Bölüm 182 : Kıymetli İncim...

avatar
6614 27

A Will Eternal - Bölüm 182 : Kıymetli İncim...


Çevirmen : Clumsy 

 

Chen Fei bir anlığına tereddüt etse de Bai Xiaochun’un teşvik edici görünüşü karşısında devam etmek zorunda kaldı: “Tarikat Amcası Bai, sana yaltaklanmıyorum, yalnızca gerçek hislerimi ifade ediyorum! Tarikat Amcası Bai, sen bir Cennet-Daosu Kuruluş Kadrosu uzmanı ve bir miras kesimi adayısın. Ruh Akımı Tarikatının müstakbel başpapazlarındansın! Cennetler var olduğu sürece yaşayacak ve dünya çapında kesinlikle yenilmez olacaksın!”

 

“Laf kalabalığını kes!” diyerek elini sallayan Bai Xiaochun, halinden son derece memnun görünüyordu.

 

Chen Fei ise midesinin bulandığını hissetmiş lakin övgülerini sıralamaya devam etmişti: “Tarikat Amcası Bai, bunları düşünen yalnızca ben değilim ki! Tüm çıraklar bunu konuşuyor! Herkes Tarikat Amcası Bai’nin cennetler kadar adil olduğunu söylüyor. Seçilmişler arasında bir dahi, neslindeki herkesi ezip geçen birisin. Adeta insan şeklinde bir qilinsin ve var olan en yakışıklı erkeklerdensin!”

 

Bai Xiaochun anlatılanları dinledikçe kendini daha da harika hissediyordu. Bir süre sonra Chen Fei üzerinde İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü testi yapmak konusunda kendisini rahatsız hissetmeye başladı ve çenesini kaldırıp kollarını sıvayarak havalandı.

 

Chen Fei ve arkadaşları, onun gidişi karşısında rahat birer nefes almıştı. İriyarı adamlar ise Chen Fei’ye daha da hayranlıkla bakmaktaydı.  

 

“Büyük Kardeş Chen, kesinlikle dahi ve tanrısalsın. Sen olmasaydın bugün bizim için kıyamet kopabilirdi…”

 

Alnında biriken soğuk terleri silen Chen Fei de hızlı tepki verdiğini kabul etmek zorundaydı. “Humph! Tarikat sınırlarında Tarikat Amcası Bai’yi benim kadar iyi anlayan birini zor bulursunuz!”

 

Bu sözler sonrasında kendisiyle gurur duyarak ilerlemeye başladı.

 

Bu sırada Bai Xiaochun da güney yakayı talan etmeye başlamıştı lakin İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü pratiği yapabileceği birini bulamıyordu. Ardından kuzey yakaya yöneldi. Gittiğinde gece çökmüştü ve ne yazık ki orada da uygun biri yoktu. En sonunda ne kadar da iyi kalpliyim diye kendi kendine iç çekerek Dao Tohumu Dağına döndü. Dağ yollarında yürürken başını kaldırdığında ise bir kıdemli Daoist cüppesi giyerek uçmakta olan Shangguan Tianyou’yu fark etti. Tianyou da onu fark etmiş lakin görmemiş gibi yaparak homurdanmayı seçmişti. Bai Xiaochun'a yönelik kötü hisleri gözlerinde kibirli ve soğuk bir ışıltı doğurmuştu, kendi yoluna devam etme düşüncesindeydi.

 

Kibirli Shangguan Tianyou’yu görmekse Bai Xiaochun’un kalbindeki eski öfkeyi canlandırmıştı. Hemen kıs kıs gülerek sağ elini kaldırdı ve bir şeyler mırıldanırken parmağını Shangguan Tianyou’ya uzattı.

 

Shangguan Tianyou’yu bir titreme teslim aldı, çünkü Daoist cüppesi ansızın darlaşmaya başlamıştı.

 

Yüzü düşerken yetişiminde bir güç patlaması doğurarak kıyafetinin hareketlerini kısıtlayışını engellemeye çalıştı. Bu sırada Bai Xiaochun da çabasını arttırmaya başlamıştı. Göz açıp kapayıncaya dek Shangguan Tianyou’nun kıyafeti bir savaş alanına dönmüştü.

 

Ardından bir patlama sesi işitildi ve Shangguan Tianyou birkaç adım kadar sendeledi. Bu esnada cüppesi parçalara ayrılıp rüzgârla sürüklendi ve çıplak bedeni gözler önüne serildi.

 

Ağzı açık kalmıştı.

 

Bai Xiaochun’un da ağzı açık kalmıştı.

 

Çevredeki Kuruluş Kadrosu kıdemlilerinin… de ağızları açık kalmıştı.

 

Shangguan Tianyou delici bir kükreyiş koyuvererek üzerine yeni bir cüppe geçirdi. Sonra da kanlı gözleri ve karman çorman saçlarıyla kükredi: “Bai Xiaochun!!”

 

Bu şekilde Bai Xiaochun’a doğru atılırken aklı tek bir düşünceyle doluydu: Ne olursa olsun Bai Xiaochun’u indirecekti. Bunu yapacak kadar güçlü olup olmadığını düşünmemişti bile.

 

Ona kalırsa Bai Xiaochun ayaklı bir felaketti ve hayatta kaldığı takdirde Ruh Akımı Tarikatını mahvedeceği kesindi.

 

Bai Xiaochun hemen kaçmaya başladı. “Neler oluyor? Niye işe yaramadı ki?”

 

Aslında Shangguan Tianyou’nun öfkesini görünce biraz kötü hissetmişti ama henüz açıklama fırsatı dahi bulamadan kendisine öldürme niyetiyle yaklaşmakta olduğunu fark etti.

 

“Tarikat Yeğeni Shangguan, sadece bir yanlış anlaşılmaydı!” diye bağırırken hızlanıyordu. “Vallahi bak, yanlış anlaşılmaydı…!” Bu sırada ölümsüz mağarasına dönmüştü. Ancak geride bıraktığı ‘tarikat yeğeni’ sözleri Shangguan Tianyou’nun öfkesini iyice alevlendirmişti. Mağaranın dışında öfkeden mosmor bir şekilde bağıra çağıra dikilmekteydi. Tabii eninde sonunda dişlerini sıkarak uzaklaşmaktan başka şansı kalmadı.

 

Bai Xiaochun ise mağarasında oturup beynini çalıştırmaya başladı. Birkaç günün sonunda kendisine bir tokat geçirdi.

 

“Yanlış düşünmüşüm!

 

“Kıyafetleri kontrol etmek kesinlikle iyi bir fikir değilmiş. Kıyafetler zayıftır ve güce direnemez. Tabii mücevherden falan yapılmadıkları sürece! İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü esasen insan bedeninin daha küçük kısımlarını kontrol etmekle alakalı. Mesela ten, et, kan ve kemikler gibi. Hepsi tamamlandığında rakibimi ciddi anlamda kontrol edebileceğim!

 

“Ne yazık ki yetişimim yeterli değil. Kontrol konusunda çok daha güçlü bir temelim olması lazım. Şimdilik içinde kontrol gücü barındıran bir cihaz kullanabilirim!” Gözleri bu düşünceyle ışıldamaya başlamıştı. Bu fikri düşündükçe daha bir mantıklı buluyordu. Ertesi gün böyle bir cihaz var mı diye tarikatı talan etti lakin işe yarar bir şey bulamadı. Tam çaresizliğe kapılacakken ise aklına Protomanyetik Kanatları geldi. Onlara bir müddet çalışmak gözlerini yeniden ışıldatmıştı.

 

“Cep alemindeyken protomanyetik güçle ilgili biraz aydınlanmıştım. Artık azıcık tepki gücü ve azıcık yerçekimsel güçle illüzyon bir inci yaratabiliyorum…” Bir müddet daha düşündükten sonra sağ eliyle bir büyü hareketi gerçekleştirdi ve kanatlarından yayılan qi akışı avcuna akarak illüzyon bir inciye dönüştü.

 

Yakından bakıldığında incinin içerisinde var olan iki tip aurayı görmek mümkündü; biri itici, biri çekiciydi. Dengeleri bir döngü oluşturuyordu. 

 

Bir anlık düşünce sonrasında Bai Xiaochun’un ifadesi kararlılıkla doldu.

 

“Tüm yetişimcilerin temeli ruhsal güç. Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsü ruhsal gücü çekip kişinin iradesiyle birleştirdiğinde ise kontrol gücü doğuyor.” Bai Xiaochun da bunu yapmaya teşebbüs edecekti. Ruhsal gücünü Menekşe Qi Cennetkarışı Büyüsüne aktararak dalgalanmalarını değiştirdi. O dalgalanmalar iradesine ulaşıp kontrol gücü halini aldığında ise incisine aktardı.

 

Vakit geçti. Bir gün sonra Bai Xiaochun’un yüzü solgunlaşmış ama ifadesi heyecanlı bir hal almıştı. Elini geri çekerek oturdu ve birtakım nefes egzersizlerine başladı.

 

Bir ayın ve tüm deliliğinin sonucundaysa incisinde korkunç miktarda kontrol gücü birikmişti. Şükür ki bu noktada durabildi.

 

İnciye heyecanla bakarak şöyle dedi: “Bu kesinlikle iş görür. İncide şok edici bir kontrol gücü birikti. Hele bir patlak versin, mutlaka İnsan Kontrolü Ulu Büyümü yerine getirecektir!”

 

Ancak tam test etmek üzere harekete geçecekken duraksadı, bir an düşündü ve yeterince rahat hissetmediğini fark etti.

 

“Yo, henüz hazır değil. Biraz daha kontrol gücü eklemem lazım!” Bu düşünceyle dişlerini sıkarak bağdaş kurdu ve üç ayını daha güç aktararak geçirdi. En sonunda incideki kontrol gücü miktarı tüyler ürpertici bir raddeye ulaşmıştı. Öyle çoktu ki bir kısmı inciden taşıyor ve havayı şok edici bir şekilde çarpıklaştırıyordu.

 

Bai Xiaochun’un 30 metre yakınındaki tüm objeler çatırdama sesleri yayarak havada süzülüyordu. Ölümsüz mağarasının duvarındaki çakıllar bile bundan nasibini almıştı.

 

Gözleri kan kırmızı kesilen Bai Xiaochun delice kıkırdayarak ölümsüz mağarasından çıkmaktaydı.

 

“Bai Xiaochun’un İnsan Kontrolü Ulu Büyüsü sonunda dünyadaki yerini alacak!” Kükrercesine bir kahkaha atarak mağaranın dışını araştırdı ancak ortalıkta hiç kimseyi bulamadı. Kafası karışırken Dao Tohumu Dağı zirvesine ilerlemekte olan ışık huzmelerini fark etti. Görünen o ki Tarikat Lideri bilinmedik bir nedenden ötürü Kuruluş Kadrosu kıdemlilerini toplantıya çağırmıştı.

 

Bai Xiaochun da afallayarak havalandı.

 

Çok geçmeden Tarikat Liderinin şahsi salonunun dışına erişti. Bolca Kuruluş Kadrosu kıdemlisi orada toplanmıştı ve fısıldayarak sohbet etmekle meşgullerdi. Yüzlerinde ciddi ifadeler vardı; büyük bir şey yaşanmış olsa gerekti.

 

“Ne oldu ki?” diye düşündü Bai Xiaochun. İnsan Kontrolü Ulu Büyüsüne öylesine odaklanmıştı ki yeşim kâğıtlarına dahi bakmamıştı. Grubun yanına doğru uçmaya başladı ancak tam onlara neler olup bittiğini soracakken otuz metre çaptaki üç Kuruluş Kadrosu yetişimcisinin – biri de Lu Tianlei idi – bakışları şaşkınlıkla doldu!

 

Karman çorman saçlar ve garip bir görüntüyle yaklaşan Bai Xiaochun’u fark etmişlerdi. Kendilerine yaklaştığında ise bedenleri ürpermiş, yetişim basamaklarının kontrolü tamamen yitirilmişti. Patlayıcı bir şekilde yayılan enerji ezici bir baskı doğuruyor, eşzamanlı olarak cüppeleri de parçalara ayrılıyordu.

 

Gözleri kanlanırken üstlerine titreye titreye yeni kıyafetler geçiriyorlardı lakin onlar da ortadan kayboluyordu. Tepesi atan üçlü, yine bir kurnazlık peşinde olduğuna ikna olarak Bai Xiaochun’a dönmüştü.

 

“Ne yapıyorsun, Bai Xiaochun?!”

 

Ancak bu sözler ağızlarından çıkarken Bai Xiaochun umarsızca ilerlemeyi sürdürüyordu. Tabii o ilerledikçe otuz metre menziline giren tüm Kuruluş Kadrosu yetişimcilerinin de gözleri irileşiyor, kıyafetleri lime lime oluyordu.

 

Bai Xiaochun tepki verme fırsatı dahi bulamadan önce Shangguan Tianyou da dahil olmak üzere düzinelerce Kuruluş Kadrosu yetişimcisi cüppesiz kalmıştı.

 

“Bai Xiaochun!!”

 

“Lanet olsun, ne yapıyor bu!?” Kuruluş Kadrosu yetişimcileri öfke saçıyordu. Üzerlerine yeni kıyafetler geçirerek sağlam bir ders vermek adına Bai Xiaochun’a ilerliyorlardı. Ancak bir noktada otuz metre çaptaki herkesin kıyafetlerinin bu hale geldiği keşfedilmiş ve dehşete düşen topluluk gerilemeye başlamıştı.

 

Bu sırada şok olan Bai Xiaochun da kafatası uyuşarak ve kalbi küt küt atarak salonun ana kapısına doğru gerilemeye başlamıştı. Yine büyük bir faciaya sebep olduğunu biliyordu.

 

“Beni suçlamayın!” dedi. “Hep bu inci yüzünden!” Ardından otuz metre çapta çarpıklık yaratan incisini gergin bir şekilde havaya kaldırdı. Bu menzilde olup da etkilenmeyen tek kişi kendisiydi.

 

Dışarıdaki gürültüyü işiten Tarikat Lideri Zheng Yuandong, tam da o anda baş kıdemlilerle birlikte içeriye girdi. Tabii açığa çıktıkları anda Bai Xiaochun’un etrafındaki tehlike alanına da adımlarını atmışlardı.

 

“Hayıııır!!” diye bağırdı Bai Xiaochun. “Büyük Kardeş Tarikat Lideri, baş kıdemliler! Geri çekilin!” Gözleri irileşirken incisini ters yöne fırlatmaya çalıştı ancak artık çok geçti.

 

Zheng Yuandong’un kıyafetleri paramparça olarak rüzgârla uçurulmuş, onu bir ahşap tavuk misali şok içerisinde bırakıvermişti.

 

Baş kıdemlilerin bir zamanlar ciddi olan yüzleriyse kıyafetlerinin yok oluşuyla bambaşka ifadelere bürünmüştü. Bunu durdurmak için güçlerini salmaya çalışsalar da nafileydi, çok geçmeden her biri anadan doğma kalakalmıştı.

 

Tabii ki tüm bunların Bai Xiaochun'un yetişim basamağı gücüyle bir bağlantısı yoktu, hepsi incinin garipliğiydi. Kıyafetleri yok eden Bai Xiaochun değil, inciydi. Onun hatası değildi!

 

Ancak Tarikat Lideri ve baş kıdemlilerin çıplak bedenleri ifşa olurken ortama ölümcül bir sessizlik hakim olmuştu…

 

#Ahahhhahahha!! Bizimki daha önce de bir sürü halt yemişti ama hiç bu kadar üst rütbelileri gücendirmemişti. Tabii ki yine 'istemeden' oldu ama bakalım bu işin sonu ne olacak... 
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr