Bölüm 14 : Üçüncü Abi-Üçüncü Abla

avatar
8032 36

A Will Eternal - Bölüm 14 : Üçüncü Abi-Üçüncü Abla


Çevirmen : Clumsy 

 

Chen Fei ve arkadaşları başkalarının çaresizliklerinden keyif alan karakterde insanlardı. Bai Xiaochun’un başına gelenleri gördüklerinde de cennetin büyük kanunlarının yaşananları cezasız bırakmadığını düşündüler. Zorlu sınavdan sorumlu iki Dış Kesim çırağının yüzündeyse daha önce kimsenin onlara tattırmadığı bir nefretin izleri vardı.

 

“Gitmek istemiyorum…” Bai Xiaochun havalandığı anda sızlanmaya başlamıştı, sesi herhangi bir dinleyicinin içini acıtacak kadar acı doluydu.

 

O anda Büyük Şişman Zhang ve Üçüncü Şişman Hei ikilisi Li Qinghou’nun belirmeye başladığını görmüş ve hızlıca başlarını eğerek onu selamlamıştı.

 

“Ah, Dokuzuncu Kardeş, seni kurtarmayı reddediyor değiliz. Ama Kokulu Bulut Tepesinin lordu ortaya çıktığına göre Dış Kesime gitmekten başka şansın kalmadı…” diyen Büyük Şişman Zhang derin nefesler alıyor ve bedenini kamburlaştırarak dikkat çekmeden uzaklaşmaya çalışıyordu. Ancak bu noktada kulaklarına Li Qinghou’nun sesi doldu.

 

“Siz ikiniz de geliyorsunuz.” Büyük Şişman Zhang bu sözleri duyduğu anda bir çekim kuvvetiyle birlikte havalanmaya başladı, Üçüncü Şişman Hei de ona eşlik ediyordu. Dağın tepesine yükselmeden önce bir ağaca tutunma şansları bile olmamıştı.

 

“Gitmek istemiyorum!” diye sızlanan Büyük Şişman Zhang’ın sesi Bai Xiaochun’dan bile acınasıydı. “Dış Kesimin merdivenlerine tırmanmaktansa Fırınlarda ölmeyi tercih ederim…” Öyle acıklı konuşuyordu ki Bai Xiaochun bile ona bakayım derken çığlık atmayı unutmuştu.

 

Üçüncü Şişman Hei ise hiçbir şey söylemiyor, sessiz ve depresif bir şekilde uzaklaşan dağı seyrediyordu.

 

Büyük Şişman Zhang’ın sefil çığlıklarını duyan Li Qinghou’nun yüzü iyice kararmıştı. “Kapa çeneni!” diye bağırdı.

 

Bai Xiaochun bir anda ayağa kalktı, yüzü bir hayli ciddiydi. Az önceki kasvetli halinden eser kalmamıştı, yüz seksen derece değişmiş gibi görünüyordu.

 

Büyük Şişman Zhang ise şaşkınlık içerisindeydi, silkinerek ayağa kalktı. Sürmekte olan zulüm, onu boğmakla tehdit eden bir okyanus gibi hissettiriyordu. Li Qinghou’nun Bai Xiaochun mızmızlandığında bir şey söylemeyip kendisine kızışına anlam veremiyordu.

 

“Zhang Dahai, bugünden itibaren Menekşe Kazanı Tepesinin Dış Kesim çırağı olacaksın!

 

“Chen Qingrou, sen Yeşil Sorguç Tepesine gideceksin!

 

“Bai Xiaochun, sen burada benimle kalıp Kokulu Bulut Tepesinin Dış Kesim çırağı olacaksın.” Li Qinghou, Bai Xiaochun’a baktıkça baş ağrısının arttığını hissediyordu. Fırınların yaptıklarını duyduğunda inzivaya çekilmiş, meditasyon yapar haldeydi. Tarikatın yaşlıları bile bu mevzuyu konuşmaktaydı. Tabii ki onların bakış açısına göre olaylar oldukça gülünçtü ve monoton yetişim süreçlerine tatlı bir ara sağlamıştı. Hiçbiri Fırınları cezalandırma eğiliminde değildi.

 

Ancak bu olayın karşılıksız kalmasına izin veremezlerdi, Li Qinghou da bu çözüme ulaşmıştı.

 

Konuşmayı bitirdikten sonra kollarını sıvadı, Chen Fei ve diğer iki adamını görmezden gelerek Kokulu Bulut Tepesinin de yukarılarına bakmaya başladı.

 

Bai Xiaochun acı bir şekilde iç çekerek Büyük Şişman Zhang ve Üçüncü Şişman Hei’yle vedalaştı. Ancak bir anda aklına bir şey gelmiş, kafasını Üçüncü Şişman Hei’ye çevirip tuhaf bir ifadeyle şöyle demişti:  “Üçüncü Abi, senin adın… cidden *Chen Qingrou mu? Hahaha! Ne güzel bir isim. Seni ateşli bir piliç gibi gösteriyor!”

*// Qingrou narin, hassas gibi anlamlara geliyor ve oldukça feminen bir isim.

 

Üçüncü Şişman Hei depresif bir homurdanma sonrasında arkasını dönerek dağdan aşağıya doğru yürümeye başladı.

 

“Nesi var onun?” diye sordu Bai Xiaochun, Büyük Şişman Zhang’a.

 

Büyük Şişman Zhang’ın gözlerinde garip bir ifade vardı. Ardından Bai Xiaochun’un omzuna vurdu, ağzını açtığında sesi ciddi ve içtendi.

 

“Dokuzuncu Kardeş, sana daha önce söylemediğim bir şey var. Üçüncü Şişman Hei aslında senin Abin değil. Aslında… o senin Ablan.” Ve bu cümleden sonra boğazını temizleyerek hızlıca uzaklaştı.

 

Bai Xiaochun arkasından boş boş bakıyordu. Sanki kafasına yıldırım düşmüştü, tüm dünyası yıkılıyordu.

 

“Ab… Abla mı?” Uzun bir süre geçtikten sonra Bai Xiaochun derin bir nefes alarak Üçüncü Şişman Hei’nin uzaklaşan suretini izlemeye yeltendi ancak o anda Li Qinghou’nun soğuk sesi bir kez daha yankılandı.

 

“Ağzını çalıştırmayı kes de beni takip et!”

 

Bai Xiaochun gittikçe daha sertleşen Li Qinghou’yu takip etmeye başladı. Birkaç adım sonraysa arkasını dönerek Fırınlara bakmış ve iç çekmişti.

 

Bai Xiaochun uzun süre önce Ruh Akımı Tarikatının kuzey yakasında dört, güney yakasındaysa üç tepe olduğunu öğrenmişti. Li Qinghou üçüncü tepenin, Kokulu Bulut Tepesinin lorduydu ve tarikat içerisinde tepe lordluğu oldukça önemli bir statüydü.

 

Kokulu Bulut Tepesi pek büyük görünmüyor, oraya adımını atan kişiyi kuşların şakıyışı, türlü türlü çiçeklerin hoş kokuları karşılıyordu. Burası cennet gibiydi, ayrıca adım atıldığı anda dışarıdan göründüğünden daha büyük olduğu da anlaşılıyordu.

 

Aslında zorlu sınavın bitiş çizgisi dağın yan kollarından birinin tepesiydi, orası dağın ancak ayağı sayılabilirdi.

 

Sis her yeri sarmalamış gibi görünüyordu, ayrıca arada bir etrafa tıbbi bir aroma yayılıyor, ortalıkta kişinin ruhunu uyandıracak, bedenini ılıtacak bir koku dalgası dolaşıyordu. Bai Xiaochun buranın sıra dışı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi. Derin bir nefes aldığında son aylarda pek ilerleme kat edemediği yetişim seviyesinin canlandığını hissetmişti.

 

Li Qinghou arkasına bakmıyor olsa da gözlerinde hafif bir takdir parıltısı belirmişti. Bai Xiaochun’un geçen yılki yetişim ilerleyişinin fena olmadığının farkındaydı.

 

“Artık bir Dış Kesim çırağı olduğun için gidip ortalığı karıştıramazsın.” dedi Li Qinghou yavaşça. “Yetişim yapmak dalgalara karşı tekne kullanmak gibidir. Aralıksız bir çaba gerektirir.”

 

Bai Xiaochun cevap vermeye cüret etmiyordu. Mümkün olduğunca etkileyici bir ifade takınıp devamlı başını sallayarak onaylamakla meşguldü.

 

“Tarikat kaynakları Dış Kesim çıraklarının yetişiminin yalnızca bir koludur.” diye devam etti Li Qinghou. “Senin de sıkı çalışıp önüne çıkan fırsatları değerlendirmen gerekiyor. Tarikat için üstlenebileceğin pek çok görev olacak. Birazdan gidip birkaç görev seçer ve eğitimine başlarsın.”

 

Bunu duyan Bai Xiaochun’un kalp atışları hızlanmıştı. Bir süre önce tarikat kurallarını incelerken Dış Kesim çıraklarının belli aralıklarla en az bir görev tamamlamış olması gerektiğini görmüştü. Eğer yapmazlarsa Dış Kesim çıraklığından hizmetliliğe düşürülüyorlardı.

 

O anda sevinçten çılgına döndü. Ancak Li Qinghou onun ne düşündüğünü anlamışçasına sakin bir şekilde şöyle dedi: “Tarikat kurallarını ihlal etmeyi aklından bile geçirme. Diğer insanlar görev tamamlayamadığı için hizmetliliğe dönüyor olabilir ama sen tamamlamazsan seni tarikattan atıp doğruca köyüne gönderirim. Yüz yıl sonra senin için bir tütsü yakabilirim, tabii o zamana dek seni unutmazsam.”

 

Bu cümleler Bai Xiaochun’u ölümüne korkuttu. Ölümsüzlerin dünyasını görmemiş olsaydı bu denli korkmazdı. Ama artık sonsuza dek yaşama yolundaydı ve köyüne dönmek gibi bir arzusu yoktu. Eğer dönmek zorunda kalırsa ölümsüzlük hayalleri suya düşerdi. Hızlıca göğsüne vurdu ve kesinlikle birkaç görev tamamlayacağı konusunda kendisini gazladı.

 

Çok geçmeden Kokulu Bulut Tepesinin orta kısmına vardılar. Sislerin arasında pek büyük olmasa da oldukça zarif görünen bir bina belirmişti. Pencerelerin birinin ardındaysa kitap okuyan genç bir erkek göze çarpıyordu.

 

Birinin yaklaştığını sezen genç adam başını kaldırmış, yakışıklı yüzünü gözler önüne sermişti. Li Qinghou’yu gördüğündeyse hızlıca binadan çıkarak selam verdi.

 

“Çırağınız selamlarını sunar Tepe Lordum.”

 

“Bu çırak Bai Xiaochun. Onu alıp Dış Kesime uygun hale getir.” Li Qinghou Bai Xiaochun’a son bir bakış daha attıktan sonra ışığa dönüşerek dağ yollarında kayboldu.

 

Li Qinghou gittiğine göre Bai Xiaochun rahat bir nefes alabilirdi. Sanki omuzlarından bir yük kalkmış, gökyüzü yine maviye dönmüştü.

 

Genç adam Bai Xiaochun’u baştan aşağı süzdükten sonra bir kahkaha patlattı.

 

“Ah, zorlu sınav çıkışını kapatıp yer satan sen miydin? Adın… Bai Xiaochun’du, değil mi?”

 

Bai Xiaochun kıkırdadı. “Beni boşuna pohpohluyorsun, Abi. Bahsetmeye bile değmeyecek ufak bir şey.”

 

Genç adamın kahkahası daha da kuvvetlenmişti. Bai Xiaochun’un onu çok eğlendirdiği belliydi. Konuyu değiştirerek Bai Xiaochun’a Kokulu Bulut Tepesi hakkında bilgi vermeye, bazı önemli binaları tanıtmaya başladı.

 

“Kokulu Bulut Tepesi kuzey yakada önemli bir rol oynar. Yeşil Sorguç Tepesi kılıç yetişimcileriyle tanınır, Menekşe Kazanı Tepesiyse büyü teknikleriyle ünlüdür. Kokulu Bulut Tepesi olarak biz de ruh ilaçlarını hazırlama konusunda başarılıyız. ”

 

“Kokulu Bulut Tepesi bu branşta Cennet Karışı Nehrinin dört büyük tarikatı arasında da ünlüdür. Ayrıca tepe lordumuz Doğu Korusundaki en ünlü iki simyacıdan biridir. ”

 

“Bu yüzden Kokulu Bulut Tepesinin Dış Kesim çırağı olmak seni de simyacılık yolunda ilerletecek. Yani bitkiler ve kaynatma teknikleri hakkında kendini geliştirmen gerekli.” Genç adam yürümeyi sürdürdükçe Bai Xiaochun’a daha detaylı bilgiler veriyordu. Bir noktada Bai Xiaochun’un eşyalarını alacağı yere geldiler, Bai Xiaochun burada Dış Kesim çırağı kıyafetleri, malzemeleri ve çantasını teslim aldı.

 

Çanta pek bir şey alamıyor olsa da Bai Xiaochun’un çok hoşuna gitmişti. Birkaç testten sonra çantasını kıymetli bir hazineymiş gibi dikkatlice kaldırdı.

 

Onu en çok mutlu edense bir Dış Kesim çırağı olduğu için kendisine verilen yirmi ruh taşı oldu. Artık gidip ihtiyacı olan tıbbi bitkileri satın alabilirdi.

 

Çok geçmeden alacakaranlık vakti gelmiş, Bai Xiaochun genç adamın bilgilendirmesi sayesinde Kokulu Bulut Tepesi hakkında geniş bir fikir edinmişti. Genç adam onu son olarak 10,000 İlaç Tesisine götürdü.

 

Orada eline yeşimden bir kâğıt uzatıldı.

 

“Bu yeşim kâğıtta 10,000 bitki tipi yazılıdır. Hepsini ezberlemen gerekiyor, sonra da ikinci kâğıdını alacaksın. ”

 

“Kardeş Bai, yetişim uzun bir yoldur ve ruh bitkileri olmadan bu yolda ilerleyemezsin. Eğer bir simyacı olursan kendin için de meteorik bir yükselme elde etmiş olacaksın. ”

 

“Acemi simyacı,  kalfa simyacı, usta simyacı…” dedi genç adam yüzünde bir gülümsemeyle. “Kardeş Bai, gelecekteki ilerlemen şansına bağlı olacak.” Gece çöktüğünde genç adam avludaki konaklama yerini gösterme aşamasına gelmişti.

 

“Kardeş Bai, yarın dağlara gideceğim için sana Kutsal Kitap Tesisinde eşlik edemeyeceğim. Şafak vakti, Menekşe Qi Kazanı Kontrol Sanatı anımsatıcısı için oraya git. Ayrıca orada olan büyü tekniklerinden birini de seçebileceksin. Bedavaya bir şeyler alabilmek için iyi bir fırsat. İlerleyen süreçte de erdem puanlarınla istediğin büyü tekniğini alabilirsin.”

 

“Eğer anlamadığın bir şey olursa daima beni bulabilirsin. Benim adım Hou Yunfei. Xiaomei’yle ilgilendiğin için teşekkürler.” diyen Hou Yunfei gülümseyerek selam verdi ve arkasını dönerek yürümeye başladı.

 

“Hou Yunfei?” Bai Xiaochun eğilerek Hou Yunfei’nin gidişini izlemeye başladı. Bir anlık düşünce sonrasında genç bir kadının yüzünü anımsamıştı.

 

“Hou Xiaomei!” diye düşündü gözlerini kırparak. Çok şanslıydı, toprağa rastgele diktiği çubuk güzel, gölgeli bir ağaca dönmüştü adeta.

 

Ve derin bir nefes alarak kendisini çevreleyen avluya baktı. Gözleri parıldıyor, ay ışığının altında dimdik duruyordu.

 

“Ehh, anlaşılan Dış Kesim çırağı olmak o kadar da kötü değilmiş!” dedikten sonraysa kollarını sıyırarak avluda yürümeye başladı.

 

#Üçüncü Abla 
Eveeet, kahramanımız artık bir Dış Kesim çırağı ve bir simyacı adayı. Ezberlemesi gereken 10,000 bitki, kat etmesi gereken bolca yol var. Yeni maceralar için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr