Bölüm 2.14 Xiuzhen Dünyası(1)

avatar
5274 3

Stellar Transformations - Bölüm 2.14 Xiuzhen Dünyası(1)


 

Bölüm 2.14 Xiuzhen Dünyası (1)

 

Qian Long Kıtası garip bir şekilde vahşi canavar çeşidi bakımından çok zengindi. Epeyce insan vahşi kuşları ve canavarları evcilleştirmişlerdi. Ama bu vahşi kuşlar ve canavarlar genellikle sadece kendi ustalarına sadık oluyorlardı bundan dolayı diğer insanlar basitçe onları süremiyordu ve dahası geniş çaptaki vahşi hayvanları evcilleştirmek zordu. Normalde onların görevi Qin Yu’nun yaptığı mesaj ve davetiyeler yollamak için yardımcı olmaktır.

Savaşlar patlak verdiğinde kuş efendilerinin çocuğunun görevi ya orduya istihbarat sağlamak ya da hava filolarında görev almaktı. Qian Long Kıtasında savaş yapmanın çeşitli yolları vardı. Çeşitli kuş ve canavar türlerini savaşmaları için kullanmak hem renkli hem de tahmin edilemez bir yold. Daha fazlası ordudaki herkes iç uygulama yapardı. Örneğin Doğu Fatihi Prensinin komutası altındaki orduda, orduya bir yıllığına yeni katılmış herhangi bir asker en küçük mesafe tekniği 5 Mükemmel Ordu Muharebe Tekniğini kullanmak için uygundur. Ordudaki her genç asker bile yedi veya sekiz sıradan insanı öldürmeye yetecek kadar güçlü olurdu. Bir asker daha fazla askeri meziyet gösterdiğinde daha yüksek statüye sahip olacaktır ki bu da onun daha yüksek seviye 5 Mükemmel Ordu Muharebe Tekniğini öğrenmesine izin verilmesi anlamına geliyordu.

Qian Long Kıtasında, bir savaş ortaya çıktığında acil olarak işe alınan askerler normal askerlerle kıyaslanamazlardı. En azından kalite bakımından normal askerlerden çok daha aşağı seviye olacaklardı. 200.000 kişilik düzenli bir ordu, zorla askere alınmış bir milyon kişiden oluşan bir orduyu yok edebilirdi.

Siyah kartalın arkasında oturan Qin Yu aşağıya bakıyordu. Kısa bir süre içinde çoktan Yan Şehrinden ayrılmıştı.

“Hız bakımından siyah kartalla yarışabilecek herhangi bir kuş türü duymamışım gibi gözüküyor.” Qin Yu gülümserken siyah kartalın boynuna vuruyordu.

Siyah kartalın hızı şaşırtıcı derece hızlıydı. En azından Qin Yu’nun bildiklerine göre siyah kartal kadar hızlı başka bir kuş yoktu. Sonuç olarak kartallar her zaman son derece hızlıdır ve Qin Yu’nun siyah kartalı normal kartallardan birkaç kat daha hızlı olan kartal türünün özel bir türüdür.

Siyah kartal sazdan yapılma kulübeye doğru dalışa geçiyordu. Bu sazdan yapılma kulübe tam olarak Fengyuzi’nin genellikle yaşadığı yerdi. Çevresinde bir göl vardı. Kulübenin etrafındaki alan çok sessiz olmakla beraber İnsan yerleşimine dair her hangi bir işaret olmadığı için onu hiç kimse rahatsız etmeye gelmeyecek gibiydi.

Bu sırada Xian Turnası evin bir tarafının yakınında olan gölden uçuyordu. Bu Genyuzi’nin ulaşım aracından başka bir şey değildir. Fengyuzi’nin kendisi sazdan yapılmış kulübenin yanında ayakta dikiliyordu. Gökyüzünden inen Qin Yu’ya bakarken yüzünde geniş bir gülümseme belirdi.

“Amca Feng.” Qin Yu siyah kartalın arkasından direk olarak aşağı atladıktan sonra heyecanlı bir şekilde seslendi.

“Xiao Yu, neden benim yerime geldin?” Fengyuzi gülümserken konuşmuştu. Fengyuzi’nin kendisi Lin Yan’dan bile çok daha yaşlı ama o ve Qin De birbirlerine kardeş gibi davranıyorlardı. O yaşı önemli görmeyen biriydi.

Qin Yu konuşmak üzereyken, o aniden Fengyuzi’nin gözlerinin beklenmedik bir şekilde tamamen siyah kartala odaklanıyor olduğunu fark ediyordu.

“Amca Feng sorun nedir? Xiao Hei’nin ne olduğunu biliyorsun öyle değil mi?” Qin Yu şüpheli bir şekilde sordu. Fengyuzi siyah kartala bakıyor ama siyah kartal ona bir göz bile atmıyordu. Uzun bir süre sonra Fengyuzi başını sallayarak dedi ki: “Bu garip. Kafasındaki tahta bakarak yargılarsak, o Altın Alev Kartalı olarak görülüyor, kartalların kralı. Ama Altın Alev Kartalı sadece aleve benzer bir taca sahip değil, onun bütün vücudunun tüyleri bile altın. Daha da fazlası vücudu yanan alevlerle kaplı iken bu siyah kartalın vücudu simsiyah ve pençeleri ise soğuk buz siyahı renginde.”

Şu an için Fengyuzi hala onun ne olduğunu söyleyemiyordu.

“Üstelik Altın Alev Kartalı oldukça güçlüdür. Sadece birkaç yaşında olmasına rağmen sadece vücut koruyan alevleriyle bile Jindan Aşama Xiuzhenist’ler ile baş edebilir. Ama belli oluyor ki bu siyah kartal en iyi ihtimalle Xiantian seviye ölümlü biriyle eşit güçtedir. Altın Alev Kartalından çok daha zayıf.” Fengyuzi kaşlarını çatarken söyledi.

Fengyuzi’nin sözlerini duyan Qin Yu da kendi siyah kartalının hangi kuş türüne ait olduğunu bilmediğinin farkındaydı.

“Amca Feng, siz Jindan Aşama Xiuzhenist’lerden ya da ona benzer bir şeyden bahsettiniz, onlar da kim? Konuşma şeklinize göre onlar Xiantian uzmanlardan daha da müthişler. Xiantian uzmanların üstündeki kişiler Shangxian uzmanlar değil mi?” Qin Yu şüpheye düşmüş bir şekilde sordu.

“Ah…” Fengyuzi’nin dikkati sadece şimdi siyah kartaldan dışarı sürükleniyor. Qin Yu’nun şüphelenmiş ifadesini görürken başını sallıyor ve gülümseyerek konuştu: “Jindan Aşama Xiuzhenist… Ben, senin amcan Feng, bir Jindan Aşama Xiuzhenist’im.”

“Feng Amca?” Qin Yu hemen kaşlarını çatmıştı.

Onun zihninde Xiantian uzmanları zaten oldukça mükemmel ve Shangxian, Xiantian uzmanlardan daha üst olan seviye, yenilmez varlıklardı. Ama şuan Qin Yu Fengyuzi’nin sadece bir Jindan Aşama Xiuzhenist olduğunu söylediğini duyuyor ve Fengyuzi’nin ne demek istediğini merak ediyordu. Xiuzhenist neydi? Ve Jindan Aşaması neydi?

Fengyuzi gülümseyerek konuşmaya başladı: “Tamam, bunun hakkında sonra konuşalım. Ah, beni bulmaya neden gelmiştin? Buraya sadece Amcan Feng’i göremeye gelmiş olma ihtimalin yok, öyle değil mi?”

Sadece şimdi Qin Yu neden buraya geldiğini hatırlıyordu. O hemen Jindan Aşama ve Xiuzhenist olaylarını bir kenara bıraktı ve konuşmaya başladı: “Feng Amca, ben ateşli kırmızı bir kristal elde ettim. Bu kristal çok sert. Bay Hei bile bütün gücünü kullanmasına rağmen onun üzerinde bir iz bile bırakamadı. Bay Hei dedi ki…”

“Ne!?” Fengyuzi şaşkınlıktan kala kalmış bir şekilde aniden konuştu.

Qin Yu, Fengyuzi’nin bu kadar şaşırması sonucunda ürkmüştü. Ona göre Fengyuzi’nin her zaman gülümseyen bir ifadesi vardı, sanki dünyadan hiçbir şey, dünyayı mahveden olaylar bile ondan her hangi bir şok yaratmayacakmış gibiydi. Ama şuan beklenmedik bir şekilde bu Shangxian’ın gözleri Qin Yu’nun önünde neredeyse kafasından dışarı fırlayacaktı.

“Prens konağındaki Hei soyadlı velet bile onun üzerinde herhangi bir iz bırakamadı mı?” Fengyuzi doğrulamak için tekrar sordu.

Qin Yu Fengyuzi’nin neden bahsettiğini anlamadan sadece başını sallayabildi.

Fengyuzi’nin gözleri hemen parladı: “O veledin Gökyüzü Yanan Sanatı ya da en yüksek seviyeye ulaştığı herhangi bir şey, hatta okulunun eşsiz Mavi Ateşli Suyu bile oldukça iyi olan cevherleri bile kolayca eritebilir. Ama bu Ateşli Kırmızı Kristal bir çizik bile almadı. Bu tarz bir mücevher, bu Ateşli Kırmızı Kristal aslında ne kadar değerli?”

“Bu Ateşli Kırmızı Kristal nerede?” Fengyuzi Qin Yu’ya baktı ve sordu.

“Prens konağında.” Qin Yu hemen yanıtladı.

“Güzel, hadi hemen gidelim.” Fengyuzi Xian Seviye Turnayı çağırmamıştı. Uçan bir kılıç hemen ayaklarının altında ortaya çıktı ve genişledi. O ayrıca Qin Yu’yu da yakalar ve onun da kılıcın üzerinde ayakta durmasını sağladı. Ardından siyah kartala hiç dikkat etmedi ve böylece direkt olarak Yan Şehrine uçtu.

“Feng amca, biz senin gelmeni istiyoruz…” Qin Yu aceleyle konuşur. Buraya Fengyuzi’ye Ateşli Kırmızı Kristali dövmek için geldiyse bile ona hala hiçbir şey söylememişti.

Fengyuzi gülümseyerek konuşmaya başladı: “Söylemene gerek yok. Neden geldiğini biliyorum. O değerli maden türü basitçe sizin dövebileceğiniz bir şey değil. Sadece Xiuzhenist’lerin Samadhi Alevi onu dövmenize yardım edebilir.” Qin Yu da ayrıca Fengyuzi’nin ne söylediğini anladı. Ama o hala Samadhi Alevinin ne olduğu konusunda meraklıydı.

Bir süre sonra Qin Yu’nun bütün dikkati tamamen uçan kılıca sürüklenmeye başladı. Siyah kartal hakkında ise, onun hakkında hiç endişeli değildi. Siyah kartalın onu kolayca bulacağından oldukça emindi. Onun nerede olduğu hiç önemli değildi, kartal onu her zaman bulabiliyordu. Bunun nedeni belki de son 11 yıldır beraber yaşadıkları için onunla kartal arasında özel bir telepatinin oluşmasıydı.

“Demek bu bir uçan kılıç.” Qin Yu kocaman uçan kılıca şaşkınlık içinde bakmıştı.

Kılıcın üzerinde yazılmış tılsımlar ve işaretler vardı. Aynı zamanda kılıç havaya art arda şiddetli bir şekilde hava üfürümleri yolluyordu. Qin Yu aklında bir şeyden emin, eğer Fengyuzi Xiantian Seviyesindeki birini öldürmek isterse bu kılıcın yolladığı şiddetli rüzgârlar bunun için tek başına yeterli olacaktı. Uçan kılıcın boyutu değiştirilebilir ki bu oldukça harikaydı. Ve kılıç çok hızlıydı, hatta siyah kartaldan bile çok daha hızlı.

Kısa bir süre içinde onların ikisi de çoktan Prens Konağına ulaşmıştı. Qin Yu bir şey söylemesini beklemeden, Fengyuzi direk avluya doğru hareket etti. İçinde Qin Feng, Qin Zheng, Lian Yan ve Bay Hei’nin olduğu gruptaki Fengyuzi’yi avluda gören herkes hemen selamlıyordu: “Sizi görmek bir onurdur, Shangxian.”

Fengyuzi’nin gözleri, önündeki Ateşli Kırmızı Kristale odaklanıyor ve çok parlak bir şekilde parlıyordu.

“Yüce gökler, bu bir Kaya İçinde Yanan Demir.” Fengyuzi hala Denizaşırı Ölümsüz Adalarında antrenman yaptığı zamanlardan bunu hatırlıyordu. Onun okulundaki bir elder okyanusun derinliklerinde Kaya İçinde Yanan Demirin bir parçasını bulduğu için çok mutlu olmuştu. Ardından ondan bir uçan kılıç dövülmüş ve değerli hizmetlerinin ödülü olarak Yuanying Aşama bir kıdemliye verilmişti.

Ama o Kaya İçinde Yanan Demir parçası önündeki bu Kaya İçinde Yanan Demir parçası gibi değildi. O bundan sadece on kat daha büyüktü.

“Bu kimin?” Fengyuzi aniden etraftaki insanlara sordu.

“Xiao Yu bunu şans eseri Dong Lan Dağında buldu.” Lian Yan hemen cevap verdi. Fengyuzi Qin Yu’ya döndü, onun kalbi bir inanmamışlık hissiyle doluydu. Bir zamanlar bütün Muazzam Vahşi Doğayı araştırmış ama sadece sıradan mücevherler bulabilmişti.

O her zaman Qian Long Kıtasında hiçbir yerin böyle yüksek seviye bir cevher bulundurmayacağını düşünmüştü.

“Güzel. Bu kristali döveceğim. Xiao Yu kristalin sahibi olarak bununla ne yapacağına sen karar vereceksin. Bu yüzden beni takip et.” Fengyuzi bir el hareketi yaptı. Canlı bir enerji akışı anında Ateşli Kırmızı Kristali kaplar. Böylece 2000 jin kristali uçmaya başladı.

“Evet!” Qin Yu şüpheli olsa da hala Fengyuzi’yi takip ediyordu.

Prens Konağında Fengyuzi bazı özel gizli odalara sahipti. Onun izni olmadan Batının Fatih Prensi Qin De bile bu odalara giremezdi. Şu anda Fengyuzi Qin Yu’yu ögeleri dövmek için özel olarak yapılmış bu gizli odalardan birinin içine götürdü.

Çevirmen Notu;

[1] Arkadaşlar, bu benim ST çevirdiğim ilk bölümdü o yüzden biraz hata yapmış olabilirim, umuyorum ki zamanla bu hatalardan kurtulurum ve daha kaliteli çeviriler ortaya çıkar.

[2] Bazı terimler bir önceki çevirmenin çevirisinden farklı olabilir. Bu konuda yapabileceğim bir şey yok, herkes aynı anlamı farklı kelimelerle anlatabiliyor doğal olarak.

[3] Seriyle ilgili fikirlerinizi ve yorumlarınızı yorumlara yazın, doğru ve önemli gördüklerimiz hakkında gerekeni yapalım.

[4] Harun’un mk!

İkinci Kitabın Sonuna Kalan Bölüm Sayısı: 10 !

 

Fullbringer Notu: Selam gençler. Uzun bir aradan sonra ST tekrar başladı ve editi tekrar bana kaldı. Seri güzel, kaliteli, ana karakter tuvalete giderken şans eseri power up almıyor. Adam çalışıyor, didiniyor, emek veriyor sonra power up alıyor. En azından benim bildiğim kadarıyla böyle. Neyse işte seri güzel okuyun. Bu da şimdilik haftalık 3 gelecek muhtemelen. Gelmezse de gelmez çok şeyetmeyin geldikçe okursunuz. Seviyorum sizi.

Son olarak çevirmenin ellerine sağlık demeyeceğim çevirsin pezevenk.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr