Bölüm 68 : Acele Etme Tarikat Yeğeni!

avatar
7224 36

A Will Eternal - Bölüm 68 : Acele Etme Tarikat Yeğeni!


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun her şeyden bir eğlence çıkarabilen tiplerdendi… Şimdi de Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi haline geldiğini keşfetmişken bundan daha mutlu olması mümkün değildi. Dağ yollarında heyecanlı bir şekilde ilerleyerek Görev Ofisine yaklaştı.

 

Boğazını temizledi, kıyafetlerini düzenledi ve tarikatın Kıdemli bir üyesi havasına girdi. Sonra da çenesini kaldırıp kollarını ardında birleştirerek yola devam etti.

 

Görev Ofisi tarikatın en yoğun yerlerinden biriydi ve bugün de her zamanki kadar kalabalıktı. Koca bir Dış Kesim yığınının gelip gittiği görülüyordu.

 

Oraya varan Bai Xiaochun, yüzünde yüce gönüllü bir gülümsemeyle dolaşarak diğer Dış Kesim çıraklarını izlemeye başladı.  

 

Ortaya çıktığı anda insanlar tarafından fark edilmiş, yakınındaki çıraklar konuşmalarını ve işlerini duraklatmıştı.

 

“Bu... bu Tarikat Amcası Bai! Selamlar, Tarikat Amcası Bai!”

 

Ellerini ona doğru birleştirerek bağırıyorlardı: “Selamlar, Tarikat Amcası Bai!”

 

Bu sesler yayıldıkça yaklaşan ve saygıyla selam veren insan sayısı da artıyordu.

 

Herkes kendisine Tarikat Amcası Bai dedikçe heyecanlanan Bai Xiaochun, ellerini arkasında birleştirip gülümseyerek karşılık verdi: “Sıkı çalışmaya devam millet.”

 

Çevredeki çıraklar ona kıskanç bakışlar atıyor ve kendi aralarında mırıldanıyordu.

 

“Woww, Tarikat Amcası Bai, kendisi Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi...”

 

Görev Ofisinin önünde birkaç koruma vardı ve onlar da Bai Xiaochun’u gördüğü anda ayağa kalkarak ellerini kavuşturmuş ve selam vermişti. Neredeyse tüm Görev Ofisinin kendisine bakıp selam veriyor oluşuysa Bai Xiaochun’u çok heyecanlandırmıştı.

 

“Devam edin millet.” dedi. “Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok. Ben yalnızca Büyük Kardeşim Tarikat Lideri adına Ruh Akımı Tarikatının Dış Kesim çıraklarını izliyorum.” Kalbinde kelebekler uçuşuyordu. Sözlerinin karşılığında Görev Ofisinin Kıdemlileri bile dışarıya çıkarak ona saygıyla selam vermişti.

 

Ancak... Bai Xiaochun herkese ‘benim hakkımda endişelenmeyin’ demesine rağmen ortalıkta dolaşmakta ısrarcıydı. Öylece kalabalığı tarıyor, tanıdıklarına selam veriyor ve herkesten ‘Tarikat Amcası Bai’ kalıbını duymadan geçmiyordu. Bunu on kez söyleyenler bile olmuştu...

 

Çok geçmeden insanların yüzlerinde garip ifadeler belirdi, Bai Xiaochun’un sırf Tarikat Amcası Bai demeleri için etraflarında dolaştığını anlamışlardı... Bai Xiaochun da en sonunda daha fazla üstelememeye karar verdi. Herkese el sallayarak oradan uzaklaştı.  

 

“Ne mükemmel bir statü.” diye düşünürken gözleri parlıyordu. Hem inanılmaz mutlu hissediyordu hem de herkesin bu statüden etkilenmiş olduğuna emindi.

 

“Prestij Çırağı. Tarikat Liderinin Küçük Kardeşi. Artık kimse bana dokunmaya cüret etmemeli, değil mi?” Düşünceler denizinin bu noktasına gelen Bai Xiaochun içten bir kahkaha atarak 10,000 İlaç Tesisine yöneldi.

 

10,000 İlaç Tesisi... tıklım tıklımdı.

 

Oraya ulaşması çok sürmedi ve gider gitmez önce on dikilitaşa baktı, sonra da insanların kendisine Tarikat Amcası Bai deyişini dinlemeye başladı. Çırakların yüz ifadeleri garipleşene kadar orada iç çekerek dolaştı. Sonra da orayı terk etti. Akşam olmuştu ama kendisini hiç yorgun hissetmiyordu, bu yüzden Dış Kesim çıraklarının konakladığı bir alana gitmeyi tercih etti.

 

Orada olan Xu Baocai, Bai Xiaochun’u görerek kollarını kavuşturdu.

 

Bai Xiaochun ise Xu Baocai’nin omzuna vurarak bilgece ve kınayarak konuştu: “Ah, senmişsin, *Küçük Hazine! Onca zamandır görüşmüyoruz ancak yetişim aşamanda pek ilerleme kaydedememişsin! Böyle olmaz ama! Sıkı çalışman lazım!”

*// Xu Baocai’nin ismindeki ‘Bao’ hazine anlamına geliyor ve Küçük Hazine de bir çocukluk lakabı.

 

Xu Baocai, ağzı açık bir şekilde gözlerini kırpıştırmaya başladı. Kendisine ‘Küçük Hazine’ denilmesi kalbini titretmişti. Bu yaşta ona yalnızca babası bu şekilde seslenebilirdi, o da etrafta kimse yokken. Ancak garip hissetmesine rağmen bir şey söylemeye cüret edemeyerek başını sallamakla yetindi.

 

“Ben... umm, yani, benim gibi önemli biri...” Bai Xiaochun, içinde bulunduğu pozisyonda kendisini basitçe ‘’ben’’ diye adlandırmanın yetersiz olacağına kanaat getirmiş, Li Qinghou gibi önemli olduğunu belirtme gereği duymuştu. Boğazını temizledi ve ellerini arkasında birleştirip çenesini kaldırarak konuşmaya devam etti: “Böyle önemli bir insan olarak ben, buralara pek aşina değilim. Bana biraz çevreyi gezdirebilir misin acaba?”

 

Xu Baocai’nin Bai Xiaochun’a çevreyi gezdirmekten başka şansı yoktu.  

 

Evlerine dönerek Bai Xiaochun’a rastlayan çıraklar da oldukça şaşırıyordu. Büyük çoğunluğu, gün içinde Bai Xiaochun’u Görev Ofisinde ya da 10,000 İlaç Tesisinde görmüştü. Burada da görmek kafalarını karıştırmış olsa bile selam vermekten başka çareleri yoktu.

 

Bai Xiaochun bir kez daha statüsünün tadını çıkardı. Ona selam veren her Dış Kesim çırağıyla kalbindeki neşe daha da artıyordu. Halinden memnun bir şekilde orayı terk edene dek gece yarısı olmuştu.

 

Dönüş yolunda bir ruh kuyruklu tavuk çiftliği gördü ve oraya uğramaya karar verdi. Orada da ‘Tarikat Amcası Bai’ kalıbının duyulması çok sürmemişti ve Bai Xiaochun oradan ayrılırken, ellerinde iki tavuk tutuyordu.

 

“Ah, statü sahibi olmanın avantajları işte. Zamanında tavuk yemek istersem onları çalmam gerekiyordu. Şimdi öylece alabiliyorum. Kim beni kışkırtmaya cüret edebilirmiş, ha? Benim Büyük Kardeşim Tarikat Lideri!” Bai Xiaochun hafif bir tonda mırıldanarak, gururlu bir şekilde konutuna döndü.

 

Ertesi sabah güneş doğduğu anda, oldukça enerjik bir şekilde yatağından ayrıldı. Kıyafetlerini düzeltip kendisine aynada bakarak en güzel pozunu seçti ve dışarıya çıktı.

 

Ve çok ciddi görünerek bir yerleri kolaçan etmeye çıktı… sanki işi oymuş gibi…

 

Bu kez Görev Ofisine uğramadı, Kokulu Bulut Tepesinin farklı yerlerine gitti. Hatta bir dövüş müsabakasını bile izledi.

 

Gün içerisinde sayısız insandan Tarikat Amcası Bai kalıbını duydu. Kendisini bir Ölümsüz olmuş gibi hissediyordu. Öyle neşeliydi ki mutluluktan çatlayacak gibiydi. Ve sonra… üçüncü gün geldi. Sonra dördüncü ve sonra da beşinci…  

 

Aralıksız on gün boyunca tarikatta turladı. Artık Kokulu Bulut Tepesinde ona Tarikat Amcası Bai demeyen pek az kişi kalmıştı ve insanlar çıldırmanın eşiğine gelmişti. Böyle bir çocuğa Tarikat Amcası demek bir kereye mahsus olsa sorun yaratmayabilirdi ama tekrarladıkça insanın sinirleri bozuluyordu.  

 

Bai Xiaochun'un günleriyse uzun ve tatmin ediciydi, en çok da tanıdığı insanlara rastlamayı seviyordu. Onlara hızlıca yetişiyor ve selam veriyordu…

 

Bir gün Zhao Yiduo’ya rastladı. Gözleri parlayarak koşturdu, kollarını kavradı ve şöyle dedi: “Tarikat Yeğeni Yiduo, ne zamandır görüşmüyoruz! Acele etme!”

 

‘Tarikat Yeğeni’ tabirini duyan Zhao Yiduo’nun yüzü ekşimişti. “Tarikat Amcası Bai, biz... son günlerde pek çok kez rastlaştık...”

 

Bai Xiaochun gözlerini kırparak boğazını temizledi. O anda kendisini fark edip sıvışmakta olan birini gördü.  

 

“Eee?” dedi. “Tarikat Yeğeni Zi'ang, görüşmeyeli çok oldu!” Hemen Zhao Yiduo’yu bırakarak Chen Zi’ang’ın önüne koşturdu.

 

Chen Zi’ang delirmek üzereydi. Her gün en az üç defa Bai Xiaochun’a rastlıyordu… Duyduğu kadarıyla bu, Bai Xiaochun’u şahsen tanıyan herkes için geçerliydi. En bahtsız kişiyse kendisine Lord Kurt diyen biriydi, Bai Xiaochun’un ona günde on iki kez selam verdiği söyleniyordu...

 

“Tarikat Amcası Bai, ah... Acil ilgilenmem gereken bir şey var, kaçmam lazım.” Chen Zi’ang canı buna bağlıymışçasına koşmaya başladı.

 

Onuncu gün sonunda Kokulu Bulut Tepesinin çırakları Bai Xiaochun’u görmezden geliyordu. Tabii ki bu Bai Xiaochun’u engellemiyordu, yalnızca daha sık inisiyatif kullanmaya başlamıştı.  

 

Bai Xiaochun bu kez Zhou Xinqi’nin resmi fanlarından birini yakaladı. “Aiyaa! Sen çok tanıdık geliyorsun! Gel, gel, benim gibi önemli biri bazen bazı şeyleri unutuyor işte. Tanışmış mıydık biz?”

 

Bir tütsü yanışlık süre ve zavallı çırağın otuzdan fazla kez Tarikat Amcası Bai diye seslenişinden sonra Bai Xiaochun tatmin olmuş görünerek yoluna devam etti.

 

Ama bu strateji uzun vadede işe yaramazdı. Artık herkesin kendisinden kaçtığını fark eden Bai Xiaochun, daha da çok inisiyatif kullanmaya başladı. İzleyen günlerde insanların kendisini fark etmesi için sürekli boğazını temizleyerek dolaştı.

 

Sonuçlar ortalamaydı ve Bai Xiaochun pek tatmin olmamıştı. Neyse ki Bai Xiaochun’un Du Lingfei dışında etkileyici bulduğu biri daha vardı.

 

Bu kişi, her gün Bai Xiaochun’u bulan Hou Xiaomei’ydi. Bai Xiaochun’un onun yanında boğazını temizleyip dikkat çekmesine gerek kalmıyordu; çünkü kız öyle hevesliydi ki onun karşısında düzgün durmakta bile zorlanıyor, ona sürekli mutlu mesut bir şekilde Tarikat Amcası diye sesleniyordu.

 

Bu olay diğer Dış Kesim çıraklarının midesini bulandırsa da Bai Xiaochun halinden memnundu. Bir süre önce kızı Kokulu Bulut Tepesinin gizemli küçük kaplumbağası konusunda bilgilendirmişti. Kız hala o kaplumbağaya hayrandı ve bir gün Bai Xiaochun’la yürürken kaplumbağanın bahsini açtı.  

 

“Küçük kaplumbağa mı? O gizemli ve eşsiz biri. Doğuştan yetenekli ve Ruh Akımı Tarikatının 10,000 yıllık geçmişinde benzeri görülmemiş bir başarıya imza attı. Tertemiz bir gökyüzündeki beyaz bir bulut gibi, herkesin kafasını kaldırıp bakması gereken biri!” Bai Xiaochun bu cümlelerden sonra kuru bir şekilde öksürdü. Ettiği bu büyük laflardan sonra küçük kaplumbağa olduğunu açıklamamak için kendisini zor tutuyordu. Ama bunu herkesin dikkatleri üzerindeyken yapma konusunda hala kararlıydı.  

 

“Ben de aynı fikirdeyim.” diye yanıtlayan Hou Xiaomei’nin gözleri parlıyordu. “Pek çok kişiye küçük kaplumbağanın maddi ödüllere değer vermediğini söyledim. O yalnızca ilaçların Daosunu önemsiyor ve dünya meseleleriyle ilgilenmiyor. Kesinlikle temiz bir gökteki bembeyaz bir bulut.”

 

Bai Xiaochun’un küçük kaplumbağa olabileceği dedikoduları bir süre dolaşmış ama uzun ömürlü olmamıştı. Çünkü insanların aklındaki küçük kaplumbağa imgesi kesinlikle Bai Xiaochun’la uyuşmuyordu.

 

Hou Xiaomei’nin kendisine olan tavrı da şu anda Bai Xiaochun’u pek ilgilendirmiyordu. Onun aklı güney yakanın başka bir güzelindeydi, yani Zhou Xinqi’de.

 

“Acaba Zhou Xinqi gibi bir Seçilmiş bana Tarikat Amcası derse nasıl olur?” diye düşünüyordu. Bunu hayal etmek bile heyecanlanmasına yetmişti ve o günden sonra dur durak bilmeden Zhou Xinqi’yi aramaya başladı.

 

Sabreden derviş muradına erermiş derler. Bai Xiaochun da bir gün, mavi uçan ipeğinin üzerindeki Zhou Xinqi’i yakaladı.

 

“Tarikat Yeğeni Xinqi!!” diye seslendi hemen.

 

Zhou Xinqi’nin yüzü nahoş bir ifadeyle değişti. Bai Xiaochun’un geçen ay tüm Dış Kesim çıraklarını kızdırdığını biliyordu. ‘Tarikat Yeğeni Xinqi’ ifadesini duymak da tüm bedenini ürpertmişti. Onu duymamış gibi yaparak uçmaya devam etti. Ama… Bai Xiaochun’un inatçı bir şekilde ciğeri çıkarcasına bağırarak peşi sıra koşacağını nerden bilebilirdi ki…

 

“Tarikat Yeğeni Xinqi, hadi ama Tarikat Amcasına hayatından bahset biraz!” Bai Xiaochun uzun süredir Zhou Xinqi’i arıyordu ve öyle kolayca vazgeçecek değildi.  

 

Zhou Xinqi dişlerini sıkarak hızlandı. Kokulu Bulut Tepesi sınırlarından çıktığında sonunda takipçisinden kurtulabilmişti.

 

Onun uzaklaşışını izleyen Bai Xiaochun ise mutsuz şekilde iç çekti.

 

“Ah önemi yok. Sen uçabiliyor olabilirsin ama bir gün ben de uçacağım. O zaman bana Tarikat Amcası Bai demek zorunda kalacaksın.” Biraz depresif bir şekilde kararan göğe bakarak Du Lingfei’yi bulmaya karar verdi.

 

Onun geldiğini gören kız eliyle ağzını kapatarak gülmeye başlamıştı. “Tarikat Amcası Bai, Tarikat Amcası Bai, Tarikat Amcası Bai...”

 

Bai Xiaochun, Du Lingfei’nin etkileyiciliğiyle karşı karşıya kaldığı anda canlanmıştı. Birkaç gün önce tarikatın yaşlılarından biri Du Lingfei’yi tarikata sağladığı hizmetlerin karşılığında çırağı olarak almış, sonra da Doğu Korusu Şehrine Ruh Akımı Tarikatı temsilcisi olarak görevlendirmişti. Bu Du Lingfei için büyük bir fırsattı; Doğu Korusu Şehrinde birkaç yıl geçirdikten sonra tecrübesi ve önceki hizmetleri sayesinde doğruca İç Kesime terfi ettirilecekti.

 

Üstelik Doğu Korusu Şehrinde sağlam bir otoritesi olacak ve çok sayıda yetişim kaynağına erişebilecekti.  

 

Bai Xiaochun onun gidişi karşısında da iç çekti. Sonra da Kokulu Bulut Tepesinde dolaşarak yapacak ilginç bir şeyler aramaya başladı.

 

Zaman geçti. Bir ay sonra ‘Tarikat Amcası Bai’ kelimeleri bir çeşit tabuya dönmüştü. Bunu düşünenler acı bir şekilde gülmeden edemiyordu.  

 

Bai Xiaochun da artık bu işi sonlandırmaya karar vermişti.

 

“Ben, Bai Xiaochun, Ruh Akımı Tarikatı Liderinin Küçük Kardeşiyim. Tüm çırakların Tarikat Amcasıyım, yalnızca Kokulu Bulut Tepesindekilerin değil. Diğer tepelere ayrımcılık yapamam. Gidip onları da ziyaret etmem lazım.” Bir süre düşündükten sonra yapılacak doğru şeyin bu olduğuna karar vermiş ve Menekşe Kazanı Tepesine doğru yola çıkmıştı.

 

 #Bu bölümü on kez okusam yine gülerim herhalde. İyi ki onun 'Tarikat Yeğeni' değiliz 
Kokulu Bulut Tepesi canından bezerken sıra diğer tepelere geldi, bakalım onların eziyetine de tanık olacak mıyız, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr