Bölüm 5: Karanlığın Dünyası

avatar
7498 26

The Dark King - Bölüm 5: Karanlığın Dünyası


 

Çeviri: Çıngıraklı Düzenleme: Sapphire

 

 

 

Ertesi Sabah.

 

Gray masanın yanındaki bir tabureye oturdu. Elinde sabah gelen bölgesel gazete vardı. Gazetede, mahallede olan haberler ve birçok iş ilanı vardı. Jura mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordu. Yemekleri masaya koydu.

 

Dudian alışık olduğu gibi aynı saatte kalktı. Yatağını düzeltti, yüzünü yıkadı ve mutfağa gitti. İkisinede ''Günaydın'' dedikten sonra yerine geçip kahvaltısını yapmaya başladı.

 

Tam o sırada, Jura Dudian'in önüne bir tabak yemek koydu. Dudian'in yemeğin tadına bakmasıyla, Jura yüzünde bir gülümsemeyle ''Tadı nasıl?'' diye sordu.

 

''Birazcık tuzlu,''

 

''Ama ben tuzlu yemekleri severim.''

 

Jura güldü ve ''Güzel...'' dedi.

 

Gray gazetesini masaya koydu ve masanın karşısındaki Dudian'e baktı.

 

''Dean, Teyzenle ben sana bir evlilik ayarladık. O yüzden bugün güzel giyinmelisin, birazdan onlarla buluşmaya gideceğiz.''

 

Dudian istediği için Gray ve Jura geçiçi olarak Amca ve Teyze diye çağrılmayı kabul etmişti.

 

Dün geceki olaylardan sonra, Dudian sakinleşmişti. Sanki hiç bir şey bilmeyen masum bir çocuk gibi ''Evlilik ne demek?'' dedi.

 

Jura Dudian'e baktıktan sonra Gray'e fısıldayarak ''Gördün mü, sana Dudian'in hala küçük olduğunu söylemiştim. Bir kaç yıl daha bekleyebilirdik.'' dedi.

 

Gray ona bakarak ''Evlilik için yasal yaş 13.'' dedi. Gözlerinde birazcık soğukluk vardı.

 

''Şimdilik sadece nişanlansınlar. Bir kaç yıl erken davranmaktan kimseye zarar gelmez.''

 

Jura kocasının kesin olarak karar verdiğini görünce daha fazla bir şey demedi.

 

Gray Dudian'e ''Sana çok güzel bir abla göstereceğiz.'' dedi.

 

''Bu senin için büyük bir fırsat seni kabullenmesi için yapabildiğin her şeyi yap. Eğer yaparsan her gün güzel yemekler yer güzel kıyafetler giyersin. Dediklerimi anladın mı?''

 

Dudian sakince ''Gerçekten mi? Elimden geleni yapacağım!!'' diye cevap verdi. Hatta daha gerçekçi olsun diye yüzünde şaşırmış bir bakış vardı.

 

Gray yüzünde gülücüklerle ''Aferin, sen çok iyi bir çocuksun. Tamam karar verildi, hadi yemeğimizi bitirelim.'' dedi.

 

Üçü de yemeklerini hemen bitirdiler.

 

Dudian istekli davrandığından Gray rahatlamıştı.

 

''Gel buraya Dean, yeni kıyafetlerini giy bakalım.''

 

Jura Dudian'e yepyeni bir siyah takım, kırmızı kravat ve parlak ayakkabılar verdi. Dudian'e üstünü değiştirtti. Giyindikten sonra, Jura ve Gray, Dean'e bakakaldı. Dudian'in kar kadar solgun cildi ve siyah saçları ona sanki bir soylu hissi veriyordu.

 

Jura gülerek ''Ne yakışıklı ama!'' dedi.

 

Gray de çok sevinmişti.

 

''Harika, hadi yola koyulalım.''

 

''Vaaaayyy!!''

 

Dudian heyecanlı ve etkilenmiş bir şekilde davranmaya çalışıyordu.

 

Kapıyı kilitledikten sonra, Jura Dudian'in elini tuttu ve Gray'e ''Saat daha erken. At arabası kiralayamaz mısın?'' diye sordu.

 

Gray güldü ve ''Buralarda bulamayız. Ama Avriller'de bana bizi bir at arabasının gelip alacağı söylendi.'' dedi, tam o sırada sokağın köşesinden tekerlek ve nal sesleri geldi. Altın süslemeleri olan bir at arabası köşeyi döndü ve tam önlerinde durdu. At arabasının tepesinde arka planı gümüş ve beyaz üstündeyse beyaz bir çicek olan Avriller'in sancağı vardı. Sürücü siyah fötr bir şapka ve takım elbise giyiyordu. At arabasından aşağıya atladı ve ''Gray ve Jura, hanımefendi sizi bekliyordu.'' dedi. Bir soylu gibi başını eğerek eliyle at arabasına onları davet etti.

 

Gray öne çıkıp ''Bayan Ivy'i nasıl bekletebiliriz? Bu çok kaba olur, hadi hemen binin!'' diyerek adama yağ çekmeye başladı. Hemen Dudian'in elini tutup onu zorla at arabasının içine soktu.

 

O sırada, sürücü Dudian'i farketti. Gözleri bir ışıkla parladı ama hemen tekrar nazik haline döndü.

 

Da da da da... ...

 

Dudian'in ailesi at arabasına bindikten sonra, sürücü atları kırbaçlayıp at arabasını sürmeye başladı.

 

Dudian camdan binaların ve yayaların geçişini izliyordu. At arabasına bakanların çoğunun yüzünde şaşırmış ve etkilenmiş bir bakış vardı. Gray ve Jura daha sonradan sürücü duyduklarını Avriller'e anlatacağından hiç konuşmadı ve Dudian'e artık soru sormadılar.

 

At arabası büyük duvarın güney tarafına kolayca ulaştı. Kapıdaki genç gardiyan at arabasının üstündeki sancağı görünce yumruğunu göğsüne koyarak selam verdi. Hemen onların geçmesi için yolu açtı. Daha sonra hemen eski haline döndü ve ticaret bölgesine girmek isteyenleri kontrol etmeye başladı.

 

Burası ticaret bölgesi mi?

 

Dudian at arabısının dışındaki tertemiz sokaklara baktı. Yollar temiz ve yayaların kıyafetleri güzeldi. Girdiğin anda burasıyla yerleşim yerinin arasındaki farkı hissedebiliyordun. Abartısız sanki cennetle cehennem arasındaki fark gibiydi.

 

Sürücü at arabasını lüks bir sokağın sonundaki bir binanın önüne park etti. Dudian binada kartondan yapılmış piyano gibi bir tabelanın asıldığını gördü. Piyanonun bu zamana kadar nasıl kaldığını merak etmişti.

 

At arabası girişin önünde durdu. Girişten hızlıca siyah takım elbiseli genç bir adam çıktı. Gray ve Jura'ya bakıp güldü ve yolu göstererek ''Hanımefendi sizi bekliyordu, lütfen bu taraftan gelin.'' dedi.

 

Gray'in kalbinde açıklanamaz bir gerginlik vardı, böyle binaları oturdukları yerde görmek kesinlikle imkansızdı. Duruşunu düzeltip Dudian'in elini tuttuğu gibi içeri girdi. Salona girdikleri anda gözleri kan kırmızısı bir mücevher gibi parlak olan gaz lambasına takıldı. Jura'nın hali daha önce ticaret bölgesine hastaları tedavi etmek için davet edildiğinden daha iyiydi. Ama Gray için böyle bir yere gelmek bir ilkti. Dudian Gray'in elini tuttuğundan biraz gergin olduğunu hissedebiliyordu. Vücudu biraz titriyordu. Dudian hayalinde başını iki yana salladı.

 

Salonda müzik sesi yankılanıyordu. Dudian ilk bakışta salonun çok geniş olduğunu gördü. Bir çok kişi orada oturup müzik dinliyor, sohbet ediyor ve atıştırmalıklar yiyorlardı. Hepsinin kıyafetleri göz kamaştırıcıydı. Kıyafetlerinin kumaşı, çizgileri ve malzemeleri yerleşim bölgesinde kullanılanlardan daha iyi gözüküyordu. Özellikle renkleri daha çok ön plana çıkıyordu.

 

Siyah takım elbiseli genç adam nazikçe bir odanın içerisini işaret etti.

 

Dudian içeride iki ikişinin oturduğunu gördü. Biri 30'lu yaşlarda güzel bir kadındı. Özel olarak dikilmiş ince bir etek giyiyordu ve yüzünde sakin bir ifade vardı. Onun yanında 11 yaşında, güzel bir cildi, kahverengi saçları, daha olgunlaşmamış olsada yuvarlak ve güzel bir yüzü olan, küçük bir kız oturuyordu.

 

Küçük kız da Gray ailesinin içeri geldiğini farketti, gözleri iki yetişkine baktıktan sonra Dudian'in üzerine düştü, gözlerinde bir şaşkınlık vardı.

 

O sırada, orta yaşlı kadın ayağa kalkarak Jura'yı gülümsemeyle karşıladı.

 

"Dr. Jura geçen sefer ailemizin başı senin sayende iyileşti. Ama kendisi dışarıda halledilecek işleri olduğundan bugün bizimle burada değil."

 

Gray "Bay Avril meşgul bir adam." dedi.

 

Orta yaşlı kadın gülümseyerek "Lütfen önce oturun." dedi.

 

"Evet evet."

 

Gray hemen sandelyeyi çekip oturdu. Herhalde çok gergin olduğundan sandalyenin ayağı biraz sertçe yere çarptı. Sesi duyunca yakında oturanlar kaşlarını kaldırdılar ve sessizce sohbet etmeye başladılar.

 

Jura da hemen bir sandalyeye oturdu. Orta yaşlı kadının gözleri Dudian'in vücuduna düştü, gözlerinde bir anlığına şaşırma vardı. Sanki rahatlamış gibi Gray'e baktı ve gülümseyerek "Evlat edindiğiniz çocuk bu mu? Gerçekten beyaz." dedi.

 

Gray Avrillerin kızını da övmek için "Sizin ailenizin kızı da çok güzel. Küçük, tatlı ve güzel." dedi.

 

Orta yaşlı kadın gülümseyerek bir anda "Evlilik hakkında..." dedi.

 

Gray'in vücudu birden kasıldı, Jura biraz gergin gözüküyordu.

 

Orta yaşlı kadın beklenmedik bir şekilde direk olarak "Eğer Annia karşı çıkmazsa, bu iş olur." dedi.

 

Gray ve Jura şaşırmış bir şekilde birbirlerine baktılar.

 

Tam o sırada, küçük kız Dudian'e bakıp "Ben onunla dolaşmak istiyorum." dedi.

 

Orta yaşlı kadın bu sözleri beklemiş gibi gülerek Gray ve Jura'ya baktı.

 

Gray hemen "Dean, git Bayan Annia'ye eşlik et. Ona iyi bakmayı unutma." dedi. Dudian'e cesaret vermek için sırtına vurdu.

 

Tam o sırada, Annia oturduğu yerden kalkıp dışarıya doğru gitmeye başladı ne dönüp Dudian'e baktı ne de onu bekledi.

 

Dudian gözlerinde teşvik ve umut olan Gray ve Jura'ya baktı. Kalbi çok sessizdi. Orta yaşlı güzele ''Merhaba'' dedikten sonra, arkasını dönüp Annia'ya yetişmek için salondan çıktı.

 

Orta yaşlı kadın Dudian'in arkasına bakıp gülümsedi ve ''Çocuk epey akıllı.'' dedi.

 

Gray sessizce ''Şansımıza....'' diye fısıldadı.

 

...

 

...

 

Sokağın dışına doğru.

 

Annia arkasındaki siyah takım elbise giyen hizmetkara bakıp küçük ve narin elini sallayarak ''Beni takip etmene gerek yok, bu yakınlarda yürüyeceğim.'' dedi.

 

Siyah takım elbiseli genç hizmetkar ''Tabi ki, Hanımefendi.'' dedi.

 

Hizmetkar gittiğinde, Annia önden yürümeye devam etti, arkasına bakmadı, sanki yalnız başınaymış gibi Dudian'le de konuşmadı. Dudian yalnızlığa alışkındı, sessizce arkasından onu takip etti. Sokağın iki yanındaki binaları ve yerel geleneklerini inceleyerek, bu dünyanın ortalama yaşam standartları ve teknoloji seviyesini tahmin edebiliyordu.

 

Uzun bir yürüyüşten sonra.

 

Annia birden durdu. Dudian etrafa bakarak yürüdüğünden neredeyse onun sırtına çarpıcaktı. Sadece kıyafetlerinden gelen yoğun çiçek kokusunu alınca geri adım atarak aralarına mesafe koydu.

 

Tam o sırada, Annia arkasını döndü. Yaş farkı yüzünden Dudian'den biraz daha uzundu. Onun güzel, beyaz ve yuvarlak yüzü, en ufak bir ifade olmadan sessizce Dudian'e yukarıdan bakıyordu.

 

Annia'nın etrafında umursamaz bir hava vardı. Dudian bunu fark ettiğinden sessizce ona baktı.

 

Dudian'in sakinliğini görünce Annia'nın gözlerinde bir anlığına şaşkınlık oluştu, ama hemen eski soğuk haline geri döndü ve ''Sen hiç opera diye bir şey duydun mu?'' dedi.

 

Dudian şaşırmıştı. Onun bir anda alakasız bir konu hakkında konuşacağını düşünmemişti. Annia ona konuşma fırsatı vermeden ''Müzik tarzlarını duydun mu?'' diye devam etti.

 

Dudian tam hayır deyecekti ki.

 

Annia tekrar konuşma fırsatı vermeden umursamaz bir ses tonunda ''Balo dansını biliyor musun?'' dedi.

 

Dudian sorularının hiç de nazik olmadığını ve hiç gizlenmemiş küçümsemelerle dolu olduğunu anladı. Kızı sessizce izledi.

 

''Nasıl ata bineceğini biliyor musun?''

 

''Kılıç sanatını biliyor musun?''

 

''Hiç bir amacın veya ilgi duyduğun bir alan var mı?''

 

Annia tek nefeste 6 tane soru sorup Dudian'e sakince baktı ve ''Eğer zeki bir çocuksan, ikimizin aynı dünyanın insanları olmadığımızı çoktan anlamış olman lazım.'' dedi.

 

Dudian sessize onun güzel yüzüne baktı, ondan üç veya dört yaş daha büyük bir kızın ağzından böyle sert ve kaba kelimeler çıkmasını beklememişti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr