Bölüm 190: Takas

avatar
8945 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 190: Takas


 

Çeviren: EqundiL Düzenleyen: Dunklesplatz

 

Nie Li kısa bir süre düşündükten sonra “Bu kumaşlara ne dersin?” dedi.

Uzamsal yüzüğünden* birkaç kumaş çıkardı ve masanın üzerine koydu.

*Ç.N: Aslı interspatial ring; uzaylar arası yüzük demek saçma geldi. Bu şekilde bıraktım.

Yun Ling gözlerini genişletti. Nie Li’de bile uzamsal yüzük var. Uzamsal yüzük Göksel Kader Yaylasında oldukça nadirdi muhtemelen sadece şefte bir tane vardı. Bakışları masanın üzerine yerleşen kumaşlara kaydı. Şaşkınlık içinde bir çığlık attı ve kumaşlardan birine dokundu. Bu kumaş pürüzsüz ve çok yumuşaktı. Üstünde basit ve zarif çiçek desenleri mevcuttu.

Bu kumaşlara dokunduktan sonra, Yun Ling bir süre gözlerini alamadı. Yaylada sadece kaba kumaşlardan yapılan kıyafetler vardı. Nasıl bu kadar güzel kumaşlar olabilirdi?

Yanakları hafifçe kızarmış Yun Ling başını kaldırıp Nie Li’ye sordu; “Bunları kaç bakıra bırakırsın?”

Nie Li hafifçe gülümseyerek “İki yüz bakır ver gideyim.” dedi.

Yun Ling hayretle ; “Sadece iki yüz bakır? Bunlar beş bin bakır olsa bile bunlar için kuyruğa girecek birçok insan mevcut.”

Yun Ling önceki hayatında olduğu gibi insanlara samimiyet ve şefkatle yaklaşmaktaydı. Nie Li gülümsedi ve “İki yüz bakır benim birkaç günlük yemeğim için yeter de artar bile. Bu kumaşları Yun Ling Hanıma hediye ediyorum. Ben ayrıca Yun Ling Hanımdan bir iyilik için bana yardım etmesini istiyorum.”

Yun Ling merakla “Ne iyiliği?” diye sordu. Aniden biraz şaşırıp; “Benim adımın Yun Ling olduğunu nasıl biliyorsun?”

“Ben buradaki insanlardan duydum” ayrıca gülümseyerek “Burada kim Yun Ling Hanımı tanımaz?”

Bu yerde, Yun Ling kendisini biraz tanınmış biri olarak düşünebilirdi. O tanınmış bir güzelliği, sıkı çalışması ve gayreti ile bilinirdi. Evlilik için kapıyı çalanların miktarı, kapı önüne konulan çöpler kadar vardı.

“Oh.” Yun Ling kafasını salladı.

Nie Li gülümsedi ve eliyle tarif ederek; “Yun Ling Hanım eşkenar dörtgen şeklinde mor renkli bir taş biliyor musunuz? Ayrıca güneş ışığında soluk mor renkli bir duman yayarak çok sıcak olabiliyor.”

Yun Ling; “Oh, Mor Duman Kayadan bahsediyor olmalısınız. Etrafta onlardan çokça vardır. Bu kayalar tamamen faydasızdır ayrıca biraz da zehirlidirler.” Dedi.

Yun Ling’in söylediği Mor Duman Kaya aslında Mor Boğadikeni Kayaydı, çok değerli taşlardan biriydi. Onları toplayıp özel bir yöntem kullanarak Nie Li’nin yetişimini geliştirerek, 3 yıldızlı Altın Rütbeye ulaşmasına olanak sağlayacaktı.

Nie Li; “Evet ne kadar değerli olurlarsa olsunlar Mor Duman Kayalarından istiyorum. Fiyatına gelince… Ben onları yiyecek karşılığı takas edebilirim. On adet Mor Duman Kaya karşılığında bir torba pirinç.” Nie Li yolculuğu için yeterince yiyecek hazırlamıştı.

Nie Li’nin söylediklerini duyan Yun Ling şok oldu. On adet Mor Duman Kayası Karşılığında bir torba pirinç mi?

Yun Ling şok içinde sordu: “Sen ciddi misin?”

Nie Li başını sallayarak “Tabi ki ciddiyim” dedi. Çünkü Göksel Kader Yaylasının arazisi çoraktı, yiyecek miktarı kısıtlıydı. Takas için pirinç söylemesinin nedeni buydu. Önceki yaşamında Ye Ziyun ve geri kalanıyla buraya geldiğinde bazı haksız muamele görseler de bununla birlikte bazı iyi niyetli insanlardan da yardım almışlardı. Takas için pirinç kullanmak o zaman ki iyiliğin karşılığıydı.

“O zaman Mor Duman Kaya getirmek için gideceğim” Yun Ling aceleyle söyleyip Mor Duman Kaya toplamak için ayrıldı. Zarif ve iyi kumaşlarla karşılaştırıldığında pirinç daha değerliydi. Göksel Kader Yaylası gerçekten yiyecek kıtlığı çekilen bir yerdi. Bir torba pirinç hayat kurtarabilirdi.

Hızlıca Yun Ling 20 Mor Duman Kaya ve 200 bakır getirdi. Nie Li söz verdiği gibi kumaşlar ve yiyeceği verdi.

Mor Duman Kaya yiyecek karşılığında gerçekten takas oluyordu?

İki torba pirinci aldıktan sonra kendini rüyada hissediyordu. Bu zamana kadar Muyang Ağacından kazınmış ağaç tozlarını yiyorlardı. Pirinç çok değerli bir şeydi. Sadece Aristokratlar tarafından kullanılıyordu.

Hatta bir torba pirinç ile yoksul ailelerden bir bayanla takas edilebilirdi.

Ve o sadece yirmi adet Mor Duman Kaya karşılığında elde edebilmişti.

Yun Ling “Nie Li bu takas hala geçerli mi?” diye sordu. Oldukça heyecanlı görünüyordu.

Nie Li başıyla onaylayarak “Doğal olarak. Ancak pirincim sınırlı sayıda. On adet Mor Duman Kaya karşılığında beş sağlıklı et parçası da verebilirim.” dedi. Nie Li yola çıkmadan önce uzamsal yüzüğüne birçok yiyecek ve her türlü malzemeyi doldurmuştu.

Yun Ling mutlulukla ayağı kalktı “Tamam ben herkesi bilgilendireyim o zaman.” Dedi. Mor Duman Kaya pirinç ve et karşılığında takas edilecekti. Herkese bunu söylemek için sabırsızlanıyordu.

Bir başkası olsa bu sırrı kendine saklayıp kendini zenginleştirmeye çalışırdı. Yun Ling’in hiç böyle düşünceleri yoktu. Sadece herkesin daha rahat yaşayabilmesi için yiyecek takası yapmasını istiyordu.

Yun Ling gittikten sonra, gencin biri Nie Li ye doğru yürüdü ve onun yanına oturdu.

“Tanıştığıma memnun oldum. Benim adım Xiao Yang. Duyduğuma göre kardeşim on adet Mor Duman Kaya karşılığında pirinç ve et takas edecekmişsin.” Xiao Yang Nie Li’ye bakarken söyledi. Uzun yıllardır dışarıdan gelen birini ilk kez görüşüydü. Dolayısıyla Nie Li hakkında merak doluydu.

Nie Li kafasını sallayarak “Doğru.” Dedi.

Xiao Yang soruşturma yapmaya çalışarak “ Merak ediyorum acaba Mor Duman Kayanın ne gibi kullanımları var?” diye sordu.

Herkes dikkatini pirinç ve et takasına vermişti. Fakat Xiao Yang’ın dikkati Mor Duman Kaya hakkındaydı.

Nie Li başını sallayarak “Size bunu söylemem mümkün değil.” Dedi.

Xiao Yang başını salladı ve daha fazla bir şey sormadı. Nie Li Mor Duman Kayası için takas da et ve pirinç önerdiğinden mutlaka bunlar büyük bir şey için kullanılıyor olmalıydı. Nie Li’ nin bunu söylemek istememesi tamamen anlaşılır bir şeydi.

Aslında Mor Duman Kayalardan büyük bir yığın toplamaya gerek yoktu, çünkü Nie Li Göksel Kader Yaylasından uzun süre kalmaya niyetli değildi birkaç gün içinde ayrılacaktı. Dahası yayladaki en güçlü kişi 1 yıldız Siyah Altın Rütbe Savaşçıydı neredeyse hiç kimse kendisini tehdit edemezdi. Bu nedenle Nie Li bununla canını sıkmadı.

Eğer o 1 yıldız Siyah Altın Rütbe Şeytan Ruhçusu olsaydı, o zaman belki Nie Li biraz korkabilirdi. Ancak 1 yıldız Altın Siyah Rütbe Savaşçı olduğundan korkacak bir şey yoktu. Nie Li eliyle ölen Siyah Altın rütbe uzman sayısı az değildi.

Her ne kadar Nie Li her türlü metodu kullanarak sadece 2 yıldız Altın Rütbe yetişimine sahip olsa da Siyah Altın Rütbe uzmanları için baş belası olabilirdi.

Bilgiler yayılınca takasın verimi arttı.

Mor Duman Kayasıyla pirinç ve et takası haberiyle ilgili pek çok kişi bu habere şüpheyle yaklaşıyordu. Bununla birlikte Yun Ling sözlerine inanan pek çok insan vardı. Hepsi deneme tavrını taşıyor ve biraz Mor Duman Kaya getiriyordu. Birçok kişi sadece bir iki tane topladı. Çok sayıda Mor Duman Kayası olmasına rağmen her yerde bulunmuyordu.

Bir adet Mor Duman Kaya için yarım parça et* ve on adeti için bir torba pirinç. Nie Li hızlıca ilgilendi.

*Ç.N: on taşa beş parça et demişti. Bir iki tane getirenler için böyle bir şekilde veremeye başlamış.

“Mor Duman Kaya aslında et ve pirinç takasında kullanılabilir?”

"Aman tanrım! Aslında bu doğruymuş!”

Bazı insanlar takası geçekleştirip pirinç ve et aldıktan bu haberler çok hızlı bir şekilde yayıldı.

Sürekli, birçok kişi Nie Li’ ye takas için geldi. Çevredeki ıssız bölgelere Mor Duman Kaya aramaya giden insanların sayısı aniden arttı.

Mor Duman Kayanın sürekli toplanmasından miktarı birkaç bine hızla yükseldi. Yiyecek takasında bulunan insanların sayısı da ve marketin önünde kuyruk olan insan sayısı da hızlıca artmaktaydı.

Xiao Yang ve diğerleri Nie Li’nin çok fazla et ve pirince sahip olduğunu düşünmemişti. Bu adam çok zengindi.

Birdenbire dışardan bir ses duyuldu.

“Yolumdan çekilin. Yolumdan çekilin. Çekilin yolumdan!” birkaç iri yapılı adam kalabalığı iterek congee dükkanına girdi. Öndeki adam kel bir genç adamdı. Tişört giymiyordu, bu yüzden kasları açıkça görülüyordu. Yüzü ve vücudu kötü yara izleriyle doluydu.

Yun Ling endişeyle Nie Li’ye hatırlattı: “Bu o. Şefin oğlu dikkatli ol.”

Xiao Yang da kaşlarını çattı. Xiao Kuang’ın geleceğini hiç düşünmemişti. Xiao Kuang şefin ikinci oğlu olup onun yetişimi 3 yıldız Sarı Obsidyen Rütbeydi. Normal zamanda son derece kibirli ve zalimdi, eğlence için dövdüğü insanların sayısı az değildi.

Xiao Yang onunla nasıl uğraşacağını bilmediğinden Nie Lie’ye baktı. Eğer Nie Li de uğraşamazsa o zaman ortaya çıkıp halledecekti.

“Oh, yabancı” Xiao Kuang kibirli bir şekilde bir adımıyla sandalyeye basarak, çok zorba görünüyordu. “Nerede olduğunu biliyor musun? Eğer burada iş yapacaksan vergi ödemek zorundasın!”

Ç.N: Bizimkine haraç kesecek tabi g.tü yerse J

“Vergi? Ben merak ediyorum ne vergisi ödemem gerekiyor?” Nie Li yavaşça Xiao Kuang’a bakarak sordu.

Xiao Kuang küçümseyerek; “İş Vergisi, sen pek çok Mor Duman Kaya takasında bulundun. Öncelikle her şeyden önce beş yüz torba pirinç vereceksin. Aksi halde seninle iyi bir zaman geçireceğim” dedi. Vücudundan şiddetli bir şekilde çıkardığı kana susamışlık hissediliyordu. Bir sürü şeytan canavarı öldürdükten sonra vücudu kana susamış bir öldürme niyeti taşıyordu.

Yun Ling ileri çıktı ve Xiao Kuang’a bakarak “Sen çok küstahsın.” Dedi.

Xiao Kuang soğukça homurdanarak “ Yun Ling babanın yüzü suyu hürmetine işleri zorlaştırmak istemiyorum. Bu meseleye karışma, kendi işine bak.”

Nie Li yan tarafa Yun Ling’i çekip gülümseyerek “Genç usta Xiao Kuang gerçekten benim beş yüz torba pirincim var. Eğer onları götürmek istiyorsan o zaman bunu yapabilecek kapasiteye sahip olup olmadığını görmek istiyorum.”

“Oh, yabancı sen oldukça kibirlisin. Buranın neresi olduğunu biliyor musun?” Xiao Kuang Nie Li’ye sinirlenerek baktı.

Nie Li hafifçe gülümseyerek “Biliyorum. Göksel Kader Yaylası buradaki en güçlü kişi sadece 1 yıldız Siyah Altın Rütbesi gibi görünüyor.”

Bu gözdağı altında bile Nie Li’nin tavırlarında en ufak bir zayıflık yoktu. Xiao Kuang düşünmeden edemedi. Bu Nie Li de kim? Sonuçta kendisi şefin oğluydu ancak genellikle biraz kibirlide olsa beyinsiz biri değildi. Küçümseyerek; “Velet nerelisin?” diye sordu.

Nie Li sakin bir sesle, sakin duruşunu bozmayarak “Şanlı Şehir” dedi.

“Şanlı Şehir? Orası neresi? Çocuklar o yeri biliyor musunuz?” Xiao Kuang arkasına döndü ve adamlarına sordu.

Adamlar başlarını iki yana sallayarak “Hiçbir fikrimiz yok.” Dedi. Daha önce Göksel Kader Yaylası dışına hiç çıkmamışlardı ki.


İyi okumalar. Lütfen yorum yapıp bizi mutlu etmeyi unutmayın.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr