Bölüm 22 : Endişelenme Abla!

avatar
7226 38

A Will Eternal - Bölüm 22 : Endişelenme Abla!


Çevirmen : Clumsy 

 

“İkinci dikilitaşa bakın! O küçük kaplumbağa… yine ortaya çıktı!!”

 

“Hem de ilk sırada! Kim bu küçük kaplumbağa? Her kimse iki kez üst üste birinci sıraları kaptı!”

 

“Artık Zhou Abla sekiz birinciliğe sahip değil, yediye düştü!”

 

Dış Kesim çırakları tamamen çığırından çıkmıştı, her yerden çığlıklar yankılanıyordu. Ancak bu kalabalığın arasında heyecanlı bir ses de vardı.

 

“Yürü be küçük kaplumbağa!” Bu sesin sahibi Hou Xiaomei’den başkası değildi. Bai Xiaochun’un övgüleri sayesinde tam bir küçük kaplumbağa fanına dönmüştü. Şimdi kaplumbağanın yeni bir birincilik daha kaptığını görünce de hayranlığı katlanmış haldeydi. Hatta kaplumbağa, kalbindeki Zhou Xinqi’nin yerini de kapmıştı.

 

Tartışma sesleri dalgalar halinde yayılıyor, hiç kimse susmuyordu. Sonuçta bu küçük kaplumbağa bir hayli ünlü olmuştu, hareketleri Zhou Xinqi’ye meydan okumaya layık olduğunu kanıtlıyordu.

 

Hatta bu küçük kaplumbağanın Zhou Xinqi’yi tüm dikilitaşlarda geçeceğini düşünmeye başlayanlar da vardı.

 

Bai Xiaochun da kalabalığın içerisinde biraz depresif ama yine de kendinden memnun bir halde durmaktaydı. Kimse kimliğini bilmediği için biraz da pişmandı tabii.

 

“Hmph. Bir gün Kaplumbağa Lord olduğumu daha da büyük bir kalabalığın önünde ilan edeceğim!” diye söz verdi kendi kendine.

 

Yeminine rağmen henüz uzaklaşmaya hazır değildi. Bağırışlardaki yerini almaya başlamıştı. Delici bir ses çıkartarak herkesin dikkatini çekti.

 

“Cennetler! Kim olabilir ki!? Bayılıyorum bu herife!”

 

“Kitlelerin idolü! Kaplumbağa Lord yenilmez biri!”

 

Bai Xiaochun’un bağırışları sayesinde Dış Kesim çıraklarının tartışmaları daha da alevli hale gelmişti. Ancak o anda soğuk bir homurtu duyuldu ve kabinlerin üzerine sıçrayan bir figür dikkat çekti.  

 

Bu, yüzünde soğuk bir sırıtış taşıyan genç bir erkekti. Buz gibi bir sesle kalabalığa seslendi: “O lanet olasıca küçük kaplumbağayı bulursam fena olacak. Eğer bunu yaparsam, onu Kardeş Zhou’nun ışığını çaldığına bin pişman edeceğim!”

 

“Aynen öyle! O küçük kaplumbağa muhtemelen şu anda kalabalıkta saklanıyor. Onu bulacağım!” Bir genç adam daha bağırarak kabinin üzerine atladı ve soğuk bir şekilde kalabalığı incelemeye başladı. Gözleri Bai Xiaochun’un üzerinde durmuştu ancak sebebi onun küçük kaplumbağa olduğunu düşünmesi değildi, az önceki bağırışına sinir olmasıydı.  

 

Çok geçmeden benzer ifadelerle sıçrayanların sayısı 7-8e çıktı. Üstelik yetişim seviyelerinin yüksekliği de her hallerinden belliydi, içlerinde en güçlü olan kişi 7. Seviye Qi Yoğunlaşmadaydı.

 

Bu kişilerin Zhou Xinqi’nin meşhur fanları olduğu barizdi. Görünüşleri kalabalığı susturmaya yetmişti. Ancak kalabalık içten içe bu olanlardan rahatsız oluyor, o genç erkeklere olan nefretleri kabarıyordu.  

 

Herkes Zhou Xinqi’yi seviyor olabilirdi ama sonuçta o bir bireydi. Aptal olmayan çıraklar, haliyle ona meydan okuyabilen kişiyi de takdir etmeye başlamıştı.  

 

Genç adamın bakışlarını hisseden Bai Xiaochun ise kendini güvende hissetmiyordu. Ancak bunca seyirci varken bir şey olmaz diye düşünerek, “Bana bir şey yapmaya cüret edersen ölümüne karşılık veririm.” diyen bir ifadeyle karşılık vermeye başlamıştı.

 

Bu noktada 10,000 İlaç Tesisinin üzerinde bir ışık kümesi belirdi. Bu kümenin sahibi Zhou Xinqi’den başkası değildi.

 

“Bu Zhou Abla!”

 

“Zhou Abla geliyor.” Soğukluk sona ermiş, Zhou Xinqi’yi gören çırakların yüzlerine birer gülümseme yerleşmişti.

 

Fanları olan 7-8 genç adamsa yetişim göstergelerini geri çekerek tamamen kendilerinden emin bir şekilde Zhou Xinqi’ye el sallamaya başlamıştı.

 

Zhou Xinqi’nin gelişinin altında iki sebep vardı. İlki ikinci dikilitaşın değişimiydi, ikincisiyse başka bir mesele. Çevreye bir süre baktıktan sonra bu karmaşayı kimin başlattığını tahmin etti. Gözlerini fanlarına çevirmişti, o bakışlarda hoşnutsuzluk ve hatta tiksinme olduğu söylenebilirdi.

 

“Zhou Xinqi'nin işleri başkalarının müdahale etmesi gereken seviyeye gelmedi.” dedi soğuk bir tavırla. “Ayrıca Kokulu Bulut Tepesinde yeni bir Seçilmiş belirdiyse bu tüm tarikatın şansını gösterir. Böyle şeyler yapmaya devam ederseniz öfkesinin kontrolünü kaybetti diye Kardeşinize de kızamazsınız.” Kılıç keskinliğindeki sözleri fanlarını sinirlendirmişti. Ancak hiçbir şey söylemeye cüret edemediler.

 

Akabinde Zhou Xinqi ikinci dikilitaşa baktı, oradaki küçük kaplumbağayı görmek kalbini inatçı bir ruhla doldurmuştu. Kalabalığa bakarak soğuk, kibirli bir sesle konuşmayı sürdürdü: “Beni 1. ve 2. dikilitaşlarda yenmeyi başaran Kardeş, madem kalabalığın içinde saklanmak, yüzünü göstermemek istiyorsun, öyle olsun. Sen bilirsin.”

 

Çevredeki Dış Kesim çırakları bu cümlelere alkışla karşılık verdi. Zhou Xinqi pek çoğu için Kokulu Bulut Tepesinin gerçek Seçilmişiydi.

 

Bai Xiaochun ise kalabalığın içerisinde duruyor, Zhou Xingqi’nin sahiden de Seçilmiş olmayı hak ettiğini düşünüyordu. Kızın sözleri isabetliydi. Bu sözlerdeki kibri de sezmişti ancak Bai Xiaochun kendisini açık etmek istemiyordu. Yo, fanlarının gözlerinde parıldayan cinayet arzusuyla karşı karşıyayken bunu yapamazdı.

 

Zhou Xinqi’nin ifadesi sakindi, kalabalığı işaret ederek şöyle dedi: “Bayanlar baylar, bugün buraya farklı bir sebepten ötürü geldim ve hepinizin desteğini almayı umuyorum.”

 

Sözleri kalabalığı heyecanlandırmıştı, herkes şimdi ne diyecek diye saygıyla bekliyordu.

 

“Son zamanlarda Kokulu Bulut Tepesinin huzuru kaçmış durumda. Efendimin, Li Qinghou’nun birkaç ruh kuyruklu tavuğu kayboldu. Kendisi şu anda tarikat dışında ve bu meseleyle ilgilenemeyecek. Ancak onun acemisi olarak bu konuda sorumluluğu üstleneceğim. O tavuk hırsızını yakalamak adına çırak yoldaşlarımla birlikte çalışmayı içten bir şekilde arzu ediyorum. Eğer onu yakalamayı başaran olursa bu kişiyi değerli yeşim bir kolyeyle bizzat ödüllendireceğim!” Zhou Xinqi konuşurken cüppesinden de yeşim bir kolye çıkarmıştı. Üstün parlaklığı onun sıra dışı bir nesne olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

 

“Bu, yıllar önce karşılaştığım yüksek defansif güçlü bir nesne.” O konuşurken seyircilerin pek çoğu heyecanlı yüzlere bürünmüştü. Hatta söz vermek için bağıranlar da vardı.  

 

“Endişelenme Zhou Abla. O tavuk hırsızının saklanacak yeri olmayacak!”

 

“O ne cüretle tepe lordunun tavuklarını çalabilir! Bu tavuk hırsızı cidden sınırları zorluyor. Kesinlikle bu meseleyle daha çok ilgileneceğiz!” Çok geçmeden herkes bu seslere katılmaya başlamıştı, en tutkulu olanlarsa Zhou Xinqi’nin fanlarıydı.

 

Bai Xiaochun, kalabalığın ortasında afallamış bir şekilde dikiliyordu. Çevresindeki çıraklar çılgına dönmüştü, o ise omurgasında bir soğukluk hissediyordu.

 

Ancak hala pes etmeye gönüllü değildi. Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama yetişiminin açlığını düşünmek alnının terlemesine yol açmıştı. Zihni fikirlerle dolup taşıyordu ve bir an sonra gözleri aydınlandı. Göğsünü kabarttı ve kalabalığa doğru bağırmaya başladı.

 

“Zhou Abla, Ben, Bai Xiaochun, bu görevi kesinlikle tamamlayacağım, kılıçlardan bir dağa tırmanmam, kaynayan bir yağ bidonuna girmem gerekse bile bunu yapacağım. O tavuk hırsızını yakalayacağım!” Sesini duymamak mümkün değildi ve konuşurken omzuyla da kendisine yol açarak ilerliyordu.

 

Giriş şekli ve göğsüne attığı kuvvetli tokatlar pek çok kişinin dikkatini çekmişti. Zhou Xinqi’nin fanları bunalırken, Zhou Xinqi’nin kendisi de ona bakmadan edememişti.

 

Yoldaşlarının ona olan yoğun desteğini fark eden Zhou Xinqi’nin yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı. Başını hafifçe eğdi ve tam ayrılmak üzereydi ki Bai Xiaochun’un sesi bir kez daha kalabalıkta yankılandı.

 

“Zhou Abla, bir önerim var. Neden bir tavuk hırsızı yakalama birimi oluşturmuyoruz? Eğer birlikte çalışırsak o haini yakalamamız çok daha kolay olur, ayrıca tepe lordunun tavuklarını da koruruz!” Bai Xiaochun öyle bir tonla konuşuyordu ki bu görevi tamamlamak için canının her damlasını harcayabilecek gibiydi.

 

Zhou Xinqi şok içindeydi. Kalabalığın kalanıysa bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmeye başlamıştı, yeni sesler yükseliyordu.

 

“İyi fikir.” dedi biri. “Ama ana odağımız yetişim, yani gönüllü almamız gerekiyor.” Zhou Xinqi bir kez daha Bai Xiaochun’a baktı. Onun gözünde bu Kardeş hem adil ve saf hem de oldukça etkileyiciydi. Üstelik kendisine de çok sadık gibiydi, bu da üzerinde bir hayli iyi bir izlenim bırakmıştı. Başını sallayarak onayladı ve gülümsedi.

 

“Madem fikir bu azimli Kardeşimizden çıktı, tavuk hırsızı yakalama birimini de onun oluşturmasını öneriyorum. Bu on ipek kuşağı alıp üyeleri belirlemek için kullanabilirsin.” Bu sözlerden sonra çantasından on mavi kumaş çıkardı ve ellerini sallayarak Bai Xiaochun’a uçurdu.

 

“Endişelenme Abla, ben her şeyi halledeceğim!” Orada ipek kumaşlarıyla dikiliyor, hiç olmadığı kadar gururlu görünüyordu. Hatta konu Tepe Lordunun tavukları olduğunda kimseye boyun eğmeyecek, bu uğurda canını verebilecekmiş gibiydi.

 

Zhou Xinqi’nin gözleri hayranlıkla parladı, tarikatta onun kadar sorumluluk sahibi çok az gencin olduğunu düşünüyordu. Ve Bai Xiaochun’un etkileyici görünüşüne son bir kez bakarak uzaklaştı.

 

Zhou Xinqi’nin fanları Bai Xiaochun’la olan ani dostluklarından hoşnut kalmamıştı. Ayrıca bu oluşumu kendileri ayarlayamadıkları için de pişman ve kırgınlardı.

 

Zhou Xinqi’nin ardından ruh kümesi çırakları da kalabalığa teşekkür ederek orayı terk ettiler. Teşekkürler özellikle Bai Xiaochun’a yönelikti, yani göğsünü kabartarak tavuk hırsızını lanetleyen o yiğit gence. Daha sonra da tavuk hırsızı birimi oluşturuldu, tabii ki üyelerinin yetişim seviyeleri Bai Xiaochun’unkinden fazla değildi.

 

Bai Xiaochun sonunda kaşlarının arasındaki terleri silerek evine dönebilecekti. İç çekerek düşünmeye başladı.

 

“Ucuz atlattık. Neredeyse yemek kaynağıma erişimimi yitirecektim. Hem akıllı hem de pratik zekâlı olman iyi bir şey Bai Xiaochun. Heh heh.” Bai Xiaochun kendinden bir hayli memnundu. Hafifçe mırıldanarak avlusuna ulaştı. Avlusundaki ruhkışı bambusunun büyüyüşüyse artık korkutucu bir seviyedeydi. Üç metreyi aşmıştı, Bai Xiaochun’un baldırından kalındı ve gerçekten şok ediciydi.

 

O gece kara bulutlar her yeri sardığında Bai Xiaochun’un gözleri açıktı. Dudaklarını yalayarak düşünüyordu.

 

“Gökyüzü karardı ve ben yine açım…”

 

“Cennetler! Kim olabilir ki!? Bayılıyorum bu herife!” “Kitlelerin idolü! Kaplumbağa Lord yenilmez biri!”

“Zhou Abla, Ben, Bai Xiaochun, bu görevi kesinlikle tamamlayacağım, kılıçlardan bir dağa tırmanmam, kaynayan bir yağ bidonuna girmem gerekse bile bunu yapacağım. O tavuk hırsızını yakalayacağım!” 

Bu cümlelerde gerçekten eğlendim. Böyle utanmaz bir karakter daha var mıdır bilemiyorum doğrusu  
Bakalım kendisini yakalamak adına oluşturduğu ekiple birlikte neler yapacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr