Bölüm 149 : Tarikat Amcası Bai’nin İsteyip İstememesi

avatar
6167 25

A Will Eternal - Bölüm 149 : Tarikat Amcası Bai’nin İsteyip İstememesi


Çevirmen : Clumsy 

 

“Bu bir azılı ruh değil, bir şeytani hayalet!” Kalbi korkuyla çarpan Bai Xiaochun tam hızla kaçmaya başladı. Az önce bakışları genç kızınkiyle buluştuğunda içini ölümcül bir kriz hissiyatı doldurmuştu. Bu his öylesine yoğundu ki etinin her santimi ve kanının her damlası dehşet çığlıkları atmaya başlamıştı adeta.

 

İçine biraz daha yavaş koştuğu takdirde öleceği hissi doğmaktaydı!

 

Bu ölümcül his onu görünür şekilde sarsıyor, soluk soluğa bir şekilde ve kan çanağına dönen gözlerle giderek hızlanıp Düşmüş Kılıç Uçurumunun derinliklerine uçuyordu.

 

Ertesi gün omzunun ardına bakarak başta o küçük kız olmak üzere herhangi bir ruh tarafından kovalanmadığını teyit etmişti. Yalnız olduğunu gördüğünde uzunca bir oh çekti. Ancak kalbi yine de önceki günün olayları yüzünden korkuyla sarılmış haldeydi.

 

“O beyaz elbiseli kızla ilgili ciddi bir tuhaflık var!” diye düşündü acınası bir şekilde sızlanarak. “Başta diğer ruhlardan farksızdı ama o garip hapı yiyince aurası tamamen değişti! O hapları üretirken tam olarak ne hata yaptım ki?”

 

Bu fikirden vazgeçmeyi düşünse de azılı yaratıkları çeken şeyin kendi hapı olduğu doğruydu. Neticede öyle kolay kolay pes edemezdi. Dişlerini sıkarak araştırmayı sürdürmek adına yeni yaratıklar aramaya koyuldu. Bu defa kullandığı tıbbi formül üzerinde çalıştı ve üç günün ve yeni ayarlamaların sonucunda hap fırınını çıkartarak ilaç yapımına girişti.

 

Sonucunda bir gök gürültüsü veya garip bir işaret gerçekleşmedi. Dört menekşe hap belirdi ve onları dikkatlice çıkartıp ruhların yeniden belirmesi durumunda ne yapacağını düşünmeye başladı.

 

Çok geçmeden dalgacıklar alanı doldurdu ve azılı yaratıklar ardı ardına belirdi. Ancak Bai Xiaochun hiçbirine hamle etmeye cüret edemedi. Tam hızla uçup uzaklaşarak alanı dikkatlice gözlemlemekle yetindi.

 

Hap, kısa bir süre içerisinde yirminin üzerinde yaratığı çekti ve tek bir ruh dahi görünmedi. Sonunda rahat bir nefes alan Bai Xiaochun heyecanlanmaya başlamıştı.

 

“İşe yaradı!” dedi kuvvetli bir kahkaha eşliğinde. Sonra da üst üste yığdığı kâğıt tılsımları kaldırdı, kalkanların ışıltıları silinirken aceleyle yaratıklara ilerledi. Ahşap kılıcı çok geçmeden ışık huzmelerine dönüşüp mücadeleye dalmıştı.

 

Yaratıklar ardı ardına ölüyor, Dao şişesi dünya sicimi enerjisiyle dolan Bai Xiaochun’un gözleriyse neşeyle ışıldıyordu.

 

Tüm grubu katlettikten sonra şişesindeki gri sıvıya büyük bir tatminle baktı. Kısa bir sürede eklediği sıvı, son günlerde eklediğinden çok daha fazlaydı.

 

Derin bir nefes alarak yeni bir alana yöneldi ve orada attığı yeni hap sonrasında yeni yaratıklar akın etmeye başladı. İçten bir kahkaha sonrasında sıra, onları da öldürmeye gelmişti.

 

Zaman akıp gitti. Tıbbi haplar sayesinde Bai Xiaochun’un Dao şişesindeki sıvı şok edici bir hızla artmaktaydı. Artık herkesten daha hızlı şekilde enerji topluyordu. Birkaç günün sonunda Düşmüş Kılıç Dünyasına girişinin üzerinden tam bir ay geçmiş oldu. Dao şişesi ise dünya sicimi enerjisiyle yüzde seksen civarı dolmuştu.

 

“Yalnızca yüzde yirmi kaldı!” diye düşünürken hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. Diğerlerinin hangi noktaya eriştiğinden emin değildi ama çok fazla kişi tarafından geçileceğini sanmıyordu.

 

Ancak her zamanki mükemmeliyetçiliğiyle verdiği karar, yüzde onu tek seferde doldurmak şeklindeydi!

 

“Daha çok yaratığa ihtiyacım var!” Dudaklarını yalayarak açık bir alan bulana dek Düşmüş Kılıç Dünyasının derinliklerine ilerledi. Orada derin bir nefes alıp iki tıbbi hap çıkardı ve öncekinden de çok yaratık çekme ümidiyle ezdiği hapları etrafa dağıttı.

 

Havanın dalgalanması ve sayısız yaratığın ortaya çıkması çok sürmedi. Bai Xiaochun hemen saldırıya başlarken etrafta gümbürdemeler doğdu ve katlettiği her yaratık Dao şişesindeki enerjiyi canlandırdı.

 

Hapları ezişi ve seçtiği uygun pozisyon sayesinde -Düşmüş Kılıç Dünyasının neredeyse en derin noktasına gelmişti- uykudaki bir yığın yaratığa ulaşmıştı.

 

Çok geçmeden etrafı kuşatan grubun düzinelerce olmaktan çıktığını, yüze yaklaştığını fark etti. Neredeyse hepsi orta seviye, hatta bir kısmı da normalde ancak bir Seçilmişin baş edebileceği yüksek seviyeydi.

 

Bai Xiaochun’un yaratıkları öldürme hızı yenilerinin belirme hızına yetişemiyordu. Alandaki yaratık sayısının iki yüzü aşması ve büyümeye devam etmesi çok sürmemişti. Bunca yaratığı bir arada gören tüm yetişimciler keyiften kafayı yeme aşamasına gelirdi.

 

Hatta dört tarikatın çıraklarından olanları fark edip yaratık kapma derdine düşenler de olmuştu. İçlerinden biri acımasızlığıyla dikkat çeken ve yakınlardaki Hap Akımı Tarikatı çırakları arasında kargaşa yaratan genç bir erkekti. Bai Xiaochun da onu fark etmiş ve Hap Akımı Tarikatının bir numaralı Seçilmişi olan Fang Lin’i tanımıştı!

 

Bai Xiaochun onca yaratığı çekip başkalarına da onları katledip avantaj sağlama fırsatı tanıdığı için pek mutlu sayılmazdı. Ancak yaratıkların büyüyen sayısıyla baş edemediği için soğuk bir şekilde homurdanıp tarikat üyelerini görmezden gelmekle yetinmekteydi.

 

Çok geçmeden alanda toplanan yetişimci sayısı kırkı aşmıştı. İşte bu noktada çıraklar, yaratıklarla boy ölçüşebilir hale geldi. Gelen çıraklar güçlerini birleştiriyor ve işleri hızlandırıyordu.

 

Bu özellikle de bazı Ruh Akımı Tarikatı çırakları için geçerliydi. Bai Xiaochun’a yaklaşanlar onun tarafından korunuyor, hasatları eskisine nazaran daha iyi oluyordu.

 

Bai Xiaochun bir yandan da Dao şişesinde biriken dünya sicimi enerjisine heyecanla bakıyordu. Çok geçmeden doluluk yüzde doksana çıkmıştı. Ancak tam da o anda havada ansızın beliren onun üzerinde ışıkla karşılaştı.

 

Eşleşen cüppeler giyen topluluk, Engin Akım Tarikatına aitti ve başlarında elektriklerle kuşatılmış iriyarı bir adam mevcuttu.

 

Fang Lin hariç tüm çırakların yüzleri titreşmişti. O ise kafasını çevirmeye bile tenezzül etmeden yaratık katletmeye devam ediyordu.

 

“Lei Shan!”

 

“Engin Akım Tarikatının iki numaralı Seçilmişi! Bir başına gelseydi sorun olmayabilirdi ama yanındakilerin sayısına baksanıza!”

 

Herkesin başları karmaşık ifadelerle yukarı kalkarken Lei Shan da gözleri neşeyle ışıldayarak yaratıklara bakmakla meşguldü. Engin Akım Tarikatı üyelerinden yaratıkların garip bir akım doğurduğunu öğrenmiş ve aceleyle bu alana koşturmuştu.

 

“Şişemin yalnızca yüzde kırkı boş. Onu da doldurduğumda bir dünya sicimi çekme kristali oluşturacağım. Muhtemelen buradaki yaratıkların hepsini öldürmek işimi görür!” Lei Shan başını arkaya atarak kükrercesine bir kahkaha attı. Onun niyetini sezen Engin Akım Tarikatı çıraklarından uzun yüzlü bir genç de pis bir kahkaha atarak bir adım öne çıktı.

 

“Dinleyin!” dedi alandaki çıraklara. “Engin Akım Tarikatından değilseniz hemen dağılın! Burası artık bize ait!” Bu sözler diğer üç tarikatın çıraklarını öfkelendirirken Engin Akım Tarikatı çırakları Lei Shan’ın grubuyla birlikte kahkahalara boğulmuştu. Sayıları yaklaşık otuzdu.

 

Lei Shan’ın liderliğindeki otuzlu grup herkesi uzaklaştırma ve direnenlere ölümcül güçlerini sergileme konusunda kararlıydı. Ortam çabucak kaosla sarılmıştı.

 

“Buradan cehennem olup gitmek için on nefeslik süreniz var ve Dao şişeleriniz de burada kalacak!”

 

“Gitmek istemeyen canından olmaya hazırlansın!” Kan Akımı Tarikatı çırakları Engin Akım Tarikatı çıraklarının sert bakışları karşısında birbirine bakarak gerilemeye başlamıştı.

 

Çoğu bir başınaydı ve o yalnız kurtlar, Lei Shan’ı kışkırtmak istemiyordu.

 

Hap Akımı Tarikatı çırakları da ne yapacağını bilemez haldeydi, gerilemekten başka şansları yok gibiydi. Lei Shan ise Fang Lin’in kalabalığın arasında olduğunu fark ederek tereddüde düşmüştü. Yaklaşık bir ay önce gerçekleşen korkunç büyülü katliamın Fang Lin’den kaynaklandığından şüpheleniyor ve bu yüzden onu kışkırtmak istemiyordu.

 

Karşılaştığı alanın korkunç doğası yüzünden Hap Akımı Tarikatı çıraklarının ayrılmasına izin vermeye karar vermişti. Fang Lin’i bizzat gücendirecek bir şey yapmama konusunda da kararlıydı.

 

Kan ve Hap Akımı Tarikatı çırakları kaçarken Ruh Akımı Tarikatı çırakları ne yapacağını görmek adına Bai Xiaochun’a dönmüştü.

 

Bai Xiaochun öfkeliydi lakin Lei Shan öncülüğündeki grup da fazla büyüktü. Ruh Akımı Tarikatı tarafında sadece on kişi varken bir mücadele gerçekleşmesi durumunda kendisi sağ kurtulsa da işleri zorlaşabilirdi. Pek çok ciddi yaralanma ve ölüm gerçekleşmesi muhtemeldi.

 

“Peki, hadi gidelim.” dedi. “Alt tarafı bir yaratık yığını. Tarikat Amcanız sizin için yenisini de yaratır!” Böylece dişlerini sıkarak ayrılmak üzereyken Lei Shan ani bir kahkaha koyuverdi.

 

Kan Akımı Tarikatı çırakları gaddardı ve Lei Shan’ın onlara bulaşmaya niyeti yoktu. Hap Akımı Tarikatı çırağı olan Fang Lin konusunda da temkinliydi. Ama iş Ruh Akımı Tarikatına geldiğinde, hele bir de karşısındaki kişinin Bai Xiaochun olduğunu gördüğünde tarikatın onun hakkında verdiği bilgileri anımsamış, ifadesi küçümseyici bir hal almıştı.

 

“Ruh Akımı Tarikatı çırakları ayrılabilir.” dedi gözleri öldürme güdüsüyle titreşerek. “Ama Dao şişeleriniz burada kalacak! Ya itaat edin ya da buradan ayrılmayı aklınızdan bile geçirmeyin!” Bu sözler Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının yüzlerini düşürmüş, Bai Xiaochun’un öfkesini kabartmıştı.

 

“Hem yaratıklarımı çalıp hem Dao şişemi soyacaksınız öyle mi? Zorbadan başka bir şey değilsiniz!”

 

Lei Shan soğuk bir homurdanmayla Ruh Akımı Tarikatı grubuna doğru uçarken Engin Akım Tarikatının kalan üyeleri de kıkır kıkır gülerek takipteydi. “Zorbalığa uğruyorsanız sebep yanınızda güçlü bir uzman olmayışıdır, bunun için de kendinizi suçlayın!”

 

“Tarikat Amcası Bai!”

 

“Tarikat Amcası Bai, şimdi ne yapacağız?!” Ruh Akımı Tarikatı çırakları gergince titrerken Bai Xiaochun’un gözleri kan çanağına dönmüştü. Ansızın sağ elini kaldırıp azılı ruhları çekmiş olan siyah tıbbi hapı sergiledi.

 

Kasvetli bir ifade ve kanlı gözlerle Ruh Akımı Tarikatı çıraklarına dönerek şöyle dedi: “Ben tıbbi hapı atana kadar bekleyin, sonra da--”

 

Ancak daha cümlesini bitirememişken etraftaki Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının nefesi kesildi. Suratlarına, yaklaşan Engin Akım Tarikatı çıraklarını görmenin çok daha ötesinde bir dehşet yerleşti. Ve hepsi son hızla kaçmaya başladı.

 

“O efsanevi Afrodizyak Hapı mı!?”

 

“Cennetler! Azılı yaratıkları kontrol edebilmesine şaşmamalı!”

 

“Tarikat Amcası Bai bir Tanrı! Hapın işe yarayıp yaramayacağına karar veren tek şey Tarikat Amcası Bai’nin isteyip istememesi! Buradan defolup gidelim! Yavaşlarsak ölürüz!”

 

#Ahahahahh! Bizimki artık öyle ünlenmiş ki elinde bir hap gören tarikat yoldaşları çareyi hemen sıvışmakta buluyor. Sonsuza dek Afrodizyak Hapıyla anılmaz inşallah 
Bu arada sırf rakip üyelerden kurtulmak için ruhları çağırma riskini göze alacak mı ki gerçekten?
Bakalım alacak mıymış, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr