Bölüm 18 : Kalabalığın Dikkatini Çekme!

avatar
8020 36

A Will Eternal - Bölüm 18 : Kalabalığın Dikkatini Çekme!


Çevirmen : Clumsy 

 

“Hahaha! Zhou Abla başardı! Yeni bir kategoride daha ilk sıraya ulaşacağını söylememiş miydim!?”

 

“Kesinlikle bitki ruhu meridyenini hak ediyor. Gelecek için seçenekleri sonsuz!”

 

“Zhou Abla, yeni bir rekor daha kırmanı bekleyeceğiz. On tanesinde de ilk sıraya yerleştiğinde Büyük Ruh Akımı Çanı tüm tarikatı bilgilendirecek!” Çevredeki tüm Dış Kesim çırakları tezahürat yapıyordu. Tabii aralarında hoşnutsuz birkaç yüz ve birkaç keskin söz de vardı ancak boğucu alkışlar arasında yitip gidiyorlardı. Zhou Xinqi’nin çıraklar arasındaki pozisyonu gökteki güneş gibiydi. Kokulu Bulut Tepesindeki hemen hemen herkes tarafından kabullenilmiş durumdaydı.

 

Normalde bir hayli soğuk biri olmasına rağmen kendisini çevreleyen çırakların takdiri onu memnun ettiği için hafifçe gülümsedi. Bu gülümseme tezahüratları daha da kuvvetlendirmişti.

 

Bai Xiaochun da kalabalığın içinde duruyor, kıza karşı büyük bir kıskançlık hissediyordu. Kendi kendine mırıldanarak ilk dikilitaşa baktığındaysa gözleri deli gibi açıldı. Ardından bakışlarını elindeki bitki kâğıdına çevirdiğinde ilk 10,000 bitkiye yeni bir 10,000 daha eklendiğini fark etti. Kalbi bir anda neşeyle dolmuştu.

 

Başını çevirerek taşı tekrar incelediğindeyse büyü şişesi işaretinin üzerinde bir kaplumbağa işaretiyle karşılaştı. Artık mükemmel hissediyordu.

 

Aslında erkenden ayrılmayı planlıyordu. Ama şimdi öyle heyecanlanmıştı ki seyircinin başarısını övmesini bekler hale gelmişti. Ne yazık ki herkesin dikkatinin Zhou Xinqi’de olduğunu, bu yaşananı kimsenin fark etmediğini gördü. Hatta Zhou Xinqi bile ayrılmak üzereydi.

 

Bai Xiaochun gerginleşmeye başlamıştı. Gözlerini kırparak en afallamış sesiyle kalabalığa bağırdı: “Bakın! Zhou Abla artık ilk dikilitaşın birinci sırasında değil! Biri onun yerini almış! Ne garip! Orda cidden havalı görünen bir kaplumbağa var. Kim çizdi acaba?”

 

Sesi kalabalığın tezahüratlarını delip geçmiş, onun sesindeki şoku işiten insanlar da gözlerini dikilitaşa çevirmişti. Çok geçmeden yüzler düştü ve alarm çığlıkları duyulmaya başlandı.

 

Bu tepkiler daha da çok insanın dönüp bakmasına sebep olmuştu. İnsanların yüzlerindeki inanamaz ifadeler giderek çoğalıyordu.

 

“Bi- bi… biri gerçekten de ilk dikilitaşta Zhou Ablayı geçmiş!”

 

“Bu imkânsız! Cennetler! Biri Zhou Ablayı geçmiş, bir de şu çirkin kaplumbağaya bakın. Kim olabilir ki?!”

 

“Zhou Ablayı bitkiler konusunda geçebilecek biri mi varmış? Bu deprem etkisi yaratacak bir şey!!  Zhou Abla az önce dokuzuncu taşta da birinciliği aldı ama artık toplamda sekiz birinciliği var!”

 

Herkes bağırıyor, ortamı tartışma sesleri dolduruyordu. Dakikalar önce Zhou Xinqi’ye tezahürat eden kalabalık böyle bir şeyin yaşanmasına hiç hazır değildi.  

 

Kalabalığın içindeki Bai Xiaochun ise o kadar mutluydu ki neredeyse kahkaha atacaktı. Ama bunun pek uygun olmayacağını bildiği için kendisini tutuyordu. Bunun yerine çevresindeki herkes gibi şoklara girmişçesine bağırmakla meşguldü.

 

Aslında ilk sıraya nasıl yerleştiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

 

Bu noktada, ayrılmak üzere olan Zhou Xinqi durduğu yerde titremeye başladı. Kalabalıktaki sesler kendisine ulaştığında gözleri ilk dikilitaşa dönmüş ve orada en üste yerleşen kaplumbağayı fark etmişti.

 

İlk başta donakalsa da ifadesi kolayca sakinleşti. Hatta hiç şok olmamış diyebilirdik. İlk testi geçtiğinde daha Dış Kesim çırağı olarak görevine yeni başlamıştı. O zamanlar test için pek çalışmamıştı, o günden beri kat ettiği yoldan bahsetmeyeyse gerek dahi yoktu.

 

“Fena değil.” dedi sakin bir şekilde. “Anlaşılan tarikatımızda yeni bir yükselen yıldız olabilir.” Bu sözlerden sonra bedeni titreşerek ilk dikilitaşa doğru ilerlemeye başladı.

 

Ona kalırsa bu basit bir meseleydi. Madem pozisyonu çalınmıştı, o da kendinin olanı geri alacaktı.  

 

Hareketleri çırak kalabalığını yeni bir heyecana sürükledi. Hepsi beklenti içinde Zhou Xinqi’nin ilk bitkiler testi kabinine ilerleyişini izliyordu.  

 

“Zhou Abla gidip hakkı olanı geri alacak! O kaplumbağayı çizen kardeş oldukça iyiymiş. Birinci sırada yalnızca bir tütsü yanışı süresince duracak olması ne yazık.”

 

“Eh, öyle olması lazım. Bitkiler konusunda kesinlikle Seçilmiş olmalı. Ama Zhou Ablayla karşılaşacak kadar şanssızmış.”

 

Kalabalıktan bu sözleri duyan Bai Xiaochun yeniden gerilmeye başlamıştı. Hem testteyken zamanı tükenmişti hem de Zhou Xinqi fazlasıyla ünlüydü.

 

Kendisi bile ikinciliğe düşeceğini düşünmeye başlamıştı.

 

“Ah, o da iyidir.” diye avuttu kendini. “İkinci olacaksam olsun varsın. Erkekler kadınlarla yarışmamalı zaten!” Orayı terk etmek istiyor ancak bir türlü yapamıyordu. Yeni kazandığı şeyi kaybedip etmeyeceğini görmesi gerekiyordu.

 

Bir tütsü yanışlık süre geçmiş ancak liste değişmemişti. Bai Xiaochun hala ilk sıradaydı, Zhou Xinqi ise test kabininden çıkıyordu. İfadesi sakin ve kendine güvenliydi, yeteneğinin yüzde seksenini kullanmış, 10,000 tıbbi bitkiden 4,000ini birleştirmişti.

 

Ona kalırsa diğer doğuştan şanslı çırağı geçmiş olmalıydı.

 

Ancak dışarı çıktığı anda kulağına hiçbir ses ulaşmadı. Hatta tüm gözler garip ifadelere bürünmüştü. Bu saf şokun ifadesiydi.

 

Etrafına boş boş baktıktan sonra dikilitaşı inceledi. Bu noktada büyü şişesinin hala çirkin kaplumbağanın altında olduğunu görmüştü.

 

Ölümcül bir sessizlik vardı, çevredeki çırakların, hatta Bai Xiaochun’un bile ağzı açıktı. Zhou Xinqi’ye bakan Bai Xiaochun ise şunun farkına varmıştı; oldukça güzel görünüyordu evet… ama pek de özel biri olmayabilirdi.

 

Zhou Xinqi’nin gözleri kısacık bir anlığına kısıldıktan sonra ifadesi normale döndü.

 

“Bu kişinin bitkiler konusunda ciddi bir yeteneği varmış. Kim olduğu konusunda biraz meraklandım doğrusu.” Bu cümlelerden sonra bedeni titreşerek yeniden kabine yollandı.

 

Bai Xiaochun bu kez gitmeyi hiç düşünmemişti. Kalabalığın içerisinde nefesini tutarak, beklenti içerisinde zaman geçiriyordu. Çevredeki Dış Kesim çırakları da meseleyi yüksek sesle tartışmayı bırakmıştı. Fısıldayarak konuşuyor ve önlerindeki beklenmedik sahneyi izliyorlardı.

 

Üstelik pek çoğu kaplumbağa işaretine odaklanmıştı, o işaret artık iyice gizemli gelmeye başlamıştı. Bir tütsülük süre daha geçip Zhou Xinqi dışarıda belirdiğinde ortamdaki gizemli hava iyice alevlendi.

 

Kaplumbağa… hala en üstteydi!

 

Bai Xiaochun’un gözleri iyice açılmış ve diğer çırakları kışkırtmak için yüksek sesle bağırmıştı: “Cennetler, kim bu adam!?!?”

 

Ve sonunda kalabalık da silkelenerek konuşmaya başladı.

 

“Zhou Abla iki kez denedi ama o kaplumbağayı geçemedi! Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu kişi kaç bitki tamamlamış ki!?”

 

“Kimse o testi alan son kişiyi görebildi mi?”

 

Zhou Xinqi dikili taşın önünde durmuş, somurtuyordu. Az önce tüm yeteneğini kullanarak 6,000 bitki birleştirmişti. İkinci sırada takılıp kalacağını asla hayal edemezdi.

 

Gözleri kısıldı ve soğuk bir homurdanmadan sonra oldukça ciddi bir ifadeyle bir kez daha kabine yöneldi.

 

Bir tütsülük süre daha geçtiğinde kasvetli bir duruşla dışarıya çıktı. Vazgeçmemişti, bir kez daha girdi ve kül gibi bir suratla dışarı çıktı. İfadesi giderek kötüleşiyor ancak içeriye girmeyi bırakmıyordu.

 

Bir kez. İki kez. Üç kez. Dört kez…

 

Zhou Xinqi’nin defalarca deneyişini izleyen kalabalık soluk soluğaydı. Artık mutlak bir sessizlik oluşmuştu.

 

Önlerinde yaşananlar fazla dehşet vericiydi. Kaplumbağa işaretli kişinin bu kadar çok parça birleştirip Zhou Xinqi’yi aşabileceğini asla düşünememişlerdi.

 

Herkes kaplumbağa tarafından çarpılmış görünüyordu.

 

Bu özellikle de güzel gözleri kan çanağına dönen Zhou Xinqi için geçerliydi.

 

Bai Xiaochun boğazını temizlemeden edemedi. O kişi bendim diye ortaya çıkamazdı. Ama bunu yapma arzusu da içini yiyip bitiriyordu. Mükemmel bir histi.

 

“Şimdi doğru zaman değil.” diye düşündü. “Gelecekte büyük bir sahne yaratma fırsatı bulacağım. Herkes ilk dikilitaşın ilk sırasına yerleşen kişinin benden, Bai Xiaochun’dan başkası olmadığını öğrenecek!” Başını kaldırarak kararan göğe baktı ve tam bir yalnız kahraman gibi görünerek esnedi.

 

“Bir parmak şaklatışıyla, Ben, Bai Xiaochun,  Zhou Xinqi’yi küle çevirdim…” Bu cümleyle birlikte kollarını kıvırdı ve kalabalığın içerisinde ilerlemeye başladı.

 

O ayrılırken Zhou Xinqi de dişlerini sıkıp inatçı bir şekilde kabine bir kez daha giriyordu…

 

Eninde sonunda ay gökteki yerini almıştı ancak Zhou Xinqi orada tamamen bitkin bir şekilde durmuş, kaplumbağa işaretine bakmakla meşguldü. Böyle bir günün geleceğini asla tahmin edemezdi.

 

Kalabalık dağılmış, kaplumbağa kelimesi Kokulu Bulut Tepesinde yayılmaya başlamıştı.

 

Meselenin kapandığı sanılabilirdi ancak ertesi gün 10,000 İlaç Tesisinin üzerine güneş doğduğu anda Zhou Xinqi de dönüp ilk kabine girmeye başlayarak seyirciyi şok etmişti. Ancak yine başarısız olmuştu, defalarca…

 

Bir gün, iki gün, üç gün… Tam üç gün boyunca pes etmedi. Çok geçmeden kaplumbağa çırağın dedikodusu Kokulu Bulut Tepesinin en favori malzemesi haline geldi.

 

Bu meseleyi duymayan tek bir kişi dahi kalmamıştı, İç Kesim çırakları bile bunu konuşmaktaydı.

 

Yedi gün geçtiğinde Zhou Xinqi yine dikilitaşın altındaydı. Defalarca denemiş, hiçbir şeyini geride tutmamış, canını dişine takarak 7,000 bitkiye ulaşmıştı. Ama hala o gizemli çırağı geçebilmiş değildi.

 

“Kimsin sen?!” diye mırıldandı. Sonunda derin bir nefes aldı, dişlerini sıktı ve arkasını döndü. İlk taş için daha fazla uğraşmayacaktı. Ama o kaplumbağa işareti aklının derinlerine kazınmıştı.

 

#Sinsi sinsi araya kaynayıp bir de dikkat çekmek için 'Bakın, ne garip, orada cidden havalı görünen bir kaplumbağa var' falan demiyor mu  
Zhou Xinqi fena bozuldu ama günlerce denese de fos çıktı. Bakalım bizim küçük kaplumbağa diğer dikilitaşlara da adını yazdıracak mı... Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44244 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr