Bai Xiaochun’un ağzını açık bırakmış, titremeye başlamasına yol açmıştı.

 

Tamamen ve bütünüyle sarsılmıştı.

 

Ruh Akımı Tarikatının Dao Tohumu Dağı nehri bir köprü gibi aşar ve kuzey ile güney yakaların yedi dağ tepesini birbirine bağlardı. Kan Akımı Tarikatı ise çok farklıydı.

 

Şok edici bir şekilde tarikat, devasa bir kan rengi el şeklindeydi!

 

Akıl almaz büyüklükteki el, Cennetkarışı Nehrinin üzerinden yükseliyor ve aşağı bakan avcuyla cennetlere yükselmek ister gibi görünüyordu. Büyüklüğünü kelimelere dökmek zordu; elin beş parmağı beş koca dağ tepesi gibiydi ve her biri aşağı yukarı Dao Tohumu Dağı kadardı.

 

Sarp başparmak ise net görmeyi imkânsız kılan kanlı bir sisle çevriliydi.

 

Elin ne zamandır var olduğunu söylemek mümkün değildi; tozlu ve taşlı yüzeyi rüzgârlar tarafından yontulmuştu. Yakından yalnızca beş muazzam tepenin yükselişini görebilirdiniz.

 

Ancak uzaklaşıldığında, elin altında şok edici bir şekilde uzanan kan renkli kolu görmek de mümkündü!

 

Bai Xiaochun’un gözleri çay tabağına dönmüştü. Böyle bir şeyi gören kişi Cennetkarışı Nehrinde bir devin yaşadığına ve ölümünden önce son bir çabayla cennetleri parçalamak adına elini uzattığına ikna olabilirdi.

 

Ama bu yaşanırken eli katılaşmış ve bir daha asla kıpırdayamamış gibiydi. El baki kaldığı sürece yükselen zirveler ve devin iradesi de baki kalacaktı.

 

Tepeler kan renkli bitkiler ve binalarla kaplıydı. Sağa sola uçan huzmeler görmek mümkündü; bu da tepelerin, öldürücü auralarıyla göğü karartan sayısız bireyin yuvası olduğunu gösteriyordu.

 

Evet, burası Kan Akımı Tarikatının yuvasıydı!

 

“Kan Akımı Tarikatı!” diyen Bai Xiaochun derin bir nefes aldı. “Çok güçlü!” Her şeyi kendi gözleriyle görmek, Kan Akımı Tarikatının güç ve kaynakları konusunda iyice etkilenmesine yol açmıştı.

 

“Kan Akımı Tarikatı üyelerinin bu kadar gaddar olmasına şaşmamalı. Tarikat bir cesedin koluna kurulmuş! Hatta sahtekâr Karamahzenin söylediklerine göre Kan Akımı Tarikatı tekniklerinin hemen hemen hepsi koldan geliyormuş!” Kola yaklaşan Bai Xiaochun’un zihni iyice sarsılmıştı. Yaklaştıkça tepelerin farklı noktalarından akan kan şelalelerini de görür olmuştu.

 

Yine yaklaştıkça fark ettiği üzere el Cennetkarışı Nehrinden su çekiyor ve bu su, kolun üzerindeki çatlaklar aracılığıyla sızıyordu. Bu esnada altın renk, koyu bir kırmızıya dönüşüyordu.

 

O kırmızı sıvı da Kan Akımı Tarikatı yetişiminin temel kaynağıydı.

 

“Ruh kanı!” diye düşünen Bai Xiaochun’un kalbi küt küt atıyordu. Aklına sahtekâr Karamahzenin Kan Akımı Tarikatıyla ilgili yaptığı ilk tanıtım gelmişti.

 

Kan Akımı Tarikatı Ruh Akımı Tarikatına son derece benzer bir şekilde kurulmuştu. Lakin bazı temel farklılıklar da söz konusuydu. Onların da hizmetliler, Dış Kesim çırakları ve İç Kesim çırakları varken miras kesimi yetişimcilerinin yerini kan efendileri alıyordu.

 

Genel olarak tarikat rütbelerinin sınırları son derece katıydı. Hizmetlilerin yukarı kol kısmına geçmesi yasaktı; onlar alt kısımda yaşardı ki orası, Kan Akımı Tarikatının dışı sayılırdı.

 

Orada popülasyon bir hayli yüksekti ve alan, iç içe halkalar şeklinde inşa edilen binalarla tıklım tıklım doluydu.

 

Oradan ayrılıp üst kola geçmek için Dış Kesim ve elin ardında yaşayabilmek içinse İç Kesim çırağı olmak gerekliydi.

 

Başparmak dışındaki parmaklar dağ tepelerini oluşturur ve aşağı-yukarı şeklinde ikiye ayrılırdı. Aşağı parmak kısımları Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinindi. Ölümlü-Dao Kuruluş Kadrosu aşamasındakiler Dharma koruyucuları, Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosu aşamasındakiler ise kıdemliler olarak adlandırılırdı.

 

Yukarı parmakta yaşayabilecek tek kişi ise tepenin ulu kıdemlisi olurdu. Buranın ulu kıdemlileri Ruh Akımı Tarikatının tepe lordlarına eşdeğerdi. Tabii ki Ruh Akımı Tarikatına kıyasla daha az tepeleri olduğu için buranın ulu kıdemliliği en sıra dışı bireylere ait olurdu.

 

Yukarı parmak kısmından sonra ise parmak ucu geliyordu. Kan Akımı Tarikatı antik çağlarda kuruluşundan itibaren her tepe için bir kan efendisi barındırırdı. Parmak uçları ise o kişilerin yaşam alanıydı.

 

Tüm tarikatın odağı alan kan efendileri, başparmakta ikamet eden bazı kişilerden sonra tarikatın en güçlüleriydi. Tarikat lideri gücündeki bu kişiler tepelerin kıdemlilerine emir vermekte serbestti.

 

Tüm Kan Akımı Tarikatı çırakları bir tepenin kan efendisi olmayı düşlerdi. Her başarılı jenerasyondan tepe başına yalnızca birer kan efendisi çıkardı.

 

Kan efendisi olmayan tek kısım ise başparmaktı. Etrafı çevreleyen kanlı sis, orayı kısıtlı bir alan kılardı. Kan Akımı Tarikatı başpapaz ve baş kıdemlilerinin ikamet ettiği bu alana yalnızca Altın Öz aşamasındakiler girebilirdi.

 

Altın Öz aşamasına geçen kan efendisi, bir kan kazıyıcı hali alır ve başparmağa taşınırdı. Kan kazıyıcılar baş kıdemlilerden de yüksek pozisyonlarıyla başpapazların ardından gelirdi.

 

Başparmağın en düşük pozisyonu tarikat liderine aitti ki onun görevi de tarikatın genel yönetiminden sorumlu olmaktı.

 

Kan Akımı Tarikatına giderek yaklaşan Bai Xiaochun, bildiklerini bir kez daha gözden geçirmeye başlamıştı.

 

“Beş dağ tepesi. Başparmağın adı Ata Tepesi! Birinci parmak Ceset Tepesi, orta parmak Orta Tepe, yüzük parmağı İsimsiz Tepe ve en küçük parmak olan serçe parmak ise Küçük Bataklık Tepesi!

 

“Ceset Tepesi ceset arıtımıyla ilgileniyor, Orta Tepe kan kılıçlarına odaklanıyor, İsimsiz Tepe gargoyle ile ünlü ve Küçük Bataklık Tepesi ise kendisini şeytankanı vücut geliştirme tekniklerine adamış!”

 

Bai Xiaochun bu noktada Düşmüş Kılıç Dünyasında rastladığı Kan Akımı Tarikatı çıraklarını anımsamadan edememişti. Orada gargoyle kontrol eden çıraklara rastlamıştı. Xu Xiaoshan cesetlerle çalışmış ve Song Que bir kan kılıcı eşliğinde çarpışmıştı. Ayrıca Aşağı Bataklık Tepesinden geldiği belli olan şeytankanı vücut geliştirmeli çıraklara da denk gelmişti.

 

Kan Akımı Tarikatı, Bai Xiaochun’un zihninde derin bir intiba bırakmıştı.

 

Ancak bir an sonra gördüğü şey tamamen sarsılmasına yol açtı. Muazzam ele yaklaşıp belli bir noktayı aştığında yüzü titreşmiş, Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği yoğun bir arzuyla canlanmıştı.

 

Aynı zamanda elin, bir şekilde kendisine seslendiğini sezebiliyordu!

 

Bu sesleniş ve çağırış akıl almaz derecede samimiydi!

 

“Bu nasıl mümkün olabilir?!” diye düşünürken sersemlemişti. İşte o anda tüm tereddüdü ve gerginliği silindi, zihni ve kalbi fazlasıyla tanıdık bir hissiyatla dolmaya başladı.

 

#Kan Akımı Tarikatının oluşumu ve görünüşü gerçekten etkileyiciymiş. Yeni tepelere, tekniklerine ve rütbelere alışmak biraz zaman alacak olsa da yenilik iyidir. 
Şahsen ben burada yaşanacak yepyeni maceraları iple çekiyorum. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr