Bölüm 232: Sabrenin Yolu

avatar
9591 28

True Martial World - Bölüm 232: Sabrenin Yolu


 

Çeviri: Eynuma Düzenleme: bebebiskuvisi

 

 


Yi Yun yaşlı adamı takip etti. Köşedeki bir merdivenin etrafından döndükten sonra karanlık bir geçide girdi.

Bu geçit yeraltına gidiyordu.

Geçidin her iki yanındaki lambalar sonsuza doğru uzanıyordu ama bu lambaların ışığı sıcak değildi. Geçidin derinliklerinden ardı arkasına soğuk hava dalgaları geliyordu.

Yaşlı adam yavaş yürümüyordu ama geçit aşırı derecede uzundu. Neredeyse yarım saat yürüdükten sonra katettikleri mesafe dört kilometreydi.

Sonunda yaşlı adam durdu ve dedi ki: “İşte geldik.”

Rüzgar burada daha da dondurucuydu. Soğuk rüzgarın bir darbesiyle sonsuza uzanan lambalar titredi, söner gibi oldu ve tekrar parladı.

Yaşlı adam yavaşça döndü. Geçidin sonunda iki büyük bronz kapı vardı.

İki kapının üzerinde de bilinmeyen bir ilkel yaratığın oymaları vardı. Bu yaratık oymaları içinde onlara bakıldığında oldukça endişe veren açıklanamayan bir soyutluk içeriyordu.

Yaşlı adam kollarını sıvazlarken, “O burada!” dedi. Soldaki bronz kapıyı tüm gücüyle itti.

“Zha Zha Zha…”

Mekanizmanın hareket sesleriyle birlikte bronz kapı yavaşça açıldı.

Bu kapı aşırı derecede ağır ve kalındı. Metal gövde döndürüldüğünde ağırlıktaki ani değişim sebebiyle tüm geçit titremeye başladı.  

Bilinmeyen bir nedenle, Yi Yun yaşlı adamın bir kapıyı değil de kalın bir mezar taşını ittiğini hisseti.

Yaşlı adam kapıyı açtıktan sonra tek eliyle kapıyı tuttu ve, “Çok ağır! Sonunda açtım. Şimdi girebilirsin...” dedi.

Yaşlı adam içeriyi gösterdi. Yi Yun tereddüt etti ve tam bir adım atacakken bir anda ona doğru gelen dondurucu bir esinti hissetti, huzursuzluk hissiyle beraber tüyleri diken diken oldu!

Öldürme niyeti!

Oh!?

Yi Yun paniğe kapıldı. Kapının ötesinde korkunç bir varlık varmış gibiydi.

Bu yaşlı adam nasıl bir kapı açmıştı?

Yaşlı adam, “Velet, niçin duruyorsun? Girmeye cesaret edemiyor musun?” diye gelişigüzel bir şekilde sordu.

Yi Yun şaşkına döndü. “Kıdemlim, burası neresi?”

“Burası neresi? Hehe...” Yaşlı adam uğursuzca döndü. “Burası antik bir mezar.”

“Mezar!?” Yi Yun hayrete düştü. “Bir mezar!? Burası Tai Ah Kutsal Şehri’nin bazı atalarının ebedi dinlenme yeri olabilir mi?”

“ Çok fazla soru soruyorsun.” Yaşlı adam sabırsızlıkla ellerini ovuşturdu. Fakat biraz düşündükten sonra, “Aslında... bunu sana söylememin bir zararı yok... Tai Ah Kutsal Şehri’nin niye buraya inşa edildiğini biliyor musun?” dedi.

Yaşlı adam, Yi Yun’un sorusunu başka bir soruyla yanıtladı. Yi Yun düşünmeye başladı. O aslında Tai Ah Kutsal Şehri’nin buraya inşa edilme sebebinin arkasında, elitlerin gelişebilmesi için kutsal yabanın bu bölgesinde yoğun Yer ve Gök Yuan Qi‘nin bulunduğu için olduğunu sanıyordu.

Fakat şimdi yaşlı adamın sözlerinden durumun böyle olmadığını anlayabiliyordu.

Yi Yun başını salladı ve, “Bilmiyorum.” dedi.

Yaşlı adam açık olan kapıya dokundu ve dedi ki: “Tai Ah Kutsal Şehri bu antik mezar yüzünden buraya inşa edildi! Bu mezarın sahibi Tai Ah Kutsal Krallığı’nın atası değil, başka birisi! Aslında bu antik mezar Tai Ah Kutsal Krallığı kurulmadan en az birkaç milyon yıl önce kuruldu!”

Yaşlı adam’ın cevabı Yi Yun’u şaşkınlığa uğrattı. Bu eski mezar Tai Ah Kutsal Krallığı’nın milyonlarca yıl öncesine aitti!

Yaşlı adam devam etti. “Mezarın sahibine gelince, kim olduğunu doğrulamanın hiçbir yolu yok. Tai Ah Kutsal Şehri’nin ilk şehir lordu bu antik mezarı bulduğunda mezar zaten açılmıştı. Kabirdeki eşyalar, ceset ve mirası çoktan kaybolmuştu!”

“Fakat antik mezarın düzeni hâlâ duruyordu! Antik mezarda birçok antik düzenli yazıt vardı. Tai Ah Kutsal Şehri’nin kurucu şehir lordu Tai Ah Kutsal Şehri’nin geniş düzenini oluşturmak için bu antik mezarın düzenini kullandı!”

“Yıllar boyunca, Tai Ah Kutsal Şehri Yer ve Gök Yuan Qi’sini topladı. Bir kısmını antik mezarın düzenini beslemek için kullandı. Bu düzen istikrarlı olursa Tai Ah Kutsal Şehri yıkılmaz olur!”

Yaşlı adam’ın sözlerini dinledikten sonra Yi Yun sonunda anladı. Tai Ah Kutsal Şehri’nin onlarca milyon yıl boyunca kutsal yabanda bulunması kaçınılmaz olarak hayvan sürülerinin saldırılarını tetikleyeceki!

Tipik bir hayvan sürüsü Tai Ah Kutsal Şehri’ne saldırırsa bulacakları tek şey ölüm olurdu. Fakat eğer çok sayıda ilkel hayvan saldırırsa o zaman Tai Ah Kutsal Şehri muazzam bir baskıya maruz kalırdı. Antik mezarın bu mevcut düzeni sayesinde şehir ayakta durabiliyordu!

Yaşlı adam, “İçeri gir velet, turnayı gözünden vurdun!” dedi ve Yi Yun’u mezara doğru itti.

Yi Yun’un içinde garip bir his vardı. Yaşlı adama göre bu antik mezar Tai Ah Kutsal Şehri’nin önemli bir mekanıydı ama yaşlı adam onu buraya getirebildi. Bu yaşlı adamın konumu sıradan değildi.

“Kıdemlim... Mezar başkaları tarafından temizlendiğinden bu gencin içeride ne yapması gerekiyor?”

Yi Yun daha bitiremeden yaşlı adam onu mezarın içine doğru itti. “Velet antik mezarda iki oda var. Soldaki oda sabrelerle ilgili. İçgörü kazanmak için bu mükemmel bir fırsat! Tai Ah Kutsal Şehri’nde birçok hazine var. Her şey senin onları elde edebilmene bağlı!”

Yaşlı adam cümlesini bitirdikten sonra bronz kapıyı itti. “Zha Zha Zha” sesiyle birlikte mezarın  kapısı kapandı.

Yi Yun şimdi tamamen kapalı bir alandaydı.

Kapının kapandığını görünce kalbi güm güm etti. Bu yaşlı adam mekanizmaların hatalı olabileceğinden korkmuyor mu? Kapının ağırlığı korkunçtu, Yi Yun’un onu açmasının hiçbir yolu yoktu.

Mezar odası şimdi dış dünyadan tamamen izole edilmişti.

Yi Yun mezar odasını ölçüp biçti. Mezar odası büyük değildi, yaklaşık on metre genişliğindeydi.

Odanın dört duvarı da lambalarla doluydu ve her şey net bir şekilde görülüyordu.

Odanın ortasında bir lahit vardı. Lahit çoktan açılmıştı ve kapağı kaybolmuştu. Lahidin boş olduğu açıktı.

Yi Yun lahidin içine baktı ve nefesini hafifçe tuttu.

Lahit Yi Yun’un beklediği kadar boş değildi. Ortasında uzun girintili kalın bir metal plaka vardı. Girinti yaklaşık beş feet uzunluğundaydı. Sanki içerisine bir şey gömülmüş gibiydi.

Yi Yun ölçüp biçtikten sonra şaşkına döndü.

Bu, sabre şekline benziyordu!

Aslında bir sabre girinti içine yerleştirilmişti!

Belki de bu lahit bir insanı değil de bir sabre’yi gömmek için kullanılmıştı.

Fakat şimdi bu sabre arkasında bir sabre lahidi bırakarak gitmişti.

Ne yazık!

Yi Yun iç çekti. Eğer sabre geride kalsaydı açıkça mükemmel bir hazine olurdu! Eğer mümkün olsaydı bu sabrenin ne kadar muhteşem olduğunu görmek isterdi!

“Mezarın sahibinin ne tür bir insan olduğunu gerçekten bilmiyorum. Kurucu şehir lordu Tai Ah Kutsal Şehri’ni inşa ettiğinde Kutsal Şehri güçlendirmek için mezarın düzenini kullandı. Bunun anlamı Tai Ah Kutsal Şehri’nin kurucu şehir lordunun böyle bir düzeni kuramadığıydı!”

“Bu hipoteze göre mezarın sahibi, Tai Ah Kutsal Şehri’nin kurucu şehir lordundan daha yetenekliydi!” Yi Yun bu sonuca ulaştığında karışık duygular içindeydi. Dünyada çok sayıda eşsiz uzman vardı. Evrende sınır yoktu.

“Yaşlı adam beni niye buraya getirdi... Bu lahit boş...” Yi Yun kaşlarını çattı ve aniden bir şey fark etti. Odanın duvarlarında birkaç iz vardı!

Her işaret çok keskindi. Her işaret sabre tarafından yapılmış gibi gözüküyordu!

Bu bir sabre izi!

Dört tane sabre izi var!

Ve duvardaki her bir sabre izinin altında yazılı kelimeler vardı!

Bu sözleri gören Yi Yun bir anda aşırı sevindi. Bunlar eşsiz bazı sabre tekniklerinin mantra formülü olabilir miydi?

Ç.N.: Mantra = Sürekli tekrarlandığında ruhani güçlerin uyandırılmasını sağlayan kutsal söz

Yi Yun duvarda başka bir şey olup olmadığını görmek için baktı fakat aradıktan sonra biraz hayal kırıklığına uğradı. Bir mantra formülü olmak için yeterli kelime yoktu.

Bir bakışta ilk sabre izi altındaki kelimeleri söyledi-

“Sabre yasası, yılmaz bir iradeyle ilerlemektir!”

İkinci sabre izi altındaki kelimeleri söyledi-

“Silahlar arasındaki imparatorun hükmü yücedir!”

Üçüncü sabre izi altındaki kelimeleri söyledi-

“Cennetin ışığının oğlu, özü öldürmektir.”

Dördüncü sabre izi altındaki kelimeleri söyledi-

“Yenilmez bir zihin, diğer yönleriyle de yenilmezdir!”

Dört cümle de kısaydı ama her birinin tarif edilemez nitelikleri vardı. Yi Yun onları okuduktan sonra kanının kabardığını hissetti.

Sabre Yasası?

Yi Yun daha önceden Bin Ordu Sabresi’ni elde etmişti. Sürekli bu kılıcı kullanıyordu ama onu sadece kullanışlı bir silah olduğu için kullanıyordu. Sabre yolunun ne olduğunu hiç düşünmemişti.

Bin Ordu Sabresi aslında bir kılıca benziyordu. Keskin kenarı uzun ve neredeyse düzdü.

Ç.N.: Sabre tek tarafı keskin ve eğimli kılıç ; Sword yani kılıç iki tarafı da keskin düz kılıç.

Fakat bir kılıçtan önemli bir farkı vardı.

Bir kılıç çevik, zarif ve değişkendir.

Lin Xintong’un kılıç oyunu, çevikliği ve zerafeti ön plana alıyordu. O kılıcını savurduğunda sanki bir peri doğuyordu. Chu Xioran’a gelince, onun kılıcı değişkenliği ön plana alıyor. Kılıcı su kadar yumuşaktı ve kılıç oyunu öngörülemezdi.

Ancak bir sabre farklıdır.

Çeviklik ve değişkenlik sabrenin özellikleri değildir.

Sabrenin yolu, keskinliği ile cennetin altındaki mutlak otoritedir!

Sabre, silahlar arasındaki imparatordur. Sabrenin bir kesişinin ucu bucağı yoktur, tüm dünyayı saran hükmü yücedir!

Sabrenin özü öldürmektir.

Öldürmeye karar verdiğin her şeyi öldürmektir!

Böyle bir duruş kişinin zihnini yenilmez yapar ve dünyada eşsiz olmasını sağlar!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr