Bölüm 120 : Dövüş Benimle Bai Xiaochun!

avatar
7108 24

A Will Eternal - Bölüm 120 : Dövüş Benimle Bai Xiaochun!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun’un sesi çıktığı anda agresif uçan kaplan titredi ve kendisini yere bırakarak büyük bir toz bulutu yarattı. Yattığı yerde kuyruğunu ileri geri sallıyor, dilini ağzından çıkartıyor ve uzaklardan yaklaşmakta olan devasa bir figüre bakıyordu.

 

Bu, soğuk yeşil gözlerinde öldürücü bir aura taşıyan otuz metre uzunlukta bir karıncayiyendi.

 

Her şey öyle hızlı ilerlemişti ki Sun Wen ve arkasındaki iki Dış Kesim çırağı şok içinde kalakalmıştı.

 

Kadın çırak tam anlamıyla sersemlemişti; uçan kaplanın ansızın uysallaşışını ve gelenin koca bir karıncayiyen olduğunu görmek tüm bu yaşananların gerçekliğini sorgulamasına yol açmıştı. Büyük Kardeşi Sun’u tam hızla kaçıran uçan kaplanın tek bir cümleyle nasıl itaat ettiğini anlayamıyordu. Şu anki etkileyici görünümü biraz önceki gaddarlığıyla tam bir tezat içerisindeydi.

 

“On büyük savaş yaratığından biri mi?” diye mırıldandı erkek Dış Kesim çırağı. Devasa karıncayiyene bakarken şaşkınlıktan nefessiz kalmıştı.

 

“Zırhlı... dağ... juggernaut’u...” Sun Wen de karıncayiyenin görüntüsü karşısında şok olmuş durumdaydı. Ondan yayılan baskı bile şok ediciydi. Ancak daha da şaşırtıcı bir şey vardı, o da karıncayiyenin sırtında oturmakta olan kişiydi.

 

“Senmişsin!” dedi boğuk bir şekilde.

 

Karıncayiyenin sırtındaki kişi Bai Xiaochun’du. Karıncayiyen yaklaştığında havaya sıçramış ve uçan kaplanın yanına inerek kafasına vurmuştu.

 

“Yine mi insanları korkutuyorsun bakalım!?” dedi Bai Xiaochun azarlayarak. Uçan kaplansa gözlerini kırpıştırdı, başını eğdi ve Bai Xiaochun'un bacağını yaladı. O anda Sun Wen yıldırım çarpmışa dönmüş, iki Dış Kesim çırağıysa aptallaşmıştı.

 

“Üzgünüm millet.” dedi Bai Xiaochun. “Kaplancık kötü değil aslında. Sadece birazcık yaramaz ve insanları korkutmayı seviyor. Kaplancık, hemen özür dile!” Bu cümlelerle birlikte uçan kaplanın patisine hafif de bir tekme atmıştı.

 

Biraz rahatsız olan uçan kaplan kafasını Sun Wen’e doğru çevirip kükredi. Ciğeri elverdiğince kükrememiş olsa da gök gürültüsüne benzer bir ses çıkarmış, Sun Wen ve diğerlerinin hafifçe titremesine yol açmıştı.

 

Bai Xiaochun üç kişilik gruba bakıp Sun Wen’i tanımamış gibi yapmaktaydı. Gülümseyerek şöyle dedi: “Buraya savaş yaratığı seçmeye mi geldiniz?”

 

“Yeah, biz... biz savaş yaratığı seçecektik...” dedi kadın çırak. Bir yandan da yutkunuyor ve Bai Xiaochun’a bakan gözleri korkuyla titreşiyordu. Büyük Kardeş Sun’u ürküten savaş canavarlarının köpek yavrularına dönüşüşünü görmek tamamen korkunç bir olaydı.

 

“Ah, anlıyorum.” diye yanıtladı Bai Xiaochun. “Belki de burada buluşmak kaderimizde vardır, ben de size yardım edebilirim.” Ardından boğazını temizledi ve çok coşkulu görünerek başını arkaya atıp kuvvetli bir kükreme çıkarttı.

 

Kükreme ormanda yankılanırken zemin titremeye başladı. Bir süre sonraysa devasa bir goril yaklaşarak doğruca Bai Xiaochun’un önünde durdu. Xiaochun’a sırıtıyor ve yumruklarıyla göğsüne vurarak ciğeri elverdiğince bağırıyordu.

 

“Sen orada bekle Gori.” diyen Bai Xiaochun elini sallayarak devam etti. “Sen onların tipi değilsin.” Bunu işiten koca goril suratını asarak kenara çekildi.

 

Sun Wen tir tir titriyordu. Bu gorilin de on büyük savaş yaratığından biri olan azılı gece gorili olduğunu biliyordu. Bu gorillerden bir tanesinin bir su odunu aslanının kafasını ezdiğine bizzat şahit olmuştu. İnanılmaz vahşi bir doğaları vardı.

 

Ama Bai Xiaochun’un önünde masum bir kuzucuğa dönüşmüştü ki bu da Sun Wen’in mümkün olabileceğini bile hayal edemeyeceği bir şeydi.

 

Bir an sonra kocaman bir ayı belirdi ve arka ayaklarının üzerinde ayağa kalkarak Bai Xiaochun’un önünde dans etmeye başladı.

 

“Misafirlerimiz var Tüylü!” diyen Bai Xiaochun biraz sinirlenmiş gibiydi. “Uslu dur!” Ayı, Sun Wen ve diğerlerine bakarak güçlü bir kükremeyle karşılık verdi.

 

“Gök... gök alevi ayısı. Dans ettiğine inanamıyorum...” Sun Wen’in görüşü bulanıklaşmaya başlamıştı, zihni şok dalgalarıyla sarsılıyordu. İki Dış Kesim çırağıysa önceden olduklarının on katı afallamış, yoğun bir dehşetle dolmuş haldeydi.

 

Sonra yer daha da yoğun bir şekilde sarsıldı ve peş peşe yeni yaratıklar belirmeye başladı. Yüzlerce yaratık gelmişti ve hiçbiri Sun Wen’in uysal bulduğu cinsten değildi, hepsi korkunç ve hiddetli canlılardı.

 

Sun Wen ve diğer Dış Kesim çıraklarının dizlerinin bağı çözülmüştü. Çırakların yüzleri kül rengine çevrilmişti ve yaklaşan kriz hissiyle tepeden tırnağa sarılmışlardı.

 

“Çok iyi.” dedi Bai Xiaochun sesinin bilgece çıkmasına özen göstererek. “Seçin bakalım.” dedikten sonra da hafifçe öksürdü.

 

Sun Wen tamamen aptallaşmıştı. Bai Xiaochun’un yalnızca yarım yılda ne yaparak bu yaratıkları hâkimiyetine aldığına akıl sır erdiremiyordu.

 

Sun Wen’in burada yıllarını geçirmiş olduğu gerçeği canını acıtıyordu. Kendisiyle Bai Xiaochun arasındaki fark yeterince kötüyken bir de erkek Dış Kesim çırağı için duyduğu derin pişmanlıktan bahsetmeye gerek bile yoktu.

 

Buradaki tüm yaratıkları takdir ediyordu ve dikkatsizce bir seçim yaptığı için mutsuzdu. Biraz daha beklemiş olsaydı bu mucizevi Kardeşle tanışıp inanılmaz bir talih elde edebilirdi. Ama şimdi… şansı yoktu.

 

Kadın çıraksa olanlara inanamayarak titremekteydi. Hızlıca kocaman, siyah bir akbabayı işaret etti ve akbabanın delici çığlığını işitti. Normal şartlarda inanılmaz gaddar olan yaratık Bai Xiaochun’un yanında değişmişti, genç kızın şamanik büyüsünü aktarmasına izin verip yavaşça bağlandı. Sonra da havalanarak üstlerinde süzülmeye başladı.  

 

Bai Xiaochun kahkaha atarak ellerini salladı ve ansızın diğer tüm yaratıklar dağıldı, kendisi de karıncayiyenin sırtına bindi. Karıncayiyen de hafifçe bağırarak Bai Xiaochun’la birlikte uzaklaşmak için arkasını döndü.

 

Başarmış olduğuna inanamayan genç kız ona doğru seslendi: “Büyük Kardeş, ismin nedir?”

 

Bai Xiaochun kendisiyle bir hayli gurur duydu ve çenesini kaldırıp yalnız bir kahramanın melankolik duruşunu takındı, kollarını savurarak seslendi: “Bana... Bai Xiaochun diyebilirsin.”

 

Sonra da kollarını arkasında birleştirip karıncayiyeninin üzerinde saçları rüzgârda savrularak, bir nebze depresif görünerek uzaklaşmaya başladı. Yıllar süren pratik sonrasında bu görünümde bir hayli uzmanlaşmıştı.

 

Bu görüntü kadın çırağın zihninin derinliklerine kazınmıştı.

 

“Bai Xiaochun? Bu isim neden bu kadar tanıdık geliyor?” Bu noktada erkek çırağın çenesi hafifçe açıldı ve gözleri şüpheyle irileşti. “Kuzey yakanın baş düşmanı!!”

 

Kadın çırağın nefesi kesildi, Bai Xiaochun adının neden bu kadar tanıdık geldiğini anımsamıştı. Ancak kuzey yakanın baş düşmanını gözlerinin önündeki bu yalnız, melankolik figürle bağdaştırması imkânsızdı.

 

En sonunda Sun Wen eşliğinde Yaratık Köyünden çıktılar.

 

Ormandaki Bai Xiaochun ise karıncayiyeninin sırtında oturmaya devam ediyordu. Kendisini görecek kimse kalmayınca yalnız kahraman modundan sıyrılmış, gururlu bir şekilde mırıldanmaya başlamıştı. Bir yandan da yakınlardaki yaratıklara tıbbi haplar fırlatıyordu.

 

Yaratıkların altı ay içinde bu kadar uysallaşmasının bir sebebi onlarla yakından ilgilenişi, bir diğeriyse tıbbi haplarıydı.

 

Haplar, yaratıkların hiç olmadığı kadar güçlü ve enerjik hissetmesini sağlamış ve giderek Bai Xiaochun’u daha çok sevmelerine yol açmıştı.

 

Tabii ki tüm yaratıklar aynı tepkiyi vermemişti. Hala son derece tedbirli olanlar da mevcuttu ama Bai Xiaochun’un umurunda değildi. Neticede Yaratık Köyündeki yarım yılı tam bir mutlulukla geçmişti.

 

Son zamanlarda Yaratık Doğumu Tohumunun da filizlenmiş olması ona yoğun bir heyecan katmaktaydı.

 

Güzel şeyler art arda gerçekleşirdi. Bataklık Krallığında da ilerleme kaydetmeye başladığını hissediyordu. Henüz hayat özü ruhu belirtememiş olsa da tekniğin kendisi giderek daha kuvvetli bir hal alıyordu.

 

Bai Xiaochun, işler böyle giderse Bataklık Krallığı yetişimi sayesinde kesinlikle bir hayat özü ruhu belirtebileceğini hissediyordu. Esas merak ettiği, bunun ne çeşit bir yaratık olacağıydı.  

 

Hayalet Dişin Gece Dadanan Hayaletiyle aynı çapta gizli bir büyü olan Bataklık Krallığını tamamlamanın nasıl bir his olacağını ve ne çeşit bir savaş gücü elde edeceğini çok merak ediyordu.

 

Beklentiyle dolu bir şekilde bir ayını daha yetişimle geçirdi. Bu sırada bir yılın uzun bir kısmını kuzey yakada geçirmişti. Yaratık Köyünden hiç çıkmamış ve dikkat çekmemeye çalışmış olsa da yaratıkları uysallaştırışının haberi tüm çıraklara yayılmaktaydı.

 

Bu haber ve Bai Xiaochun’un geçmiş vukuatları kuzey yaka çıraklarının en favori sohbet konularıydı. Seçilmiş mücadelesinde yaşananlar sayısız çırağın sinirden dişlerini gıcırdatmasına yol açıyordu. Beihan Lie’nin başına gelenleri düşünmek kalplerinden bıçaklanmış gibi hissettiriyordu. Kendi savaş yaratıklarına bakmak da kalplerindeki silinemez gölgeyle birlikte acı doğuruyordu.

 

Bir gün Beihan Lie, en sonunda inzivadan çıkmaya karar verdi. Ölümsüz mağarasının önünde durarak irileşmiş gözleriyle yarım yıl önce varan yeşim kâğıdı okudu ve Bai Xiaochun’un kuzey yakaya gelmiş olduğunu öğrendi. Sonra da dişlerini sıkarak kâğıdı ezdi.

 

“Bai Xiaochun, bana kattığın aşağılanmanın lekesi bugün temizlenecek! Güçlü olabilirsin ama ben de o günden beri ilerleme kaydediyorum. Duyulmamış bir ilerleme!! Sonunda Günbatımı Büyümü üçüncü seviyeye çıkardım! Kuruluş Kadrosunun altındakiler için yenilmezim!” Patlak veren yetişimi, dokuzuncu Qi Yoğunlaşmanın büyük çemberinde olduğunu gösteriyordu. Yıllar önce tattığı yoğun kışkırtma sonrasında çılgınlar gibi yetişime odaklanmış ve deliye dönmüştü.

 

“Bai Xiaochun!!” Beihan Lie başını arkaya atarak kükredi ve ölümsüz mağarasından uzaklaşmaya başladı. Olanları gören pek çok kişinin içerisinde Gongsun kardeşler ve Xu Song da vardı.

 

“Çok güçlü!! Gerçekten Günbatımı Büyüsünü üçüncü seviyeye çıkarmış! Bin yıldır bunu yapabilen olmamıştı! O çok gelişmiş, tabii biz de öyle. Eskisine nazaran ne kadar güçlendiğini söylemek çok zor!”

 

“Böyle bir trajediyi kim tatsa her gün aynı şeyi yaşar ve onun gibi delirirdi.”

 

Seçilmişler titreyen kalpleriyle Beihan Lie hakkında konuşurken o da bir ışık huzmesi halinde kuzey yakanın merkezinde yer alan ve en popüler mekânlardan olan Meydan Okuma Platformuna gitmekteydi.

 

Meydan Okuma Platformu, aslında gaddar ve devasa bir yaratığın heykeline bağlı pençeli bir taştı. Heykel otuz metre uzunluktaydı, olabildiğince iriydi ve bir savaş havası yayıyor gibiydi. Ayaklanmış bir timsah gibiydi, pullarla kaplıydı ve sırtında üç sıra keskin mızrak bulunmaktaydı. Daha da şok edici olansa pençeli elin, bedeninin yarısından daha büyük oluşuydu.

 

Sol eli rüzgâr ve yağmurlardan aşınmıştı, sağ eliyse cennetleri yırtıp atacak gibi gerinmiş haldeydi!

 

Meydan Okuma Platformu ise sağ elin avucuydu!

 

Heykel dört bin yıl önce Ruh Akımı Tarikatının Antik Yaratık Kanyonunda bulunmuştu. Çıkartıp şu anki yerine yerleştirmek bir hayli uğraş gerektirmiş olsa da nihayetinde kuzey yakanın popüler Meydan Okuma Platformuna dönüşebilmişti.

 

Beihan Lie, platformun üstüne çıkmıştı ve gözleri savaş arzusuyla parlamaktaydı. Bu şekilde başını arkaya atarak bağırmaya başladı: “Sahip olduğum tüm erdem puanlarını koyuyorum. 37,000! Ve bu vesileyle Bai Xiaochun’a meydan okuyorum!” Sözler ağzından çıkarken platform titremeye başlamış, hava bükülerek bir kâğıt uçağı maddeleştirmişti! Bu uçak hiç gecikmeden, tüm hızıyla Yaratık Köyüne gitmekteydi!

 

Kuzey yakanın Meydan Okuma Platformu Ruh Akımı Tarikatı genelinde çok meşhurdu, güney yaka çıraklarının bile duyduğu bir noktaydı. Kurallar gereğince kişi erdem puanı ödeyerek kuzey yakadaki istediği kişiye meydan okuyabilirdi. Bunu yaptıkları anda da bir kâğıt uçak belirir ve meydan okunan kişiye bildirim giderdi.

 

Meydan okuma yarım yıl boyunca etkili olurdu. Eğer meydan okunan kişi bunu kabul ederse dövüş anında başlardı ve kazanırsa ortaya konan erdem puanlarını alırdı. Kaybettiği takdirde bir şey ödemesineyse gerek kalmazdı.

 

Meydan okumayı reddetmek de mümkündü. Bu durumda yarım yılın sonunda meydan okuma geçerliliğini yitirir ve erdem puanları meydan okuyan kişiye geri dönerdi. Ancak bu yarım yıllık süreç içerisinde meydan okumanın geri çekilmesi mümkün değildi.

 

Bu kurallar meydan okuyucuları oldukça pasif bir duruma sokuyordu. Ancak bu da işleri adil hale getiriyordu.

 

#Bölümün ilk yarısı çok iyiydi, bizimkinin tüm hayvanları maskara edişi bir harika. Hepsine isimler takmış, koca koca yaratıkları önünde dans ettiriyor falan 
Bu arada Yaratık Doğumu Tohumu büyüyor, teknikleri gelişiyor. Yani her şey yolunda. Belki de 'yolundaydı' demeliyiz. Çünkü inzivadan çıkan Beihan Lie tüm erdem puanlarını ortaya koyarak bizimkine meydan okudu. Bakalım bu meydan okuma nereye bağlanacak, bizi başka neler bekleyecek! Yarın görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr