Bölüm 115 : Yoo! Onu Yayma!

avatar
6552 30

A Will Eternal - Bölüm 115 : Yoo! Onu Yayma!


Çevirmen : Clumsy 

 

10,000 Yılan Vadisinde tek bir yılan dahi kalmamıştı. Bai Xiaochun büyü formasyonunun içerisinde oturuyor, kendisini çevreleyen boşluğa bakıyordu. İçini, deprem oluyormuşçasına bir titreme almıştı. Ve çığlıklar atarak, tüm hızıyla mağaranın ağzına koşturdu.  

 

Kafatası uyuşmuştu ve sarsılıyordu; bu sefer biliyordu… yol açtığı kaos çok ciddiydi. 10,000 Yılan Vadisindeki büyün yılanlar kaçmıştı ve bunun düşüncesi bile iliklerine dek sarsılması için yeterliydi. 

 

“Bittim ben. Mahvoldum. Sonum geldi...” Gözyaşlarının eşiğinde 10,000 Yılan Vadisinde koştururken kulaklarına üç tepeden yükselen öfkeli bağırışlar ilişti. Üstelik pek çok kişinin ismini seslendiğini de duyabiliyordu.

 

Saçlarını çekiştirerek bu meselede gerçekten masum olduğunu, inanılmaz bir iftiraya maruz kaldığını düşündü.

 

“Vallahi bilerek yapmadım... Ben sadece... Yılanları birazcık daha sevimli yapmaya çalışıyordum, o kadar.” Hafiften burnunu çekiyor, kalbi küt küt atıyordu. Eğer gücü olsaydı hemencecik görünüşünü değiştirecek ve kimse tarafından tanınmayacak hale gelecekti.

 

“Ne yapacağım?” diye mırıldandı kendi kendine. “Ne yapmam lazım? Yapacak hiçbir şey kalmadı. Tek seçeneğim Ustamın mağarasına gidip saklanmak. Kimse beni orada aramayı aklına getirmez...” Bu fikirle çantasına vurdu ve yeni kıyafetler çıkarttı. Üstünü değiştikten sonra kanatlarını yaydı ve olabildiğince hızlı bir şekilde Dao Tohumu Dağına ilerlemeye başladı.

 

Üç dağda da kıyamet kopmaktaydı. Kükremeler ve bağırışların ardı arkası kesilmiyordu. Bai Xiaochun son zamanlarda kazandığı ün yüzünden bir hayli pişman olmaya başlamıştı. Herkes kendisini tanıdığı için yapabileceği tek şey başını eğip mümkün olduğunca hızlı ilerlemekti. İlerlerken rüzgârla kıpırdayan ufacık bir dal gördüğünde bile biri kafasını uzatıp kendisini görecek diye aklı çıkıyordu.

 

Tabii ki kaos yüzünden hiç kimse onu fark etmiyordu. Herkes boynuzlu yılanlardan kaçmakla meşguldü. İnsanların bu deli halini görmekse Bai Xiaochun’un kalp atışlarını iyice kuvvetlendiriyordu. Yine de kaosun avantajıyla Dao Tohumu Dağına fark edilmeden ulaşmayı başarmıştı. Nefessiz kalarak, korku dolu bir şekilde vardığı dağda Ustasının meditasyon yaparken bu dünyayı terk ettiği mağaraya yaklaştı. 

 

Burası diğer insanların ziyaretine kapalıydı, Bai Xiaochun ise dilediği zaman gelme hakkına sahipti. Ardında bir toz bulutu bırakarak mağaraya ulaştı ve ustasının portresinin önüne çöktü.

 

“Gerçekten isteyerek yapmadım...” dedi burnunu çekerek. “Usta, sen benim iyi bir insan olduğumu biliyorsun, değil mi?” Bai Xiaochun Ustasının portresine, transparan bir varlıkmışçasına gülümseyen adama acınası bir ifadeyle bakıyordu.

 

Bu sırada üç tepenin kıdemlileri de harekete geçmişti. Li Qinghou, Xu Meixiang, Tarikat Lideri ve Yeşil Sorguç Tepesi Lordu birleşmişti. Bu ekibin çabaları sayesinde tüm boynuzlu yılanlar yakalanmış, üç dağ halkı sakinleşmeye başlamıştı.

 

Kuruluş Kadrosu yetişimcileri yılan cehennemi mevzusunu kapatınca on binlerce çırak öfke saçarak 10,000 Yılan Vadisine koşturmaya başladı. Vadinin neredeyse tamamen mahvolduğunu görüp Bai Xiaochun’dan bir iz bulamayınca da güney yakaya yayılıp aramaya giriştiler.

 

Hiçbir organizasyon söz konusu değildi; herkes içgüdülerini dinleyip harekete geçiyordu. Neyse ki Bai Xiaochun çok hızlı tepki vermişti, yoksa yakalanması işten bile değildi.

 

“Bai Xiaochun’u indirin!!”

 

“Ve o konuşan tavşanı da! O şeyin ölmesi lazım!”

 

“Bai Xiaochun’u indirin! O konuşan tavşanı da indirin!”

 

Birkaç saat sonunda dağların altı üstüne getirildi ama hiç kimse Bai Xiaochun’dan bir iz bulamadı. Tüm çırakların gözleri kıpkırmızı kesilmişti, bir kısmı kabaran öfkeleriyle tarikat dışına bile çıkmıştı.  

 

“Seni bulacağız, Bai Xiaochun!”

 

“Dünyanın sonuna dek koşsan bile izini süreceğiz!”

 

“Lanet olsun! Nerede saklanıyor olabilir!?” Her yöne yankılanan sayısız kükreyiş, eninde sonunda Dao Tohumu Dağında titremekle meşgul olan Bai Xiaochun’un kulaklarına da ulaşmıştı.

 

“Hey, ben de fena durumdayım herhalde! Hepsi o lanet olasıca tavşanın suçu. Ben-ben-ben… Bunların yaşanmasını istememiştim!” Bai Xiaochun gergin bir şekilde oturuyor, sürekli iç çekiyordu. Bir süre bekledikten sonra dışarıdaki kükremelerin azaldığını fark etti ve küt küt atan kalbiyle Ustasının portresine dönüp secde etmeye başladı.  

 

“Ustam, efendim, lütfen beni kutsa ve bağışla, o kötü adamların beni bulmasını engelle...” Bir süre sonra mağaranın girişine doğru emekledi ve dışarıdaki bağırışların sona erdiğini teyit edince rahat bir nefes aldı.

 

“Bai Xiaochun’un aklı yine zirvede!” dedi kıkırdayarak. “Kimse beni ustamın mağarasında aramayı akıl edemeyecek.

 

“Ama bu gerçek bir çözüm sayılmaz. Eninde sonunda ayrılmam lazım… Ne yapacağım, ne yapacağım?” Ansızın birinin kendisini izlediği hissine kapıldı. Ve mağaranın girişine bakarak… kulaklarını doğruca kendisine dikmiş olan konuşan tavşanı fark etti.

 

Tavşanı fark ettiği anda gözleri irileşti. Bu şeyin böyle inanılmaz bir gizlilikle belirebileceğini nasıl hayal edebilirdi ki? Resmen bu kısıtlı alana gelmeyi bile başarmıştı. Bai Xiaochun bir anda az önce kendi kendine söylediği cümleleri hatırladı ve tüyleri diken diken oldu. Sonra da acınası bir şekilde titreyerek bağırmaya başladı: “Yoo! Onu yayma...”

 

Ama bir hoop sesiyle birlikte tavşan ortadan kayboldu. Sonra da uzaklardan tanıdık repertuarı işitilmeye başlandı. Ancak repertuarın sonuna bir iki cümle daha eklenmişti…

 

“Ustam, efendim, lütfen beni kutsa ve bağışla, o kötü adamların beni bulmasını engelle...”

 

“Bai Xiaochun’un aklı yine zirvede! Kimse beni ustamın mağarasında aramayı akıl edemeyecek.”

 

“Ama bu gerçek bir çözüm sayılmaz. Eninde sonunda ayrılmam lazım… Ne yapacağım, ne yapacağım?”

 

“Yoo! Onu yayma...”

 

Bai Xiaochun yıldırım çarpmışa döndü. Orada gık çıkartmadan oturdu ve tavşanın bağıra bağıra koşturuşunu izledi. Zihni deli gibi dönmeye başlamıştı.

 

“Lanet olasıca tavşan!” diye bağırdı. “Canlı canlı derisini yüzeceğim!!”

 

Bu sırada güney yaka çırakları aşağı yukarı her yeri aramış, Bai Xiaochun’dan bir iz bulamamıştı. Eninde sonunda öfkeleri bastırılmış ve nerede olabileceği hakkında tahminler yürütülmeye başlanmıştı.  

 

“Bai Xiaochun nerede saklanıyor olabilir? Tüm tarikat onu arıyor ama alandan ayrıldığına dair hiçbir kayıt yok. Yani kesinlikle güney yakada olması lazım.  

 

“Kokulu Bulut Tepesi. Yeşil Sorguç Tepesi. Menekşe Kazanı Tepesi. Her yeri didik didik aradık, her köşke, her ölümsüz mağarasına baktık!!”

 

“Hizmetli kısmının bile altını üstüne getirdik. Sakın bana Bai Xiaochun’un yeraltına saklandığını falan söylemeyin?!?!”

 

Ancak öfkeleri alev alevken ortaya son hızla koşan ve ciğeri elverdiğince bağıran bir tavşan çıktı. Sonra da kulağa özellikle çaresiz gelen son cümlesini sarf etti.

 

“Yoo! Onu yayma...”

 

Bunu duyan insanların ağızları açık kaldı ve başları tavşanın yönüne döndü. Shangguan Tianyou ve Lu Tianlei gibiler yumruklarını sıkıp harekete geçerken diğerleri de başlarını arkaya atıp kükrercesine kahkaha atmaya başladı.

 

“Cici tavşan!!”

 

“Bu tavşan gerçek bir baş belası ama sonunda iyi bir şey yapmayı başarabildi!”

 

“İyi, bugünlük tavşanı öldürmeyeceğim. Onun yerine Bai Xiaochun’u öldüreceğim...”

 

Çok geçmeden on binlerce çırak sıkılı yumrukları ve öldürücü auralarıyla Dao Tohumu Dağına koşmaya başlamıştı.

 

Bai Xiaochun ise konuşan tavşana olan öfkesiyle yanıp tutuşarak mağarasında oturmaktaydı. Ondan Yaşlı Zhou’nun ankasından bile çok nefret ediyordu. Titreyerek uçmaya hazırlanırken dağın aşağılarından gelen kargaşayı işitti. Ve kendisine doğru koşmakta olan sayısız figürü fark etti. Kafatası uyuşurken mağaranın derinliklerine doğru gerilemeye başladı.

 

“Bittim ben. Mahvoldum. Sonum geldi...” Bu cümleler eşliğinde çok öfkelenerek Ustasının portresinin önüne oturdu.

 

“Ustam, bana yardım edebilir misiniz acaba efendim? Ruhunuzu gönderin, yoksa... Ben, bu tarikat için kanını akıtan bir Prestij Çırağı olarak ben, ölümüne dövü-- ne?” Bu çaresizlik anında portreye bir daha göz attı ve parıldayan gözleriyle kendisini tokatladı.

 

“Hahaha! Hatırlatma için çok teşekkürler Ustam. Çırağınız anladı!”

 

Bu esnada Tarikat Lideri Zheng Yuandong, Dao Tohumu Dağındaki büyük salonda bir toplantıdaydı. Güney yakanın tepe lordları ve kıdemlileri yüzlerinde ciddi bakışlarla orada bulunmaktaydı.

 

Zheng Yuandong, yaklaşık iki saattir orada olan topluluğa Bai Xiaochun’la ilgili planlarını açıklamaktaydı.

 

“Tarikat Lideri, lütfen detaylı düşünün. K-Küçük... Küçük Kardeş Bai göz kamaştırıcı bir içsel yeteneğe sahip. Onu kuzey yakaya atamak büyük bir kayıp olur!”

 

“Haklısınız. Küçük Kardeş Bai’nin Büyük Kardeşi olabilirsiniz, Tarikat Lideri. Ancak biz büyük bir aileyiz. Taraf tutmadığınızın farkındayız. Onun gibi dahi bir yetişimci kesinlikle başarı şansı daha yüksek olan bir yere, kuzey yaka gibi bir yere gitmeli. Küçük Kardeş Bai orada cennetsel yeteneğini tam anlamıyla salabilir!”

 

Bu görüşte olanlar tepe lordlarından ibaret değildi, kıdemliler de aynı fikirdeydi.

 

Zheng Yuandong’un tattığı baş ağrısı bundan daha kötü olamazdı. Ruh Akımı Tarikatı iki yıldır huzur doluydu; Bai Xiaochun’un bu kadar büyük bir şeye yol açabileceğini nasıl hayal edebilirdi ki? 10,000 Yılan Vadisi felaketi Bai Xiaochun’un felaket yaratmaktaki uzmanlığını iyice netleştirmişti.

 

Bai Xiaochun’un güney yakanın çırağı olduğundan beri yeterince bela açtığını, işlerin daha kötüye gidemeyeceğini düşünüyordu. Bir yandan da onu kuzey yakaya atarsa... bir dahaki vukuatta bu toplantıyı hem güney hem de kuzey yakanın tepe lordlarıyla yapacağını hissediyordu. 

 

Boğazını temizleyerek şöyle dedi: “Küçük Kardeş Bai edepsiz ve afacan olabilir ama o bir Prestij Çırağı. Ahem. Ayrıca çok genç. Onu güney yakada bırakalım. Siz güney yaka insanlarına inancım büyük.”

 

Yaşlı Zhou kanlı gözleriyle araya girdi: “Tarikat Lideri, size yalvarıyoruz...”

 

Li Qinghou, Zheng Yuandong’a doğru kollarını kavuşturdu. Ve iç çekerek şöyle dedi: “Tarikat Lideri, Xiaochun Bataklık Krallığının pratiğini yapıyor. O tekniği ciddi anlamda anlayabilmesi için kuzey yakaya gidip yaratık tiplerini incelemesi gerek. Son 10,000 yılda bunu başaran pek kişi olmadı. Üstelik Bai Xiaochun tarikata katılalı çok oldu ve tek eksiği bir hayat özü ruhu. Sanırım... kuzey yakaya gitmek onun için en iyisi olacaktır.”

 

“Bu doğru!” dedi Yeşil Sorguç Tepesi Lordu. “Tarikat Lideri, Bai Xiaochun Bataklık Krallığının yetişimini yapıyor ve resmi bir Seçilmiş olarak aydınlanmanın eşiğinde. Ruh Akımı Tarikatı tarihine bakılırsa gerçekten eşsiz bir pozisyonda!”

 

“Tarikat Lideri,” dedi Yaşlı Zhou, “lütfen Küçük Kardeş Bai’nin sürecine müdahale etmeyin. Bu tarikatın 10,000 yıldır sürdüremediği bir şey olabilir!” Diğer kıdemliler de bu görüşe katıldıklarını belli etmekle meşguldü.

 

Herkesin niyetli oluşunu gören Zheng Yuandong, esas fikrine tutunmanın kolay olmayacağının farkındaydı. Bir anlık tereddütten sonra buruk bir şekilde gülümsedi ve reddetmek için yeni bir yol aramaya girişti. Ancak bu noktada salonun dışından bir çırağın sesi işitildi.

 

“Tarikat Lideri, kötü bir şey oluyor... Tarikat Amcası Bai başpapazın mağarasında... O... o...”

 

Salondaki çeneler düştü ve sayısız ilahi his doğruca mağaradan dışarıya uçtu. Durumu görmek hepsinin yüzlerinde garip ifadeler doğurdu. Zheng Yuandong ise kötü bir hisse kapıldı. İlahi hisleri mağaraya girdiğinde gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı. Ve içinde bir öfke patlaması yükseldi.

 

“Ah bu küçük velet! İyi. Teklifinizi kabul ediyorum. Onu kuzey yakaya gönderin!!”

 

#Tavşan zamanlama konusunda harika değil mi?  
Bizimki saklandığı mağarada da yakalandı. Ve son anda yine bir sinsilik peşine düştü. Yaptığı sinsilikse Tarikat Liderini iyice sinirlendirmiş görünüyor. 
O zaman Bai Xiaochun'un yine neler karıştırdığını ve verilen karar üzerine kuzey yakaya transfer edilişini okumak için yarın görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr