Bölüm 144 : Lord Bai Sizinle Ölümüne Dövüşecek!

avatar
6625 26

A Will Eternal - Bölüm 144 : Lord Bai Sizinle Ölümüne Dövüşecek!


Çevirmen : Clumsy 

 

Girdikten sonra pusuya düşürülmeyeceğini garantilemenin bir yolu yoktu. Kişi güvende olmak için yalnızca kendi kabiliyet ve yeteneklerine güvenebilirdi. Yeşim kâğıtlarla dışarıdakilere mesaj gönderme imkânı da yoktu. Ancak bir tarikattan birkaç kişi bir arada girerse gaddar, büyük çaplı bir pusu ihtimali dışında güvende olurlardı.

 

Hou Yunfei, dört çıraktan sonra içeri girmeyi tercih etti. Ve adımını atmadan önce Bai Xiaochun’dan bir iyilik istedi.

 

“Eğer içeride bana bir şey olursa klanımla ve Küçük Kardeş Hou Yunqing’le ilgilen lütfen.” Hou Yunqing genç klan üyelerinin en önemlilerinden biriydi ve Ruh Akımı Tarikatı üyesi olmasa da yetişimini ilerletmek adına klanla birlikte kalmaktaydı.

 

Bai Xiaochun Hou Yunfei’yi hızlıca rahatlattı ve bu kadar canını sıkmamasını söyledi. Sonra da bir kâğıt tılsım uzattı. İçten içe afallayan Hou Yunfei, tılsıma baktıktan sonra bir hayli etkilenmişti. Ardından Bai Xiaochun’a son bir kez başını sallayarak girişe adımını attı.

 

Onun girişiyle boşluk karanlığa boğuldu, bu girişi kullanmanın artık imkânsız olduğu anlaşıldı. Bai Xiaochun Hou Yunfei için biraz gerilmişti ama giriş kapandığı için yapılacak pek bir şey yoktu. Böylece grubuyla birlikte ilerlemeye devam etti.

 

Bir tütsülük süre boyunca Bai Xiaochun’un güney yakadaki soytarılıklarıyla ilgili sohbetler edilip kahkahalar atıldı. Bunu gelecekle ilgili umutlar ve hayaller takip etti. Bai Xiaochun’un göğsüne vurup hayalinin sonsuza dek yaşamak olduğunu söylemesiyse herkesi kıkır kıkır güldürdü. Zhou Youdao ise güçlü bir şekilde hayalinin Ruh Akımı Tarikatı başpapazı olmak olduğunu ilan etti.

 

Kuruluş Kadrosuna giden zalim ve ölümcül bir yolda olsalar da şimdilik nispeten rahatlardı. Bai Xiaochun’un liderliğiyle herhangi bir aksilik yaşamıyorlardı. Gözlerine kestirdikleri her boşluk çabucak ele geçiriliyordu.

 

“Yakalayın onu beyler!” diye bağırdı Bai Xiaochun.

 

“Hey, burası bize ait!”

 

“Toz ol, burası bizim!”

 

“Ehh, neydi o? Ne cüretle bana dik dik bakabilirsin? Yakalayın onu beyler!”

 

Patlamalar birbirini takip ediyordu. Aynı zamanda Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının sayısı da giderek azalıyordu. Ne zaman bir boşluk bulunsa içeriye giren çıraklar Bai Xiaochun’a en derin şükranlarını sunuyordu. Aynı zamanda elinin bir hareketiyle harekete geçen çıraklar da Bai Xiaochun’u çok duygulandırıyordu.

 

“Demek ki Seçilmiş olmak böyle hissettiriyormuş. Bir sürü kişinin Seçilmiş olmak istemesine şaşmamalı.” Bu meseleyi düşünüp iç çekerken boşluklarla dolu bir alana ulaşıldı. Beklenmedik bir şekilde alanda dövüşmekte olan kalabalık bir grup vardı. Daha da şok edici olansa görünürde üç boşluk oluşu ve altı güçlü Kan Akımı Tarikatı çırağının boşlukları diğer iki tarikattan dokuz çırağa karşı savunuşuydu.

 

An itibariyle dövüşleri çıkmazdaydı. Olanları gören Bai Xiaochun’un gözleri parlamıştı ve arkasındaki bir düzine civarı Ruh Akımı Tarikatı çırağı da heyecanlanmaya başlıyordu. Hiç tereddüt etmeyen Bai Xiaochun kalabalığa bağırdı: “Hey, burası bize ait!”

 

Kan Akımı Tarikatı çırakları, tarikatları adına bir görevi yerine getirerek bu konumu ellerinden geldiğince korumaya çalışıyordu. Çoktan bitkin düşmüşlerdi ve Ruh Akımı Tarikatı kalabalığını görmek yüzlerini titreştirdi. Ancak buna rağmen kaçmayı değil, boşlukların içerisinde ortadan kaybolmayı seçtiler.

 

Çevredeki Hap Akımı ve Engin Akım Tarikatı üyeleriyse girişe hücum etmek üzereyken çeşitli büyü teknikleri ve ilahi kabiliyetlerle püskürtüldüler. Bir an sonra yolu kesenler Bai Xiaochun ve Ruh Akımı Tarikatı çırakları haline gelmişti.

 

Sayı avantajının farkında olan Bai Xiaochun gururlu bir şekilde şöyle dedi: “Humph! İyi çırakçıklar olun ve kaybolun! Lord Bai bugün iyi bir ruh halinde, o yüzden size daha fazla sıkıntı çıkartmayacak!”

 

Diğer tarikat çıraklarının yüzleri seğirmişti.

 

“Yine o!!”

 

“İsmi Bai Xiaochun. Ne pislik ama! Bu benden çaldığı üçüncü giriş!”

 

“Kahretsin! Benim de ikinci. O olmasaydı çoktan kılıç dünyasına girmiştim!”

 

Grup farklı tarikat çıraklarından oluştuğu için güçlerini birleştirmeye gönülleri yoktu, zaten birleştirseler bile sayı üstünlüğü yine Ruh Akımı Tarikatında olacaktı. Gözleri öfke ve çaresizlikle alevlenen çıraklar, Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının üç boşluğun içerisinde kaybolmaya başlayışını izledi.

 

Bir hayli memnun olan Bai Xiaochun beş çırağın ilk boşluğa girişini ve boşluğun kararışını izledi. İkinci boşluk da üç kişiyi aldı. Tarikat için büyük bir hizmet verdiğini düşünüyordu.

 

Bu noktada görevi tamamlanmıştı. Boğazını temizleyerek son beş Ruh Akımı Tarikatı çırağıyla birlikte üçüncü girişe yaklaştı. Çevredeki Hap Akımı Tarikatı ve Engin Akım Tarikatı üyeleriyse bu saatten sonra yapacak bir şey olmadığının bilincindeydi.

 

Boşluk Ruh Akımı Tarikatı çıraklarının girişinden sonra kararmasa bile diğer tarafta uğrayabilecekleri pusu düşüncesiyle içeriye girmeye cesaret edemezlerdi.

 

Grup tam yeni bir boşluk aramak için oradan ayrılacakken gözleri irileşti ve ağızları şok içerisinde açıldı. Sonra da yüzlerinde soğuk, öldürücü gülümsemeler belirdi.

 

Az önce beşinci Ruh Akımı Tarikatı çırağı da girişe girmiş ve son olarak Bai Xiaochun adımını atmaya çalıştığında... boşluk kararmıştı.

 

“Olamaz!!” diyen Bai Xiaochun şaşkındı. Girişten geri püskürtüldükten sonra yutkunarak omzunun ardından geriye baktı. Orada diğer tarikatlara ait bir grup çırak mevcuttu ve kendine yavaşça yaklaşırken gözleri tehditkâr bir şekilde parlıyordu.

 

Her biri 10. Seviye Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberindeydi ve kendi tarikatları nazarında herkesin gıpta ettiği Seçilmişlerdi. Diğer çırakların asla bastıramayacağı güçte değillerdi ama yine de doğal yetenekleri sıradanın çok ötesindeydi.

 

“Niye içeri girmiyorsun, Bai Xiaochun? Hadi, girişe adımını atsana.”

 

“Yeah. Sen atmazsan biz attırırız. Belki de seni parçalara bölersek girişe sığabilirsin.”

 

“Hahaha! Sonunda yaptıklarının bedelini ödeyeceksin. Sen ve çeten benim üç girişimi çaldınız. Şimdi ne yapacaksın bakalım?!” Soğuk kahkahalar ve öldürücü auralar alanı doldurmaktaydı. Bu noktada Bai Xiaochun, tüm çırakların nefret ettiği ortak bir düşman halini almıştı.

 

Derin bir nefes aldı ve grup saldırmaya hazırlanırken çantasından çıkarttığı bir avuç dolusu kâğıt tılsımı her tarafına yaydı. Kör edici ışıklar yayılırken Bai Xiaochun 60 metre çaplı parlak bir dünya yaratmıştı!

 

Kalkanların pat sesleri her yeri saran sağır edici bir kakofoni yaratmaktaydı. 

 

Diğer çırakların gözleri irileşmiş ve beyinleri uyuşmuştu. Gördüklerine inanamıyorlardı. Parlak ve rengârenk 60 metre çaplı alanda yüzden fazla kalkan mevcuttu. Tüm çırakların kafatasları şokla uyuşmuştu; bu kısa ömürleri süresince görmedikleri bir şeydi.

 

“Kaç... kaç tane tılsım kalkanı var bunun?”

 

“Cennetler! Bu çocuk ne kadar zengin? Kahretsin! Sayımız on katına çıksa bile o kalkanları aşamayız!” Deliliğin eşiğine gelerek titreyen çıraklar Bai Xiaochun’a artan bir hayretle bakmaktaydı.

 

Bai Xiaochun ise göğsünü kabartmış, ellerini arkasında birleştirmiş, çenesini kaldırmış ve melankolik, yalnız bir kahraman pozu almıştı…  

 

“Pek iyi, sizi zorba sürüsü, gelin bakalım!” diye bağırdı. “Lord Bai sizinle ölümüne dövüşecek!” Ses tonu sahiden de ölümüne dövüşmeye hazır olduğunu gösteriyordu.

 

Sözler ağzından çıkarken Protomanyetik Kanatları sırtındaki büyük, siyah tavanın altından çıktı ve bulanıklaşarak en yakındaki çırağa, uzun yüzlü genç bir Engin Akım Tarikatı üyesine tosladı.

 

Daha isabetli olmak gerekirse toslayan Bai Xiaochun değil de kalkanlarıydı. Bai Xiaochun’un 60 metre ötesinde acınası bir çığlık işitildi ve genç adam ancak belli bir müddet uçurulduktan sonra durmayı başarabildi. Ağzından akan kanı silip Bai Xiaochun’un kalkanlarına baktıktan sonraysa iç çekerek asık bir suratla oradan ayrıldı.

 

Gerçekten başka bir opsiyon yoktu... tek başına Bai Xiaochun’un kalkanlarını aşamayacağını biliyordu. Enerjisini bu şekilde tüketmek hem anlamsızdı hem de kılıç dünyasına girişini geciktirirdi.

 

Bu manzara herkesi sarsmıştı. Söz konusu Bai Xiaochun olduğunda tamamen çaresizliğe kapılan çıraklar dağılmaya ve azami hızla her yöne koşturmaya başlamıştı.

 

Ortada mücadele edecek bir giriş bile yokken hiçbirinin Bai Xiaochun’la ölümüne dövüşmeye niyeti yoktu.

 

“Hey, kaçmayın! Acı sona dek savaşmaya hazırım! Sizi zorbalar! Dönün buraya!” Bai Xiaochun avazı çıktığınca bağırmaya devam etse de tek etkisi çırakları daha da hızlandırmak oldu.  

 

Çok geçmeden yalnız kalmış ve öylece gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. Düşmanların saldırısından kurtulmuş olsa da vakit kaybetmişti ve şu anda Dünya Sicimi Kuruluş Kadrosuna ilerlemek onun için en önemli şeydi.

 

Bu düşünceyle kâğıt tılsımlarını çıkartıp çantasına koydu. Çoğu yalnızca yarı şarj yemişti ve tekrar kullanılabileceklerdi.

 

Çenesini kaldırıp kollarını sıvayarak yalnız kahramanlığını sergiledi.

 

“Bai Xiaochun hafife alınacak biri değildir!”

 

Böylece harekete geçti ve çatlaklar boyunca ilerleyerek kılıca giren yeni bir boşluk bulmaya çalıştı.

 

Tabii ki kılıca erken veya geç girmenin kendince artıları ve eksikleri mevcuttu.

 

Erken girenler bir an önce dünya sicimi azılı yaratıklarını öldürmeye ve dünya sicimi enerjisi toplamaya başlayabilecekti. Ama bu kişiler kılıç dünyasının yukarılarında başlayacaktı ve o noktadaki azılı yaratıklarda çok fazla dünya sicimi enerjisi yoktu. Aşağıya indikçe barındırdıkları enerji miktarı en az on kat artıyordu.

 

Bir dünya sicimi çekme kristali için gereken dünya sicimi enerjisi miktarı da bir hayli fazlaydı.

 

Ayrıca kılıç dünyası devasaydı ve içerisinde azılı ruhlar da barındırıyordu. Azılı ruhlardan kaçınılması gerektiği için kılıcın dışından aşağıya doğru daha hızlı hareket etme imkânı vardı.

 

Kılıcın dışında olmanın dezavantajıysa soğuğun giderek artmasıydı. En nihayetinde Qi Yoğunlaşma çıraklarının hayatta kalamayacağı bir evreye ulaşılıyordu. Belli bir noktada hayatta kalmak adına kılıç dünyasına girmekten başka bir opsiyon kalmıyordu. Sonuç olarak kılıç dünyasına ne zaman girileceği seçimi kişinin bireysel gücüne ve kendisi için en iyi olan tercih konusundaki kararlılığına bağlıydı.

 

Bai Xiaochun soğuğa direnme konusunda oldukça yüksek bir seviyedeydi ve bir giriş seçmeden önce olabildiğince aşağı inmek mantıklı gelmişti. Bu onu hâlihazırda kılıcın içinde olan pek çok kişiden öne taşıyacaktı.

 

Vakit geçti. Bai Xiaochun neredeyse bir bulanıklık halinde, maksimum hızla ilerliyordu. Farkında bile olmasa da içeriye girmiş olan hemen hemen tüm Qi Yoğunlaşma çıraklarını geçmişti. Soğuk giderek daha da yoğunlaşıyordu, artık bedeni katılaşmaya başlamıştı. En sonunda daha fazla giderse yaralanacağı bir noktaya ulaşmıştı.

 

Derin bir nefes alarak aşağıdaki karanlığa baktı.

 

“Sanırım 300 metre daha inebilirim...” Soğuğun etkisini azaltmak için kâğıt tılsım kullansa da pek işe yaramadı. Kafasını sallayarak bir boşluk aramaya başladı ve ansızın yaklaşık 90 metre aşağıda kılıç bedeninin yanında durmakta olan bir genci fark etti.

 

Bai Xiaochun’un varlığını fark eden genç adam başını kaldırdı ve bakışları buluştu. Bai Xiaochun bu soğuk ve gaddar gencin kim olduğunu anında çıkartmıştı.

 

“Kan Akımı Tarikatı. Song Que!”

 

“Ruh Akımı Tarikatı. Bai Xiaochun!”

 

#Halk kahramanı, Tarikat Amcası biricik kaplumbağamız bir başına kaldı. Ve kılıcın dışında ilerlerken karşısına da çıka çıka Song Que çıktı, yani ortamın en korkutucu ismi.
Bakalım daha içeriye girmeden bir vukuat patlak verecek mi... Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr