Bölüm 129 : Kemik Mahmuzu!

avatar
6491 25

A Will Eternal - Bölüm 129 : Kemik Mahmuzu!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’un gözleri hala boş bakışlar taşımaktaydı. Bilinci geri dönmüş olsa da derin aydınlanmadaki sahte dünya tecrübesini tam anlamıyla atlatabilmiş değildi. Etrafındaki gerçek dünya ona ilk bakışta gerçek gelmemişti.

 

Adalet Sarayı çırakları olanları fark edip Bai Xiaochun’u izlemeye başladı. Seyircilerin arasındaki Dış Kesim çıraklarınınsa gözleri irileşmiş, şok dolu çığlıkları işitilmişti.

 

“130 gün!”

 

“Derin aydınlanmaya girebilmek için Büyük Kardeş Hayalet Dişin beş katı vakit harcamıştı ve içeride de onun beş katı kadar kaldı!”

 

Feryat figan Dış Kesim çırakları hızlıca yeşim kâğıtlar çıkararak Bai Xiaochun’un uyandığı haberini arkadaşlarına yaymaya girişti. Çok geçmeden kuzey yakada bir yaygara koptu ve mesajı alan sayısız çırak platforma doğru koşmaya başladı.

 

Platform heykelinin altında oturan Bai Xiaochun ise gözleri hala boş bakar şekilde sağ elini yavaşça kaldırmış ve önüne doğru itmişti.

 

“Bataklık...” diye fısıldadı.

 

Onu çok az kişi işitebilmişti ama sözler ağzından çıktığı anda dünyayı ve cenneti sarsacak düzeyde gümbürdeme sesleri yankılanmaya başladı. Herkesin kulaklarını dolduran cennetsel gök gürültüleri gibiydiler.

 

BOOOOOM! BOOOOOM! BOOOOOM!

 

Üç yoğun patlama herkesi iliklerine dek sarstı. Aynı zamanda her yöne sonu gelmez su buharları yayıldı.

 

9 metre. 30 metre. 150 metre. 300 metre... derken tamı tamına 600 metre!

 

Bai Xiaochun 600 metre genişlikte bir su buharı alanıyla kuşatılmıştı. Su buharı görüşleri kısmış, etrafın net olarak görülebilmesini engellemişti. Üstelik buharın içerisindeki tüm çıraklar da güçlü bir itici kuvvet hissederek nefessiz kalmıştı.

 

İtici kuvvet öyle güçlüydü ki hiçbir çırağın karşı koyması mümkün değildi. Göz açıp kapayıncaya dek herkes uzaklaştırılmış ve Bai Xiaochun’un 300 metre çapında hiç kimse kalmamıştı.

 

Buharların yarattığı sis göğe yükselmiş, cennet ve dünyadaki enerjiyi bile değiştirmişti. Büyük bir anafor dönüyor, gözlemci çırakları tamamen sarsıyor ve Hayalet Dişin Gece Dadanan Hayalette belirttiği pençeli eli düşünmelerine yol açıyordu.

 

Bu Qi Yoğunlama çıraklarının gerçekleştirmesi mümkün değilmiş gibi görünen gizli bir büyüydü ve kuzey yaka çıraklarının Hayalet Dişe hem saygı hem de korku beslemelerine yol açıyordu. Dahası… şu anda Bai Xiaochun da onlara tamı tamına aynı şeyi tecrübe ettiriyordu!

 

İç çekişler işitiliyor ve sayısız çırak olay mahalline doğru ilerliyordu. Bu kalabalığın büyük çoğunluğu Beihan Lie, Gongsun kardeşler ve Xu Song gibi İç Kesim çıraklarıydı.

 

Anaforu ve Bai Xiaochun’u görmek yüzlerini hayretle titreştirmişti.

 

“Bataklık Krallığı!”

 

“Yetişiminde başarılı olmuş olmalı! Ama ne çeşit bir hayat özü ruhu elde etti ki?”

 

Hayalet Diş de orada süzülerek Bai Xiaochun’u izliyordu. Gözlerinde bir dövüşme arzusu belirmiş olsa da hızlıca bastırabilmişti.

 

Çıraklar bu manzarayı izleyip titrerken dört tepenin lordu ve Li Qinghou da alana varmıştı.

 

“Bai Xiaochun’un hayat özü ruhunu görmeyi iple çekiyorum!”

 

“Henüz yalnızca bataklığı saldı ama enerjisi dudak uçuklatıcı. Acaba içinde ne var...”

 

Li Qinghou’nun gözleri keyifle parlıyordu; derin aydınlanmadan uyanan Bai Xiaochun’un doğuracağı sonucu dört gözle bekliyordu.

 

Herkesin izlediği Bai Xiaochun başını hafifçe kaldırdı. Gözleri hala boş bakarken de ansızın… sağ elini alçalttı!

 

“… Krallığı!” diye mırıldandı.

 

Tam da o anda seyircinin arasından iç çekişler yükseldi ve Bai Xiaochun’un içinden çıkan tarifsiz bir aura tüm alanı kaplamaya başladı.

 

600 metrelik alandaki her şey bulanıktı, olup biteni net olarak görmek zordu. Ama şu anda… yoğun su buharı dönüşmüş… ve bir bataklık olmuştu!

 

Bataklığın içerisindeyse bir yaratık kükremesi işitiliyordu. Bu acayip ses, sayısız diğer yaratığın seslerinin birleşimi gibiydi.

 

ROARRR!!

 

Gökyüzü titreşti ve yer sarsıldı. Sesi duyan herkes yetişim seviyesi ne olursa olsun ürpermişti ve aynı zamanda farklılaşan baskı seviyeleri de herkesi itmeyi sürdürüyordu.

 

Kükreme yankılanırken çırakların savaş yaratıkları da başlarını arkaya atarak agresif şekillerde ulumaya başlamıştı. Hepsi kaosa sürüklenmiş haldeydi.

 

Yaratık Köyündeki bine yakın yaratık aynı şekilde uluyordu. Kuzey yakadaki tüm yaratıkların bu duruma katılması ve dört bir yanın sağır edici uluyuşlarla dolması da çok sürmemişti. Kuzey yaka çırakları tir tir titriyordu.  

 

“Bai Xiaochun’un Bataklık Krallığında ne biçim bir hayat özü ruhu var!?!?”

 

“Cennetler, bunu nasıl yapıyor!?” Çırakların yüzleri şokla titreşiyor, savaş yaratıklarını kontrol altına alma mücadeleleri veriliyordu. Bu özellikle de savaş yaratıkları farklı bir kan düzenine ait olan İç Kesim çırakları için geçerliydi. O yaratıkların tepkileri delirme noktasına varacak güçlülük ve vahşilikteydi.

 

Kalabalık yaratıklarıyla mücadele etmekle meşgulken havayı kükreme sesleri dolduruyordu.

 

600 metre genişlikteki bataklık çarpılıp bükülüyor, dış dünyadan korunur gibi görünüyordu. Üstelik bariyeri aşıp farklı bir dünyadan bu dünyaya geçmeye çalışan görünmez bir yaratık da mevcut gibiydi.

 

Ansızın bataklık hunharca titremiş ve tam ortasından koca bir dağ tepesi yükselmişti!

 

Bu kocaman şey yakından incelendiğinde bariz bir gerçek fark ediliyordu… bataklık yalnızca 600 metre olduğu için bu dağın yalnızca başını oluşturabiliyordu!!

 

Ancak biraz daha incelendiğinde kişinin kafatasını uyuşturacak bir gerçek daha ortaya çıkıyordu. Bu şey bir dağ zirvesi değildi… bir kemik mahmuzunun başıydı!!

 

“Bir kemik mahmuzu! Cennetler! Bu bir kemik mahmuzunun ucu!”

 

“Kemik mahmuzunun başı bile 600 metre genişlikte. Peki bu yaratığın kendisi ne kadar büyük? Bu hayat özü ruhu… tam olarak nasıl görünüyor?!”

 

Bataklık Krallığında cenneti ve dünyayı sarsacak güçte bir enerji patlaması yaşanıyordu. Patlama her yere yayılırken savaş yaratıkları tam anlamıyla kontrolden çıkmıştı. Ciğerleri yettiğince uluyor, kendilerini secde eder şekilde yere atıyorlardı!

 

“İmkansız!!”

 

“Böyle bir şey nasıl olabilir?!?!” Çıraklar tam anlamıyla şoktaydı ve her birinin yaratığı tek tek yere çökerek ibadete başlıyordu. Aynı zamanda dört tepeden de tehdit edici uluyuşlar yayılıyordu.

 

Yedi renkli anka kuşu havaya yükselmiş, tedbirli bir şekilde Bai Xiaochun’un Bataklık Krallığı yönüne bakmaya başlamıştı. Bir an sonra siyah, üç gözlü kunduz da anka kuşuna eşlik etti.

 

Eşzamanlı olarak iri kertenkele de ortaya çıkarak o dağ zirvesine doğru güçlü bir kükreyiş koyuverdi.

 

Tabii Hayalet Diş Tepesinin dağ hayaleti de üç başlı mızrağını sıkarak sislerin arasında belirivermişti. Gergin görünüyor olsalar da yakından bakıldığında dört ruh yaratığı gardiyanının gözlerinde de derin bir saygı olduğu fark edilebilirdi.

 

Bu sırada Yaratık Köyünün derinliklerindeki Antik Yaratık Kanyonunda iki göz açıldı. Kocaman gözlerin delici ışıkları, taş duvarları ve onca yolu aşarak Bai Xiaochun’un Bataklık Krallığına yönelmişti.

 

O gözler tarikatın kutsal gardiyanı olan Cennet Boynuz Mürekkep Ejderhasına aitti!

 

O bile Bai Xiaochun’un Bataklık Krallığı hayat özü ruhuna büyük bir ciddiyetle bakmaktaydı.

 

Kuzey yaka tamamen ve alenen sarsılmış vaziyetteydi. Dört tepenin lordları hayretler içerisinde olup bitenleri izliyordu. Dao Tohumu Dağının üzerindeki birkaç güçlü bakış da Bai Xiaochun’a çevrilmişti.

 

Dört tepe lordu soluk soluğaydı, kafatasları şaşkınlıktan uyuşmuştu.

 

“Ne çeşit bir hayat özü ruhu bu böyle!?”

 

“Duyulmamış bir şey!!”

 

“Bu tarz bir güç bir Qi Yoğunlaşma yetişimcisi tarafından kontrol edilemez. Aynı Hayalet Diş Gibi! Yo, hayır, Hayalet Dişi de aşıyor!”

 

Bataklık Krallığı tepesi, şaşkın bakışlar eşliğinde yavaşça alçalmaya başlamıştı. 600 metrelik Bataklık Krallığı çok küçüktü, Bai Xiaochun’un hayat özü ruhunun tam anlamıyla belirmesi için yeterli olmamıştı. O alçalırken bataklık da yavaş yavaş siliniyordu.

 

Bağdaş kurarak oturan Bai Xiaochun’un yüzü solgun, gözleri mümkün olduğunca açıktı. En sonunda tamamen kendine gelmişti; o bile Bataklık Krallığının kemik mahmuzu karşısında şaşırmış durumdaydı.

 

Bataklık Krallığı silinirken çevredeki savaş yaratıkları da yavaşça sakinleşmeye başladı. Ancak efendilerinin, yani kuzey yaka çıraklarının zihinleri hala fıldır fıldır dönüyordu. Bir anlık sessizlikten sonraysa büyük bir kargaşa patlak vermişti.

 

“Az önce... az önce hayal mi gördüm?”

 

“O Bataklık Krallığı mıydı?!?!”

 

“Bai Xiaochun’un hayat özü ruhu sadece bir kemik mahmuzunun ucunu mu gözler önüne serdi?”

 

“O enerji cenneti ve dünyayı sarsıyordu! Gerçekten… benim gibi bir Qi Yoğunlaşma çırağından mı geldi? Ai. Bir güney yaka çırağı olması çok kötü.”

 

Curcunanın ortasındaki dört tepe lordu önce birbirlerine sonra da eşit oranda şaşkın olan Li Qinghou’ya dönmüştü.

 

“Genç jenerasyon bizi zamanla geride bırakacak... Gerçekten hayat özü ruhunun neye benzediğini görmek için can atıyorum.”

 

“Bai Xiaochun Bataklık Krallığını tüm gücüyle salana dek yalnızca hayal etmekle yetinebilirsin!”

 

“Yetişimi yetersiz ve bataklığı yalnızca 600 metre genişlikte, bu yüzden hayat özü ruhu sadece tek bir kemik mahmuzunun ucunu gösterebildi. Eğer Altın Öz aşamasına ulaşabilirse… 500 kilometrelik bir Bataklık Krallığıyla nasıl bir hayat özü ruhu sergileyecek merak ediyorum doğrusu.”

 

“Nihayetinde o Bataklık Krallığını kendisiyle aynı seviyedeki kişilere karşı kullanırsa… ne kadar güçlü olacağını hayal edebilirsiniz!”

 

Li Qinghou ise göstermiyor olmasına rağmen Bai Xiaochun’la çok gurur duyuyordu. Heyecanını ve mutluluğunu kendisine saklayarak arkasını döndü ve kuzey yakadan ayrıldı. Sonuçta kendisinin de yapması gereken hazırlıklar vardı, on yıl içerisinde Altın Öze ulaşmayı hedefliyordu.  

 

#Henüz 600 metre genişlikte olmasına rağmen herkesi sarsabilecek bir bataklık doğurdu. Ve bu bataklık yalnızca bir kemik mahmuzu sergileyebiliyor ki o da devasa. Gerçekten söyledikleri gibi 500 kilometre bir bataklığa erişebilirse neler olur kim bilir. Acaba o günleri görür müyüz? 
Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr