Bölüm 70 : Hey, Büyük Kardeş Li

avatar
7467 32

A Will Eternal - Bölüm 70 : Hey, Büyük Kardeş Li


Çevirmen : Clumsy 

 

Yeşil Sorguç Tepesine yakın ıssız, küçük bir yol bulunur. Yolun sonunda bir havuz ve içerisinde yüzmekte olan altın rengi birkaç balık mevcuttur.  

 

Havuzun yanında da bir ölümsüzün mağarası vardır. Burası bir şekilde izole edilmiş gibidir, oldukça sessizdir ve yakınlardaki her şeyi aşan bir ruhsal enerji taşır.

 

Havuzun yakınındaki banktaysa genç bir adam oturmaktadır. Üzerinde Dış Kesim çırağı üniforması olan çırak aşırı yakışıklıdır; uzun, siyah saçları, açık bir teni ve zeki bir havası vardır.

 

Bu, kadın çırakların dikkatini çeken ve anka kuşumsu gözlerinde narin ışıklar titreşen biridir. Her şeyiyle tamamen eşsiz olduğu söylenebilir.

 

İşte o genç şu anda bir çubuk tutuyor ve ucundaki yemi arada bir balıklara fırlatıyordu.

 

Bu esnada Bai Xiaochun’un tokatladığı orta yaşlı adam da kül rengi bir yüzle o gence doğru koşturuyordu. Ve yolu tamamladığında, saygılı bir şekilde kollarını birleştirerek genç adama doğru eğildi.

 

“Selamlar, Genç Lord.” dedi sıkılı dişlerinin ardından. “Genç Lord, Bai Xiaochun iyiliği takdir etmekten anlamıyor. Ona dikkatli bir şekilde mesajınızı ilettim ama o gelip selamlarını sunmak yerine dominant davranmayı tercih etti. Yaptıkları cezasız kalır sanıyor!”

 

Genç adamın ifadesi karmaşık görünüyordu. “Peki,” dedi sakin bir şekilde, “unutalım o zaman. O beş para etmez. Bana selam vermesini istemem de geçici bir hevesti zaten.”

 

Adam başını sallayarak onayladı. “Ne kast ettiğinizi anladım sanırım Genç Lord. Onun beş para etmeme sebebi Prestij Çırağı unvanının yalnızca ölülere veriliyor oluşu, haksız mıyım? Ayrıca Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi oluşu da şaka gibi. Ustası da bir ceset zaten.” Adam soğuk bir şekilde kıs kıs güldükten sonra gencin kendisine buz gibi bir ifadeyle baktığını fark ederek korkuyla doldu. “Genç... Genç Lordum...”

 

“Onun değersiz olduğu doğru,” dedi genç adam, “dikkat etmeye bile değmez. Ama Tarikat Liderinin Ustası tarikatımızın eski bir başpapazıdır. Onun adını ağzına alacak kadar bile yetkin olduğunu mu sanıyorsun? Ceza olarak Buzlu Uçuruma giderek üç ay boyunca kendini tokatla.” Genç adam bu sözlerden sonra önüne dönerek altın balıklarını beslemeye devam etti.

 

Titreyen orta yaşlı adamsa hafifçe başını sallayarak oradan uzaklaştı.

 

**

 

Qian Dajin meselesini halleden Bai Xiaochun Kokulu Bulut Tepesine dönmüştü. Shangguan Tianyou meselesiyse umurunda bile değildi. Tarikata sağladığı hizmetlerden sonra bir haine dönüşmediği sürece hayatının tehlikeye girmeyeceği kesindi.

 

Zaman geçtikçe kendisine Tarikat Amcası denilmesi de o eski tadı vermez olmuştu, özellikle de insanlar bunu yapmaktan mütemadiyen kaçtığı için. Hatta Bai Xiaochun biraz melankolik bir hale gelmişti. Ancak bir gün, Kutsal Kitap Tesisine girerek kaybettiği neşeyi geri kazandı.

 

Orada kendisine yaşlı hocaların yanında bir okuma alanı bahşedilmişti, bu sayede mevcut çıraklara tepeden bakabilecekti.

 

Bu tecrübeye anında aşık oldu ve sonrasında buraya geliş sıklığını arttırmaya başladı.

 

Burada oturarak aşağıda duran çıraklara tatmin dolu gözlerle bakıyor, hafif gülümsemeler gönderiyordu. Yanında duran Kuruluş Kadrosu ihtiyarlarına iyice benzer olmuştu.

 

Kuruluş Kadrosu ihtiyarları bu duruma gülseler mi ağlasalar mı bilemezken, çeşitli tepelerin çırakları bundan daha mutsuz olamazdı. 

 

Bai Xiaochun Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi olarak göze çarpacağı yeni bir yol daha bulmuştu.

 

Kuruluş Kadrosu yetişimcileriyle karşılaştığında onlara Büyük Kardeş diye sesleniyordu. Onlardan bir karşılık alamasa da yüzlerindeki garip ifadeler ve yakınlardaki çırakların ‘Tarikat Amcası Bai’ demek zorunda kalışı Bai Xiaochun için kâfiydi.

 

İşler bu şekilde sürüp giderken, Bai Xiaochun bir gün Li Qinghou’ya rastladı ve kendisini durduramayarak sıcakkanlı bir şekilde bağırdı: “Hey, Büyük Kardeş Li.”

 

Li Qinghou bitkin görünüyordu. Tüm bu süreci Dokuz Nihai Hap üzerinde çalışarak geçirmişti ve şu anda da tarikattan çıkmak üzereydi. Kelimeler kulaklarına eriştiği anda ağzı açıldı ve gözleri Bai Xiaochun’unkilerle buluştu. Bunu yanaklarının seğirişi takip etti. Son zamanlarda tüm vaktini hap yapımına ayırmış olsa da Bai Xiaochun’un herkesin başını ağrıttığını duymuştu. Onun kendisine bile bu şekilde sesleniyor oluşu da şoka girmesi için gayet yeterliydi.  

 

Bai Xiaochun ise sözler ağzından çıktığı anda pişman olmuştu. Li Qinghou’nun tepkisini görerek derin bir nefes aldı. Sonuçta Li Qinghou, tüm tarikatta en çok korktuğu kişiydi.

 

Yüzünü ekşitip titreyerek şöyle dedi: “Amca Li... ee... benim hatamdı, pardon.”

 

Ancak Li Qinghou’nun yapabileceği bir şey yoktu. Bai Xiaochun’a daha da ters bakmaya başlayarak son zamanlardaki tavrından ötürü azarlamaya karar verdi.

 

“Bir süreliğine tarikattan ayrılıyorum.” dedi. “En az birkaç ay, en çok bir yıl içinde dönerim. Ben yokken aptallık yapmayı aklından bile geçirme. Yetişimine sıkı çalış.” Birkaç emir daha verdikten sonra da arkasını dönerek uzaklaştı.

 

Bai Xiaochun, Li Qinghou gittiği anda derin bir oh çekti. Gözlerindeki korku parıltıları barizdi, aynı zamanda bir ılıklık ve saygı da duyuyordu. Du Lingfei ona yokluğunda olanları anlatmış ve Li Qinghou’nun kendisini aramak için iki ay geçirdiğini söylemişti. Döndüğündeyse çok kötü bir haldeymiş ve olanlar yüzünden kendisini suçluyormuş. Bai Xiaochun bu bilgileri hatırlamadan edemedi.

 

Anne babası hastalanıp öldüğünden beri kimseye sıcaklık duymamış, saygı beslememişti. Ancak bir noktada Li Qinghou’yu akrabası gibi görmeye başlamıştı.

 

Li Qinghou'nun kulağını çekişi sayesinde Bai Xiaochun yarım ay boyunca davranış şeklini değiştirdi. İnsanların dikkatini çekmek için boğazını temizlemeyi bıraktı, bunun yerine tüm dikkatini Zhou Xinqi’nin ölümsüz mağarasına verdi. Tüm tarikat içerisinde kendisini şahsen tanıyor olmasına rağmen bir kez bile Tarikat Amcası Bai demeyen tek kişi oydu.

 

Bai Xiaochun birkaç ayın sonunda iyice depresifleşmişti. Sonuçta Zhou Xinqi’yi yalnızca etrafta mavi uçan ipeğiyle seyahat ederken görebiliyordu. Uçamadığı için de onu ne kadar kovalarsa kovalasın yakalamayı başaramıyor, arkasından bakakalmakla yetiniyordu.  

 

“Tarikat içerisinde Qi Yoğunlaşma çıraklarının uçmak için kullanabileceği yalnızca birkaç nesne var. Chen Heng’inki gibi özel bir teknik kullanamadığım takdirde uçmamın tek yolu o büyülü nesnelerden birini almak.

 

“Bu hiç adil değil! Ustam bana böyle bir nesne vermeliydi. Benim... benim Ustam...” İç çekerek bir müddet daha ilerledikten sonra adımlarını durdurdu. Ve bir süre sonra da yönünü Dao Tohumu Dağına çevirdi.

 

Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi olarak Dao Tohumu Dağına istediği zaman gidebilirdi ve çok geçmeden Tarikat Lideri Zheng Yuandong’un bulunduğu tepeye varmıştı.

 

Oraya dalarak seslenmeye başladı: “Büyük Kardeş Tarikat Lideri, oh sevgili Büyük Kardeş Tarikat Lideri!! Gidip Ustama bir tütsü yakmak istiyorum!”

 

Zheng Yuandong bağdaş kurarak meditasyon yapmaktaydı. Bai Xiaochun'un sesini işittiği andaysa iç çekti.

 

Son günlerde o kadar çok insan geliyordu ki bir yerden sonra saymayı bırakmıştı. Hepsinden Bai Xiaochun’un yaptıklarını dinlemişti ve verdiği karardan çoktan pişman olmuş haldeydi. Ne yazık ki eski bir deyimin söylediği gibi, kalas tekneye döndükten sonra yapılacak bir şey olmazdı. Hem Bai Xiaochun’un da tuhaf meşguliyetleri dışında insanlara bir zarar verdiği yoktu.  

 

Bai Xiaochun’un konuşmayı kesmediğini gören Zheng Yuandong, yavaşça boğazını temizledi, ayağa kalktı ve bakışları ciddileşti.

 

“Sakin ol, seni duydum.”

 

Oldukça etkileyici görünen Bai Xiaochun, koşturarak ellerini kavuşturdu ve selam verdi. “Küçük Kardeş, Büyük Kardeş Tarikat Liderine selamlarını sunar.”

 

Zheng Yuandong içinden bir ah çekti. Olup bitenleri biliyor olsa da kafasını sallayıp buruk bir şekilde gülümsedikten sonra Bai Xiaochun’u dağın arkasındaki kısıtlı alana götürmek üzere yola çıktı.  

 

Oradaki ölümsüz mağarasının duvarında orta yaşlı bir adamın portresi asılıydı. Adam belli bir mesafeye doğru hafifçe gülümsüyor, eşsiz bir aura yayıyordu.

 

Portrenin altında küçük bir sunak vardı, üzerindeyse birkaç ruh meyvesi ve mum görünüyordu. Mağara basit ama zarifti ve kişide inanılmaz bir saygınlık hissi doğuruyordu.

 

Bai Xiaochun içeri girdiği anda portreye doğru koşarak diz çöktü. Sonra da eğilip kalkmaya başladı, alnını doksan kez yere değdirirken ifadesi oldukça ciddiydi.

 

Sonra da samimi gözlerle portreye baktı. “Ustam, çırağınız saygılarını sunmaya geldi.”

 

Zheng Yuandong yan tarafta olup bitenleri izliyordu. Bai Xiaochun’un inatçı ve haylaz biri olduğunu bilse de iyi bir kalbe sahip olduğuna emindi. Hayat tecrübesi sayesinde Bai Xiaochun’un şu anki ifadesinin rol olmadığını, tamamen samimi olduğunu söyleyebilirdi.

 

Ama sonra... Bai Xiaochun konuşmaya başladı.

 

“Ustam, çırağınız zor zamanlardan geçiyor. Uçamıyorum bile… Diğer çırakların Ustaları onlara uçabilmelerini sağlayan ya da hayatlarını koruyan hazineler veriyor. Ne yazık ki benim hiçbir şeyim yok…

 

“Ama sorun değil Ustam. Sizin çırağınız dünyevi şeyleri umursamıyor zaten. Sizin için bir tütsü yakabildiğim sürece mutlu olurum. Kim bilir, belki cennetteki ruhunuz beni duyup bir şekilde beni ödüllendirmeyi de başarabilir...”

 

Bu sözleri duyan Zheng Yuandong’un gözleri büyümüştü.

 

“Ustam, sizin çırağınız kısa bir süre önce tüm tarikatı korudu, 10,000 yıllık mirasın devam etmesini sağladı. Tarikatın onurunu muhafaza edebilmek için dur durak bilmeden hareket ettim ve bu süreçte tüm büyülü nesnelerim kayboldu ya da mahvoldu. Tarikata canımdan başka hiçbir şeyim olmadan döndüm. Ceplerim boş. Bir hizmetliden bile yoksul durumdayım...

 

“Tabii üzerinizde bir baskı oluşturmak istemem Ustam. Sorun yok. Çırağınız koruyucu büyülü nesnelerin eksikliğini dert etmiyor. Uçabileceğim büyülü bir nesnem olmasa bile tarikatım için cehennemden ve derin sulardan geçerim. Bu benim vazifem! Ama belli bir süre içerisinde sizin için bir tütsü yakmaya gelemezsem Ustam, o zaman bilin ki koruyucu ya da uçmama yardımcı büyülü nesnelerim olmadığı için zavallı küçük hayatımı kaybetmişimdir... En azından o zaman size şahsen kavuşma fırsatı bulmuş olurum.” Bai Xiaochun bu cümleleri kurarken gözünün ucuyla da sevgili Büyük Kardeş Tarikat Liderine bakmayı ihmal etmiyordu.

 

Zheng Yuandong’un yüzü buruşmuştu. Tamamen aptallaşmış haldeydi. Yetişim yaptığı onca yıl boyunca ilk defa Bai Xiaochun kadar acayip biriyle karşılaşıyordu.

 

İçinden acı kahkahalar atarak Ustasının portresine baktı ve düşünmeye başladı. Onun çırağı olduğunda kendisine koruyucu bir büyülü nesne verildiği doğruydu.

 

Bu noktada Bai Xiaochun’a çevirdiği bakışları yumuşamıştı.

 

Bai Xiaochun ve Zheng Yuandong kısa bir süre sonra ölümsüz mağarasını terk etti. Bai Xiaochun tüm bu süreçte göz ucuyla Zheng Yuandong’u izlemişti. Dao Tohumu Dağının salonuna geldiklerindeyse Zheng Yuandong yürümeyi keserek Bai Xiaochun’a döndü ve ellerini sallayarak iki ışık huzmesi uçurdu, biri altın, biri beyazdı. 

 

Altın ışığın içerisinde avuç ebadında bir uçan kılıç vardı. Ancak durduğu yerde bile yoğun bir ısı yaymaktaydı. Kesinlikle sıra dışı görünüyordu ve üzerinde etrafına ışıklar saçan karmaşık büyülü semboller vardı.

 

Beyaz ışık ise yine avuç ebadında küçük bir kalkanı içeriyordu. Beyaz yeşimden yapılan kalkana oldukça canlı görünen turnalar kazılıydı. Kalkanın da yoğun bir ısısı vardı.

 

Bai Xiaochun ikisinin de özel nesneler olduğunu rahatça söyleyebilirdi. Gözleri parladı, nefes alışı sıklaşarak iki mükemmel nesneyi incelerken daha da göz alıcı bir şeyi fark etti; ikisinin üzerinde de üç eşsiz çizgi mevcuttu.

 

Zheng Yuandong sakin ve cesaretlendirici bir şekilde Bai Xiaochun’a bakmaktaydı.

 

“Altın Karga Kılıcının içerisinde mühürlü altın bir karga var.” dedi. “O alev saçma gücüne sahiptir ve kendisiyle aynı yetişimde sahte bir altın karga çağırabilir. Bunu Kuruluş Kadrosunun başlarına dek uçmak için kullanabilirsin. Yok edildiğinde de mükemmel bir güç saçar.

 

“İlahi Turna Kalkanı ise ölümsüz bir turnanın ruhundan yaratılmış defansif bir nesnedir. Seni Kuruluş Kadrosundan güçsüz olan her tehlikeye karşı koruyabilir.

 

“Ustam iki nesneye de üç kat ruh güçlendirme uyguladı ancak ötesine gitmeye cesaret etmedi. Ben tarikata katıldığımda bunları bana vermişti ve ben de onu temsilen sana hediye ediyorum.”

 

Bai Xiaochun nesneleri heyecanlı bir şekilde kabul ederek okşamaya başladı. “Teşekkürler Ustam. Teşekkürler sevgili Büyük Kardeş Tarikat Lideri!”

 

#Bu kadar utanmaz bir canlı daha var olabilir mi 
Gidip portreye sızlanarak kendisine zorla hediye verdirdi. Ama aldığı hediyeler de efsane. Zamanla güçlerini ve kullanımlarını daha iyi göreceğiz. 
Böylece bugünkü toplunun da sonuna geldik, yarın yeniden görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr