Bölüm 17 : Küçük Kaplumbağa

avatar
8559 36

A Will Eternal - Bölüm 17 : Küçük Kaplumbağa


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun ertesi sabah şafak vaktinde uyandı. Evinden çıkarak ruhkışı bambularına baktığında ortalama bir insan boyunun yarısını çoktan aşmış olduklarını fark etti. Memnun olmuş bir şekilde kafasını salladıktan sonraysa avluyu terk ederek 10,000 İlaç Tesisine yöneldi.

 

Güneş ufukta yükseliyor, göz kamaştırıcı ışıklarını etrafa saçıyordu. Rengârenk güneş ışıklarının sislerin arasında ettiği dans kesinlikle muazzam bir manzara sağlıyordu. Bai Xiaochun sayısız Dış Kesim çırağıyla dolu yolda hızla ilerlemekteydi. Hiçbirini tanımıyor, bu da Fırınlardaki Abilerini özlemesine yol açıyordu.

 

“Acaba En Büyük Abim ve Üçüncü Şişman Hei ne alemde…” İç çekerek bir saatlik yolculuğunu sürdürürken güneş de gökyüzünde iyice yükselmişti. Sonunda 10,000 İlaç Tesisi görüş alanına girdiğinde dışarısındaki on dikilitaşı fark etti.

 

Bu dikilitaşlar 10,000 İlaç Tesisinin yapısını anlatıyordu. Yeşil ışıkların sarmaladığı taşlar havadan yüz metre kadar yüksekteydi. On devi andıran bu manzara kesinlikle inanılmazdı.

 

Taşların görünür yüzeylerinde metinler yazılıydı ve içeriği, birden yüze giden bir sıralama sistemiydi.

 

Üstlerinde isim yoktu, yalnızca 10,000 İlaç Tesisinin ünlü simyacıları arasına giren kişilerin sembolleri mevcuttu. 

 

Her simyacının kendine ait bir sembolü olurdu ve bunu yarattıkları ruh ilaçlarında kullanırlardı. Bu nesillerdir süregelen bir gelenekti ve simyacılar arasında önemli bir onur göstergesiydi.

 

Buraya geçen gelişinde Hou Yunfei ona her şeyi özetlemişti. Ancak bu kez yalnız geldiği için on dikilitaşa bakakalmaktan kendisini alamıyordu.

 

Dikkatini çeken ilk şey, en öndeki taşın en yukarısında kazılı olan sembol oldu.

 

Bu bir büyü şişesiydi!

 

Hou Yunfei’nin söylediklerine göre bu büyü şişesi… Zhou Xinqi’nin sembolüydü!

 

Bai Xiaochun bu isme yabancı değildi. Hizmetli olduğu zamanlarda ay ışığının altında oturdukları bir gecede, Büyük Şişman Zhang ona bir ginseng kökü vermiş ve Zhou Xinqi’den bahsetmişti.

 

O kadın ölümlü bir klandan geliyordu ve birkaç yıl önce tarikattaki Kıdemli üyelerden biri tarafından fark edilmiş, örtülü yetenekleri dikkatleri çekmişti. Tarikata varıp resmi olarak test edildiğinde ortaya çıkan yetenekse Ruh Akımı Tarikatında büyük tartışmalara yol açmıştı.

 

Kadının nadir bir bitki ruhu meridyeni vardı, yetişim hızı ortalama insanlardan kat kat üstündü, ayrıca ilaç yaratımı konusunda da göz kamaştırıcı bir potansiyele sahipti. Kokulu Bulut Tepesine katıldığında önce Li Qinghou’nun acemisi olmuş, sonrasındaysa Li Qinghou’yla birlikte en önemli simyacılardan ve tarikatın yapıtaşlarından biri haline gelmişti!

 

Ruh Akımı Tarikatı kurallarına göre bir kişinin örtülü yeteneklerinin miktarı önemsizdi, kişi doğrudan İç Kesim çırağı olamazdı. Zhou Xingqi de bu yüzden kuzey yaka tepelerindeki diğer Seçilmişler gibi işe Dış Kesim çırağı olarak başlamıştı, sıkı çalışarak kendisini kanıtlayacaktı. Ancak yetişim kaynakları aslında İç Kesim tarafından sağlanmaktaydı.

 

Herkes Zhou Xinqi’nin kendisini kanıtlayıp bir İç Kesim çırağı olmasının uzun sürmeyeceğinin farkındaydı.

 

Ayrıca göz kamaştırıcı bir güzellikteydi, bu sayede sayısız erkek çırağın da ilgisini çekmekteydi.

 

Tüm bu sebepler sayesinde Kokulu Bulut Tepesinde bir hayli ünlenmiş durumdaydı. Hatta İç Kesim çırakları ona bir Dış Kesim üyesi gibi davranmaz, İç Kesimin katı üyeleri bile ondan korkardı.  

 

Bai Xiaochun da tüm bu meseleleri düşünerek Zhou Xinqi’ye büyük bir merak duymaya başlamıştı. Ardından dikilitaşlara yaklaştı, hepsine bakmaya niyetliydi. Ve çok geçmeden dili tutuldu.

 

“Zhou Xinqi inanılmaz biri. Bu on dikilitaşın sekizinde ismini ilk sıraya yazdırmış! Diğer ikisindeyse adı hiç yok; muhtemelen onlara henüz katılmamıştır!” Bai Xiaochun’un gözleri taşları inceledikçe çay tabağı boyutuna erişmişti.

 

Bu esnada 10,000 İlaç Tesisinde toplanan kalabalık sayısı giderek artmaktaydı. Bai Xiaochun, yüzünü dikilitaşlardan çevirerek yeşim kâğıdını yenisiyle değiştireceği yeri aradı. Ancak çevresine bakarken burada gerçekten fazlasıyla insan bulunduğunu ve belli bir sebepten ötürü gelmiş gibi gözüktüklerini fark etti. O anda heyecanlı bir ses işitti.

 

“Zhou abla geliyor!”

 

“Hahaha! Yani söylentiler doğruymuş! Zhou Abla sahiden de geliyor. Boş yere gelmemişiz!”

 

“Zhou Abla çoktan beş bitki ve üç ruh yaratığı turunda ilk sıraya yerleşti. Bu kez dördüncü ruh yaratıklarını deneyeceğine eminim!”

 

Konuşmalar yayıldıkça yayılıyor, kalabalık giderek büyüyordu. Bai Xiaochun ise kalabalığın tam ortasında sıkışmıştı, neyse ki eskisi kadar şişman değildi. Biraz mücadele verdikten sonra çıkmayı başarabildi. Tam çıktığı andaysa başının üzerindeki parlak bir ışık kümesiyle karşılaştı.

 

Bu uçmakta olan mavi bir ipekti, üzerindeyse Dış Kesim kıyafetleri giyen genç bir kadın vardı. Uzun siyah saçları rüzgârla uçuşuyordu; dar, anka kuşunu andıran kaşları ve ay gibi soğuk gözleri vardı. Cildi hoş, bedeni ince ve esnekti.

 

Kadın on dikilitaştan birine doğru uçarken çevredeki Dış Kesim çırakları da tezahürata başlamıştı. Yere inen kadın çevresine göz bile gezdirmeden doğruca taşların ardındaki kabinlerden birine yöneldi.

 

Bai Xiaochun ancak o zaman taşların ardındaki kabinleri fark edebilmişti. Hatta şu anda o kabine girip çıkan başka insanları da görüyordu.

 

Çırak topluluğu oldukça heyecanlıydı. Çevresine bakınan Bai Xiaochun, özellikle zayıf ve güçsüz görünen bir çırağı seçerek yaklaştı.

 

Ve gürültülü bir şekilde şöyle dedi: “Sonunda Zhou Ablayı tekrar görebiliyorum. Bu kez kesinlikle dokuzuncu taştaki ilk sırayı kapacak!”

 

Sonra da dönerek cılız gençten daha çok detay istedi. Oldukça iyi bir modda olan genç, hızlıca detaylı bir açıklama yapmıştı.

 

“Zhou Abla on taşta da birinci sıraya ulaşan ilk insan olmak istiyor. Ve bunu yapma ihtimali olan tek kişi. Tek yapması gereken dördüncü ve beşinci ruh yaratıkları testini geçmek, ikisinde de birinci olacağı kesin!”

 

Bai Xiaochun o an için en önemli şeyin ikinci bitkileri almak olduğuna karar verdi, yani uygun kabine girmesi gerekiyordu. Eğer başarılı olursa ilk turu geçmiş olacaktı. Bu yüzden kalabalığı aşıp ilk taşa ilerlemeye çalıştı. Ulaşması kolay olmadı, gittiğindeyse tüm kabinlerin dolu olduğunu fark etti. Bir müddet bekledikten sonra kabinlerden mutsuz şekilde çıkan bir genci gördü ancak bu manzara cesaretini kırmamıştı. Hızlıca onun boşalttığı kabine girdi.

 

İçeriye girdiği anda dışarıdaki gürültüden tamamen kopmuştu; içerisi barışçıl ve sessizdi. Kabin pek büyük değildi ve ortasında küçük bir taş, önünde de bir mat vardı.

 

Bai Xiaochun bacaklarını çaprazlayarak oturdu ve ilk tur bitkileri anlatan kâğıdı çıkarttı. Bunu taşa doğru yerleştirerek içine bastırdı. Bu işlemden sonra taş titremeye ve parlamaya başladı.

 

“Abinin dışarda söylediğine göre şimdi bir simyacı olarak işaretimi seçmem gerekecek.” Bir süre düşündükten sonra da kıkırdayarak bir kaplumbağa çizdi. Kaplumbağaları seviyordu, biraz çirkin ve yamuk bir kaplumbağa çizmiş olsa da sonuç hoşuna gitmişti.

 

Kaplumbağa işareti birkaç kez titreşirken Bai Xiaochun derin bir nefes aldı. Qi’sini ayarladı, zihnini temizledi ve gözleri parlamaya başladı. Sonunda ellerini taşa doğru uzatmayı başarmıştı. Ve dokunduğu anda zihnini gümbürdeme sesleri doldurdu, görüşü bulanıklaştı. Yeniden toparlandığında artık kabinin içinde değil, hayali bir dünyadaydı.

 

Daha çevresindekilerin farkına varamamışken önünde bir ışık belirdi ve bu ışığı sayısız tıbbi bitki takip etti.

 

Bu bitkilerin hiçbiri sağlam değildi. Ondan fazla parçaya ayrılmış olan bitkiler dağılmak üzereydi.

 

Burada toplamda kaç bitki olduğunu söylemek imkânsızdı.

 

10,000 İlaç Tesisinin bu test metodu Kokulu Bulut Tepesinin sayısız Dış Kesim çırağını korkutmuştu. Yıllar boyunca pek çok kişi bu testi almış ancak sonuç çoğunlukla hüsran olmuştu. Bu yüzden adını dikilitaşın ilk 100üne yazdırabilenler büyük bir kıskançlık ve takdirle karşılaşırdı.

 

Bu özellikle de ilk sıra için geçerliydi, buraya erişebilen kişi kendini meşhur sayabilirdi.

 

O anda soğuk, duygusuz bir ses yankılandı: “Bir tütsünün yanıp söneceği sürede ruh bitkilerini yeniden birleştirmen gerekiyor. Test sonuçların birleştirdiğin toplam bitki sayısına göre belirlenecek. Şimdi başlayabilirsin.”

 

“Bu kadar mı?” diye düşündü Bai Xiaochun. Neredeyse duyduklarına inanamayacaktı. Kendisini yeşim kâğıttaki tıbbi bitkileri çalışmaya öylesine adamıştı ki şu anda birleştirebileceği yüzlerce bitki parçası seçebiliyordu.

 

Bu test için çok stres yapmış ancak içeriğini görmek ona derin bir oh çektirmişti. Yine de tamamen rahatlamış değildi.

 

“O kadar kolay olamaz. Testin basitliğine bakılırsa geçmek için gereken sayı oldukça yüksek olmalı.” Bir kez daha gerilmeye başlamıştı, hızlıca parmağını havaya dikerek bir düzine kadar bitki parçasını işaret etti. O parçalar bir araya gelmiş ve iki bitki oluşturmuştu.

 

Sonrasında iki elini birden kaldırarak sayısız bitkiyi havalandırdı. Bir bitkiyi başka biri takip ederken sayı 100e ulaşmıştı.

 

Bir an düşündükten sonra ruhu canlandı. Her şeyi boş verip tamamıyla bitki parçalarına konsantre olmuştu, elleri dur durak bilmeden hareket ediyordu. Bu testten kalırsa ne kötü olacağını düşünerek daha da çılgın bir kararlılığa bürünmesi çok sürmedi. Gözleri kan çanağıydı, elleri daha da hızlanmıştı.

 

100 bitki. 200 bitki. 300 bitki. 500 bitki… 1,000 bitki!

 

Yüzünden terler dökülüyor, kafasından dumanlar çıkıyor, elleri havalanıyor, çevresine baktıkça birleşecek yeni parçalar buluyordu. Bitkileri çalıştığı dönemde bu sürece kendini öylesine adamıştı ki keşke bitkileri toza çevirip tozlarını inceleyebilsem diyecek aşamaya gelmişti.

 

Tabii ki bu mümkün değildi, bu yüzden onları tamamen anlayana dek incecik detaylarına kadar mercek altına almıştı.

 

Eğer dışarıdaki çıraklardan biri bu yaşananları görebiliyor olsaydı şoka girerdi. Onlar için bu test enselerindeki tüyleri havalandıracak kadar korkutucuydu. Hiçbiri Bai Xiaochun’un o kâğıttaki bitkilere gösterdiği özeni hayal dahi edemezdi.

 

Zaman geçiyordu. 2,000 bitki. 3,000 bitki…

 

Bai Xiaochun’nun gözleri tamamen kanlanmıştı, beyni düşünce denizlerine dalmışken elleri hareketi kesmiyordu. Yetişemeyeceğinden korkarak 4. Seviye Qi Yoğunlaşmanın kuvvetinden bile faydalanmıştı.

 

Çok hızlı gidiyordu ancak hala geçebileceğinden emin değildi, bu yüzden dişlerini sıkıp maksimum eforla devam ediyordu.

 

4,000 bitki. 5,000 bitki. 6,000 bitki. 7,000 bitki…

 

Ne kadar zaman geçtiğinden emin değildi ve çevrede hala bitki parçaları vardı. O anda etrafı aydınlatan ışık, görüşünü bulanıklaştırdı. Yeniden kabine dönmüş, başlangıçta koyduğu yeşim kâğıdı dikilitaşın önünde belirmişti.

 

“Birkaç taneyi yetiştiremedim ama yalnızca birkaç taneyi…” diye düşündü kaygılı bir şekilde. Yeşim kâğıdını alıp tamamen hayal kırıklığı içerisinde kabini terk etti. Çıktığı anda dışarıdaki tezahüratları da duyabilir hale gelmişti.

 

Bakışlarını Zhou Xinqi’nin girdiği kabine çevirdi. Kız dışarıya adım attığı anda ismi de ilk sırada yerini almıştı.

 

#Zhou Xinqi çizimini görebileceğiniz pek güzel ve önemli karakterlerimizden biri. İçsel yeteneği ve başarısı da zaten bölümde bol bol anlatılmış.
O on dikilitaşta birinciliği alma hedefiyle dokuzuncuya girerken bizim kaplumbağamız da ilk sınavına katıldı. Bakalım sonuç ne olacak, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr