Bölüm 119 : Bahar Geldi ve Yaratık Doğumu Tohumumu Ektim

avatar
6957 24

A Will Eternal - Bölüm 119 : Bahar Geldi ve Yaratık Doğumu Tohumumu Ektim


Çevirmen : Clumsy 

 

Bir anlık sessizlikten sonra kararını verdi. “Kuzey yakaya çalışmaya geldim. Dikkat çekmemem lazım!”

 

Bu kararlılıkla birlikte Sun Wen’in vermiş olduğu yeşim kağıda biraz ruhsal enerji aktardı. Hemen ardından zihninde bine yakın parlak ışık belirdi, her biri alanda yerleşik bir yaratığa aitti.

 

“Yani bu yaratıklarla ilgilenmem gerekiyor...” Gözlerinin parlamaya başlaması çok sürmedi. Beş ruh yaratığı kısmındaki bilgileri ve kuzey yakanın Seçilmişleriyle olan savaşları sayesinde yaratıklara olan ilgisi bir hayli kabarmıştı.

 

Mavi göğün akşamı işaret eden kehribara çalmaya başladığını gördüğünde aceleyle dışarıya çıktı. Ormanın içerisinde yaratıkların çağrıları işitilebiliyordu. Bahar gelmişti ve her şey canlı, enerji doluydu. Hafif bir rüzgâr esiyor, çiçeklerin hoş kokusu taşınıyordu. Yeşim kâğıdını kullanan Bai Xiaochun, ormanı keşfederek yaratıklara bakmaya başladı.

 

“Entel yaratık!!

 

“Sağanak ejderi?!?! Organları 4.kademe ruh ilaçları için temel olarak kullanılabiliyormuş!

 

“Şu bir... bulut sisi vizonu mu? Yalnızca aşırı hızlı olmakla kalmıyor, tüyleri de defansif büyülü nesnelere dönüşebiliyor.” Bai Xiaochun çevresine baktıkça daha da heyecanlanıyordu. Sonunda beş ruh yaratığı kısmında çalıştığı yaratıklara bizzat göz atma fırsatı buluyordu. Resimleri görmekle kendilerini görmek bambaşka deneyimlerdi. Ruh yaratıklarındaki uzmanlığı şimdiden ilerlemeye başlamıştı.

 

Gezmeye devam ederken altı metre uzunlukta bir maymun, çevresine karışıp kamufle olabilen bir ayı, kanatlı bir kaplan ve hatta önünden hızla geçen, otuz metre uzunlukta bir karıncayiyen görmüştü.

 

Yaratıkların hepsi vahşi doğaya alışkındı ve Bai Xiaochun’a ilk başta düşmanca yaklaşıyorlardı. Ancak yeşim kâğıttaki aurayı sezmek ona olan ilgilerini sonlandırıyordu.

 

Bai Xiaochun çevresindeki tüm vahşi yaratıklara heyecanla bakmaya devam ediyordu. Çok geçmeden yeşim kâğıdın en korkunç hayvanların bile ilgisini uzaklaştırdığını fark etti. Ve bu keşifle onlara yaklaşmaya başladı. Yine de çok yaklaştığında rahatsız tepkiler alıyordu.

 

Bir süre düşündükten sonra fazla zorlamaması gerektiğine karar verdi. Gece çöktüğünde de onur koruması istasyonuna döndü.

 

Ertesi sabah şafakta erkenden uyandı. Yeşim kâğıdını rehber olarak kullanarak ormana gidip hayvanları incelemeye başladı. Zaman böylece geçip gitti. Bai Xiaochun’un kuzey yakaya gelişinin üzerinden yarım ay geçmişti.

 

Bu süreçte Yaratık Köyünden hiç ayrılmamış ve haliyle diğer çıraklar ona problem yaratmayı ne kadar istese de başarılı olamamıştı.

 

Bu yarım ay Bai Xiaochun için mükemmel geçmişti. Her gün heyecanla dışarıya koşturup beş ruh yaratığı kısmında öğrendiği hayvanları bizzat gözlemliyordu. Şimdiden ilaç yapımındaki birtakım eksik yönleri kavrayabilir hale gelmişti.

 

“Önceleri yalnızca bitkilere odaklanıyordum. Ruh yaratığı malzemelerini hiç düşünmemiştim bile. Onları da ekleyerek ilaçlarımda çok daha fazla dönüşüm sağlayabilirim. Buna bir de karşılıklı artırım ve bastırım eklenince üretimim eskisine nazaran çok daha iyi olacak.” An itibariyle heyecanla ormana koşturmuş, uçan ve sonra da soluk soluğa bir şekilde yere inen bir kaplan görmüştü. Kaplanın bacaklarından biri yaralıydı ve kanıyordu, avlanırken bir kaza geçirmiş olmalıydı.

 

Bai Xiaochun’un aceleyle yaklaşışını gören kaplan güçlü bir kükreme koyuverdi. Ancak Bai Xiaochun elini kaplanın sırtına bastırdı ve istese de kıpırdayamamasını garantiledi. Sonuçta bedeninin gücü bu uçan kaplana kıyasla bile çok korkunç bir seviyedeydi.

 

“Kıpırdama, yaran konusunda yardımcı olacağım.” Bai Xiaochun çabucak yarayı temizledi ve üzerine biraz tıbbi pudra serpiştirdi, sonra da kaplanı serbest bıraktı.

 

Tekrar havalanan kaplan Bai Xiaochun’a doğru kükredi. Ardından şaşkın bir şekilde az önce yaralı olan bacağına baktı ve Bai Xiaochun’a son bir bakış atarak uzaklaştı.

 

Bai Xiaochun da kaplanın uzaklaşışını gülümseyerek izledi.

 

O günkü gözlemlerini bitirdikten sonra konutuna döndü. Gökyüzü kararmak üzereydi. Öylece duran Bai Xiaochun, çantasındaki ahşap kutuyu çıkarttı.

 

Açtığı kutunun içerisinde güçlü bir yaşam gücüyle kalp gibi atan yumruk boyutunda bir tohum mevcuttu. İçeride kıvrandığını görmek bile mümkündü.

 

“Yaratık Doğumu Tohumu!” diye mırıldanırken gözleri parlıyordu. Bu nesneyi Luochen Klanının hain çıktığı dönemde elde etmişti. Bir Luochen Klanı yetişimcisinin çantasından çıkan tohum, yetişim dünyası için efsanevi bir nesneydi.

 

Bai Xiaochun bu olayı takip eden yıllarda nesne hakkında araştırmalar yapmış, bu tohumun bir veya daha fazla yaratığın özünü çektiği surette bu hayvanların soyundan gelen bir yaratık doğurabileceğini öğrenmişti.

 

Güney yakadayken kendi savaş yaratığına sahip olmanın nasıl olacağını çok düşünmüş ama gereklilikleri sağlayamamıştı. Artık kuzey yakadaydı ve bunu yapabilecekti.

 

“Yaratık Doğumu Tohumu bir bebek yaratık doğurabilir. Ancak sıradan bir yaratık benim Prestij Çırağı ve Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi unvanıma yakışmaz. Bu Yaratık Doğumu Tohumuyla çok dikkatli bir şekilde ilgilenmem lazım. Çiçek açtıktan sonra en güçlü yaratıkların özünü toplayacağım. Böylece… tüm yaratıkların en güçlü yanlarını miras alan bir yaratık doğacak! Antik çağlardan beri eşi benzeri görülmemiş ve bir daha da asla görülmeyecek bir şey olacak… En üst seviye bir savaş yaratığım olacak!” Gözleri parıl parıl parlıyordu ve hiç olmadığı kadar keyifliydi. Derin bir nefes alarak ahşap kutuyu kucakladı ve avluya çıktı.

 

Dışarıda, koruyucu büyü formasyonu sınırları çerçevesinde ruh bitkilerini büyütmek için ufak bir bahçe ayarlamıştı. Hatta ruh toprağına ne olur ne olmaz diye üç kat ruh güçlendirme gerçekleştirmeyi de ihmal etmemişti.

 

Yaratık Doğumu Tohumunu dikkatli bir şekilde yerleştirdi ve gözleri beklentiyle parlamaya başladı.

 

“Beş ruh yaratığı kısmındaki bilgilere göre Yaratık Doğumu Tohumunun gelişmesi çok vakit almamalı...” Bu düşünceyle gece çökene dek tohumunu ektiği noktada bekledi. Hava kararınca oradan ayrıldı ama dakikalar sonra dayanamayıp geri döndü. Büyü formasyonunun defansının sağlam olduğunu teyit ettikten sonra tekrar istasyonuna girdi.

 

Bütün gece adam akıllı uyuyamadı ve sık sık tohumunu ektiği yere kontrol etmeye gitti.

 

Yarım ay daha geçtiğinde heyecanını ve beklentisini kontrol altına almayı başarmış, kendisini yaratıkları gözlemlemeye adamıştı. Bunun dışında da günlük yetişim rutinini gerçekleştiriyor, tarikat kurallarına çalışıyordu.

 

Arada bir Yaratık Köyüne gelen kuzey yaka çırakları oluyordu. Dikilitaşa biraz erdem puanı ödüyor ve yaratıkları gözlemleyip kendi savaş yaratıkları haline getirmeye çalışıyorlardı.

 

Ancak arka avlu Bai Xiaochun’un sıkı koruması altındaydı. Hiç kimsenin bahçeye girmemesi için büyü formasyonunda birtakım ayarlamalar bile yapmıştı.

 

Zaman geçti. Sessizlik ve barış içerisinde yarım yıl daha geride kaldı.

 

Bai Xiaochun bu süreçte Yaratık Köyünden dışarı bir adım dahi atmadı. Tüm gününü ormanda geçirdi, yaratıkları yoldaşı yaptı. Pek çoğunun yaralarını tedavi etti, hatta qi ve kan pompalanışlarının sağlıklı olabilmesi adına basit bazı tıbbi haplar yarattı.

 

Bai Xiaochun’un düzenli ilgisi ve tıbbi hapları sayesinde yaratıkların onunla iyi ilişkiler oluşturması çok sürmedi. Giderek daha kabullenici oldular ve Xiaochun’un onları daha yakından ve detaylı incelemesi daha kolay bir hal aldı. Hiçbirini bağlamamış olsa da bu savaş yaratıklarına çok aşina olup onlara her sözünü dinletebilmeye başlamıştı.

 

Bir gün Bai Xiaochun ormanda gezerken üç kuzey yaka çırağı da onur koruması istasyonunun dışındaki dikilitaşa yaklaştı. Yaratık Köyünde üç gün geçirdikten sonra ormana girmişlerdi.

 

Bir tanesi önceki onur koruması olan ve yarım yıl önce görevini Bai Xiaochun’a devreden İç Kesim çırağı Sun Wen’di.

 

Yanındaysa bir erkek, bir kadın iki Dış Kesim çırağı vardı. Erkek olan kısa boylu ve bebek yüzlüydü, kadın olansa gençti, kıvrımlı bir bedene ve hoş bir yüze sahipti.

 

Genç kadın çevresine heyecanlı bir şekilde bakarak lafa girdi: “Teşekkürler Büyük Kardeş Sun. Sen etrafımdayken kendi savaş yaratığımı yakalama konusunda çok daha özgüvenliyim.” Sun Wen’e bakan gözlerinde bariz bir hayranlık mevcuttu.

 

“Yeah, doğru söylüyor.” dedi kısa boylu erkek çırak, eşit bir heyecanla. “Büyük Kardeş Sun bir İç Kesim çırağı ve birkaç yıl Yaratık Köyünde onur korumalığı yaptı. Buradaki yaratıkları kontrol etmeye alışkın. Eminim hepsi onun kim olduğunu gayet iyi hatırlıyordur.”

 

“Bence biraz abartıyorsunuz.” diyen Sun Wen gayet hoşnuttu. “Buradaki yaratıkların çoğuna komuta ettiğim doğru. Beğendiğiniz bir tane olursa ne yapabileceğime bakarım. Eminim sizi hiç olmazsa biraz çabadan kurtarabilirim.

 

“Ancak burada sert mizaçlı on savaş yaratığı olduğunu unutmamalısınız. Örneğin gök alevli ayı, gece takipçisi maymun, uçan kızıl kaplan ve en kötüsü de zırhlı dağ juggernautu. Bazen insanların buraya korumayla gelirken bile dikkatli olması gerekiyor. Bu yaratıkların herhangi birini kışkırtmamanız gerektiğini aklınızda tutun.” Kadın çırağa bakan Sun Wen’in kalbi hafifçe dalgalandı ama sessizce iç çekmekle yetindi.

 

Yaratık Köyünde, özellikle de buraya atandığınız durumda el altından kar elde etmenin pek çok yöntemi olurdu. Yeşim kâğıt aracılığıyla insanların doğru yaratığı bulmasına yardımcı olabilir, hatta onları bağlamalarını kolaylaştırabilirdiniz.

 

Sun Wen de imkânı olsaydı buradaki görevini asla bırakmazdı. Ama tarikat ona bu işi Bai Xiaochun’a devretmekten başka şans bırakmamış, bu karar da onu içerletmişti. Bu düşüncelerle iki çırağı ormana getirmiş ve çok geçmeden birkaç yaratık görmüştü. Yaratıkların pek çoğu Sun Wen’in çağrılarına uyum sağlıyordu; onu hala hatırladıkları belliydi.

 

“Bu kivi geyiğine ne dersiniz?

 

“Peki ya bu uçan bulut faresine? Buradaki en iyi altı yüz yaratıktan biri sayılır. İster misiniz?

 

“Siz ikiniz bayağı şanslısınız. Bu kılıç dişli yabani atlar ilk üç yüzdedir. Yıllar önce ilk görüşümde bu büyüklüğe yaklaşmamışlardı bile.

 

“Eee? Dans eden bir alev kelebeği! Hahaha! İlk üç yüzdedir ve halüsinasyon büyüleri yapabilir. Bir tane ister misiniz?” Üçlü yürürken iki çırak, Sun Wen’e tapma sınırında bir hayranlıkla bakmaktaydı. Alandaki pek çok yaratık Sun Wen’i görür görmez yaptığı işi bırakıyor, öylece bağlanmayı bekliyordu.

 

Erkek çırak heyecanlı bir şekilde kılıç dişli yabani ata gitti ama dişi çırak tereddüt ederek dans eden alev kelebeğini bıraktı. Sun Wen’e döndüğünde daha iyi bir yaratık almayı ümit ettiği belliydi.

 

“Büyük Kardeş Sun, ilk iki yüzde olan yok mu?”

 

“Fazla yukarıları hedefleme.” dedi Sun Wen ciddi bir tonla. “İlk iki yüzdeki savaş yaratıklarını ehlileştirmek çok zordur. Ben bile burada yıllarca onur korumalığı yapmama rağmen hiçbirine başarıyla komut veremedim. Eminim yeni onur koruması benim üçte birim kadar bile başarılı değildir. Tüm tarikatta öyle bir hayvanı ehlileştirebilen tek bir Qi Yoğunlaşma çırağı bile yok. Siz ikiniz hangi yaratığı kontrol etmeye çalışacağınız konusunda dikkatli olmalısınız. Çok tehlikeli bir şeye dönüşebilir. Siz--” Daha konuşmasını bitiremeden önce genç kızın gözlerinin irileştiğini ve heyecanlı bir şekilde yakınlardaki bir kayayı işaret ettiğini fark etti.

 

“Büyük Kardeş Sun, çabuk, şuraya bak. Bu bir uçan kaplan!!” Sun Wen yanında olduğu için hiçbir şeyden endişe duymuyordu, daha hiç düşünmeden bir büyü hareketi gerçekleştirmeye başlamıştı bile. Hemen kuzeye ait şamanik güçler yaydı ve uçan kaplana doğru harekete geçirdi.

 

Oraya dönen Sun Wen, yakınlardaki kayadan acımasız bir soğuklukla bakmakta olan kanatlı kaplanı gördü.

 

“Uçan kızıl kaplan!! Kahretsin! Genelde burada görünmezdi. O ilk on savaş yaratığından biri!” Gözleri irice açılmıştı ve o anda kadın çırağın şamanik büyüsünü sergilemeye çalıştığını görmek kalbini titretti. Hemen iki Dış Kesim çırağını tutarak son hızla geriledi. Aslında ikiliyi yalnızca göreceli olarak uysal yaratıkların bulunduğu alana getirmişti. Tarikat yaratıkların vahşi doğasını sürdürmesini istiyordu ve Yaratık Köyü de bu yüzden özellikle Dış Kesim çırakları için çok tehlikeli bir ortamdı. Normal şartlarda buraya yalnızca bir İç Kesim çırağının eşliğinde gelebilirlerdi.

 

Uçan kaplan ayaklarının üzerine sıçradı ve gök gürültüsü kadar kuvvetli bir kükreme koyuverdi. Kendisine vuran şamanik güçse anında ortadan kayboldu. Buna rağmen gözleri kıpkırmızı kesilmiş ve doğruca üçlü gruba hücum etmişti.

 

“Hiç iyi değil!!” Şok olan Sun Wen kaplanın havalanışını, her yöne yayılan dokuzuncu seviye Qi Yoğunlaşmaya denk bir güç salışını izledi. İki Dış Kesim çırağı ise şoktaydı, dehşetle sarsılmaktaydı. Sun Wen dişlerini sıkarak yardım çağırmak adına yeşim kâğıdını çıkarttı.

 

Ancak o sırada uzaklardan şaşkın bir ses işitildi.

 

“Eee? Kaplancık, yaramazlığı bırak bakalım. Yat yere oğlum!”

 

#Son metin harikaydı  Bizimki çoktan tüm yaratıklarla kanka olmuşa benziyor. Tam bir hayvan aşığı olarak onun yerinde olmayı çok isterdim doğrusu. ( Tabii sadece bu bölümlerde  ) 
Bakalım Bai Xiaochun girişini nasıl yapacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44236 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr