Bölüm 152 : Utanmazsın! Hayır, Sen Utanmazsın!

avatar
6338 24

A Will Eternal - Bölüm 152 : Utanmazsın! Hayır, Sen Utanmazsın!


Çevirmen : Clumsy 

 

Yeşim parçayı fırlatan Xu Xiaoshan ayrılmak adına arkasını döndü. Kararını vermişti, tarikata döndükten sonra anne babasından kâğıt tılsımlar için para isteyecekti. İleride büyülü nesneleriyle değil, tılsımlarıyla isim yapmayı planlıyordu. Tılsım kullanmak çok daha hayranlık uyandırıcı olacaktı.

 

Xu Xiaoshan doğuştan zengindi. Tarikatın yaptıkları hakkında ne düşündüğünü umursamazdı; birinden hoşlanırsa onunla arkadaş olur, hoşlanmazsa da onu döverdi. Bai Xiaochun’a gelince, itiraf etmekten çekinse de ondan hoşlandığı doğruydu.

 

Tabii ki Bai Xiaochun’u yenmiş olsaydı onun kristalini çalmak için bir an dahi tereddüt etmezdi. Ancak onu yenemeyeceği için yapılacak en iyi şeyin onu dolandırmaya çalışmak olduğuna karar vermişti.

 

Bai Xiaochun yeşim parçayı kavradığı anda mükemmel bir hissiyatla sarıldı. Bitkinliği ortadan kalkmıştı, her şeyi net bir şekilde görebiliyordu. Adeta bunca zaman su altında mahsur kalmış, nefes alamamış da en sonunda havaya kavuşmuş gibiydi.

 

Ancak Xu Xiaoshan’ın bu parçayı ona böylesine rahatça vermesi biraz tuhaftı. Bir müddet düşündükten sonra oyuna getirilmiş olabileceğini fark etti. Ve Xu Xiaoshan fazla uzaklaşmadan seslendi: “Dur bakalım. İnsanlardan faydalanmayı sevmem. Ben de karşılığında sana iki ufak şey vereyim.”

 

Bu sözlerle birlikte çantasına vurarak iki kat ruh güçlendirme gerçekleştirmiş olduğu iki uçan kılıcı çıkarttı. Üzerlerine de gizemli bir hapın aurasından gizlice serperek fırlattı.

 

“Pek değerli değiller ama hey, tadını çıkar.”

 

İki kat ruh güçlendirme görmüş kılıçların yaklaştığı Xu Xiaoshan, gözleri irileşerek kılıçları çabucak kavradı.

 

“İki kat ruh güçlendirme mi?” diye düşünerek yutkundu. “Ve onları öylece veriyor? Bir de tadını çıkar diyor?!” İki kat ruh güçlendirilmiş nesnelere eşsiz gözüyle bakıyor değildi ama yine de Qi Yoğunlaşma çırakları arasında nispeten nadir görüldükleri doğruydu. Bai Xiaochun’un onları rahatça atabilmiş olması da ceplerinin derinliğini gözler önüne seriyordu.

 

Xu Xiaoshan Bai Xiaochun hakkında sandığından çok daha fazla öğrenilecek şey olduğunu anlamıştı. Ruh güçlendirilmiş büyülü nesneleri öylece vermek isim yapmanın gerçekten etkileyici bir yoluydu. Düşüncelerinde bu noktaya erişerek Bai Xiaochun’u daha yakından incelemeye ve ondan daha çok hoşlandığını fark etmeye başladı. İç çekti.

 

“Tamamdır, bak, Bai Xiaochun. Ne kadar iyi olduğunu görünce seni kandırmaya çalıştığım için kendimi kötü hissettim. O yeşim kolye tek başına pek işe yaramaz. Bir tütsülük süre sonunda çalışmayı keser, hatta ters etki doğurur.” Bu noktada bir kez daha iç çekerek ikinci yeşim kolyeyi de fırlattı. “Bunları birlikte kullanırsan o azılı ruhun laneti konusunda daha uzun vadeli bir çözüme erişirsin.”

 

İkinci kolyeyi de yakalayan Bai Xiaochun, Xu Xiaoshan’ın kurnazlığı ve üçkâğıtçılığı karşısında gözlerini kıstı. Ve tam ayrılışını izlerken her şeye rağmen kötü biri gibi görünmediğini düşünüp dişlerini sıkarak seslendi: “Hey, bekle. Tamamdır, bak, Xu Xiaoshan. Ne kadar iyi olduğunu görünce seni kandırmaya çalıştığım için kendimi kötü hissettim. O iki uçan kılıcı bana geri ver.”

 

Xu Xiaoshan irileşen gözleriyle adımlarını duraklattı. Kılıçları çıkartıp dikkatlice incelese de sıra dışı bir şey yok gibiydi. Ancak onları daha fazla tutmaya cüret edemeyerek Bai Xiaochun’a geri fırlattı.

 

Bai Xiaochun da boğazını temizleyip iki yeni kılıç çıkartarak Xu Xiaoshan’a gönderdi.

 

Xu Xiaoshan, Bai Xiaochun’a yüzünde garip bir ifadeyle bakmaktaydı. İlk iki kılıçta tam olarak ne sıkıntı olduğundan emin değildi lakin Bai Xiaochun ağzını açmadığı takdirde sonunun felaket olabileceği hissine kapılmıştı.

 

Bai Xiaochun gözlerini birkaç kez kırpıştırırken Xu Xiaoshan da ona bakmayı sürdürmekteydi.

 

Uzun bir süre sonunda Xu Xiaoshan gözleri parıldayarak iç çekti. Az önce Bai Xiaochun’dan hoşlanmış gibi yapmıştı ancak artık ondan gerçekten hoşlanıyordu.

 

“Öyle herkesle seninle olduğu gibi iyi anlaşmam. Tamamdır, bak, Bai Xiaochun. Aslında o iki yeşim kolyeyle birlikte çalışan bir de anımsatıcı var, doğru düzgün kullanılmalarının tek yolu da ondan geçiyor. Anımsatıcı olmadıkça seni ruhtan koruyacak bir ışık alanı üretirler ancak bir müddet sonra ışık silinir ve üzerinde, yetişimini bir ay boyunca kullanmanı engelleyen bir mühür belirir.” Xu Xiaoshan buruk bir gülümsemeyle birlikte Bai Xiaochun’a bir yeşim kâğıt fırlattı.

 

“Seni düzenbaz!!” dedi Bai Xiaochun soluksuz kalarak. Eğer o yeşim kolyeleri Kuruluş Kadrosuna ulaşmaya çalışırken kullanmış olsaydı yetişim basamağı koca bir ay boyunca mühürlenecekti. Kuruluş Kadrosuna ulaşma şansını bile yitirebilirdi!

 

“Senin de benden farkın yok!” dedi Xu Xiaoshan. Sonra da kuru bir şekilde öksürdü. “Ehh, ben Kan Akımı Tarikatındanım, sense Ruh Akımı Tarikatından. Birbirimize karşı olmamız lazımdı.” Bu noktada tamamen dürüsttü ki bu çok nadir görülen bir durumdu. Doğrusu daha önce Bai Xiaochun gibi birine hiç denk gelmemişti.

 

“Peki.” dedi Bai Xiaochun. “Madem bu kadar dürüstsün, ben de seni kandırmayı kesiyorum. Bana karşı kullandığın büyülü nesneleri biliyorsun, değil mi? Onları azılı ruhları çekecek bir tıbbi aromayla kapladım.” Bu noktada biraz tuhaf hissedip sesini düşürerek devam etti: “Muhtemelen kıyafetlerini de değişsen iyi olacak.”

 

Xu Xiaoshan gözleri kocaman açılarak çantasını ve kıyafetlerini kontrol etti, sonra da Bai Xiaochun’a sıkılı dişlerle bakarak bağırdı: “S-s-sen!! Sen tam bir utanmazsın!”

 

“Sen de az değilsin!” dedi Bai Xiaochun sert bakışlarla.

 

Bir an daha birbirine bakan ikili ansızın kahkahalara boğuldu.

 

“Umarım yeniden karşılaşırız.” dedi Xu Xiaoshan içtenlikle. Sonra da arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı.

 

Biraz uzaklaştığında kıyafetlerini değişti, kalbi korkuyla küt küt atmaktaydı. Ona kalırsa Bai Xiaochun da en az kendisi kadar düzenbazdı ki bu da ileride ona karşı çok dikkatli olması gerektiği anlamına geliyordu.

 

Bai Xiaochun da iç çekiyordu. Xu Xiaoshan Kan Akımı Tarikatından olmasına rağmen arkadaş olabileceği iyi birine benziyordu.

 

“Son derece kurnaz olsa da kesinlikle benim kadar dürüst değil. Cidden ileride onunla karşılaşırsam dikkatli olmalıyım. Ai. Sanırım ben de fazla dürüstüm.” Başını sallayıp kollarını sıvayarak uzaklaşmaya başladı.

 

Yeşim kolyeleri iyice inceledikten sonra yeşim kâğıttaki anımsatıcıyla birlikte güçlerini saldı. Bir an sonra etrafında parlak bir ışık alanı oluşmuştu.

 

Işık alanı çok geçmeden görünmez bir hal aldı, yalnızca ilahi hisler aracılığıyla tespit edilebiliyordu. Ancak azılı ruhların Bai Xiaochun’a yaklaşmasını imkânsız kılmıştı.

 

Sıradaki altı saat içerisinde beyaz elbiseli kız birkaç kez kendisini gösterdi. Lakin her yaklaşışında geri püskürtüldü. Yüzü öfkeyle çarpılıp tiz çığlıklar atsa da Bai Xiaochun’a yaklaşması mümkün değildi.

 

Birkaç başarısızlıktan sonra gönülsüzce silindi ve bir daha geri dönmedi. Bai Xiaochun da bu noktada rahat bir nefes alabildi. Yeşim kolyelerin işe yaradığına ikna olunca ıssız bir gölün ortasına geçerek geçici bir ölümsüz mağarası yarattı. Orada bağdaş kurarak meditasyona başladı.

 

Yeşim kolyelerin ruhları püskürttüğüne dair son bir deney daha yaptıktan sonra beklentiyle titreşen gözleriyle dünya sicimi çekme kristalini çıkarttı.

 

“Planladığımdan birkaç gün geç başlayacak olsam da hala Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosuna ulaşan ilk kişi olabilirim!” Bu düşünceyle onuncu Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberindeki ruhsal gücünü salarak gri kristale akıtmaya başladı.

 

Kristal tüm ruhsal gücünü çeken dipsiz bir kuyu gibiydi. Akabinde giderek yoğunlaşan gri ışıltılar yaymaya başladı ve çok geçmeden güçlü gümbürdeme sesleri de alandaki yerini aldı.

 

Kristal yavaşça yanıyor, Bai Xiaochun’un gözleri, kulakları, burnu ve ağzı aracılığıyla çektiği gri bir sise dönüşüyordu. Otuz nefeslik süre sonunda ise kristal hafifçe sarsılmış ve ortadan kaybolmuş, yoğun bir gri sisin Bai Xiaochun’un bedenine akın etmesine yol açmıştı.

 

Gri sis akın edip qi damarlarına işledikçe, her yerine yayıldıkça gözleri kanlanıyordu. Aynı zamanda içini bir acı da teslim alıyordu; sis şekillenir gibiydi, eti ve kanını kazıyan demir zincirleri anımsatıyordu.

 

Acı yüzünden titremeye başlamıştı lakin bu acı, Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği yetişiminin yanında hiçbir şeydi. Bai Xiaochun soğuk bir homurdanma çıkarmaktan öteye gitmedi. Dişlerini sıkıp sisin son damlasıyla kaynaşmayı bekledi. O son damlayla da temas kurduğunda halka benzeri bir oluşum meydana geldi.

 

Halkanın meydana gelişi Bai Xiaochun’un zihnini gümbürdeme sesleriyle doldurdu ve ruhuna dek sarsılmasına yol açtı.

 

Yetişim basamağı olan ruhsal nehri çalkalanmaya, bedeninin her alanında patlama yapmaya başladı; kaotikti ve bir şekli yoktu. Ancak yakından incelendiği takdirde bir anafora dönüşmekte olduğu ortaya çıkıyordu.

 

O anafor, bir Gelgit Akışı başlangıcının ta kendisiydi!

 

Bu, Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosunun en kritik vaziyetiydi!

 

Ruhsal güç taşıyor ve bir Gelgit Akışına dönüşüyordu. Sis sıvılaşıyor, Dünya Sicimi Dao Kuruluşu şekilleniyor ve ölümlülük geride kalıyordu!

 

Bai Xiaochun ansızın başını kaldırdı; yüzü ve boynunda mavi damarlar kabarmaktaydı. Titreyerek ve boğuk bir sesle bağırdı: “Gelgit Akışı!”

 

GGÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM!

 

Ansızın anafor daha yoğun bir şekilde hareketlendi ve Bai Xiaochun’un içerisindeki tüm dünya sicimi enerjisini çeken bir karadeliği andırdı. Tabii ki bu ufak miktar, gerekli olanın binde biri bile değildi.

 

Ancak anafor şekillendiği sürece Düşmüş Kılıç Dünyasındaki son altmış yıllık döngüde biriken dünya sicimi enerjisini otomatik olarak çekecekti.

 

O anda ölümsüz mağarasının duvarlarından çıkan enerjiler aceleyle Bai Xiaochun’a akın etmeye başladı.

 

Çok geçmeden yukarıdaki göl de kaynayıp kabarmaya başladı ve bolca enerji harekete geçti. Düşmüş Kılıç Dünyasının göğü de titreşiyor, enerjiler her yönden Bai Xiaochun’a ilerliyordu.

 

Bu noktada Düşmüş Kılıç Dünyasına yayılmış olan dört tarikat çıraklarının kafaları kalktı. Kimi şaşkın, kimi sarsılmıştı. Şüphe de dahil olmak üzere suratlarında her türlü duyguyu tespit etmek mümkündü.

 

“Bir Gelgit Akışı! Cennetler! Bir Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosu Gelgit Akışı!!”

 

“Kim ki bu? Daha sadece bir ay oldu ve şimdiden kristalini şekillendirip Kuruluş Kadrosuna mı başladı?!”

 

“Song Que olabilir mi? Hayalet Diş? Dokuz Ada? Yoksa Fang Lin mi!?!?”

 

#Tam bizimkinin dengi bir çocukmuş gerçekten, umarım yolları yine kesişir 
Böyle kaos dolu bir atmosferde komik şeyler okumak da güzel oluyor. Zaten bu seriyi farklı kılan da her şeyin içine biraz komiklik ve mutluluk katabilmesi herhalde. 
Ve kaplumbağamız ilk gelgit akışını başlattı, bakalım bizi nasıl bir yolculuk bekliyor, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr